6 ÅžUBAT DEPREMLERİ VE YOL AÇTIÄžI EKONOMİK MALİYET

Ersin DEDEKOCA

 

Güneç Kıyak hocamızın söylediÄŸi gibi, “Sismik aktiviteler bize coÄŸrafyamızın armaÄŸanı ve bizim ortak gerçekliÄŸimiz. Onların seyrini ve mekanizmasını deÄŸiÅŸtiremeyeceÄŸimize göre geriye tek seçenek kalmaktadır: Kendimizi deÄŸiÅŸtirmek!”.[1] Ne kadar doÄŸru bir saptama.

Çünkü ülkemiz, en ölümcül depremler üreten fay hatları ile çepeçevre çevrilmiÅŸtir. 6 Åžubat’ta, tarihte en yüksek derecede can ve konut hasarlarına yol açan depremlere yol açan fay olan DoÄŸu Anadolu Fay Hattı üzerinde; yine en büyüklerinden birini yaÅŸadık.  Bu kez de çok sayıda can kaybı, yıkılmış bina, içi yanan ve çeÅŸitli acılar içindeki insanlar gerçekliÄŸini birlikte deneyimlemekteyiz.

Depremin arkasından yaÅŸananlar çok bilinmeyenli bir denklem gibi görünse de, temelinde basit bir denklemle karşı karşıyayız. Çözümü hem kolay, hem zor!

Çözümü kolay çünkü her parametrenin rakamsal karşılığını bulmak teorik olarak olanaklı. Zor olan ise, doÄŸru ve gerçek rakamlara ulaÅŸabilmek sıkıntısıdır.

YaÅŸadığımız 6 Åžubat KahramanmaraÅŸ Depremi’ni konu alan aÅŸağıdaki çalışmamızda, depremin ekonomik boyutu ve etkisinin ekonomik karşılığının yanında, bazı öne çıkan baÅŸlıkları irdelemek baÅŸlıklarımız arasında olacaktır.

DEPREM, FAYLARIN OLDUÄžU TOPRAKLARDA DOÄžAL BİR SÜREÇ

Yerküremiz, iç içe itinayla yerleÅŸtirilmiÅŸ 5 küresel katmandan oluÅŸmakta; dıştan içe sırasıyla havasuyer kabuÄŸusıvı magma ve çekirdek olarak isimlendirilmektedir.

Çekirdek toprak yüzeyin 5120 km altında, merkezde ve katı formda; yerküre ile aynı yönde, ancak ondan biraz daha hızlı dönmektedir. ÇekirdeÄŸin içinde yüzdüÄŸü sıvı magma ise yerkabuÄŸuna doÄŸru bir basınç uygulayarak onu yukarı itmektedir. Bu itme, zaman içinde yer kabuÄŸunda bir enerji birikimi yaratmakta, sonucunda karasal levhalar birbirlerini iterek ya da birbirine çarparak sismik olayların oluÅŸmasına yol açmaktadır.[2]

Yerküre üzerinde tanık olduÄŸumuz volkanik aktivitelerdeprem ve sarsıntıların baÅŸ sorumlusunun bu “sıra dışı mekanizma” olduÄŸu bilinmektedir. Bir anlamda “yeryüzünün nefes alması” olan bu olgu; bazen de öksürük nöbetlerine dönüÅŸmekte ve biz onları volkanik aktivite ve deprem olarak deneyimlemekteyiz. Bir diÄŸer anlatımla bu yaÅŸananlar onun doÄŸasıdoÄŸal bir süreçtir. Çünkü yerküre enerjisini bu yolla boÅŸaltmak zorundadır.

Böylesi bir deprem kuÅŸağında bulunan ülkemizde yapılacaklar, tüm dünyada deneyimlendiÄŸi gibi,  insan kaynaklı hataları sıfırlamak ve depreme dayanıklı yapılar yapmaktan geçmektedir. Bir baÅŸka anlatımla, sismik aktiviteler bize coÄŸrafyamızın bir armaÄŸanı ve ortak gerçekliÄŸimizdir. Bu nedenle deprem sonrası oluÅŸan can kaybı ve yıkımları “kader plânı” sözcüÄŸü ile geçiÅŸtirmek doÄŸru deÄŸildir.

Hatta konuyu “demokrasi” ile ilintilersek, kader kurbanı olmaktan çıkıp, kadere hükmeder hale gelmemiz gerektiÄŸini söyleyebiliriz. Bir diÄŸer ifadeyle, gerekli “bilinç sıçramasını” gerçekleÅŸtirmek.

İKLİM ve DOĞAL AFETLERİN GLOBAL MADDİ KAYIPLARI ve EĞİLİMLERİ

Bilim dünyası öteden beri, Dünya’nın iklim geçmiÅŸinin “doÄŸal afetlerden etkilendiÄŸini” kanıtlamıştı. Bu baÄŸlamda vurgulamak istediÄŸimiz ikinci olgu da, doÄŸal afetlerdeki artış eÄŸiliminin de küresel ısınmayla paralel seyrediyor oluÅŸudur.

Dünya genelinde risk yönetimi ve sigorta brokerliÄŸi konularında faaliyet gösteren AON’un yayınladığı 2022 Küresel İklim ve Felaket Raporunda da bu iliÅŸkiye dair görüÅŸler bulunmaktadır.[3]

Söz konusu rapora ve anılan rapordan alınan aÅŸağıdaki grafiklere göre, küresel felaketlerin yarattığı ekonomik kayıp, doÄŸal afetlerin artışıyla göreceli olarak artmakta; doÄŸal afetlerdeki artış eÄŸilimi de, küresel ısınmayla paralel seyretmektedir.

Yukardaki birinci grafik, 21nci yüzyılın başından bu yana çeÅŸitli doÄŸal afetlerin kümülâtif olarak yarattığı ekonomik kayıpları; ikinci grafik ise, yine kümülâtif olarak 1 milyar (mia.) $’ın üzerinde zarar veren “afetlerin sayısını” göstermektedir.

Raporda son 10 yılda en çok artış gösteren tehditlerin deprem, su baskınları ve atmosfer kaynaklı olduÄŸu belirtilmektedir. Tropikal hortum ve fırtınaların yarattığı ekonomik kayıp, yüzyılın başından bu yana “en yüksek maliyetli” niteliÄŸini sürdürürken, sel ve su taÅŸkınlıkları da ikinci sırasını korumaktadır.

Dünyada deprem ve tsunami doÄŸal felâketlerinin yol açtığı mali kayıpları yıllık olarak gösteren yukardaki grafikte, 23 yılın 8’indeki fiili tutarların (mia.$), ortalamanın (84 mia.) ve medyan deÄŸerinin (75 mia.) üstünde olduÄŸunu; ardışık olarak son 3 yıldaki ortalamanın 100 mia.$’ı aÅŸtığını izlemekteyiz. Yine grafikten yapabileceÄŸimiz bir diÄŸer çıkarım da, Japonya ve Yeni Zelanda depremleri sebebiyle “rekor kayıp yılı” olan belirlenen 2011’den 2017’e kadar süren “aÅŸağı yönlü trendin” 2017 itibariyle sona erdiÄŸi, iki istisna dışındaki yıllık kayıpların yeniden yükseliÅŸ eÄŸilimini yansıtan bir kanala girdiÄŸidir.[4]

6 ŞUBAT GAZİANTEP-KAHRAMANMARAŞ DEPREMİN YARATTIĞI HASAR

6 Åžubat günü büyük deprem yaÅŸayan 10 ilimiz maalesef her açıdan enkaza dönüÅŸmüÅŸ durumdadır. Türk GiriÅŸim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), 6 Åžubat depremlerinin yol açtığı maddi hasarla ilgili bir ”ön rapor” hazırlamıştır.[5] Raporda, bu depremlerin 84.1 mia. $’lık mali hasar yaratacağı, ÅŸimdilerde “resmi” olarak 44 bini aÅŸkın can kaybının ise 72 bin 663’e kadar çıkabileceÄŸi belirtilmektedir.

Deprem öncesinde ülke yüzde 85,5’e varan enflâsyon oranını deneyimlemekteydi. KarşılaÅŸtırmak gerekirse, iki yıllık salgın döneminde enflâsyon oranı yüzde 16 idi. “İç borç stok artışı” ise yüzde 30 civarındaydı. Åžimdilerdeki iç borç stok artışı yüzde 100’ün üzerindeDış borç geri ödemelerinde sorunlar yaÅŸandığını biliyoruz. DiÄŸer yandan “dış ticaret açığı” rekor kırıyor, “cari açığın” durumu da buna koÅŸutKurdaki artış da bu etkiyi artırıyor.

İnsanlarımız maalesef ekonomik olarak çok talihsiz bir zamanda bu zorluklarla yüzleÅŸiyorlar. Türk-İş, yaÅŸanan yüksek enflasyonun sonucu 30 Ocak itibarıyla yoksulluk sınırını 29 bin 875 TL olarak hesaplamıştı.

Ülkede “asgari ücret” 8 bin 506 TL, “açlık sınırı” ise 8 bin 865 TL. Tüketici Hakları DerneÄŸi, Ekim 2022 itibarıyla tüketicilerin yüzde 56’sının açlık sınırı altında yaÅŸadığını açıklamıştı. İşte depremler bu ağır koÅŸullar altında meydana geldi.

Kısacası bu iki deprem öyle bir dönemde vurdu ki, ekonomik krizin daha da ciddi bir boyuta geleceÄŸi kesin gibi durmaktadır.

Afet bölgesi ilan edilen illerde toplamda 13,3 milyon insan yani Türkiye’deki toplam nüfusun yüzde 16’sı yaÅŸamaktadır.

Deprem öncesinde ülke geneli nüfus yoÄŸunluÄŸu 110 iken, afet bölgesinde bu oran 151 idi.

Türkiye’deki 25,3 milyon hanenin yüzde 13’ünün yaÅŸadığı afete maruz kalan 10 ildeki binaların; yüzde 52’si 2001 sonrası, yüzde 26,4’ü 1981-2000 arası, yüzde 10’u ise 1980 öncesi inÅŸa edilmiÅŸtir. Bina yaşı sınıflanmamış haneler ise yüzde 12’dir. Özetle “2001 yılı öncesinde inÅŸa edilen” binalarda yaÅŸayan hane sayısı “en az” yüzde 36,5 oranındadır. (Bu oran Adana’da yüzde 47,8, Hatay’da yüzde 46,1 ve Malatya’da yüzde 42,1’dir)

Deprem bölgesindeki illerin ülke ulusal gelirinden (GSYH) aldığı pay yüzde 9,3 iken tarım, sanayi ve imalât sektörlerinin payı bu oranın üzerindedir. ÖrneÄŸin 10 ilin tarım sektörü ülke GSYH içindeki payı yüzde 14,3’dür.

Afet bölgesindeki illerde, ülke çapındaki toplam giriÅŸimlerin yüzde 11,7’si, gelir vergisi faal mükelleflerinin yüzde 11,1’i, kurumlar vergisi faal mükelleflerinin yüzde 9,2’si ve KDV faal mükellefler yüzde 10,5’i bulunmaktadır. DiÄŸer yandan anılan 10 il; toplam kredilerde yüzde 9, toplam mevduatta yüzde 5,2 ve takipteki kredilerde yüzde 17,6 paya sahiptir. Bunun yanında bu illerde vergi mükellefiyeti olan yaklaşık 800 bin vergi sorumlusunun Ocak 2023 sonu itibariyle vergi dairelerine olan borçları yaklaşık 27.8 mia.TL’dır.

Deprem afetine maruz kalan iller ülke çapındaki bitkisel üretimin yüzde 20,9’unu, tahıllar ve diÄŸer bitkisel üretiminin yüzde 12’sini üretirken, toplam iÅŸlenen tarım alanının yüzde 14,5’ini, büyükbaÅŸ hayvanların yüzde 12’sini ve küçükbaÅŸ hayvanların 16,3’ünü temsil etmektedir.

Bu rakamlar dikkate alındığında tarım ve hayvancılıkta, zaten kurak geçen bir yılda ciddi bir sıkıntı yaÅŸanması ve gıda enflasyonu artışına etkisi olması oldukça muhtemeldir. Zira insan kaybı ve yaÅŸanan ÅŸok sebebiyle bu yıl üretimin ve hasadın ne ölçüde yapılabileceÄŸi bilinmemektedir.

Depremin etkili olduÄŸu 10 ilin toplam ihracatı, iÅŸletme hukuki merkezinin bulunduÄŸu illere göre, ülke toplam ihracatının yüzde 8,5’nu oluÅŸturmaktadır. 2022 yılında 21.6 mia.$’lık bu ihracatın, 10,5 mia.$  ile yarısından fazlası Gaziantep’te gerçekleÅŸirken, Hatay 3,5, Adana 3 ve KahramanmaraÅŸ 1,4 mia.$ ihracat yapmıştır. (Gaziantep ve Hatay, Türkiye genelinde en fazla ihracat yapan ilk 10 ÅŸehir arasındadır).[6]

Bölgesel GSYH dağılımına ait son TÜİK verilerini incelediÄŸimizde 2021 itibarıyla bu bölgedeki ÅŸehirlerin GSYH’den aldıkları payın ağırlıklı olarak yüzde 1’in altında kaldığını üzülerek görmekteyiz.

Söz konusu ön rapordaki “etki” rakamlarını aÅŸağıdaki ÅŸekilde toplayabiliriz:[7]

Yukardaki tabloda özetlenen sayılardan yaptığımız çıkarımları aÅŸağıdaki baÅŸlıklarda toplayabiliriz:

Bankacılık sektörü açısından da ciddi sorunlar söz konusu olacak gibi durmaktadır. 10 il, toplam kredilerde yüzde 9, mevduatlarda yüzde 5.2 ve takipteki kredilerde yüzde 16 paya sahiptir. Bu kredilerin geri ödemesinin erteleneceÄŸini, mevcut mevduatın büyük oranda çekileceÄŸini ve takipteki kredilerin de yapılanması veya tahsilinin çok zor olduÄŸunu söyleyebiliriz.

Bunların dışında “2023 yılı bütçe açığı” 659.6 mia. TL olarak hedefleniyordu. Bloomberg ekonomi bölümü, depreme iliÅŸkin kamu harcamalarının, GSYH’nin yüzde 5,5’ine eÅŸdeÄŸer olabileceÄŸini tahmin etmektedir. Bunun anlamı da, mevcut koÅŸullar altında bütçe açığının en azından 1 trilyon TL’nin üzerine çıkması beklentisidir. 2023’te nominal milli gelirin 18 trilyon TL’yi aÅŸması beklentisini dikkate aldığımızda, bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 5,4’ün üzerinde gerçekleÅŸmesi olasılığı oldukça yüksektir.[8]

GENEL OLARAK DEPREMİN EKONOMİK MALİYETİ

Depremlerin genel maliyetlerini iki bölümde inceleyebiliriz. Birinci bölümü, hasar gören binaların, ÅŸehirlerin yeniden inÅŸasının getireceÄŸi maliyet oluÅŸturmaktadır. İkinci kalem ise, depremlerde kaybolan üretim, ihracat kapasitelerinin, istihdam ve vergi kaybının getireceÄŸi maliyet olacaktır.

Daha önce de belirttiÄŸimiz gibi birinci kalemde, ilgili Bakanlığın devam eden çalışmalarına göre, ÅŸimdiye kadar 385 bin konut biriminin acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduÄŸu, 136 bin bağımsız birimin orta hasarlı olduÄŸu ve onarılması gerektiÄŸi tespit edilmiÅŸtir.

Bu sayıları temel alan Mahfi EÄŸilmez hocamız 600.000 yeni konut yapılacağını ve bunların m2 maliyetinin 8.500 TL/m2 olacağını, 200.000 konutun onarımdan geçeceÄŸi varsayımı ile: Enkaz kaldırma/hafriyat için 7.6konut yapımı için 26.9konut onarımı için 3.1 ve alt yapı için de 8.4 mia. $ olmak üzere 46 mia. $’lık “doÄŸrudan maliyet” hesaplamaktadır.[9]

Åžayet yerleÅŸim merkezleri fay hattından uzak bölgelere taşınırsa, hem konut sayısı ciddi ÅŸekilde artacak hem de ek altyapı harcamaları devreye girecektir. Burada bir parantez açıp uzmanların uyarılarına dikkat çekmek, ÅŸehirlerimiz yeniden kurulurken acele etmeden, bilim insanlarımızın tavsiyelerine uygun hareket edilmesi konusunda uyarıda bulunmak istiyoruz.

Yapılan açıklamalar göre depremlerde her aileye 10bin TL, ölen kiÅŸilerin ailelerine 100 bin TL nakit ödeme yapılacağı ve ailelere aylık 5 bin TL (2023 için 11 ay x 5 bin = 55 bin TL) kira yardımı yapılacağı belirtilmiÅŸtir. Bu uygulamanın parasal karşılığı 2.4 mia. $’dır. Bunun da eklenmesiyle “depremlerin doÄŸrudan maliyeti” 48.7 mia. $ olmaktadır.

Deprem felâketine maruz kalan ve 13.5 mio.’dan fazla bir nüfusu kapsayan bölge, ekonomik pastadan nasibini alamamış bir coÄŸrafya olduÄŸunu biliyoruz. 2022 verilerine göre on ilimizin toplam 808 mia. $’lık GSYH’deki payı yüzde 9,3 (75 mia. $), en fazla zarar gören üç ilimizin (KahramanmaraÅŸ, Hatay ve Adıyaman) toplam GSYH’deki payı yüzde 2,6’dır (21 mia. $) Türkiye’nin depremler sonucunda bu üç ilimizden GSYH kaybının yüzde 50 – 60 dolayında olacağını (10 – 12 mia. $) diÄŸer illerimizdeki kaybın yüzde 15 – 20 düzeyinde kalacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda, depremden hasar gören 10 ilin 2023 yılı için GSYH kaybının yaklaşık  (2022 GSYH verileri esas alınarak) toplam 21 mia. $ dolayında olacağı (GSYH’nın yüzde 2,6’sı) düÅŸünülmektedir.

Geçen yıl verilerine göre on ilimizin toplam ihracattaki payı yüzde 8,5 (21,6 mia. $), en fazla etkilenen üç ilimizin (KahramanmaraÅŸ, Hatay ve Adıyaman) ihracattaki payı yüzde 2,2’dir. Bu üç ilimizin ihracat kaybının yüzde 50 – 60 düzeyinde olabileceÄŸini (2,5 – 3,5 mia. $) diÄŸer illerimizin ihracat kaybının yüzde 10’lar düzeyinde kalacağını, buna göre toplam ihracat kaybının yaklaşık olarak 7 mia. $ olacağı tahmin edilmektedir.

On ilimizde istihdam edilen nüfus 4.640 bin kiÅŸidir. Bu nüfusun yaklaşık 1 mio.’u en fazla zarar gören üç ilimizde (KahramanmaraÅŸ, Hatay ve Adıyaman) istihdam edilmektedir. Bu on ilimizde istihdam edilenlerin bir bölümünün yaÅŸamını kaybetmesi, bir bölümünün iÅŸyerinin yıkılması sonucu yüzde 8 dolayında bir istihdam kaybı (300 bin kiÅŸi) yaÅŸanacağını beklenmektedir. Bu da Türkiye’nin Aralık 2022 itibarıyla 3,6 milyon olan iÅŸsiz sayısının yaklaşık olarak 3,9 milyona yükseleceÄŸi anlamına gelmektedir.

2022 yılında depreme maruz kalan 10 ilimizden toplanan vergilerin toplamı 118.7 mia.TL (Türkiye vergi toplamının yüzde 7,1’i), depremde en fazla etkilenen üç ilimizin (KahramanmaraÅŸ, Hatay ve Adıyaman) payı da 53.8 mia. TL’dir (Türkiye vergi toplamının yüzde 3,2’si) Bu üç ilimizden gerek ortaya çıkan kayıplar gerekse yapılan ertelemeler ve benzeri düzenlemeler dolayısıyla 2023 yılında vergi toplanamayacağı, böylece 53.8 mia. TL (2,9 mia. $) düÅŸük vergi tahsilatı yapılacağı düÅŸünülmektedir. DiÄŸer illerden toplanan vergilerde de yüzde 30 – 35 dolayında düÅŸüÅŸ olacağını, bu nedenle toplamda karşımıza çıkacak vergi kaybının 3 mia. $’ı bulması beklenmektedir.

SONUÇ YERİNE

Ölümcül depremler üreten faylar üzerinde konuÅŸlanmış olan ülkemizin insanları (yönetenleri/yurttaÅŸları), bu fayların seyrini ve mekanizmasını deÄŸiÅŸtiremeyeceÄŸimize göre, geriye kalan tek seçenekbilimin ulaÅŸtığı son teknikleri ve bu konudaki diÄŸer ülkelerin yaptıklarını yapılara uygulamak olmaktadır.

 Çünkü deprem bir doÄŸa olayıdır. Onu “ölümcül afet” yapan, yanlış yapılar ve adeta “doÄŸaya inat” konumlanmış yerleÅŸim yerleridir. Bir baÅŸka anlatımla, depremlerin ölümcül ve yüksek maddi hasarlara yol açan etkilerini sınırlamak, yapı ve yerleÅŸim konusunda insan kaynaklı hataları sıfırlamaktan, “depreme dayanıklı” yapılar yapmaktan ve izlemekten geçmektedir.

1999 Marmara Depremi’nden gerekli dersleri çıkarmayıp, geçen 24 yılda bu yönde hiçbir uygulamada bulunmayıp, sadece ranta yönelik ve “öncelik” niteliÄŸini hiçe sayan “kentsel dönüÅŸüm” ucubesiyle oyalanan ülkemiz, hazırlıksız ve kısa vadeli rant / oy önceliÄŸine feda ettiÄŸi önceki hazırlıkları da çöpe atmış olarak 6 Åžubat depremleri ile karşılaÅŸtı.

Zaten bilinen ekonomik kırılganlıklar ve sıkıntılarının üzerine, on binlerce canın kaybı, ülke ekonomisini çok zorlayacak hasarlar, bölge insanımızı periÅŸan eden koÅŸullar yaÅŸanmaktadır.

YaÅŸadığımız depremin ekonomik büyümeyi 1 puandan az olmamak üzere düÅŸüreceÄŸi genel bir beklenti haline gelirken, deprem öncesi yüzde 3 civarındaki “bütçe açığı/GSYH” tahminleri de (harcama artışı ve vergi tahsilâtındaki düÅŸüÅŸ nedeniyle) yüzde 5’e doÄŸru yükselmektedir.

Enkaz kaldırma, konut yapımı, konut onarımı, altyapı yenilenmesi/onarımı, depremzedelere yapılacak nakdi yardımlar ile oluÅŸacak “deprem doÄŸrudan maliyetinin” 50 mia. $’ı aÅŸacağını; ihracat ve istihdam kayıpları, tarım ve sanayi üretimindeki bölgesel düÅŸüÅŸ, “iç göç” baÅŸlıklarındaki “dolaylı maliyetin”, anılan rakamı epey yükselteceÄŸini söyleyebiliriz. Yazımızda irdelediÄŸimiz bazı rapor ve görüÅŸler de bu görüÅŸümüzü destekler niteliktedir.

Son olarak, bu topraklarda yaÅŸanan “en yüksek sayıdaki” can kaybının; maddi olarak oluÅŸan bu çok yüksek maliyetin; arama ve kurtarma faaliyetlerindeki yaÅŸanan ve halen süren eÅŸgüdümsüzlüÄŸün; arama ve kurtarma çalışmalarının baÅŸlamasındaki gecikme ve yersizlik konularının, birilerinin söylediÄŸi gibi “siyaset-üstü/dışı” deÄŸil; tam aksine, parti siyasetinin deÄŸil ama ülke siyasetinin, olaÄŸanüstü demokratik siyasetin tam merkezinde olduÄŸunu söylemeden yazımızı sonlandırmak istemedik.

Ersin Dedekoca

26 Åžubat 2023

[1] Güneç Kıyak, “CoÄŸrafya kader midir?”, T24, 19.02.2023, https://t24.com.tr/yazarlar/gunec-kiyak/cografya-kader-midir,38764

[2] “What Is an Earthquake?”, NASA Science, 27.07.2021, https://spaceplace.nasa.gov/earthquakes/en/

[3] “2022 Natural Disaster Events and Loss Trends”, AON, https://www.aon.com/getmedia/f34ec133-3175-406c-9e0b-25cea768c5cf/20230125-weather-climate-catastrophe-insight.pdf

[4] “Küresel İklim ve Felaket Raporu: En Çok Artış Gösteren Tehditler Deprem, Su Baskınları ve Kuraklık”, Austrotherm, Bilgi, https://www.austrotherm.com.tr/bilgi-servisi/haberler/kueresel-iklim-ve-felaket-raporu-en-cok-artis-goesteren-tehditler-deprem-su-baskinlari-ve-kuraklik

[5] “2023 KahramanmaraÅŸ Depremi Afet Ön DeÄŸerlendirme Durum Raporu”, TÜRKONFED, 10.02.2023, https://turkonfed.org/Files/ContentFile/turkonfed2023kahramanmarasdepremiafetdurumraporu021023-4718.pdf

[6] “İhracat rakamları 2022”, TİM, https://tim.org.tr/tr/ihracat-rakamlari

[7] 1999 Marmara ve 2023 Gaziantep-K.MaraÅŸ depremlerinin gerçekleÅŸtiÄŸi dönemdeki verilere 2021 $ deÄŸeriyle

bakıldığında, farklılıkları ve benzerlikleri vurgulama, toplam can kaybı ve mali hasar açısından yapılacak karşılaÅŸtırma daha anlamlı olmaktadır.

[8] “Bloomberg: Depreme yönelik kamu harcamaları alt sınır olarak GSYİH’nın yüzde 5,5’ini bulabilir”, Para Analiz, 8.02.2023, https://www.paraanaliz.com/2023/ekonomi/bloomberg-depreme-yonelik-kamu-harcamalari-alt-sinir-olarak-gsyihnin-yuzde-55ini-bulabilir-g-46733/

[9] Mahfi EÄŸilmez, “Depremlerin Ekonomiye Etkisi”, Kendime Yazılar, 23.2.2023, lhttps://www.mahfiegilmez.com/2023/02/depremlerin-ekonomiye-etkisi.html; Çalışmadaki varsayımlar: Çevre, Åžehircilik ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığı’nın 11 Åžubat 2023 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2023 Yılı Yapı yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında TebliÄŸine göre konut birim maliyet bedelleri (TL/m2) konutun bulunduÄŸu binanın kat yüksekliÄŸine göre 4.600 ile 10.650 TL arasında olduÄŸu düÅŸünülmiÅŸtür.  600.000 yeni konut yapılacağını ve bunların m2 maliyetinin 8.500 TL/m2 olacağını, 200.000 konutun onarımdan geçeceÄŸini, bunlara yapılacak harcamanın m2 maliyetinin yeni konut yapımı için harcanacak miktarın üçte birine (3.000 TL/m2) denk düÅŸeceÄŸini tahmin edilmiÅŸtir. Enkaz kaldırma iÅŸlemlerinin yaklaşık 800.000 bağımsız konut birimine denk gelecek bir maliyete eÅŸdeÄŸer olacağını ve bu faaliyetin m2 maliyetinin, konut yapım maliyetinin yüzde 20’sine (1.800 TL/m2) denk geleceÄŸin öngörülmüÅŸtür. Yapılacak konutlar ve onarılacak konutlar için gerekecek altyapı yapım ve onarım faaliyetinin de enkaz kaldırmada olduÄŸu gibi 800.000 bağımsız konut birimine denk bir maliyete ulaÅŸacağını bunun da m2 maliyetinin konut yapım maliyetinin yüzde 25’ine (2.000 TL/m2) denk geleceÄŸini tahmin edilmiÅŸ ve hesaplamalarda USD/TL kuru 18,9 kullanılmıştır.