ÇİN’İN İKİ ÖNEMLİ HAMLESİ

Ersin DEDEKOCA

Çin Halk Cumhuriyeti Devlet BaÅŸkanı Åži CİNPİNG ile Rusya Federasyonu Devlet BaÅŸkanı Vladimir PUTİN’in, 20-22 Mart tarihleri arasında Moskova’da gerçekleÅŸtirdikleri 40. buluÅŸması tarihi önemdeydi. İki lider, “Yeni Bir ÇaÄŸ İçin Rusya-Çin Kapsamlı Ortaklığının ve Stratejik İşbirliÄŸinin DerinleÅŸtirilmesi Ortak Bildirisi”ni imzaladılar.[1] Ä°ki liderin Moskova’da yayımladıkları bu ortak bildiri, “dünya egemenlerinin paylaşım savaÅŸlarının daha da çetinleÅŸeceÄŸinin” kanıtı ve “Çin’in ABD’’ne bir çalımı” olarak deÄŸerlendirildi.

Åži, Rusya’ya en son 2019’da gelmiÅŸti. İki liderin yüz yüze son görüÅŸmesiyse 4 Åžubat 2022’de, Ukrayna’daki çatışmaların baÅŸlamasından 20 gün önce, Pekin Olimpiyatları’nın açılışında gerçekleÅŸmiÅŸti.

DiÄŸer yandan Tahran- Riyad iliÅŸkilerini normalleÅŸtirmek için 6 Mart’ta Çin’in baÅŸkenti Pekin’de Çinli yetkililerin aracılığıyla müzakerelere baÅŸlandı. Taraflar 10 Mart’ta, yıllar süren düÅŸmanlığın ardından, Çin’in aracılık ettiÄŸi bir anlaÅŸmayla iliÅŸkileri yeniden kurmayı kabul etti. 6 Nisan’da iki ülkenin dışiÅŸleri bakanları 7 yıl sonra ilk kez Pekin’de bir araya gelerek el sıkıştı.

AÅŸağıdaki çalışmamız Çin’in, küresel çapta önemli ekonomik ve siyasi dönüÅŸümün arifesinde gerçekleÅŸen yukarda anılan” iki önemli giriÅŸiminin” irdelenmesi; nedenleri ve olası sonuçları hakkında çıkarımlar üzerinedir.

YENİ DÜNYA DÜZENİNİ BETİMLEYEN BİLDİRİ

Åži’nin Moskova ziyaretinin ilk günündeki Putin ve Åži arasındaki kapalı görüÅŸme yaklaşık 4,5 saat sürdü. İki ülke arasındaki ana müzakereler, heyetlerin katılımıyla 21 Mart’ta yapıldı. İki günlük toplantıların ardından, Putin ve Åži, ekonomik iÅŸbirliÄŸinin temel alanlarını geliÅŸtirme plânı ve stratejik ortaklığın derinleÅŸtirilmesine dair iki ortak bildiri imzaladı.

Çin ve Rusya liderlerince imzalanan 21 Mart 2023 tarihli bu bildiri, 4 Åžubat 2022 tarihli bildirinin[2] geliÅŸtirilmiÅŸ ve derinleÅŸtirilmiÅŸ devamıdır. Her iki Bildiri birlikte, “yeni dünya düzeni” hakkında iki liderin uzlaÅŸtıkları konuların topluca açıklanmasıdır.[3]

Bildiri sonrasında Rusya lideri Putin, “BM’nin tüzüÄŸüne dayalı olması gereken adil ve demokratik çok kutuplu dünya düzeninin oluÅŸturulması için çalışıyoruz” dese de,[4] dünyanın “çok kutupluluk” yerine “iki ana egemen kutba” doÄŸru hızla evrildiÄŸi açıkça izlenmektedir. Bu ana eksenlerin biri, iki Asya ülkesinden, Çin ve Rusya’dan; diÄŸer eksen ise NATO çatısı altında buluÅŸmuÅŸ Batı ülkelerinden oluÅŸmaktadır.

Bu iki kutbun, ekonomik, siyasal, askeri birliktelikler üzerinden sürdürdükleri “örtülü çatışmalar” aracılığıyla, dünyaya kendilerine göre “biçim verme çabası” içinde oldukları gözlenmektedir. Ukrayna ve Suriye, bu çabanın en sıcak ve kanlı sonucu olarak (ÅŸimdilik) öne çıkmaktadır.

Çin’in Suudi Arabistan’la barışmasını saÄŸladığı İran ile ABD’nin Suriye’de kapışmaları, Rusya’nın da ABD’nin bir insansız hava aracını Karadeniz’de düÅŸürmesi, örtülü savaÅŸların güncel örnekleri olarak gösterilebilir.

Çok kapsamlı bu bildiride öne çıkan mesajların üzerinde durduÄŸumuzda, neden “yeni dünya düzeni” bildirisi dediÄŸimiz belki daha iyi anlaşılmaktadır.

Bildiri’de;

Çok kutuplu ekonomik küreselleÅŸmenin saÄŸlandığı ve uluslararası iliÅŸkilerin demokratikleÅŸtiÄŸi yeni bir çaÄŸa iÅŸaret edilmektedir. Keza bu çağın, hiçbir ülkenin diÄŸerinden üstün, hiçbir yönetim modelinin evrensel olmadığı ve hiçbir ülkenin uluslararası düzeni dikte edemeyeceÄŸi belirtilmektedir.

-Çin ve Rusya’nın aralarındaki iliÅŸkilerin, SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi modelini aÅŸan türden bir iliÅŸki olarak nitelendirilmektedir.

-Her ülkenin kendi kalkınma modelini seçme hakkına sahip olduÄŸunu belirterek, ABD’nin ülkeleri “demokrasi-otokrasi” ÅŸeklinde cepheleÅŸtirmesine itiraz edilmektedir.

-Çin- Avrasya Ekonomik BirliÄŸi, Rusya KuÅŸak ve Yol Projesi desteklenmekte; taraflar ikisinin bütünleÅŸikliÄŸini ve Büyük Avrasya Ortaklığı’nı savunmaktadır.

Bunun dışında aÅŸağıdaki hususlar da, Bildirinin “özgün nitelikleri” olarak görünmektedir:

-“Renkli devrimlere” karşı kolluk kuvvetlerinin iÅŸbirliÄŸinin arttırılacağına iÅŸaret etmesi; iki ülkenin, Orta Asya’ya “renkli devrimler” sokma giriÅŸimlerini ve bölge iÅŸlerine dış müdahaleyi kabul etmediklerini açıkça duyurmaları,

-İki ülkenin, DoÄŸu Türkistan İslâmi hareketi de dâhil olmak üzere “üç ÅŸer güç” ile mücadelede için bakanlıkların yıllık toplantılara baÅŸlamasını kararlaÅŸtırmaları,

-Enerji baÅŸta olmak üzere, pek çok alanda iÅŸbirliÄŸini geliÅŸtirmeyi kararlaÅŸtırmaları,

-Kuzey Akım Boru Hattına sabotajın tarafsız bir şekilde soruşturulmasını savunmaları.

Küresel sorunlar baÄŸlamındaki aÅŸağıdaki sorunlara çözüm odaklı yaklaÅŸmaları:

-Rusya, Çin’in Ukrayna krizinin çözümü için ön almasını memnuniyetle karşılamakta ve Çin’in önerdiÄŸi 12 maddelik barış plânına olumlu baktığını belirtmektedir.

-Taraflar Suudi Arabistan-İran iliÅŸkilerinin normalleÅŸmesini memnuniyetle karşılıyor; Filistin sorununun iki devletli çözümünü, Suriye’de siyasi çözümü, Libya’nın bütünlüÄŸünün korunmasını, Basra Körfezi bölgesi için “kolektif güvenlik mimarisi” oluÅŸturulmasını savunmaktadırlar.

-Çin ve Rusya; Afrika, Latin Amerika ve Karayipler ile ilgili konularda koordinasyonu güçlendirme kararı almışlardır.

-İki ülkenin duruÅŸları, Kuzey Kutbu’nun barış, istikrar ve yapıcı iÅŸbirliÄŸi bölgesi olarak korunmasından yanadır.

ABD ve müttefiklerine karşı aÅŸağıdaki uyarılarda aynı taraftadırlar:

Tayvan, Çin topraklarının devredilemez bir parçasıdır.

-ABD, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin meÅŸru taleplerine yanıt vermeli ve yeniden diyalog baÅŸlamalıdır.

Japonya, nükleer deniz kazası ve etkileri nedeniyle Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetimini kabul etmelidir.

-Çin ve Rusya, AUKUS (Avustralya, İngiltere ve ABD) konusunda ilgililerin uyarılmasını istemektedir.

ABD’nin ülke içinde ve dışındaki biyolojik askeri programları dünyayı tehdit etmektedir. ABD, Biyolojik Silahlar SözleÅŸmesi’ni ihlal eden faaliyetlerini derhal sonlandırmalıdır.

NATO, diÄŸer ülkelerin egemenliÄŸine saygılı olmalı, Pasifik Asya ülkeleriyle askeri güvenlik baÄŸlarını güçlendirmekten vazgeçmelidir.

 Taraflardan Rusya, bu ziyaretin yapılmasını en çok isteyen ülkeydi ve Åži’nin Moskova’yı ziyaret edeceÄŸine dair ilk açıklamayı da Rusya yapmıştı. Fakat Çin tarafı uzun zaman bu ziyaretle ilgili sessiz kalmayı yeÄŸledi.

Sadece bu durum bile, Çin’den çok Rusya’nın bu ziyarete ihtiyacı olduÄŸunu göstermektedir. Çünkü ÅŸimdilerde Rusya iki temel sorun ile karşı karşıyadır. Bunlar, “ekonomik sıkıntılar” ve Ukrayna savaşından kaynaklı olarak “askerî zorluklardır”. Bu sorunlara bir de, süren Ukrayna Savaşı’nda “saldırgan” konumunda olan Putin’in bozulan algısını düzeltme ihtiyacını da ekleyebiliriz. Tüm bu konularda Rusya Çin’den destek elde etmeye çalışmaktadır. Sorunları ana baÅŸlıklarla aÅŸağıdaki ÅŸekilde açabiliriz:

Rusya’nın ekonomik beklentileri

BilindiÄŸi gibi, Batı’nın uyguladığı ekonomik yaptırımlar nedeniyle Rusya ekonomisi oldukça zor durumdadır. Son bir yıl içinde Rusya’nın en önemli gelir kaynağını saÄŸlayan petrol ve doÄŸalgaza getirilen uluslararası sınırlamalar, Rusya nezdinde Çin’in önemini daha da artırdı. Rusya’nın enerji kaynakları satışında Çin ve Hindistan giderek daha önemli pay almaya baÅŸladı.

Ancak Rus petrol ve doÄŸalgazına ihtiyacı olan her iki ülke, bu kez petrolü yüzde 30 daha ucuza almaya baÅŸladılar. AB ambargosuna kadar (2022’nin yaz ve sonbaharında) Rus doÄŸalgazının fiyatı yaklaşık 2 bin $ civarındaydı. Çin ise Sibirya Gücü Boru Hattı üzerinden doÄŸalgazı 200 $’dan ithal etmekteydi. Bu yönüyle Çin, Moskova’nın beklediÄŸi gibi, Rus ekonomisi için “ekonomik dayanak” olamadı. Keza, her ne kadar taraflar arasında bazı ekonomik anlaÅŸmalar yapılmış olsa da Pekin, Rusya’yla ekonomik iliÅŸkilerini sınırlı tutmayı tercih etti ve Putin’in yeni bir doÄŸalgaz anlaÅŸması imzalama önerisini kabul etmedi.

Ukrayna Savaşı

Åži-Putin görüÅŸmesinin ikinci ana konusu Ukrayna’daki çatışmalar idi. BilindiÄŸi gibi Ukrayna Savaşı’nda Rusya istediÄŸi üstünlüÄŸü saÄŸlayamadı. Batı’nın Ukrayna’ya verdiÄŸi destek, Rusya’nın ilerlemesini sınırlandırdı. Savaşın uzaması Rusya’nın ülke kaynaklarını azalttı. Bu durumda da Moskova’nın, çatışmalarda en azından direnebilmesi için dış destek gereksinimi arttı.

Putin, Ukrayna müdahalesi öncesi, Åžubat 2022’de Pekin’i ziyaret ettiÄŸinde Çin’den destek istemiÅŸti. Çin, Rusya’nın bu isteÄŸini cevapsız bıraktı. Çin, Ukrayna’nın toprak bütünlüÄŸüne saygı duyulması gerektiÄŸini açıklayarak, Moskova’nın yanında olmadığını gösterdi. Keza 24 Åžubat’ta Ukrayna Savaşı’nı sona erdirmek amacıyla Çin’in barış plânı, Rusya’nın Ukrayna’daki hedefleriyle uymadığı için destek görmedi.

Buna raÄŸmen Rusya, Çin’den umudunu hâlâ kesmiÅŸ deÄŸil. Çünkü Rusya için Ukrayna Savaşı’nın psikolojik, maddi/siyasi boyutları var. Çin Devlet BaÅŸkanı’nın son ziyareti iç ve uluslararası kamuoyuna Çin’in Moskova’yı desteklediÄŸi izlenimini verdi. Bu baÄŸlamda ziyaret Putin’i destekleyenler için moral olurken, Rusya’nın hasmı olan Ukrayna yöneticileri için ise olumsuz bir geliÅŸme ÅŸeklinde yorumlandı. Kısacası Çin’in, Ukrayna konusunda Rusya’ya somut bir destek vereceÄŸi konusunda endiÅŸeler artmış oldu.

Aslında Putin’in, plânlanan Ukrayna taarruzu için Åži’den güçlü ve somut bir beklentisi söz konusu. Ancak görünen o ki Çin, Ukrayna Savaşı’yla ilgili Rusya’dan çok daha farklı bir beklentiye sahiptir.

Çin’in Rusya stratejisi

Ekonomik anlamda Rusya, Çin için Batı’ya tercih edilebilecek bir ülke deÄŸil. Çin’in dış ticaretinde Batı’nın toplam payı yüzde 44 iken, Rusya’nın ise sadece yüzde 3.

Küresel ekonomik güç olmasını Batı’yla ticari iliÅŸkilerine borçlu olan Çin, bu iliÅŸkileri sürmesinin kendi çıkarına olduÄŸunu çok iyi bilmektedir. Bu baÄŸlamda Pekin, Batı’ya raÄŸmen Rusya’ya uygulanan yaptırımları by-pass edecek adımlardan uzak duracaktır. Bu durumda Çin’in önceleyeceÄŸi hareket tarzı, daha çok Rusya pazarını kendi çıkarları doÄŸrultusunda kullanmak olacaktır. Böylesi bir stratejinin Rusya’yı, ekonomik ve ticari olarak Çin’e daha bağımlı hâle getireceÄŸi güçlü durmaktadır.

İki ülke çıkarlarının farklı olduÄŸu bir diÄŸer alan da Ukrayna Savaşı’dır. Aslında Çin’in, Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için yapabileceÄŸi pek fazla bir ÅŸey yok. Ayrıca savaşın devam etmesi birçok yönden Pekin’in çıkarına durmaktadır. Öncelikle, bu durumun sürmesinin ekonomik olarak Rusya’nın kendisine daha çok bağımlı yapacağının farkındadır.

İkincisi, bu süreçte ABD dikkatini DoÄŸu Avrupa’ya yoÄŸunlaÅŸtırdı ve NATO için en büyük tehdit olarak Rusya ilan edildi. Bu jeopolitik geliÅŸmeler de Çin’i rahatlatmış oldu. Bu nedenle Çin’in Åžubat ayında önermiÅŸ olduÄŸu barış plânının, iyi niyet belirtilerinden öteye bir anlamı yoktu ve hem Rusya hem de Ukrayna söz konusu plâna destek vermedi. Çin yönünden, yaptığı bu tür “barışı koruma giriÅŸimlerinin”, dünya toplumunun gözünde kendi ağırlığını artırmak için yalnızca bir araç konumunda olduÄŸu açıktır.

Çin’in Ukrayna’daki savaÅŸ durumunun sürmesini tercih etmesindeki nedenlerin üçüncüsü de, Ukrayna Savaşı’nın Rusya’nın askerî kaynaklarının erimesine yol açmasıdır. Savaşın uzaması askerî olarak Rusya’yı daha da zor duruma sokabilir. DoÄŸaldır ki, Çin’in kuzey komÅŸusunun zayıflaması, Pekin’in çıkarına olan bir durumdur. Zayıflayan Rusya’nın zaman içerisinde kaçınılmaz olarak Pekin’in etkisi altına gireceÄŸi güçlü bir olasılıktır.

Aslında Åži’nin Rusya ziyareti Rusya’ya destek vermek amacıyla deÄŸil, Rusya’nın kendisine olan bağımlılığını yakından görmek için yapıldığını söyleyebiliriz. Ayrıca Çin, Rusya’yla iliÅŸkileri ve verebileceÄŸi destek üzerinden ABD’ye baskı kurmak istediÄŸi de açık bir gerçektir. Batı Çin’e baskı yaptıkça,  Pekin de Moskova’yla yakınlaÅŸabileceÄŸi mesajını vermeye çalışmaktadır. Bir diÄŸer anlatımla Çin, Rusya’yı eÅŸit bir stratejik ortak” olarak deÄŸil, “Batı ile iliÅŸkilerinde bir koz” olarak deÄŸerlendirmektedir. Zaten iki ülkenin küresel güç olarak asimetrik boyutları, Pekin’in böyle bir stratejik oyunu kurgulamasını kolaylaÅŸtırmaktadır.

ABD Yönünden Rahatsızlık

ABD, Çin-Rusya yakınlaÅŸmasına jeopolitik nedenlerden dolayı karşı olup, Çin’in Rusya üzerinde etkili olmasına da aynı derecede olumsuz bakmaktadır. Åži’nin anılan ziyaretinin benzer bir biçimde Rusya’nın lehine olacağından da endiÅŸeli olduÄŸu açıktır.

Bu baÄŸlamda, 17 Mart’ta Uluslararası Ceza Mahkemesinin Putin’in tutuklanmasına iliÅŸkin çıkardığı kararın, Åži’nin Rusya ziyaretini engelleme amacını taşıdığına dair yorumlar yapıldı. Rusya muhalefet partisi Yabloko’un lideri Grigoriy YAVLİNSKİY, bu kararın özellikle Åži’nin Moskova ziyaretiyle aynı zamana denk getirilmesine dikkat çekti.

Daha önce de ABD, Pekin’in Ukrayna Savaşı’nın çözümüne iliÅŸkin 24 Åžubat’ta sunduÄŸu barış plânından son derece rahatsız olmuÅŸtu. Moskova ziyaretinde de herhangi bir biçimde bu konuyu gündeme getirmesini istemiyordu. ABD, Ukrayna Savaşı’yla ilgili olarak Çin’in Rusya’yı kınamasını talep etmekte, Pekin ise bunu yapmamakta ve tarafsız kalmayı yeÄŸlemektedir.

Bununla beraber Çin, Rusya’ya yönelik yaptırımlardan çıkar elde etmiÅŸ olsa da, bu yaptırımlardan etkilenen Rus ekonomisinin ayakta kalmasına da kolaylık saÄŸladı; Rusya üzerindeki yaptırımların etkisini bir ÅŸekilde azalttı. Durumsal bile olsa bu iliÅŸki Washington’u rahatsız etmektedir. Zira ABD’nin amacı, yaptırımlar üzerinden Putin’in kararlarını etkilemektir.

Toparlayacak olursak ABD, Çin’i eleÅŸtirerek Pekin’e baskı kurmaya ve Rusya’dan uzak durmasını saÄŸlamaya çalışmaktadır. Çin ise Rusya’yla iliÅŸkilerini olası krizlerde ABD’ye karşı kullanmanın hesaplarını yapmaktadır.

ÇİN ARACILIÄžI İLE YENİDEN KURULAN İRAN-SUUDİ ARABİSTAN İLİŞKİLERİ

 

Suudi Arabistan’la İran’ın Çin’in arabuluculuÄŸunda bir araya gelmeleri ve 2016 yılından bu yana kopmuÅŸ olan diplomatik iliÅŸkilerini yeniden tesis etmeye karar vermeleri konusu, Çin’in uluslararası siyaseti bakımından bir diÄŸer önemli geliÅŸmedir. 10 Mart’ta İran ve Suudi Arabistan arasında Çin’in arabuluculuÄŸu ile imzalanan antlaÅŸma büyük bir diplomatik baÅŸarı ve bölgede ABD’ye alternatif bir güç olarak Çin’in etkinliÄŸini arttırması olarak yorumlandı.[5]

İran ve Suudi Arabistan, Körfez’de istikrar ve güvenliÄŸi tehdit eden, Yemen’den Suriye’ye OrtadoÄŸu’da çatışmaların alevlenmesine yardımcı olan ve yıllarca süren husumetin ardından 10 Mart günü iliÅŸkileri yeniden kurma konusunda anlaÅŸtılar.

Çin’in aracılık ettiÄŸi anlaÅŸma, iki rakip Orta DoÄŸu gücünün üst düzey güvenlik yetkilileri arasında Pekin’de, daha önce açıklanmayan dört gün süren görüÅŸmelerin ardından açıklandı.

İran, Suudi Arabistan ve Çin tarafından yapılan açıklamaya göre Tahran ve Riyad, diplomatik iliÅŸkileri yeniden baÅŸlatma ve büyükelçilikleri iki ay içinde yeniden açma konusunda anlaÅŸtılar. “AnlaÅŸma, devletlerin egemenliÄŸine saygı gösterilmesini ve içiÅŸlerine müdahale edilmemesini teyit ediyor” denildi.[6]

AnlaÅŸma, iki ülkenin karşılıklı olarak büyükelçiliklerini açmasından, 1998 ve 2001’de imzalanan ikili ekonomik, kültürel ve güvenlik iÅŸbirliÄŸi anlaÅŸmalarına geri dönülmesinden ibaret ve bu açıdan sadece bir “yol haritası” niteliÄŸi taşımaktadır.

1979 İran İslâm Devrimi ile Riyad-Tahran hattında soÄŸuk rüzgârlarla baÅŸlayan iniÅŸli-çıkışlı iliÅŸki sonrası, 2010 yılı sonunda OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika coÄŸrafyasını kasıp kavuran “Arap Baharı” sürecine girildi. Suriye, Bahreyn, Irak ve Lübnan gibi Åžiilerin yoÄŸun olarak yaÅŸadığı bölge ülkelerinde İran-Suud gerilimi had safhaya çıksa da, iki ülke 2015’ten itibaren Yemen’de ÅŸiddetli bir vekâlet savaşının içinde kendini bulmuÅŸtu ve bugüne kadar da iliÅŸkiler kopmuÅŸtu.

Bazı bölgesel ve küresel parametreler, Tahran-Riyad hattındaki mevcut gerilimin en azından bir süreliÄŸine ötelenmesini ve normalleÅŸme adımları atılmasını gerektirmiÅŸti. Bunları aÅŸağıdaki baÅŸlıklarda toplayabiliriz:

İran’ın ülke içindeki toplumsal huzursuzluklar, ekonomik yaptırımların ağır baskısı ve dış operasyonları sürdürmede yaÅŸadığı siyasi/finansal sorunlar,

Suudi Arabistan’ın, ülkeyi fiilen yöneten Veliaht Prens Muhammed bin SELMAN öncülüÄŸünde giriÅŸtiÄŸi; içeride, toplumsal baskıyı gevÅŸetme ve göreceli özgürlük, dışarıda ise Arap Baharı dönemindeki bölgesel çatışma ve ihtilafları azaltma ve normalleÅŸmeyi önceleyen tutumu,

-Rusya’nın bütün enerjisini Ukrayna ile savaÅŸa odakladığı ve ABD’nin eskisi kadar aktif askeri güç kullanımına baÅŸvuramadığı mevcut OrtadoÄŸu denkleminde, Çin’in bölgede daha fazla ekonomik ve askeri varlık gösterme eÄŸilimi,

Çin’in OrtadoÄŸu’ya yönelik planları ve “KuÅŸak ve Yol Projesi”nin, ekonomik kaynak ve hidrokarbon kullanımını çeÅŸitlendirme arayışındaki Riyad ve Tahran’ın ilgisini çekmesi,

Çin’in, hidrokarbon kaynakları ve petrol ithalâtında büyük oranda bağımlı olduÄŸu (yüzde 55-60) OrtadoÄŸu’nun genel istikrarını, kendi ekonomik güvenliÄŸi açısından öncelemesi,

İran’ın nükleer dosyasına iliÅŸkin görüÅŸmeler ve yaptırımlar nedeniyle; Suudi Arabistan’ın ise Trump sonrası Biden döneminde eskisi kadar yakın ilgiye mazhar olmadığı WaÅŸington’a “uyarı amaçlı” olarak, Çin’le siyasi ve ekonomik angajman arayışı,

Suudi Arabistan’ın bilhassa Irak, Suriye ve Lübnan’da Ä°ran etkisini geriletememesi, buna karşılık İran destekli Husiler’in Suudi destekli Sana yönetimine karşı nihai bir zafer elde edemeyip gerilemesi, Bahreyn’de Tahran destekli Åžiilerin baÅŸkaldırısına Riyad’ın sert tepkisi ve yönetim tarafından ezilmesi gibi bölgesel geliÅŸmelerin, Ä°ran ile Suudi Arabistan’ın birbirlerinin güçlerini karşılıklı test ettiÄŸi ve geçici bir uzlaÅŸmaya razı olduÄŸu konjonktürün ortaya çıkması.

AnlaÅŸma, açık çatışma endiÅŸelerine yol açan bir dizi geliÅŸmenin ardından geldi. 2019’da Suudi Arabistan’ın petrol altyapısına ve Körfez’de çeÅŸitli bayraklar altında seyreden gemilere çok sayıda saldırı düzenlenmiÅŸti. Bu durum, ABD’nin İran ile 2015 nükleer anlaÅŸmasından tek taraflı olarak çekilmesini, nükleer programı üzerinde çok daha sıkı kısıtlamalar içeren bir anlaÅŸmayı kabul etmesini ve bu ülkeye yönelik ekonomik yaptırımların artırılmasını getirmiÅŸti.

Körfez monarÅŸileri ve Batılı hükümetler saldırılardan İran’ı sorumlu tutarken Riyad ile Abu Dabi, güvenliklerinin saÄŸlanması için ABD’ye yöneldiler. Ama Trump yönetimi herhangi bir adım atmayınca paniÄŸe kapıldılar. Önce BirleÅŸik Arap Emirlikleri daha sonra Suudi Arabistan, gerilimi azaltmak için Ä°ran’a el uzatmaya baÅŸladılar.

Irak ile Umman’ın arabuluculuÄŸunda Nisan 2021’de baÅŸlayan ikili görüÅŸmelerle Suudi Arabistan ile İran masaya oturtuldu. Ancak 2 yıl süren düzensiz görüÅŸmelerde İran ile Suudi Arabistan arasındaki diyalogda çok az ilerleme kaydedildi ve sonuçta vazgeçildi.

Daha sonra köprüleri yeniden kurmak için Çin devreye girdi. Aralık 2022’in baÅŸlarında Çin Devlet BaÅŸkanı Åži, ilk Çin-Arap Zirvesi için Riyad’a gitti. Bu toplantıda Pekin, Suudi Arabistan-İran görüÅŸmelerine ev sahipliÄŸi yapma teklifinde bulundu. ÇeÅŸitli temaslar ve geri plândaki diplomatik giriÅŸimlerin ardından, Mart 2023’te Çin’in ev sahipliÄŸinde beÅŸ gün süren müzakerelerde, birçok hazırlık çalışmasının anlaÅŸma noktasına varıldı.

Medyada çıkan haberlere baktığımızda, anlaÅŸmanın ayrıntılarına yer verilmediÄŸini görmekteyiz. Keza Çin’in, tarafları nasıl anlaÅŸmaya vardırdığı konusu da belirsizliÄŸini korumaktadır.

BildiÄŸimiz kadarı ile Riyad, Yemen konusunda ilerleme kaydedilmesini İran ile diplomatik iliÅŸki kurulmasında bir ön koÅŸul haline getirmiÅŸti. Bu baÄŸlamda Tahran’ın, Husiler’i Suudi Arabistan’a yönelik sınır ötesi saldırılar düzenlemeye kışkırtmayacağına dair taahhütte bulunduÄŸu söyleniyor. İran’ın Husiler’e silah sevkiyatını durdurmayı da kabul ettiÄŸi bildiriliyor.

Buna karşılık İran’ın, Suudi yetkililer bunu açıkça reddetmesine raÄŸmen, Riyad’ın finanse ettiÄŸi bir televizyon kanalı olan İran International’daki rejim karşıtı protesto haberlerini yumuÅŸatmasını, İran muhalefetine ve ayrılıkçı gruplara verdiÄŸi desteÄŸi azaltmasını istediÄŸi ve Suudi Arabistan’ın da kabul ettiÄŸi söylenmektedir. Rejim karşıtı protestolar sırasında İran International’ın verdiÄŸi destek, ona daha önce sahip olmadığı bir koz vererek, İran’ın Yemen konusunda taviz vermesi için baskı yapmasına olanak tanımış oldu. Çin’in beklenmedik müdahalesiyle birlikte bu etmen, müzakerelerin neden ilerlediÄŸini açıklamaya yardımcı olabilir.[7]

AnlaÅŸmanın zamanlaması, resmi ateÅŸkesin Ekim 2022’de sona ermesinden bu yana fiili bir ateÅŸkesin sürdüÄŸü Yemen’deki olaylarla da ilgili olabilir. Suudiler, ateÅŸkesi uzatmak ve geniÅŸletmek için Husilerle müzakere yürütmektedir. Yemen’de gerilimi azaltma olasılığı, Suudi Arabistan ile İran arasında daha yapıcı iletiÅŸimin önünü açmış olabilir. Kısacası, Yemen’deki ateÅŸkesi yenilemek ve hatta uzatmak karşılığında, Suudi-İran anlaÅŸmasının “kalıcı olma” niteliÄŸi kazanması mümkün olabilir gibi durmaktadır.[8]

Suudi Arabistan ile İran’ın her birinin Çin’i merkeze koymak konusunda ikna edici nedenleri bulunmaktadır. Her ÅŸeyden önce Pekin’in bir anlaÅŸmaya aracılık etmesi, Tahran’ın, yalıtılmış veya Moskova’ya bağımlı olmadığını göstermesini saÄŸlamaktadır. Ä°ran için, Çin ile olan ekonomik baÄŸları ve Çin’in siyasi desteÄŸi çok deÄŸerlidir. Ä°ran, üzerindeki uluslararası baskı artarken, 2015 nükleer anlaÅŸmasını yeniden canlandırma müzakereleri durmuÅŸken, rejim karşıtı protestolar devam ederken ve ekonomik kriz kötüleÅŸirken, kalan ortaklıklarıyla iyi geçinmenin kaçınılmaz olduÄŸunun farkındadır. Ayrıca Pekin’in, Washington’un baÅŸlıca süper güç rakibi olması da çok önemlidir.

Suudi Arabistan’a gelince, anlaÅŸma Riyad’ın sadece Washington’a bağımlı olmadığını göstermesini saÄŸlamaktadır. Riyad’ın ABD ile son zamanlarda yaÅŸadığı gerilimler, bu ülkenin “iliÅŸkilerini çeÅŸitlendirmesini” kritik hale getirmektedir. Riyad, ABD’nin OrtadoÄŸu’dan yavaÅŸ yavaÅŸ çekildiÄŸini ve bu nedenle eskisinden daha az güvenilir bir “güvenlik garantörü” olduÄŸunu düÅŸünmektedir. Biden yönetimi 2022’nin sonlarında Suudi Arabistan’ı petrol fiyatını düÅŸürmek için daha fazla ham petrol pompalamaya ikna etmeye çalışmış, Riyad ise,  ABD’nin bu dikte etme giriÅŸimlerinden rahatsız olmuÅŸtu.

İran’ın böyle bir mutabakata neden olur verdiÄŸi nispeten çok daha kolay anlaşılır. Amerika ve İsrail’in kendisine karşı uyguladığı kuÅŸatma ve yaptırım politikasını bölge ülkeleriyle, ki en baÅŸta stratejik rakibi olan Suudi Arabistan geliyor, iliÅŸkilerini düzeltmek yoluyla halletmeye çalışması ve bunu yaparken de stratejik anlamda birçok ortak çıkar paylaÅŸtığı Çin’i arkasında görmesi Ä°ran için önemliydi.

Suudi tarafının Amerika’ya eskisi kadar güvenmediÄŸi önemli bir unsurdur. OrtadoÄŸu’nun genelinde Amerika’nın askerî mevcudiyeti devam ediyor olsa da, ABD’nin bölgeye iliÅŸkin baÄŸlılığının ciddi oranda aşındığını herkes görebilmektedir. Amerika’nın ipi ile kuyuya inilemeyeceÄŸini düÅŸünen Suudi yönetimi, Çin’in arabuluculuÄŸunda İran’la diplomatik iliÅŸkiler tesis etmeyi doÄŸru buluyor. DiÄŸer yandan böyle yaparak, ABD’yle olan iliÅŸkisinde elini güçlendirmeye çalıştığı da çok açıktır.

Suudi-İran anlaÅŸması, Çin’i Körfez İşbirliÄŸi Konseyi’nin altı üyesi ve Arap BirliÄŸi ile Suudi Arabistan’ı bir araya getiren, tamamı Riyad’da yapılan üç Çin-Arap zirvesinin ardından gerçekleÅŸtirilmiÅŸti. Bu toplantılar, Suudi Arabistan ile Çin arasında kapsamlı bir stratejik ortaklığın yanı sıra, onlarca ekonomik anlaÅŸmayı da beraberinde getirmiÅŸtir.

Suudi Arabistan’la İran’ın Çin’in arabuluculuÄŸunda bir araya gelmeleri ve 2016 yılından bu yana kopmuÅŸ olan diplomatik iliÅŸkilerini yeniden tesis etmeye karar vermeleri Çin’in uluslararası siyaseti bakımından önemli geliÅŸmedir.

Zamanlama bir yana, Suudi-İran iliÅŸkilerini düzeltmeye yönelik anlaÅŸmayla ilgili birçok kiÅŸiyi ÅŸaşırtan ÅŸey, Çin’in anlaÅŸmanın arabulucusu ve garantörü olarak oynadığı roldü. Pekin’in, kendisini bölgesel siyasette giderek daha etkili bir konuma getirmenin ve ekonomik baÄŸlarını güçlendirmenin ötesinde, bu görevi üstlenmek için somut bir çıkarı olup olmadığı henüz belirsizliÄŸini korumaktadır.

Çin, İran petrolünün önemli bir alıcısı ve Mart 2021’de Tahran ile 25 yıllık bir ekonomik iÅŸbirliÄŸi anlaÅŸması imzalamıştı. Çin ayrıca Suudi Arabistan’ın bir numaralı ticaret ortağı konumundadır. AnlaÅŸma imzalandıktan sonra üst düzey bir Suudi yetkili ICG’na, Çin’in, hem İran’a baskı yapabilecek hem de Suudi Arabistan’a güvence verebilecek tek ülke olduÄŸunu söyledi. Müzakerelere yakın bir Suudi uzman da aynı ÅŸekilde ICG’na ÅŸu açıklamayı yaptı:

“Çin bölgede kalıcı olmak istiyor. 25 yıllık anlaÅŸmanın imzalanmasının ardından İran ile baskı gücüne sahip. … Bunu kullanmalı.”[9]

Pekin’in ABD ile gergin iliÅŸkileri ve Tayvan konusunda bir kriz olasılığı Çin’i, “emtia akışlarında daha fazla istikrar saÄŸlama” arayışına itmiÅŸ olabilir. Çünkü OrtadoÄŸu’da daha fazla siyasi katılım, bu cephede daha fazla güvence saÄŸlayabilir.

Konuya Çin-ABD iliÅŸkileri yönünden baktığımızda da söz konusu mutabakatın içeriÄŸi ve sürdürülebilir olup olmadığından ziyade asıl önemli olan, Çin’in uluslararası arenada daha görünür olmaya ve ABD karşısında alternatif bir vizyon sunmaya karar vermiÅŸ olması önem kazanmaktadır.

BilindiÄŸi gibi son aylarda ABD’nin Çin’i çevreleme ve kuÅŸatma yönünde artan çabaları karşısında Pekin, karşı hamlelerle bu kuÅŸatmayı yarmaya ve kendisiyle uyumlu hareket edebilecek ülke sayısını artırmaya çalışmaktadır.

AnlaÅŸma aynı zamanda Çin’in OrtadoÄŸu’da, ekonomik alan dışında “güç algısının” da peÅŸinde koÅŸtuÄŸuna dair bugüne kadarki en net mesajı vermektedir. Pekin’e göre, Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaÅŸma, Washington’un “savaÅŸ taktikleri” olarak tasvir ettiÄŸi ÅŸeyin aksine, onun bir “barış gücü”, istiÅŸare ve diyalog yoluyla çatışmayı çözmeye yardımcı olan bir aktör olduÄŸu iddiasını güçlendirmektedir.

Ancak İran-Suudi anlaÅŸması baÅŸarılı olursa ve Çin’in OrtadoÄŸu’daki gücünü artırırsa, bunlar ona daha fazla sorumluluk da yükleyecektir. AnlaÅŸmanın garantörü olarak Pekin, anlaÅŸmanın sürdürülmesinden sorumlu tutulacaktır.

Pekin’de gerçekleÅŸtirilen tören esnasında İran ve Suudi Arabistanlı temsilcilerin ortasında görünen Çin Halk Cumhuriyeti’nin en üst düzey dış politika temsilcisi Vang Yİ’nin kameralara verdiÄŸi zafer kazanmış komutan pozu çok ÅŸey anlatıyor. Çin açıkça diyor ki, küresel sorunların çözülmesinde ve tıkanmış krizlerin aşılmasında tek alternatif ABD deÄŸil.[10]

AnlaÅŸmanın bölgeyi nasıl etkileyeceÄŸi henüz belli deÄŸil. Ancak, diplomatik baÄŸların yeniden kurulması, her ÅŸeyden önce Tahran ve Riyad için, aralarındaki önemli farklılıkları ele alma konusunda sadece bir ilk adım olduÄŸu söylenebilir.

AnlaÅŸmanın ilerleme saÄŸlayabileceÄŸi alanlardan biri, Riyad’ın sonucunu Suudi Arabistan’ın güvenliÄŸi için kritik önemde gördüÄŸü Yemen’deki savaÅŸtır. Resmi bir ateÅŸkesin geniÅŸletilmesi konusunda Suudi-Husi görüÅŸmeleri hâlâ devam ediyor. İran, isyancı grubu, sözde insani ön koÅŸullarını sulandırmaya ikna ederek yardımcı olabilir. Yemen’deki ICG kaynakları, bu yolda hareket edildiÄŸini ve Tahran’ın artık Riyad için mutlak bir öncelik olan Husilerin Suudi Arabistan’a saldırı düzenlememeye ikna etmeye hazır olduÄŸunu belirtmektedir. Olası Suudi-Husi anlaÅŸması kendi başına yeterli olmayacak ama yine de ilgili tüm taraflar, savaşı sona erdirmek için Yemenliler arası bir siyasi diyalog baÅŸlatmak zorunda kalacaklardır.[11]

Foreign Affairs dergisi, Çin’in 10 Mart’ta Suudi Arabistan-İran barışını saÄŸlamasını, “OrtadoÄŸu’da yeni bir düzen mi?” baÅŸlığıyla inceledi. Analiz özetle, “İran ve Suudi Arabistan’ın yakınlaÅŸmasının bölgeyi dönüÅŸtürebileceÄŸi” potansiyeli üzerinde durmaktadır.[12] Makalenin yaptığı çıkarım çok doÄŸru. Çünkü Ä°ran ve Suudi Arabistan’ın yakınlaÅŸması, daha ÅŸimdiden bölgeyi dönüÅŸtürmeye baÅŸladı. Daha ÅŸimdilerde, “Çin barışı” diyebileceÄŸimiz yaklaşım yoluyla, İran Suudi Arabistan’ın, Suudi Arabistan da İran’ın müttefikleriyle normalleÅŸmeye baÅŸladı:

– Ä°ran ve Kuveyt, deniz sınırının belirlenmesi için müzakereye baÅŸladı. Kuveyt resmi haber ajansı Kuna’nın haberine göre, müzakereleri, Kuveyt DışiÅŸleri Bakan Yardımcısı Mansur el-UTEYBİ ile İran DışiÅŸleri Bakan Yardımcısı Rıza NECEFİ’nin baÅŸkanlık ettikleri hukuk komisyonları yürütmektedir.[13]

– Bahreyn ve İran, iliÅŸkileri normalleÅŸtirme konusunda doÄŸrudan ikili görüÅŸmelere baÅŸladı.[14]

– Suudi Arabistan ile Suriye, diplomatik iliÅŸkileri baÅŸlatıyor. Suudi Arabistan merkezli el İhbariye kanalı, iki ülke yetkililerinin konsolosluk hizmetlerinin yeniden baÅŸlaması için görüÅŸmelere baÅŸladığını duyurdu.[15]

Kısacası, “Çin barışı”, sadece 15 gün içinde, OrtadoÄŸu’da üç yeni normalleÅŸmeye olumlu etki yaptı. Çin barışının dolaylı etkilerini de aÅŸağıdaki baÅŸlıklarda toplayabiliriz:

– ABD’nin Wall Street Journall gazetesi, Çin’in bu yıl içinde İran ile Körfez ülkelerini Pekin’de bir araya getireceÄŸini yazdı.[16]Böylesi bir geliÅŸme sürpriz olmaz. Zira Çin lideri Åži CİNPİNG ile Rusya lideri Vladimir PUTİN’in 21 Mart’ta imzaladığı tarihi ortak bildiride buna iÅŸaret eden bir hedef vardır: Ä°ki ülke, Basra Körfezi bölgesi için kolektif güvenlik mimarisi oluÅŸturulmasını savunuyor.

– Arap ülkeleri ile İsrail’i normalleÅŸtiren “İbrahim anlaÅŸmaları”, pratikte ABD’nin İran’a karşı İsrail-Arap ittifakı kurma projesiydi. İsrail, bazı Arap ülkeleriyle anlaÅŸmayı imzalamış, Suudi Arabistan’la da normalleÅŸmeye çalışıyordu. Suudi Arabistan’ın İran’la normalleÅŸmesi, “İran’a karşı İsrail-Suudi ittifakı” hedefini boÅŸa düÅŸürmüÅŸ oldu.

Bu geliÅŸmenin daha somut olası sonucunu ÅŸöyle toparlayabiliriz: Netanyahu hükümetinin Filistin’e operasyonları, artık Körfez ülkelerinin daha çok radarına girecektir. Nitekim Tel Aviv merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü de bunu görerek ÅŸu uyarıda bulunmaktadır: “İsrail-Filistin sahasında gerilim devam ederse, İsrail-Suudi Arabistan iliÅŸkilerinin seyrinde bir duraklama ve hatta İsrail ile BAE arasındaki ‘resmi balayından’ geri çekilme, diÄŸer bir deyiÅŸle normalleÅŸme sürecinin durması olası”.[17]

SONUÇ YERİNE

Åži’nin Moskova ziyareti Orta DoÄŸu’da uzun süredir nüfuz mücadelesi veren Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik iliÅŸkilerin Çin’in arabuluculuÄŸunda yeniden baÅŸlatılmasının ardından geldi. Çin, bir ay önce de, Åžubat’ın sonunda, Ukrayna-Rusya barış planını sunmuÅŸtu. Bu baÄŸlamda Åži’nin Rusya ziyareti aynı zamanda onun bir barış kurucu lider olarak da öne çıkmasını saÄŸladı.

Sonuç olarak Xi’nin Moskova ziyareti Çin’in orta vadede Rusya üzerinde etkisini artırmak ve bu etkiyi ABD’yle pazarlığında kullanmak içindi. Rusya da bu ziyareti kendi çıkarı için kullanmak istedi.

Görünen o ki, uluslararası alanda yalnızlaÅŸan Rusya Çin’e daha çok bağımlı hale geliyor. Çin ise bu fırsatı çok temkinli ve hesaplı kullanmaya çalışıyor. Rusya Çin’in desteÄŸini almakta zorlanıyorÇin’in Rusya’ya destek vermesi ABD-Çin iliÅŸkisine baÄŸlı hale geliyor.

Suudi Arabistan’la İran’ın Çin’in arabuluculuÄŸunda bir araya gelmeleri ve 2016 yılından bu yana kopmuÅŸ olan diplomatik iliÅŸkilerini yeniden tesis etmeye karar vermeleri, Çin’in uluslararası siyaseti bakımından bir diÄŸer önemli geliÅŸme.

Enerji ihtiyacının yarıya yakınını OrtadoÄŸu bölgesinden ithal eden Çin, her iki ülkeyle de çok yakın ticari iliÅŸkilere sahip. Çinli yetkililerle İran ve Suudi Arabistanlı yetkililer arasında son aylarda üst düzey birçok toplantı düzenlendi. Çin’in iki ülke arasındaki sorunlarda taraf tutmak ve onlara kendi bakış açısı çerçevesinde ideal olabilecek bir çözümü dayatmak yerinetarafları bir araya getirip onların kendilerinin bir çözüm bulmalarına katkı vermeye çalışması “deÄŸerli bir yaklaşım” olarak not edilmelidir.

İran ve Suudi Arabistan’ın yakınlaÅŸması, daha ÅŸimdiden “bölgeyi dönüÅŸtürmeye” baÅŸladı. Åžimdilerde “Çin barışı” diyebileceÄŸimiz, İran Suudi Arabistan’ın, Suudi Arabistan da İran’ın müttefikleriyle normalleÅŸmeye doÄŸru bir hareket baÅŸladı bile. Keza Ä°srail de, çevre ülkelerine yönelik mevcut politikasını gözden geçirmek zorunda kalacak.

Ersin DEDEKOCA                                                                                                                       17 Nisan 2023