AHİLİK HAFTASI KUTLANIYOR

Ahilik, sanat, ticaret ve mesleÄŸin, olgun kiÅŸilik, ahlak ve doÄŸruluÄŸun iç içe girmiÅŸ bir alaşımıdır. Ahi diye anılan kiÅŸi kesin olarak bir sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. O bununla birlikte olgun, ahlaklı, merhametli, iyi­liksever ve her iÅŸinde, her davranışında dürüst ve güvenilir bir kiÅŸidir.

Özellikle Orta Asya'daki ve Türkistan'daki eski Türk belgelerini in­celeyen, baÅŸta W. Barthold gibi Rus bilginlerinin yazdıklarına göre Türk­ler, İslam öncesi dönemlerden beri, sanat, ticaret ve baÅŸka meslek alan­larında büyük geliÅŸmeler göstermiÅŸlerdir. ÖrneÄŸin W. Barthold "Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler" adıyla Türkçe olarak yayınlanan ese­rinde, bugün bütün dünyaca kullanılan, bir yerden bir yere yollanan ve "çek" denen kâğıt parçasıyla para alışveriÅŸi yapılan ticarî iÅŸlemdeki "çek"in ilk kez Asya Türklerince kullanıldığını ve Türkçedeki "çekmek" sözcüÄŸünden geldiÄŸini yazıyor. Yine Asya Türklerince, hükümdarın dam­gasını taşıyan ak ipek kumaÅŸ parçasının para olarak kullanıldığı, bu yüz­den, Osmanlı Türklerindeki madenî para birimi "akça"nın, hükümdar damgasını taşıyan bu ipek kumaÅŸ parçasından geldiÄŸi de, ekonomi ta­rihiyle uÄŸraÅŸan herkesçe bilinen bir gerçektir.

XIII. Yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçuklu Türklerinin ekonomik yaÅŸamında çok etkin rol oynadığını gördüÄŸümüz ahilik, uzun yıllar boyu Türk ahlakının da simgesi olmuÅŸtur.

Ahlakla sanatı ve onun kollarını, dallarını yoÄŸurarak kiÅŸinin ruhunda, etinde kemiÄŸinde özümlemiÅŸ bir kurum olan bu ahilik, Türkler dışında hiç bir ulusta yoktur.

Arap ve İran din ve ahlak bilginleri, İslam’ın ilk dönemlerinden beri ki­ÅŸilere doÄŸruluk, iyi ahlak ilkelerini öÄŸretmek, benimsetmek, onları iyi insan, iyi yurttaÅŸ yapmak için çaba harcamışlardır. Önceleri yalın bilgiler içeren bu tür eserlere "nasihatname", "pendname" vb. gibi adlar verilirken zaman geçtikçe, toplumların bilgi ve görgü düzeyi arttıkça, kiÅŸi düÅŸüncesi geliÅŸtikçe bu konuda daha derli toplu eserler yazılmaya baÅŸlanmış ve adlarına "fütüvvetname" denmiÅŸtir. Bu eserlerde yazılan insanî ve ahlaki ku­rallara uyanlara da "feta", "fütüvvet sahibi", "civanmerd" denmiÅŸtir. Bu Arap ve İran bilginleri, kiÅŸinin sanat, ticaret ve Öteki meslekleri öÄŸrenmesi konusuna asla eÄŸilmemiÅŸlerdir. Onlar, sanatla ahlakı birbirine kaynaÅŸtıran Türk ahiliÄŸine tamamen yabancıdırlar.

 Ahi örgütünün Anadolu'da yerleÅŸtirilip yaygınlaÅŸtırılmasıyla ÅŸu so­nuçlar elde edildi: 

1- Göçebelikten yerleÅŸikliÄŸe geçiÅŸ yani Türk ÅŸehirleÅŸmeciliÄŸi çok hız­landı.
2- Onüçüncü yüzyılın ikinci yarısı baÅŸlarına dek büyük bir çoÄŸunlukla, Türk olmayan yerli halkın elinde ve tekelinde bulunan sanat ve ticaret iÅŸ­yerlerine Türkler de sahip olmaya, katılmaya, ona canlılık vermeye baÅŸ­ladılar.
3- Türk esnaf ve sanatkârları, aralarında saÄŸladıkları karşılıklı da­yanışma ve güven sayesinde, bölgede imtiyazlı bir duruma geçti ve bun­lar, yavaÅŸ yavaÅŸ ÅŸehir ekonomisinde söz sahibi oldular. 

Türk toplumunun, Anadolu’nun o zamanki sanatında ve ticaretinde etkin bir duruma geçiÅŸi, yoÄŸun olarak yaÅŸamakta bulundukları Türkistan bölgesinden, ikinci büyük bir göçle Anadolu'ya geliÅŸleri üzerine oldu.

Gerçekten, XI. yüzyılın ikinci yansında Maveraünnehir'den kalkıp İran’a geçerek Anadolu'ya giren 1071 yılında Romen Diojen (Romanos Diagenes), komutasındaki Bizans ordusunu Malazgirt ovasında ağır bir yenilgiye uÄŸratan Türkler, büyük çoÄŸunlukla göçebe idiler. Bu göçebe Türklerin, Türkistan'dan Anadolu'ya geçiÅŸleri, 1071 yılından 1230'lu yıl­lara dek geçen 160 yıl sürdü.

Harezm'in, Türkistan'ın o zamanki büyük ve uygar ÅŸehirlerinin esnaf ve sanatkârları, bu ilk göçte iÅŸlerini bırakıp gelmediler ama tarih sah­nesine yeni çıkmış sayılabilecek MoÄŸolların, hükümdarları Cengiz (Temuçin: 1115–1227) komutasında saldırıya geçip, önce Uygur Türklerini buyrukları altına alıp, onlardan askerlik ve uygarlık temellerini öÄŸrendikten sonra 1211 yılında Çin'e girdiler. Cengiz'in danışmanı, Uygur Türklerinden "Irkıl Hoca" idi. Türklerin MoÄŸollarla ırk bakımından iliÅŸ­kileri yoktur. MoÄŸol orduları 1219 yılında da Türk HarezmÅŸahlar devleti ülkesine saldırdılar. Cengiz'in öldüÄŸü 1227 yılında, Türkistan ve Harezm bölgesi tümüyle MoÄŸolların eline geçmiÅŸ bulunuyordu.

 Ahi olan kiÅŸinin üç ÅŸeyi hep açık, baÅŸka üç ÅŸeyi de hep kapalı ol­malıdır. Açık olması gerekenler:

1- Ahinin eli açık olacak: Yoksullara, düÅŸkünlere yardım etmek için.
2- Kapısı açık olacak: Konuk olmak ya da ondan bir ÅŸey istemeye ge­lenler için.
3- Sofrası açık olacak: Yoksullara, düÅŸkünlere, konuklara yemek ye­dirmek, açları doyurmak için.

Kapalı olacaklar da üçtür:

1- Gözü baÄŸlı olmalı: Kimsenin ayıbını görmemek, kimseye kötü gözle bakmamak için.
2- Beli baÄŸlı olmalı: Kimsenin ırzına, namusuna, haysiyet ve onuruna kötülük etmemek için.
3- Dili baÄŸlı olmalı: Kimseye kötü söylememek, kimse hakkında iftira etmemek, münafıklık, koÄŸuculuk yapmamak için.

 Ahilerin ahlak dışı saydığı, ahiyi ahilikten çıkaran ÅŸeyler ÅŸunlardı:

1- İçki İçmek, 2- Zina İşleymek, 3- Münafıklık, dedikodu ve iftira etmek, 4-Gururlanmak, kibirlenmek, 5- Merhametsizlik, 6- Kıskanmak, 7- Kin Bes­lemek 8- Sözünde durmamak, 9- Yalan söylemek, 10- Emanete hıyanet etmek, 11- KiÅŸinin ayıbını örtmemek, bu ayıbı yüzüne vurmak, 12- Cimrilik, eli sıkılık, 13- Adam öldürmek...

Bunlar bugünkü toplumumuzda da kiÅŸiyi deÄŸersiz kılan, kötü görülen ÅŸeylerdir.

 AHİLERDEN İNSANLIK VE MESLEK AHLAKI DERSİ ALINABİLİR 

Ahi kurumu ve örgütü ortadan kalkalı, 1860'dan bu yana uzun bir süre geçtiÄŸi halde, o kurumun neler yaptığı, nasıl iÅŸlediÄŸi üzerinde duruÅŸumu­zun amacı, bu kurumu bugün yeniden diriltmek deÄŸildir. Bu hem ola­naksız hem de gereksizdir; ama onlardan bugünün sanat ve meslek sahip­lerinin alacakları çok önemli dersler vardır. O Türk’e has ata yadigârı mü­kemmel kuruluÅŸ ahlak ile sanatı öyle özümlemiÅŸtir ki, yüzyıllar boyu fiyatlar, ücretler deÄŸiÅŸmeden sürmüÅŸtür. Dürüstlük, yardımseverlik, acıma duygusu köylere dek yayılmış, genellikle köylerde, bir ölçüde de kasaba­larda az bozularak gelmiÅŸtir. Ahi zaviyelerini, köy konuk odalarının, o olumsuz koÅŸullarda ne denli iyi görevler yaptığını burada biraz deÄŸindik.

Bu zaviyeler ve konuk odaları, doÄŸudan, yerleÅŸmek üzere Anadolu’ya gelen soydaÅŸlarımıza yardım ettiler, yerleÅŸip iÅŸ güç sahibi olmalarını saÄŸ­ladılar.

Öte yandan ahiler, meslek ve sanatları için gerekli malların dağıtımını, satımını, yasalar, tüzükler ve narh ayarlamaları ile kontrol ediyorlardı.