Batar mıyız acaba biz şimdi?

 

Bülent SoylanBÜLENT SOYLAN

 

 "Ol mahiler ki derya içredir de deryayı bilmezlermiÅŸ"-Hayalî

YaÄŸ kuyruÄŸunda sohbetteyiz ya; önümdeki adam saf saf soruyor:

“Batar mıyız acaba biz ÅŸimdi?”

Ne diyeyim ben bu arkadaÅŸa ki?

En iyisi lafı bir yerlerden dolaÅŸtırıp, baÅŸka ÅŸeylerden söz eder gibi yaparak kalbini kırmadan anlatmak.

Bak kardeÅŸim; Hani kalkan balığı var ya ÅŸu bildiÄŸimiz kalkan balığı…

İşte onun ömrü o engin denizlerde geçer de hiç batmaz biliyor musun?

“Hiç düÅŸünmemiÅŸtim, neden?”

E, zaten hep diptedir, kumun üzerinde yatar, artık batacak yeri yoktur da ondan!

Ben adamın kalbini kırmamak için iÅŸte böyle oradan buradan örnekler bulup “dipte gezen nasıl batar ki?” gibisinden, meramımı anlatmak deÄŸil de “sezdirmeye” çalışırken bir sayın bakanımız bu iÅŸi, paranın deÄŸeri üzerinden giderek “dank” diye bir çırpıda söyledi:

“Türk Lirası en düÅŸük durumda, daha ineceÄŸi bir yer yok, vatandaÅŸ rahat olsun”

Epeyce rahatladım vallahi.

Biz bir türlü yapamıyoruz iÅŸte, ama yapanı da takdir etmek lazım:

“Harbîlik” baÅŸka bir ÅŸey!

O halde bundan sonrasını rahat rahat anlatabilirim:

Türkiye ne yazık ki ÅŸu küresel ekonomi okyanusunun çeÅŸitli derinliklerinde yüzen irili ufaklı balıklara görece aynen bir kalkan balığı gibi suyun dibinde yaÅŸamaktadır.

“Peki kumdan kalkıp yukarılarda da yüzer mi?”

İşte asıl konuşulması gereken konu da bu.

Çünkü bugün “battık” denen durum, ekonomi diliyle söylediÄŸimizde “düÅŸük bir refah seviyesi” demek ise, buradan yukarı çıktık diyebilmek için de o “müreffeh” yani yaÅŸam seviyesi bizden daha yüksek olanlarla aynı düzeye gelmiÅŸ ya da geliyor olmak gerekir.

“Peki biz de boÅŸ durmadığımıza göre bir gün ilerleyip ilerleyip oralara gelebilir miyiz?”

“Geliriz tabii, neden olmasın?

Geliriz tabii ama ufak bir sorun var; biz bir adım atarken o geliÅŸmiÅŸler bulundukları yerden üç adım daha atıyorlar ileriye doÄŸru. Dolayısıyla, sözümona biz de ilerliyoruz ama bu durumda aramızdaki mesafe giderek açılırken bir baÅŸka durum çıkıyor ortaya:

Giderek onlardan daha da gerilere düÅŸüyoruz.

İşin özü de bu.

Åžimdi sen söyle bakalım; sence biz ilerliyor muyuz yoksa geriliyor muyuz?”

Olay aynen bu… Önde gidenlerin hızıyla ilerlemeyen herkes aslında gerilemekte, giderek diÄŸerlerinin daha da gerisinde kalmaktadır.

Peki neden böyle?

Onu da söyleyelim: Bu ilerleme ve refahı daha da ileriye arttırma denen ÅŸey; -günün birinde yerin dibinden kuvvetli bir petrol falan fışkırmadıkça- her ÅŸeyden önce “para kazanma” meselesi.

Yani kazanacaksın ki canının çektiÄŸi her ÅŸeyi yiyesin, canının istediÄŸi her malı alasın ve sonra da “bayağı kalkındık” diyeceksin deÄŸil mi?

Gerçi parayı bulmakla kalkınmak arasında da bir fark var ama hadi ÅŸimdilik “sadece parayla kalkınma olsaydı en çok araplar kalkınırdı” diyerek onu bir kenara bırakalım.

Parayı nasıl kazanacaksın?

Sana kimse bedavadan vermeyeceÄŸine göre “para eden bir ÅŸeyler üretip birilerine satarak” deÄŸil mi?

Hatta çok para eden bir ÅŸey üreteceksin ki çok para kazanasın.

O çok para eden ÅŸey nasıl üretilir peki? Åžimdiki gibi domates-biber, konfeksiyon, terlik-pabuç üreterek olur mu mesela?

Olmuyor tabii…

Hadi bir yerlerden borçlanıp sermayeyi buldun ama; bak bunun eÄŸitimi var, teknolojisi var, araÅŸtırması-buluÅŸu var, var oÄŸlu var… deÄŸil mi?

O zaman cevabı burada arayacaksın:

Sen eğitilmiş adam lazım değil demiş eğitimi ihmal etmişsin,

Bize teknoloji, bilim lazım değil demişsin olmadık işlere kaymışsın,

İşten anlayanı dışarı kaçırmışsın,

“Paramız var ki ithal ediyoruz” deyip üretimi dışardan mal getirtmek sananlara teslim etmiÅŸsin…

Hadi buyur bakalım; ne satacak, ne kazanacak ve o refahını nasıl arttıracaksın?

……..?

Hani sorguya çektiÄŸi general Napolyon’a harbi pek çok sebeple kaybettiklerini anlatacakken “Birincisi, barutumuz bitmiÅŸti” dediÄŸinde Napolyon da generale “Tamam tamam, gerisini anlatmana gerek yok” demiÅŸ ya.

Aynen o hesap:

Üretecek teknolojin yok, eÄŸitimli insanın yok. GeliÅŸtirmiyor ve olanın da deÄŸerini bilemiyorsan; hele üretime de meylin yoksa ne üretip ne satacak, ne kazanacak ve sonra da nasıl kalkınacaksın ki?

Sonra farkında mısın, bizde her seçim öncesi mutlaka bir yerlerde acaip petrol bulunur, gaz çıkarırız falan…

İşte onlar bizim bu durumumuzda bize umut verecek ve galiba kalkınacağız dedirtecek tek olasılıktır. Üretip kazanacak öyle kalkınacağız diyemeyen politikacılar da sadece bunu iyi bilip gerisini karıştırmazlar...

Demek ki daha fazlasını anlatmaya da anlamak için kafa yormaya da gerek yok.

Bak adam nasıl da söylemiÅŸ harbiden “Türk Lirası en düÅŸük durumda, daha ineceÄŸi bir yer yok, vatandaÅŸ rahat olsun” diye.

Ne diyelim, rahat olabilen varsa ona “Allah rahatlık versin”

Biz olamayanların işi zor.