İKİNCİ ÇEYREK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE OLUMLU KIRILMA OLSUN 

Ersin DEDEKOCA

Bankacılık sektörünün 2024 ilk çeyreÄŸi (I.Ç) kârlılık olarak hayal kırıklığıydı. Eriyen gelir-gider marjları, artan faaliyet giderleri, düÅŸen öz sermaye kârlılıkları, çeyrek sonunda bankaların performansını BIST 100 getirisinin altında tutmuÅŸtu. Keza maalesef ikinci çeyrek (II.Ç) sonuçlarının açıklanmasına giden bu süreçte de bankaların operasyon gelirlerindeki baskının sürdüÄŸünü izleye geldik.

İkinci çeyrek sektör sonuçlarının ortaya çıkması vesilesiyle, hem bu sonuçları deÄŸerlendirmek hem de bankacılık ve finans baÄŸlamında bazı güncel konuları irdelemek bu yazımızın ereÄŸi olmuÅŸtur.

BANKACILIK SEKTÖRÜ 2024 II.Ç SONUÇLARI

BilindiÄŸi gibi yılın I.Ç’nde,  tasarruf sahipleri tarafından döviz mevduatının tercih edildiÄŸi dönemde kimse faiziyle pek ilgilenmiyordu. Amacı sadece kur yukarı giderse kazanç elde etmek isteyenler tasarruf sahipleri ve bunu politika olarak uygulayan ekonomi yönetimi sayesinde “nerdeyse maliyetsiz” toplanan fonlar, bankalar tarafından “düÅŸük maliyetli swap” iÅŸlemleriyle TL kaynak temini için kullanılıyor, böylece marjlar destekleniyordu.[1]

Mart ortasından bu yana kurun neredeyse yatay seyrettiÄŸi bu ortamda tasarruf sahipleri TL mevduata yönelmeye baÅŸladı. Genel seçim öncesinde toplamdaki payı yüzde 27’ye kadar gerilemiÅŸ olan TL mevduatın payı, Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile ilgili düzeltme sonrası (YP mevduat içine alarak) Haziran itibarıyla yüzde 50,46, 9 AÄŸustos’ta ise yüzde 51,83’e çıktı.[2]

2023 son çeyreÄŸine göre yüzde 32,2 oranında düÅŸen, geçen yıl ilk çeyreÄŸe göre (yıllık olarak) ise sadece 7,2 oranında ki net kâr artışı gösteren 2024 I.Ç sonuçları sonrası gerçekleÅŸen II.Ç kârlılık sektör neticeleri de hiç parlak deÄŸildir.

Enflâsyon muhasebesinden muaf tutulan bankacılık sektöründe 2024 ikinci çeyrek finansal tabloları çıktı ve BDDK’ya ulaÅŸtı. Ziraat Yatırım’ın hazırladığı “beklenti” raporunda, yılın ikinci çeyreÄŸinde BİST’te iÅŸlem gören bankalara ait toplam kârların, 2023’ün ikinci çeyreÄŸine göre (yıllık) yüzde 17,5 azalarak 59.7 milyar TL’ya düÅŸtüÄŸü; bu rakamın, 2024’ün birinci çeyreÄŸine göre de yüzde 24 oranında bir gerilemeyi ifade ettiÄŸi belirtilmektedir.[3]

BDDK’nın Temmuz sonunda açıkladığı 2024 2.çeyrek “bankacılık sektörü bilânço ve gelir tablosu” ile de teyit edilen bu durum aÅŸağıda karşılaÅŸtırmalı olarak özetlenmiÅŸtir.

Bankacılık

Kaynak: BDDK[4]         

Sektördeki BİST’te iÅŸlem konusu olan bankalardaki karlılık düÅŸüÅŸünün nedenlerini, Garanti Yatırım’ın hazırladığı “sektör analizinde” üç ana baÅŸlıkta toplamaktadır:[5]

– Kredi- mevduat makasının 2 puan seviyesinde daralması: kredi faizlerinde artış gözlense de,   mevduat maliyetlerindeki yüksek seviyeler nedeniyle TL kredi- mevduat makası zayıf kalmış ve bu durum sektör karlılığı açısından zorlayıcı olmuÅŸtur.

– TÜFE endeksli tahvillerin getirisinde kullanılan enflâsyon tahminlerinde önemli revizyonlar gözlenmemesi, bu kalemden ek katkıyı sınırlamıştır.

– Düzenlemelerin büyüme tarafını baskılıyor olması.

– Swap maliyetlerinde yaÅŸanan artışlar ve daha önceki çeyreklerde gördüÄŸümüz döviz alım satım kârlarının düÅŸmesi.

BİST kapsamındaki bankalardan sadece TSKB’de net kar artışı görülmektedir. Söz konusu bankanın mevduat fonlaması yapmadığı için, artan faiz ortamında bunun avantajını yaÅŸamaktadır. Kamu bankalarında “artan swap maliyetleri” nedeniyle, çeyreklik bazda yüzde 40 civarında net kâr daralması gerçekleÅŸmiÅŸtir.

Bir özel banka dışında tüm bankaların genel olarak TL kredi – mevduat makasındaki süregelen daralmanın çeyrekten çeyreÄŸe derinleÅŸtiÄŸini; operasyon maliyetlerin enflâsyonun çok üzerinde arttığını, bu alanlardaki kayıpların ise takipteki alacaklara karşılık oranlarının aÅŸağı çekilmesi suretiyle kısmi olarak telâfi edilmesi, sektörün “genel bir zayıflığı” olarak saptanmaktadır.

Banka kârlılıklarındaki erimenin borsa fiyatlarına yansıması olgusunun ötesinde, yatırımcılara yapılan sunumlarda da, bütçelenen öz sermaye kârlılığı rakamlarının aÅŸağı yönlü güncellenmesi de, hisse fiyatlarında ek bir baskı yaratmaktadır.

YÜKSEK FAİZLER BEKLENENDEN UZUN SÜRECEK

TCMB’nin TL likiditeyi çekip faizlerin düÅŸmesini engelleme çabasını izlemekteyiz. Piyasadan TL alıp karşılığında altın ve döviz verme haberlerinin arkasından, piyasadan döviz alıp karşılığında TL verilmesi ve swap iÅŸlemlerinin durdurulması, TL faizleri tekrar yüzde 50’nin üzerine taşıdı.

Bu baÄŸlamda görülen bir diÄŸer olgu da, “mevduatta bir yıl sonra gelen reel kazanç” olmaktadır. TÜİK’in açıkladığı “Haziran ayı finansal yatırım araçlarının getirilerine göre, Haziran ayı enflâsyonu yüzde 1.64 ile beklentilerin bir hayli altında çıkınca, mevduat faizi de 13 ay sonra pozitife geçmiÅŸ oldu. En son geçen yılın Mayıs ayında TÜFE’den arındırılmış mevduat faizi yüzde 1,58 ile reel getiri saÄŸlamıştı. Ardından gelen 12 ayın 12’sin de de mevduat faizi enflâsyon karşısında kaybettirmiÅŸti.

Geriye doÄŸru baktığımızda, son 51 ayda pozitif faiz görülen 7 ayın beÅŸindeki” reel faiz” en çok yüzde 0.37 düzeyinde veya altında olduÄŸunu görmekteyiz. Keza, TÜİK’in hesaplamasını “brüt faiz” üzerinden yapmaktadır. Yani faizdeki “menkul sermaye iradı gelir vergisi stopajını” düÅŸmemektedir. Bu husus dikkate alındığında, negatif faiz uygulanan ayların sayısının artacağı açıktır.

TCMB verilerine göre 9 AÄŸustos haftasında “ihtiyaç kredisi” faiz oranı ortalama yüzde 74.59’a yükselmiÅŸtir. Bir hafta önce bu oran 73,93 düzeyindeydi. İhtiyaç kredisi faizlerine “kredili mevduat hesaplarını” eklediÄŸimizde ise ortalama faiz yüzde 76,39’a çıkmaktadır.

TCMB’nin kademeli olarak “politika faizini” yüzde 50’ye kadar yükseltmesi, ihtiyaç kredisi faizlerinin de zirve yapmasına yol açtı. Yılbaşında 63,42 olan ortalama ihtiyaç kredisi faizi, 29 Mart haftasında yüzde 86,15’e kadar yükselerek yılın zirvesini görmüÅŸtü.

9 AÄŸustos haftasında taşıt kredisi faizleri yüzde 55,06ticari kredi faizleri yüzde 60,96konut kredisi faiz oranı ise ortalama yüzde 43,48 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir.

TL mevduat faizlerindeki düÅŸüÅŸü engelleyen “likidite sterilizasyon” adımları, maalesef üçüncü çeyrekte bankaların net faiz gelirlerinde beklediÄŸimiz iyileÅŸmenin gücünü azaltmaktadır.

Keza yukarıda sunduÄŸumuz kredi faiz oranlarının, “durgunluk” için diÄŸer faktörleri de yaÅŸayan ülkenin, bunu üstelik enflâsyon içinde deneyimlemesi olgusuyla (stagflâsyon) yüz yüze gelmesinin kapısını aralayacağından endiÅŸe duymaktayız.

Bankalarda ikinci çeyrekte gelir marjlarının önceki döneme göre zayıflamasının baÅŸat nedeni de bu yüksek faizde yatmaktadır. DiÄŸer yandan, TL faizlerin yüksek tutulması gayreti, her ne kadar “negatif çıktı açığı” ve reel olarak “deÄŸerlenen TL” aracılığıyla “enflâsyona destek” verse de, borsanın aleyhine iÅŸlediÄŸi açıktır. Faizlerin borsaya cazip bir alternatif yaratması ve yüksek faizlerin sermaye maliyetini artırıp ÅŸirket deÄŸerlemelerini aÅŸağı çektiÄŸi de ortadadır.

Moody’s’in iki kademe not artışı yapıp görünümü de olumlu tutarak yeni not artırımlarına yolu açık tutması bile borsayı yukarı taşıyamadı. Hisselere taze para giriÅŸi yok gibi. Yılbaşından bu yana sabit getirili ürünlere 10.5 milyar Dolar($) giriÅŸ yapan yabancıların, ikinci çeyrekte 1.8 milyar $ satış yaparak hisse portföylerini 1,2 milyar $ azaltmaları da bunun teyit etmektedir.

Ara kazanç ticareti” olarak Türkçe literatüre giren carry trade CT), TL’sinin hiç yabancı olmadığı, faiz arbitrajı saÄŸlamak amacıyla yabancıların (bıyıklı-bıyıksız) çok sık kullandığı “geçici dönüÅŸüm” ürünüdür. BilindiÄŸi gibi Türkiye tarafı bu ticarette, TL’nin egemen yabancı paralar karşısındaki deÄŸerini korumayı, bir baÅŸka anlatımla TL’sini diÄŸer egemen paralar karşısında, yüksek TL faizine katlanarak deÄŸerli tutmaya çalışır. Bu ÅŸekilde kendi parasını geçici olarak TL’ye dönüÅŸtürmüÅŸ olan yabancı da, ülkesinde hayal bile edemeyeceÄŸi bir faiz geliri elde eder (Türkiye tarafı da bu fahiÅŸ faiz farkına katlanır).

Yabancı yatırımcının “kurun stabilize olduÄŸuna” ikna olduÄŸu geçtiÄŸimiz Mart sonlarında baÅŸlayan giriÅŸleri haftalık ortalaması 1 milyar $ seviyesinde oldu. Bu hızlı akım sayesinde gösterge tahvilin getirisi yüzde 48’den yüzde 41’lere geriledi. Bu süreçte tahvil yatırımcıları ve sabit getirili menkul kıymet fonlarına yatırım yapanlar ciddi kârlar elde ettiler.

Bu geliÅŸmeden bankalar da kısmen yararlandılar. Ama, yıllar boyu “faizler yükselince zarar edeceÄŸiz” korkusuyla portföylerindeki enflâsyona endeksli, kısa vadeli, deÄŸiÅŸken faizli kağıtları o denli artırdılar ki, sabit faizli Hazine Bonolarındaki deÄŸer artışından yeterince yararlanamadılar.

Yabancı giriÅŸleri neticesinde tahvil faizlerindeki düÅŸüÅŸ süreci Haziran’ın ilk haftasında sekteye uÄŸradı. Küresel yatırımcılar, ulusal para birimleri CT gözdesi olan bazı ülkelerdeki seçim sonuçlarını bahane ederek pozisyonları geri sarınca TL de bundan nasibini aldı. Tek gün ile sınırlı kalsa da, diÄŸer bazı geliÅŸmekte olan ülke para birimlerinin yanında TL’nin deÄŸer kaybı ve TL faizlerin yukarı tırmanması yaÅŸandı. Bu durum, CT iÅŸlemlerine konu olan sıcak paranın sadakatsizliÄŸinin ve ürkmeye ne kadar hazır olduÄŸunun bir örneÄŸiydi.

Åžurası yadsınamayacak bir gerçek ki, Avrupa Merkez Bankası ile baÅŸlayan küresel faiz indirim sürecinde yatırımcılarına daha fazla getiri saÄŸlamak için çırpınan yabancı fonların TL’yi cazip bulmaya devam etme olasılığı oldukça güçlüdür. Ama bu CT’lerin ilgi alanı hisse senetlerinden çok, sabit faizli Hazine kâğıtları olacaktır.

EFLÂSYON MUHASEBESİ ve BANKALAR

Enflâsyon muhasebesi, bankacılık sektöründe 2025’in ilk çeyreÄŸi itibarıyla uygulanmaya baÅŸlanacaktır. Bu arada Finansal İstikrar Komitesi bankacılık sektöründe enflasyon muhasebesi uygulamasının sektöre olası etkilerini ele aldı ve bu arada BDDK enflasyon muhasebesi için yönetmelik ve tebliÄŸ taslağı hazırladı.[6]

Her ne kadar bankalarımız ÅŸu an için “enflâsyon muhasebeli mali tablolarını” açıklamıyor olsalar da holdingler açıklamak zorunda. Banka sahibi olan büyük holdinglerin dipnotlarından ve sunumlarındaki sektörlere göre gelir kırılımlarından, yüksek bir doÄŸruluk payı ile banka iÅŸtiraklerinin net etkisini elde edebilmekteyiz. Bu holdinglerin bankacılıktan elde ettikleri kombine net karı iÅŸtirak oranına göre düzeltip bankanın tamamını bir araya getirdiÄŸimizde karşımıza eksi rakamlar çıkmaktadır. Kısacası, milyarlarca TL kâr elde ettiÄŸini bildiÄŸimiz bankalarınenflâsyon muhasebeli mali tablolarda zarar ettiÄŸini görebilmekteyiz.

Åžimdiki haliyle, büyük holdinglerin iÅŸtiraki olan bankaların enflasyon muhasebeli tablolardaki zararları ÅŸeffaf bir ÅŸekilde görünürken diÄŸerleri kârlı görüntülerini korumaktadır. Tüm ÅŸeffaflığı ile tüm bankaların enflâsyon muhasebeli mali tablolarını açıklaması, her ÅŸeyden önce “karşılaÅŸtırma adaleti” saÄŸlayacaktır. Bunun yanında, enflâsyon muhasebesi düzeltmeleri sonrasında oluÅŸan parasal kayıp sonrası vergi matrahı üzerinden vergi ödenmesibankaların nakit akımlarını destekleyecektir.

1 Ocak 2025’ten itibaren uygulanacak olan enflâsyon muhasebesinin uygulama sonuçlarını bankalarda görmemiz için daha üç çeyrek bulunmaktadır. Büyük ihtimal gelecek yılın ilk çeyreÄŸinde enflasyon da anlamlı ölçüde aÅŸağı gelmiÅŸ olur. Bu süreç içinde her ÅŸeyden önce, enflâsyon düÅŸüÅŸüne koÅŸut olarak bankaların TL kredi-mevduat makasları tedricen artacaktır.

Hem artan kârlılık hem de düÅŸen enflasyonun etkisiyle aradaki menfi farklar da çok daralmış olacaktır. Bir de unutmayalım ki, bankaların enflasyon muhasebeli mali tabloları net karı düÅŸürüyor olabilir. Ama olumlu tarafta da öz sermayeleri destekleyecektir. Aktif tarafta parasal olmayan varlıklar enflâsyonla artırılırken, bu farklar pasiflerde öz sermayeleri besleyecektir.

Risk ağırlıklı varlıklar, ki bunlar büyük ölçüde kredilerdir, onlar aynı kalıp da sermaye tabanı geniÅŸleyince sermaye yeterlilik oranları da artacaktır. Yükselen öz kaynaklar bankalara, daha fazla kaldıraç kullanma, daha hızlı büyüme ve ekonomiyi daha fazla destekleyebilme gücü verecektir. BilindiÄŸi gibi “daha çok kaldıraç daha çok kâr” demektir.

Yeni sistemin bir diÄŸer olumsuz sonucu da, kârın azalıp öz sermayenin artmasının matematiksel bir sonucu olarak “sermaye karlılığının” düÅŸmesi olacaktır. Bu konuda da BDDK’nın devreye gireceÄŸini düÅŸünmekteyiz.

KISACA SONUÇ YERİNE

Bundan sonrası için genel beklentimiz, mevduat tarafında faizlerin zirveden gerilemeyi sürdürmesiyle desteklenen “net faiz gelirlerinin kârlılığı” her çeyrek iyileÅŸtirmesi yönünde olsa da, TCMB haftalık bülteninde açıklanan veriler ÅŸimdilik mevduat faizlerinin “çok sınırlı” bir aÅŸağı yönde gerileme gösteriyor. Ekonomideki soÄŸuma kaynaklı sorunlu kredilerde olası artış ve kredi artışının hız kesmesi de banka kârlarındaki “toparlamayı yavaÅŸlatacak” gibi durmaktadır. Buna karşın bankacılık sektöründe “en kötünün ikinci çeyrekte geride kaldığını” ve operasyonel performansların önümüzdeki çeyreklerde iyileÅŸerek sürmesini beklemekteyiz.

Ersin Dedekoca                                                                                                                          22 AÄŸustos 2024

Kaynakça:

[1] DTH ve KKM hesapları yoluyla.

[2] “Haftalık Bankacılık Sektörü Verileri (Temel Gösterim)”, BDDK, https://www.bddk.org.tr/BultenHaftalik/

[3] “2Ç 2024 Bankacılık Sektörü Kâr Tahminleri”, Ziraat Yatırım, 18.07.2024, https://www.ziraatyatirim.com.tr/Documents/Category/ZFG_YATIRIM_2c2024_bankacilik-sektoru-kar-tahminleri-4–pdf_305.pdf 

[4] “Aylık Bankacılık Sektörü Verileri (Temel Gösterim)”, BDDK, 30.07.2024, https://www.bddk.org.tr/BultenAylik/

[5] “Bankacılık Sektörü 2Ç24 Beklentiler”, Garanti Yatırım, 22.07.2024, https://www.garantibbvayatirim.com.tr/medium/researchreports-constant-39556-2x.vsf

[6] “BDDK’dan enflasyon muhasebesi için yönetmelik ve tebliÄŸ taslağı”, Bloomberg HT.,20.08.2024, https://www.bloomberght.com/bddk-dan-enflasyon-muhasebesi-icin-yonetmelik-ve-teblig-taslagi-2358694