MEMLEKETİN EN “HESAPÇI-KİTAPÇI” KESİMİ BATIYORUZ DERKEN

Bülent SOYLAN

 *

Hani siyasetçinin biri çıkıp “bu iÅŸler ÅŸöyle ÅŸöyle” dese aramızda kolayca uzlaÅŸamayabiliriz, yok canım “politikası icabı böyle söylüyordur” falan deriz.

Zaten en iyisini politikacılar bilir, söyler demeye kalkacak olsak bile bu sefer de büyük çeliÅŸkiler çıkar ortaya; çünkü her biri birbirinden farklı söyler, Aynı partinin zaman içinde “fikir” deÄŸiÅŸtirmesi bir yana, en azından kaç parti varsa o kadar da sözümona “gerçek (!) atılır ortaya.

Peki “en gerçek” olan gerçek hangisidir, biz kimlerin dediÄŸine “bak iÅŸte bu doÄŸrudur” diyeceÄŸiz?

Hadi birini beÄŸendik diyelim, onunkinin “en gerçek” olduÄŸunu diÄŸer yurttaÅŸlara nasıl anlatabileceÄŸiz? Adam tutturmuÅŸ bir kere “Benim partimin dediÄŸi doÄŸru, öbürününki yanlıştır diyor. Üstelik bayağı bayağı inanaraktan da.

Sanatçılar?

Orada da beÄŸenileni var, beÄŸenilmeyeni var, iktidar akili(!) var falan…

İşçiler?

Al 10 milyon “iÅŸsiz” emekçiyi, koy üzerine 12 milyon kadar “iÅŸli iÅŸçiyi”, koy onun üzerine de 4 milyon devlet iÅŸçisi demek olan memuru, en azından 26 milyondurlar bütün sermayesi sadece emeÄŸi olanlar. Bunlar hiç “çıkarlarımız birdir” deyip bir araya gelip “budur” diyebiliyorlar mı?

Yok!

EmeÄŸiyle geçinip artık “eski emekçi” olmuÅŸ “emekli yurttaÅŸlarımız kaç kiÅŸi?

“10 milyon”

Etti mi ötekilerle birlikte toplam 36 Milyon.

Hesap-Kitap? “ÅŸu doÄŸru, bu eÄŸri konusunda bir bakış birliÄŸi, bir çıkış birliÄŸi?

Yok öyle bir ÅŸey.

EÄŸer emek cephesindeki bu 36 milyon, bu iÅŸlerde biraz gerçeÄŸi görebilse zaten hep birlikte “hayat pahalı, yaÅŸam zor” diye dolaÅŸmak, sonra boÅŸ vaadlere bel baÄŸlamak yerine, aile efradını da arkasına takıp büyük bir oy gücüyle çıkar “budur” der, öyle maaÅŸ promosyonundan paydı, enflasyon farkıydı gibi kıytırık iÅŸlerle uÄŸraÅŸmaz, bu iÅŸlere ağırlığını koyardı.

Köylüler?

Maalesef hükümet “köy”leri bir kanunla ÅŸehir yapınca, buralardaki insanlarımızdan her biri akÅŸam “köy”de yumdukları gözlerini sabah “ÅŸehir”de açtılar. Adeta “köyden indim ÅŸehire, ÅŸaşırdım birden bire” oldular.

“Destek” adı altında kolay parayı alınca tarlayı tapanı bıraktılar; et ithal edilince inekleri kestiler…

Niye onları mezbahaya götürmeyip, “hayvancılığı öldürüyorsunuz, bizi ÅŸehre döküyorsunuz” diyerek inekleri ile birlikte meydanlara dökülmediler ki? O kadar zor muydu?

Demek, “gidiÅŸat” konusunda onlardan da ne bir “tıs” ne de “budur” lafı çıkmadı.

Sıradan insanlar?

“Ön sırada” olanlar bile gerçeÄŸi görüp “budur” demedikten sonra “sıradan” olanlardan net bir ses çıkması beklenebilir mi?

Medya?

Bırak allahını seversen…

Biri “ak” biri “kara”derken bile arada bir iyi kötü doÄŸrulara rastlanıyordu. Åžimdi tamamına yakını “ak” demeyi “tercih” edince doÄŸruyu kim söyleyecek diye nasıl bekleyelim? Söylediklerine nasıl inanıp onlara nasıl bel baÄŸlayalım?

Ya akademisyenler?

Hepsi deÄŸil ama bu gün pek çoÄŸu “bilim”i bırakıp “inanç”ın eÄŸitim-öÄŸretimine soyundurulduÄŸuna göre “bak bunu bir akademisyen söylüyor” dendiÄŸinde o söylenenin bir gerçeÄŸin ifadesi mi yoksa bir inancın yaygınlaÅŸtırılması amaçlı mı olduÄŸunu bu toplum nasıl ayırt edebilecek ki?

Özetle söylemek gerekirse, en azından ekonomi konusunda; “bu hesapsız-kitapsız iÅŸler ekonomiyi kötüye götürüyor” diyecek ve söylediÄŸine inanılması gerekecek bir tek kesim kalıyordu geriye, o da bu memleketin sanayici ve iÅŸadamları.

Her ne kadar hep kendilerine çalışmaya meyyal olsalar, ucu kendilerine dokunmadıkça “biz iÅŸimize bakalım” deyip pek umursamasalar da…

Ama bir ÅŸeyi teslim etmek lazım; iÅŸlerine gelmediÄŸi zaman babaları olsa içlerine sinmez bazı geliÅŸmeler. Hani “sermayenin dini imanı olmaz” da denir ya…

O tarafı bile her gün gözler önünde deÄŸil mi?

Yani iÅŸine gelirse "elhamdülillah", “çıkar”ına dokunursa "maazallah!"

O açıdan ben bu memlekette “hesap-kitaptan” anlayan birileri varsa, ve ekonomi kötüdür ” diyorlarsa gerçekten kötüdür.

Bu iÅŸten en iyi sermaye anlar, onlar böyle diyorsa hem “bilerek” hem “içten” söylüyorlar der inanırım.

*

Geçen gün Türkiye’nin en büyük sanayici ve iÅŸadamı örgütünün genel kurulu vardı. Ne dedi bayan baÅŸkan hepsi adına ve kelimesi kelimesine?

“-Yatırım artmıyor, cari iÅŸlemler açığı yüksek, enflasyon göz göre göre artıyor, yolsuzluklar var, hukuk sıkıntılı… .Gelir dağılımı olaÄŸanüstü bozuldu… , Mevcut iÅŸsizlik rakamlarını bu seviyelerde tutmak için (hükümet, büyümeyi) en azından yüzde 5 seviyesinde tutmak zorundadır. …Göz göre göre artan enflasyonu iyi irdelemek ve bu artışa dur demek gerekmektedir.”

Demek ki, bu iÅŸleri yani hesap-kitap konusunu en iyi bilenler böyle görüp böyle söylüyorsa, 80 milyonluk bu memleketin, dünyanın ilk 20’si içindeki Türkiye ekonomisinin hal-i pür melali yani acıklı durumu gerçekten “budur”.

Olayları hala çözemeyenlere, çözer gibi olsa da kendi aralarında bir türlü anlaÅŸamayanlara, “du bakali n’olcak deyip oturanlara, durumları yandaÅŸ medyadan “öÄŸrenmeye” çalışanlara, “benim bu konularla iÅŸim olmaz” diyenlere, sözümona “hesap-kitap” deyip gezse bile net bir biçimde “budur” diyemeyenlere duyurulur:

Önce kendilerini düÅŸünmek, iÅŸlerine gelince ses çıkarmamak gibi bir tarafları olsa da, iÅŸler tam da “hesaptan kitaptan anlayanların” dediÄŸi gibidir ve “Aynen budur”:

“-Yatırım artmıyor, cari iÅŸlemler açığı yüksek, enflasyon göz göre göre artıyor, yolsuzluklar var, hukuk sıkıntılı… .Gelir dağılımı olaÄŸanüstü bozuldu… , Mevcut iÅŸsizlik rakamlarını bu seviyelerde tutmak için (hükümet, büyümeyi) en azından yüzde 5 seviyesinde tutmak zorundadır. …Göz göre göre artan enflasyonu iyi irdelemek ve bu artışa dur demek gerekmektedir.”