KÜRESEL BİR DÖNÜÅžÜM: DOLARSIZLAÅžMA

 ABD’nin küresel egemenliÄŸi, temelinde “askeri” gücüne (hard power) ve Hazinesi‘nin bastığı “petro-dolar” sistemine (soft power) dayanmaktadır. Bir süre önce baÅŸlayan “çok kutupluluk” uluslararası siyasi sürecin de “petro-dolar” sistemini zayıflattığı açıkça izlenmektedir.

OPEC+ Grubunun, ABD’ye raÄŸmen son beÅŸ ayda iki kez “üretim kısma” kararı alması ve ulusal paralarla ticarete baÅŸlayan ülke sayısının giderek artması, petro-dolar sistemini çatırdatmaktadır. Tüm bu geliÅŸmeler, artık Amerikan Doları’nın, küresel ticaret ve finans sistemindeki egemenliÄŸinin, her geçen yıl biraz daha sarsılma olasılığının yüksek olduÄŸunu göstermektedir.

ABD’NİN BÜYÜK KÂBUSU: DOLARSIZLAÅžMA

Yıllardan beri sözü edilen bir senaryo, son birkaç yıldır gerçekleÅŸmeye adım adım yaklaÅŸmaktadır: DolarsızlaÅŸma (de dolarization).

ABD Hazine Bakanlığı’nın eski müsteÅŸarlarından Monica CROWLEY de iÅŸte bu tehlikeye dikkat çekmektedir: “Suudi Arabistan gibi OPEC ülkelerinin de baÅŸka para birimlerinde petrol satmaya karar vermesi, ABD ekonomik sisteminin çökmesi ve büyük bir felaket anlamına gelir.”[1]

Çünkü ABD’nin, ulusal gelirinin yüzde 125’ine çıkmış borçlarının sorun olmamasının, bunun da ötesinde ekonomiyi döndürmek için sürekli yeni borç bulabilmesinin dayanağı, küresel ticaretteki “Dolar tekeli”dir. Dolar’ın bu pozisyonu ve niteliÄŸi olduÄŸu sürece ABD istediÄŸi kadar para basabilecek, almış olduÄŸu ve alacağı borçların maliyeti de, para basımında kullanılan kâğıt ve boya ederini aÅŸmayacaktır. Bir baÅŸka anlatımla ABD, “senyoraj” yardımıyla dünyanın zenginliÄŸini sömürmektedir. 100 Dolarlık bir banknot üretmek ülkeye sadece yaklaşık 17 sente mal olmaktadır.[2] Ama Dolardan çıkış arttıkça, doların küresel gücü ortadan kalkacak ve ABD kendi ekonomik çıkmazıyla yüzleÅŸecektir.

Doların küresel ekonominin temel para birimi olmaktan çıkması, ABD için en büyük kâbus konumundadır. Çünkü bunun anlamı, zaten üretimde ve ticarette hegemonyasını kaybeden bir imparatorluÄŸun çöküÅŸü demek olacaktır. Söz konusu bu korkuyla, giderek daha hırçın/saldırgan bir dış politika izlemeye baÅŸlayan Washington’ın bu stratejisinin ne kadar baÅŸarılı olacağı çok tartışmalıdır.

Zira, sanıldığının aksine, bugün dünyanın üçte ikisinden fazlası, ABD’nin bu ÅŸahin politikalarına karşı olduÄŸu bilinmektedir. Daha açık söylemek gerekirse, geliÅŸen ekonomiler bu “havuç, sopa diplomasisinden” çok rahatsız. Irak’ın iÅŸgaliyle baÅŸlayan, Büyük OrtadoÄŸu Projesi ile devam eden, bugün Rusya-Ukrayna savaşına yol açan, yarın DoÄŸu Asya’da bir Çin-Tayvan savaşının fitilini ateÅŸleyebilecek ABD dış politikasına yönelik tepkiler, bir ekonomik savaşı baÅŸlatmış görünmektedir. ABD’ye karşı gizli ya da açık tavır alan ülkelerin sayısı gitgide artmaktadır. Artık “bölgesel ve/veya vekâlet savaÅŸlarıyla” hegemonyayı sürdürmeninABD ve Batı için eskisi kadar kolay olmayacağı gözlenmektedir.

DOLARSIZLAÅžMA SÜRECİNDE SON GELİŞMELER

Zaman zaman ülkelerin “ulusal paralarla ticaret” uygulamasına, çeÅŸitli siyasi ve ekonomik nedenlerle yapıldığına tanıklık ettik. Özellikle son bir yıldır bu eÄŸilim daha da arttığını gözlemekteyiz. Bunun, Covid-19 salgınının etkilediÄŸi küresel ekonomiden, Ukrayna krizine kadar pek çok nedeni bulunmakta elbette. “DolarsızlaÅŸma sürecine” iliÅŸkin en yeni geliÅŸmeleri aÅŸağıdaki baÅŸlıklarda toplayabiliriz:

Çin, BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nden (BAE) ithal edilmiÅŸ 65 bin ton LNG’i (sıvılaÅŸtırılmış doÄŸalgaz), Fransız Total Energies ÅŸirketinden satın aldı. Bu ticareti öncekilerden farklı yapan özellik ise, bu iÅŸlemin ilk kez Çin para birimi Yuan ile yapılmasıydı. Fransız ÅŸirketin Çin’e sattığı LNG’nin karşılığını Dolar ya da Avro yerine Yuan ile alması, bu yoldaki dönüÅŸüm için çok önemli bir baÅŸlangıç olarak deÄŸerlendirilmelidir.[3]

Nitekim Suudi Arabistan’ın da Çin’e sattığı petrolün karşılığında Yuan almayı görüÅŸtüÄŸü biliniyor.[4] Çin Devlet BaÅŸkanı Şİ Cinping, Aralık 2022’de ziyaret ettiÄŸi Suudi Arabistan’da Körfez ülkelerine “petrol ve gazın Åžanghay Borsası’nda Yuan cinsinden fiyatlanması” çaÄŸrısı yapmıştı. Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed EL CEDAN da ülkesinin “ABD doları dışındaki diÄŸer para birimleriyle ticarete açık olduÄŸunu” duyurmuÅŸtu.[5]

Küresel ekonominin yüzde 25’ini, nüfusunun yüzde 42’sini oluÅŸturan BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan ve G.Afrika) bir süredir kendi aralarındaki ticarette dolar dışı paralara geçmeye baÅŸladığı izlemekteydik. Çin’in Rusya’yla, Rusya’nın Hindistan’la bu yönde aldığı kararlar ve uygulamaları biliniyordu.[6]

Keza BRICS ülkeleri, beÅŸ ülkeli bu oluÅŸumun geniÅŸlemesi (İran ve Suudi Arabistan gibi) ve aralarında yeni bir kalkınma bankası kurulması gibi görüÅŸleri giderek güçlendirmektedir.[7]

Bu arada son olarak Brezilya, Çin ile ticaretini dolardan Yuan’a taşıma kararı aldı. İki ülkenin yıllık ticaretinin 150 milyar $ olduÄŸu düÅŸünülürse, anılan bu kararın petro dolar sistemine etkisi daha iyi anlaşılır. Keza Brezilya Merkez Bankası rezervlerinde Yuan’ın yükseldiÄŸini ve Euro’yu geçerek ikinci sıraya çıktığını da belirtmeden geçmeyelim.

Sadece BRICS ülkeleri deÄŸil, ASEAN ülkeleri de kendi aralarındaki ticarette Dolar dışı paralar kullanma eÄŸilimindedir. Endonezya, Malezya, Singapur, Filipinler ve Tayland, kendi aralarındaki ticareti ve yatırımı ulusal paralarıyla yapma kararı aldılar.[8]

BRICS önümüzdeki AÄŸustos zirvesinde “ortak para birimini” ele alacaktır. Keza Malezya BaÅŸbakanı Enver İBRAHİM bu ay yaptığı Pekin ziyaretinde Çin Devlet BaÅŸkanı Şİ Cinping’e “Asya para fonu” kurulmasını önermiÅŸtir.

DOLAR EGEMENLİĞİ ve DEĞİŞİM

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) bir çalışması, ABD ekonomisinin, son 20 yılda küresel üretimdeki payının azalmasına raÄŸmen, Doların küresel piyasalardaki “aşırı büyük bir rolünü” hâlâ sürdüÄŸünü belirtmektedir. Yine bir baÅŸka Rapor da, ABD’nin küresel ticaret, uluslararası borç ve banka dışı borçlanmadaki baskın rolünün, ülkenin ticaret, tahvil ihracı ve uluslararası borçlanma ve kredilerdeki payını çok geride bıraktığını vurgulamaktadır.[9]

Süleyman KARAN tarafından IMF, BIS, Swift ve ECB kaynaklarından hazırlanan aÅŸağıdaki grafik, dört anapara birimi cinsinden yapılan “uluslararası küresel parasal iÅŸlem hacimlerini” topluca göstermektedir.[10]

 

SWİFT sistemi üzerinden gerçekleÅŸtirilen uluslararası ödemelerin, bu dört para birimi bazında 2019 başından bu yana paysal deÄŸiÅŸimini de aÅŸağıdaki grafikte izleyebilmekteyiz.

Kaynak: Statista[11]

Bu grafik verilerini hazırlayan BIS’e göre Euro ve Dolar, Ocak 2023’te global 10 SWIFT ödemesinin yedisinden fazlasını oluÅŸturmaktadırÇin ise, dünyanın ikinci büyük ekonomisi olmasına karşın, ulusal para birimi olan Yuan sadece, uluslararası SWIFT ödemeleri için kullanılan sekiz para birimi içinde yer alabilmektedir. Yine bu grafikten yapabileceÄŸimiz bir diÄŸer çıkarım da, son 4 yılda Dolar’ın SWIFT ödemelerindeki payında çok dramatik deÄŸiÅŸimler olmadığıdır.

IMF’ye göre, merkez bankalarının ABD doları cinsinden tuttuÄŸu rezervlerin payı, yüzyılın başından bu yana 12 puan azalarak, 1999’daki yüzde 71 pay oranı 2021’de yüzde 58,4’e düÅŸtü. Son iki yıla ait çeyrekler itibariyle küresel döviz rezervlerinin para birimi olarak tutar deÄŸiÅŸimi ve 2022 yıl sonu itibariyle global rezervlerin para birimleri arasında dağılımını gösteren grafikler aÅŸağıda gösterilmiÅŸtir.

 

 

Kaynak: IMF[12]


Yüzde 58,4 paya sahip olan Dolar son 25 yılın en küçük oranı) dışında sırasıyla, yüzde 20,5; 5,5; 4,9 ve 2,6 paylar ile sırasıyla Euro, J.Yeni, İngiliz Sterlini ve Yuan (Renminbi) gelmektedir.

BaÅŸlıca para birimlerinin küresel döviz rezervleri içindeki paylarının 1999 yılından bu yana grafiksel geliÅŸimi aÅŸağıdaki grafikte izleyebiliriz. ABD Doları cinsi varlıkların küresel merkez bankası rezervlerindeki payının, arada kayda deÄŸer dalgalanmalar olsa da (mavi çizgi), 1999’da Euro’nun piyasaya sürülmesinden bu yana yüzde 71’den yüzde 58,4’e düÅŸtüÄŸünü görebilmekteyiz. Bu arada, Euro’nun payı yüzde 20 civarında dalgalanırken, Avustralya doları, Kanada doları ve Çin Yuanı gibi diÄŸer para birimlerinin payı dördüncü çeyrekte yüzde 9’a (yeÅŸil çizgi) çıktığını izlemekteyiz.


Kaynak: IF Blok[13]

BilindiÄŸi gibi, ABD Dolarının baÅŸlıca para birimlerine karşı zayıf olduÄŸu dönemlerde, diÄŸer para birimleriyle ifade edilen Dolar rezervlerinin deÄŸeri arttığından (Doların güçlü olduÄŸu zamanlarda bunun tersinin geçerli olması gibi), Doların küresel rezervlerdeki payı genellikle azalır.

GeçtiÄŸimiz yıla bakarsak, döviz kuru hareketlerinin etkisini hesaba kattığımızda, ABD dolarının rezervlerdeki payının genel olarak sabit kaldığını görüyoruz. Ancak, daha uzun bir bakış açısıyla bakıldığında, ABD Dolarının deÄŸerinin genel olarak deÄŸiÅŸmediÄŸi ve ABD dolarının küresel rezervlerdeki payının düÅŸtüÄŸü gerçeÄŸi, merkez bankalarının gerçekten de ABD dolarından kademeli olarak uzaklaÅŸtığını göstermektedir.

Ekonomi ve piyasa çevreleri, yükselen piyasa ve geliÅŸmekte olan ekonomi merkez bankalarının rezervlerinin para birimi kompozisyonunu daha fazla çeÅŸitlendirmeye çalışması nedeniyle, “Doların küresel rezervlerdeki payının” düÅŸmeye devam edeceÄŸini düÅŸünmektedir. Zaten, Rusya gibi birkaç ülke bunu yapma niyetlerini açıkladı.

Toparlayacak olursak, “uluslararası rezervlerdeki baskın para birimi” eÄŸilimi hakkındaki görüÅŸümüzü ÅŸu ÅŸekilde özetleyebiliriz: Son altmış yılda uluslararası para sistemindeki büyük yapısal deÄŸiÅŸimlere raÄŸmen ABD doları , “egemen” uluslararası rezerv para birimi olmaya devam etmektedir. Doların rezerv para olarak durumundaki herhangi bir deÄŸiÅŸikliÄŸin uzun vadede ortaya çıkması daha muhtemel durmaktadır.

Özellikle son bir yılda yaÅŸanan geliÅŸmeler, artık küresel ticarette ve finans sistemindeki egemen Dolar yapısının, çağın koÅŸullarını karşılayamadığını ve tahtının sallanmaya baÅŸladığını göstermektedir. Bu sarsıntı karşısında saldırganlaÅŸan ABD’ye karşı tepkiler de yükselmekte; baÅŸta Çin ve Rusya olmak üzere pek çok ülkede, “ABD’nin AÅŸil tendonunun dolar hegemonyası” olduÄŸu farkındalığı da artmaktadır.

Bu kutuplaÅŸmada oluÅŸan taraflardan birinde, görünürde Çin-Rusya paktı öne çıkmaktadır. Ancak, iki kutuplu dünyadaki çekiÅŸmede, kendi ulusal çıkarlarına korumak için taktikler uygulamaya hazır 100’e yakın ülkeyi de dikkate almak gerekir. Bu ülkelerin başında BRICS+ ve son dönemdeki tutumlarıyla OPEC+ ülkelerini saymak gerekir. BRICS ortak para birimini hayata geçirmek için kolları sıvarken, OPEC+, hatta petrol üreticisi ülkeler içinde ABD’nin uydusu olarak bilinen ülkeler bile, artık ne ABD’nin tehditlerini ne AB’ni önemsemektedir. Son olarak ABD’nin tüm tehditlerine raÄŸmen OPEC+ ülkelerinin “üretimi yüzde 4 kısma” kararını da bunun bir göstergesi olarak deÄŸerlendirmeliyiz.

Yukarıda anılan 100 geliÅŸen ülkenin tutumlarının “ekonomik bir arka plânı” mevcuttur. Bu 100 ülkenin toplam nüfusu 4 milyardan fazla olup, Türkiye’nin de içinde bulunduÄŸu geliÅŸen ekonomilerin önde gelen 25 ülkesinin ekonomik büyüklüÄŸü (Çin dışında) AB’yi geçmiÅŸ durumdadır. Hindistan, Endonezya, Vietnam, Brezilya, Suudi Arabistan bu 25 ülkeden bazılarıdır. Brezilya Devlet BaÅŸkanı Lula DA SİLVA’nın son demeçlerine bakılırsa, sözlerinin aslında bu 100 ülkenin tepkisini dile getirdiÄŸini görülebilir.

Son yıllara damga vuran ve geliÅŸmekte olan ülkeleri en çok ilgilendiren geliÅŸmelerin başında, ABD’de Demokratların iktidara gelmesiyle birlikte yeniden gündeme gelen “ÅŸahin dış politika” oldu. Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte, artık ABD’nin ve AB’nin Rusya’ya karşı yaptırımlarının özellikle geliÅŸen ekonomiler açısından pek de kabul edilebilir olmadığı görüldü.

Net tavrını zaten ortaya koymuÅŸ olan Çin ile birlikte, Türkiye, Hindistan, Pakistan, Arap ülkeleri baÅŸta olmak üzere, pek çok ülke de, ya yarı açık ya da açıkça dayatılan yaptırımları uygulamamayı yeÄŸledi. Bu baÄŸlamda, ulusal para birimleri üzerinden gerek Çin ile gerek Rusya ile ikili ticaret anlaÅŸmaları yapmayı tercih ettiler. İşte, “referans para birimi” Doların artık eskisi gibi etkin bir güç olamayacağının göstergelerinden biri de böylece netleÅŸmeye baÅŸladı.

Rusya’ya yönelik daha fazla ekonomik yaptırım uygulanması, bir anlamıyla “dolarsızlaÅŸma sürecini” daha da hızlandırdı. Bankaların fon transferi için küresel çapta kullandıkları SWIFT sisteminden dışlanan Rusya, Rubleyi korumak için önce temel faiz oranını yüzde 20’ye yükseltti. Daha fazla sermaye kontrolü uyguladı ve tüm “dost olmayan” ülkelere büyük hacimli fosil yakıt alımları için sadece Ruble ödemesinde ısrar etti.

Rusya, çeÅŸitli ülkelerle en azından kısmi ödemelerin Dolar yerine Ruble üzerinden yapılmasını içeren ikili yakıt anlaÅŸmaları yaptı ve baÅŸka ülkelerle de benzer anlaÅŸmalar yapmaktadır. ÖrneÄŸin, Türkiye ile yılda 100 milyar $ deÄŸerinde ekonomik iÅŸbirliÄŸi ve ticaret için bir yol haritası imzalandı ve Ankara gaz ithalâtı için Ruble ödemeyi kabul etti. Türkiye ayrıca beÅŸ ticari bankanın Rus MİR ödeme sistemini kullanacağını teyit ederek Türkiye’deki Rus turistlerin kendi para birimlerini kullanmalarına yardımcı oldu.

Çin’in bu yıl itibarıyla çok daha “aktif” bir siyaset izlemesiyle, dolarsızlaÅŸma” sürecinin daha hızlanmaya baÅŸladı. Zaten ABD ile Suudi Arabistan arasındaki iliÅŸkiler son yıllarda gözle görülür bir ÅŸekilde bozulmuÅŸtu. EÅŸ zamanlı olarak Riyad’ın, dünyanın en büyük petrol ithalâtçısı Pekin ile yakınlaÅŸma gözle görülür bir ÅŸekilde artmıştı.

Suudi petrol ihracatının dörtte birinden fazlası 2020 yılında Çin’e yapılırken, devlet petrol devi Aramco da kısa süre önce Çinli petrol ÅŸirketleriyle 10 milyar $ tutarında bir anlaÅŸma imzaladı. Ä°ki ülke arasındaki petrol iÅŸlemlerinin yakın gelecekte Yuan cinsinden fiyatlandırılabileceÄŸi çok muhtemel durmaktadır. Bu durum Çin para biriminin küresel profilini önemli ölçüde yükseltecek ve petro-doların dünya çapındaki egemenliÄŸine ciddi bir darbe vuracağı anlaşılmaktadır. Görünen o ki, Rusya’nın petrol ve doÄŸalgaz ihracatçısı olarak, Çin’in ise en büyük petrol ithalâtçısı olarak petro-dolar sistemini ciddi bir biçimde sarsmayı sürdüreceÄŸi çok güçlü bir olgudur.

Çin’in, özellikle geliÅŸmekte olan ülkelere sunduÄŸu fırsatlar ve yaklaşımı, 1990’dan buyana tek kutuplu sistemin lideri olan ABD’den çok farklı. Ayrıca konu, sadece enerji sektörü ile de sınırlı da deÄŸildirÇinABD’ye göre geliÅŸen ekonomilerin yöneticileri tarafından çok daha güvenilir bir “ortak” olarak görülmektedir. “Kazan-kazan” çözümleri sunan ve bunu “yumuÅŸak güç” ile yapan bir Pekin’in, bugün tehditler savuran Washington’a tercih edilir olduÄŸu algısı çok yaygındır. Çin’in Şİ Cinping yönetimiyle, Orta DoÄŸu baÅŸta olmak üzere, uluslararası plâtformlarda ve iliÅŸkilerde sürekli ön alması da bunun kanıtıdır.[14]

Çin’in son yıllarda Suudi Arabistan’a milyarlarca Dolar tutarında yatırım fonu saÄŸlaması ve Devlet BaÅŸkanı Åži ile Veliaht Prens Muhammed BİN SALMAN arasındaki iliÅŸkilerin yükseliÅŸe geçmesi, iÅŸlerin DoÄŸu lehine oldukça hızlı geliÅŸebileceÄŸini göstermektedir. “Dinamikler önemli ölçüde deÄŸiÅŸti. ABD’nin Suudiler ile olan iliÅŸkisi deÄŸiÅŸti. Çin dünyanın en büyük ham petrol ithalâtçısı ve Krallığa pek çok kârlı teÅŸvik sunuyorlar” diyor bir Suudi yetkili ve ekliyor, “Çin, krallığa hayal edebileceÄŸiniz her ÅŸeyi sunuyor”. Bu durumda bazı uzmanlar, Yuan fiyatlandırmasına toptan bir geçiÅŸin olası olmadığını düÅŸünürken diÄŸerleri, kısmi bir geçiÅŸin ÅŸu anda Krallıktaki büyük projelerde yer alan Çinli müteahhitlere ödeme yapılmasını saÄŸlayacağı görüÅŸünde olduÄŸu izlenmektedir.[15]

DOLARIN YATIRIM ARACI OLARAK DA ARTIK GÖZDE OLMAMASI

Bir yatırım aracı olarak da Doların eskisi kadar çekici olmadığı gözlenmektedir. ABD para biriminin onlarca yıldır sahip olduÄŸu “güvenli liman” statüsüne duyulan güven kaybı, altın ve diÄŸer para birimleri gibi alternatif varlıklarda güven arayışını getirmektedir.

ÖrneÄŸin Dünya Altın Konseyi (WGC) tarafından yayınlanan bir anket, ankete katılan 57 merkez bankasının yüzde 80’inin, özellikle de yükselen piyasalar ve geliÅŸen ekonomilerin merkez bankalarının, önümüzdeki yıl içinde altın rezervlerini artırmayı hedeflediklerini ortaya koymaktadır. Raporda, katılımcıların yüzde 42’sinin önümüzdeki beÅŸ yıl içinde Doların toplam rezervler içindeki payının azalmasını beklediÄŸi, çünkü özellikle geliÅŸen ekonomilerinin merkez bankalarının ABD Doları’nın “küresel rezerv para birimi” olarak rolüne artık daha az güvendikleri belirtilmektedir.[16]

Yakın bir zamana kadar küresel finans sisteminde ABD, tarihsel olarak diÄŸer ülkelere devlet borçlanma kâğıtları ihraç ederek de para birimini destekledi ve bu olgu da ülkenin devasa bütçe açığının finanse edilmesine yardımcı oluyordu. Keza 2008 küresel mali krizi sırasında Çin, muazzam miktarlarda ABD Hazine tahvili satın alarak, ABD ekonomisinin durgunluktan kurtulmasına yardımcı olmuÅŸtu. DoÄŸaldır ki, bu uygulamada Pekin’in düÅŸündüÄŸü konu tabii ki ülke çıkarıydı. Çünkü küresel sistemin sürmesinden en fazla kar saÄŸlayan ülke Çin idi. 2010 yılına gelindiÄŸinde, Çin’in elinde 1 trilyon $’dan fazla ABD Hazine tahvili bulunuyordu ve 2008 ile 2013 yılları arasında Çin’in döviz rezervlerindeki ABD borç senetleri 2 trilyon $’a ulaÅŸmıştı.

2022 Temmuz ayındaÇin’in elindeki ABD tahvilleri 12 yıl sonra ilk kez 1 trilyon $’ın altına düÅŸtü ve ABD’nin Çin’e karşı yürüttüÄŸü ticaret savaşının ÅŸiddetlenmesiyle, 2017’de baÅŸlayan ABD Hazine tahvillerini elden çıkarma eÄŸiliminin devam ettiÄŸi görüldü. ABD’nin gerilimi Tayvan krizine dönüÅŸtürmesiyle birlikte, bu eÄŸilim daha da güçlendi. Çin artık ABD karşısında çok daha kararlı durmaktadır.

Rusya’nın SWIFT’ten çıkarılması kararı ise, Çin ve Batı’nın siyasi hedefleriyle tam olarak uyumlu olmayan diÄŸer ülkeler için bir dönüm noktası oldu. SWIFT sisteminin kendilerine ekonomik olarak zarar vermek için siyasi bir silah olarak kullanılabileceÄŸini anladılar ve ÅŸimdi çözüm arayışı içindeler.

Yukarıda da belirttiÄŸimiz gibi son birkaç yıldır geliÅŸen ekonomiler, Dolar hegemonyasına ve Batı bloÄŸunun olası yaptırımlarına karşı farklı farklı çözümler peÅŸindedir. ÖrneÄŸin Mısır, ekonomisini istikrara kavuÅŸturmaya ve Mısır Lirası’nın deÄŸerini yükseltmeye çalışırken, borçlanmanın ağırlığı altında büyük sıkıntılar yaÅŸadı. Ülkenin borcu, IMF gibi ABD liderliÄŸindeki kalkınma kurumlarından defalarca mali destek aramasına karşın, son 10 yılda yaklaşık dört katına çıktı. Dolar cinsinden bu borcu ödemenin maliyeti, kötüleÅŸen küresel ekonomik ortamda Mısırlıların yaÅŸam standartlarını ciddi ÅŸekilde düÅŸürdü.

Bu sıkıntıya çözüm için Mayıs 2022’de Maliye Bakanı Muhamed MAAİT tarafından bir çözüm açıklandı. Ona göre “gerçekçi bir seçenek” olarak duyurulan bu çözüm, Çin tahvil piyasasında ilk kez fon saÄŸlamak için “Yuan cinsinden borç tahvili” ihraç etmek idi.

Uzmanlara göre Mısır’ın uyguladığı bu çözüm, büyüyen borç stokları ve ABD Doları cinsinden borçlanmanın yüksek maliyeti, Mısır’ı potansiyel bir devlet borcu krizini ve ulusal para biriminin satın alma gücünde toplumu ve hükümeti istikrarsızlaÅŸtırabilecek bir çöküÅŸü önlemeye yönelik “alternatif bir finansman penceresi” idi. Kahire de umudunu Çin’e baÄŸlamaya yatkın. Mısır, yeni idari baÅŸkentinin inÅŸası da dâhil olmak üzere, Çin’den büyük miktarda mal ve hizmet ithal etmektedir. Bunun için gereken Yuan’a eriÅŸim, Yuan cinsinden borçlanmaktan geçmektedir. Tahmin edeceÄŸiniz gibi bu yöntem, Dolar cinsinden borçlanıp Yuana’a çevirmekten çok daha ucuz olmaktadır.

SONUÇ YERİNE

DolarsızlaÅŸma, bugünden yarına gerçek olmayacak elbette. Ama tüm geliÅŸmeler, artık Doların küresel ticaret ve finans sistemindeki egemenliÄŸinin, her geçen yıl biraz daha sarsılma ihtimalinin yüksek olduÄŸunu göstermektedir.

Zaman zaman ülkelerin “ulusal paralarla ticaret” uygulamasına, çeÅŸitli siyasi ve ekonomik nedenlerle yapıldığına tanıklık ettik. Özellikle son bir yıldır bu eÄŸilim daha da arttığını gözlemekteyiz. Çin’in bu yıl itibarıyla çok daha “aktif” bir siyaset izlemesiyle, “dolarsızlaÅŸma” sürecinin daha hızlanmaya baÅŸladığı güçlü bir öngörü olarak durmaktadır.

IMF’in son çalışmaları ABD ekonomisinin, son 20 yılda küresel üretimdeki payının azalmasına raÄŸmen, Doların küresel piyasalardaki “aşırı büyük rolünü” hâlâ sürdüÄŸünü; ABD’nin küresel ticaret, uluslararası borç ve banka dışı borçlanmadaki baskın konumunun, ülkenin ticaret, tahvil ihracı, uluslararası borçlanma ve kredilerdeki payını çok geride bıraktığını vurgulamaktadır.

Bu konudaki geliÅŸmelere ABD’nin vereceÄŸi tepki nasıl olacak? Burada İki olasılık vardır: Birincisi, ki bugüne kadar ABD açısından faydalı olmadı, Biden yönetiminin bölgesel savaÅŸlar ve yaptırımlarla yoluna devam etmesi ya da Washington’ın, Çin ve Rusya’nın sunduÄŸu olanaklardan daha cazip öneriler getirmesi, güç ve tehdit gösteri yerine ticari fırsatlar sunmaya yönelmesi.

Görünen odur ki, bu ikinci seçeneÄŸi baÅŸaramazsa ve Doların egemenliÄŸinden taviz vermemekte direnirse, büyük olasılıkla kaybedecektir!

[1] “Global economy churning a ‘perfect storm,’ could mean ‘end of the US dollar’: Monica Crowley”, Fox News, 25.03.2023, https://www.foxnews.com/video/6323315259112 [2] “US Hegemony and Its Perils”, Çin Dış İşleri Bakanlığı, 20.02.2023, https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/wjbxw/202302/t20230220_11027664.html [3] “’Petrodollar’ at risk as TotalEnergies sells LNG to China in yuan”, RFİ, 31.03.2023, https://www.rfi.fr/en/business/20230331-petrodollar-under-threat-as-france-s-totalenergies-sells-lng-to-china-in-yuan ;  “China settles first LNG trade in yuan with UAE deal”, Al-Mınitor, 30.03.2023, https://www.al-monitor.com/originals/2023/03/china-settles-first-lng-trade-yuan-uae-deal [4] “Saudi Arabia Considers Accepting Yuan Instead of Dollars for Chinese Oil Sales”, WSJ, 15.03.2023, https://www.wsj.com/articles/saudi-arabia-considers-accepting-yuan-instead-of-dollars-for-chinese-oil-sales-11647351541 [5] Saudi Arabia officially open to non-dollar oil trade”, TVP World, 18.01.2023, https://tvpworld.com/65722299/saudi-arabia-officially-open-to-nondollar-oil-trade [6] Jim O’Neill, “A BRICS Threat to the Dollar?”, Project Sydicate”,13.04.2023, https://www.project-syndicate.org/commentary/brics-plus-and-the-future-of-dollar-dominance-by-jim-o-neill-2023-04?barrier=accesspay [7] Antony