Åžu çoÄŸu zaman medyada karşımıza çıkan “asgari ücretin yeterliliÄŸi-yetersizliÄŸi” meselesi, ülkenin sadece bu günlerinin deÄŸil, aslında çok uzun yılların baÅŸlıca tartışma konularındandır.
Åžimdi biraz iddialı gibi olacak ama yine de söyleyelim:
Bu ilkede asgari ücret adına yapılan tartışmalarda -ne hikmetse- iÅŸin asla “nedenleri” üzerinden deÄŸil de hep “sonuçları” üzerinden konuÅŸur dururuz .
-“E konuÅŸulsun bakalım!”
Muhtemelen iÅŸin böyle tartışılmasını, asıl meselenin baÅŸka olduÄŸunu bilen ama böyle tartışılmasını uygun görenler hep böyle söyleyeceklerdir.
Hatta oldukça hararetlendirerek, oldukça suret-i haktan görünerek.
Ne gibi mesela?
-İşçi acından mı ölsün ?
-Yahu bu parayla geçinilir mi?
-Eskiden ÅŸu kadar simitti, ÅŸimdi bak kaç simit!
-Ah ÅŸu patronlar, kendilerine çok çok ücretliye bir ÅŸey yok!
-Gidelim kapılarının önünde yatalım!
Falan filan...
Åžimdilerde asgari ücretin vergisi bir ölçüde kaldırıldı ama asgari ücretin “çıtası” pek kaldırılmadı.
Yoksulluk ve açlık sınırlarındaki ücretleri dahi bugün artan oranlı biçimde vergiye tabi tutuyoruz biliyorsunuz.
Dolayısıyla, “geçim derdinde olanların” ayakta kalabilmek için ihtiyacı olan rakamlar, asgari ücret olarak kabul edilenin çok çok üzerinde. Ve eÄŸer “asgari ücret” denen uygulamayı, “ücretliyi ayakta tutabilmek için gereken asgari gelir” diye tanımlıyorsak, bu “al sana asgari ücret” dediÄŸimiz paraların gerçekte bir derde bir deva olmadığı açık.
Peki ,ne oluyor böyle yapılıp “iyidir iyidir, bak ÅŸimdi daha fazla simit alabiliyorsunuz” dendiÄŸinde ya da yine dönüp dolaşıp simit hesabı yapıldığında?
Söyleyelim:
O asgari ücret iÅŸ hayatında ancak bir “bordro muamelesi” olarak sadece ÅŸekilden ibaret sayılıp “gerçek ücretin üstü” kayıtdışına kaydırılıyor ve çoÄŸunlukla açıktan ödeniyor.
Peki bu biraz riskli, buna cesaret edemeyen iÅŸveren ne yapıyor derseniz, o da yatırımını-üretimini en ucuz iÅŸçilikle yapılacak biçimde yürüttüÄŸü için; pek fazla kurumlaÅŸmaya özenmeden, kalifiye eleman ve “ar-ge” denen ihtisasın, teknolojinin uzağından, kanunların arkasından dolanarak bir ÅŸeyler üretip satmaya çalışıyor.
Neden?
Çünkü bu vergi düzeninde, karşısında ya da tepesinde; ancak o yetmeyen, o göstermelik asgari ücret dolayısıyla “ücretlisine asgarisinden vermesi gereken ücreti göstere göstere veremediÄŸi” için.
Peki biz ne tartışıyoruz?
“Yoksulluk sınırı altında olduÄŸunu bal gibi bile bile, göz göre göre” bu asgari ücreti “evet asgari ücret budur” adamlar böyle belirledi diyerekten.
Yani yapmacıktan ve sadece sonuca odaklanaraktan
Peki niye böyle?
Bunun teknik cevabı “vergi takozu” denen uygulama bizim vergi politikamızın adeta temel tercihi olduÄŸu için.
Ya da böylesi hem iÅŸverenin hem ekonomiyi yönetenlerin hoÅŸuna gittiÄŸi için.
İyi de ÅŸimdi 17 bin liralık asgari ücreti örneÄŸin iki katına çıkarıp 34 bin lira desek yani bu "sonuc"u bir kenara bırakıp “neden böyle?” diye karşı çıksak mesela?
Önce vergi politikasını belirleyenler tepki gösterecektir buna:
“İyi ama biz ÅŸimdi 17 bin lira ile de geçinilebilir” deyip bunun üzerindeki ücreti vergilendirirken bundan nasıl vazgeçelim?
Ardından özel sektör iÅŸvereni:
“İyi de siz bunu yükseltirseniz, bizim iyi kötü kanuna da hayatın içine de sığdırdığımız (Yani ücretin bir kısmını zaten açıktan verdiÄŸimiz) ÅŸu 17 bin liralar devlet eliyle iki katına çıkar ücretli "bu benim hakkım" derse biz nasıl altından kalkarız? “Sonra biliyor musunuz ki, bizde en düÅŸük ücret arttığında, bu iÅŸ domino etkisiyle kademe kademe en yüksek ücretleri bile etkiliyor ve onları daha üst vergi dilimlerine sokuyor ve vergi yükümüzü arttırıyor”.
DoÄŸrudur. İsteseler de “ha !” dediklerinde kalkamazlar altından.
Hiçbir arabayı dördüncü vitesle kaldıramazsınız.
Çünkü bizdeki üretim yapısı, yarısı kayıtlı yarısı kayıtsız ya da “öylesine kayıtlı” düzene alışıktır ve bu yapıya çok kötü baÄŸlanmıştır.
Yarın siz diyelim ki onlara raÄŸmen asgari ücreti yine de arttırırsanız, bu sefer piyasaya bu ücretleri karşılayabilen “kurumsal çalışan” “ileri teknolojiyi takibeden yeni ve dinamik iÅŸletmeler girerse, biz buna hemen nasıl uyum saÄŸlayabilir, nasıl rekabet edebiliriz?
Bırakın biz topumuzu yine çamur sahada oynayalım denecektir.
Türkiye maalesef, siyasilerin sözüm ona ÅŸikayetçi de oldukları “orta gelir tuzağı” içinde böyle debelenmektedir.
-Asgari ücreti, aslında olması gerekenin çok altında tutarak ücretlilerin talebini bastırmaktadırlar,
-Hem yüksek “vergi takozu” ile kamunun vergi yükünü haksız ve yanlış biçimde istihdam üzerine bindirmekte,
-Hem bu politikalarla ülke ekonomisinin “ancak düÅŸük ücretlerle üretilebilen ürünlerle”, “kol kuvveti ağırlıklı” bir yapıyla devam etmesini kendilerine göre “makul” görmektedirler.
Sonra da yeri geldiÄŸinde “hala ÅŸu orta gelir tuzağından kurtulamadık” nutukları atılmaktadır.
Bir düÅŸünelim bakalım:
-Asgari ücret komisyonlarının günlerce toplanıp sözde iÅŸçinin yediÄŸi kuru fasulyenin kalorisini bile göz önüne alıp masaya yatırarak vardığı ama sonucun “iÅŸveren-hükümet ikilisi” tarafından belirlenen rakamlar, çalışanlara yetersiz geldiÄŸinde bu rakamın “sonuçta neden böyle olduÄŸu mu tartışılmalıdır yoksa ücretin böyle tayin edilmesine yol açan “nedenler” mi?
-Asgari ücreti düÅŸük tutarak bu ücret düzeyinde çalışmanın hem risksiz hem vergisiz iÅŸçilikle yapılan üretimin düÅŸük verim ve kalitesi, acaba uygulanan ekonomi politikalarının sonucu mudur yoksa nedeni mi?
Bu durumda özetlersek:
-Asgari ücretin ne kadar da insafsızca düÅŸük belirlendiÄŸini tartışmak sadece “sonucu” tartışmaktır ama bu sonucun neden böyle çıktığını tartışmamak, ah vah ile boÅŸuna vakit geçirmektir.
-Vergi politikasını belirleyenler, üretimin gücünü arttırabilmek için kamunun yükünü mutlaka çalışan-çalıştıran üzerinden kaldırıp bu yükü taşıyabilecek diÄŸer alanlara kaydırmalıdır.
-Bu politikalar ülkenin tekstil, beyaz eÅŸya, otomotiv, madencilik gibi deÄŸeri düÅŸük mallar üretimine yoÄŸunlaÅŸmasına yol açmakta, razı olunan üretim düzeyi kayıt dışını sıradanlaÅŸtırmakta, kurumlaÅŸmayı engellemekte, bu düzene uymayı göze alamayan dış yatırımcıyı uzaklaÅŸtırmaktadır.
-Türkiye'de reel ücretseviyesi hızla düÅŸtüÄŸü halde yabancı ÅŸirketlerin ülkeyi terketmesi bu konuyla ilgili herkesi uzun uzun düÅŸündürmelidir.
-Türkiye, zorunlu göçler nedeniyle reelde giderek ucuzlayan iÅŸgücünü “fırsat” görmekle ne yazık ki, üretim gücünü ve kazanç beklentisini ucuz ama vasıfsız iÅŸçiliÄŸe baÄŸlamaktadır.
Bu durum ülkenin teknolojik üretime geçme eÄŸilimini önleyecek, geri çevirecektir.
Vasıfsız ve ucuz iÅŸçilik ile yapılan üretim sadece “vasıfsız üretim”dir. Çokça söylendiÄŸi gibi “bir tır dolusu ihracat yapar, parasıyla ancak bir cep telefonu alırsınız”
-Yapının kısa sürede deÄŸiÅŸtirilip geliÅŸtirilmesi kolay deÄŸildir ve tabii ki sancılıdır. Ancak ekonomi politikalarının buna evrilmesi yapıyı bu yönde zorlaması gerekmektedir.
“Orta gelir tuzağı”, belki bize dışarıdan biçilen rol olarak da açıklanabilir ama kurtulabilmek için bu tuzağın sonucu olan üretim düzeyi üzerine konuÅŸmayı bir kenara bırakıp bu sonucun nedenleri üzerine yoÄŸunlaÅŸmamız gerekmektedir.
DoÄŸru vergi politikası, asgari ücretin yükseltilmesiyle, bunun üzerindeki ücretlerin üzerindeki vergi baskısının en azından hafifletilmesiyle yatırım tercihlerini “ileri teknolojik üretime” yönelten vergi politikasıdır.
Ücretlerin gerek asgari ücret ve gerekse vergi indirimleriyle daha yükseltilmesi belki yatırımları vasıfsız istihdamına dayalı olmaktan kurtarırken bir kısım insanın istihdamını da engelleyebilecektir. Ama ne yazık ki çaÄŸdaÅŸ ekonomilerle aynı kategoride olmanın yolu daha çok vasıfsız istihdam etmekten deÄŸil, daha yüksek teknolojiyle üretime geçmekle mümkündür.
Siz bu ÅŸekilde çıtanızı yükseltebilirseniz, zaten elde edeceÄŸiniz ekonomik güç, her hal ve kârda o istihdamsız kalan vasıfsız emek sahiplerini de korumaya, kollamaya yetecektir.