ERSİN DEDEKOCA
Cezayir CumhurbaÅŸkanı Abdülmecid Tebbun (Abdelmadjid Tebboune), Åžubat ayının ikinci yarısında kabinede kısmi deÄŸiÅŸiklik yapıp, parlamentonun alt kanadı olan Ulusal Halk Meclisi’ni fesh ederek, erken parlamento seçimlerinin 3 ay içinde yapılacağını açıklamıştı.
Ulusal Halk Meclisindeki 407 temsilcinin belirlenmesi için 12 Haziran’da yapılan erken genel seçimleri, 105 sandalye ile Ulusal KurtuluÅŸ Cephesi (FLN) kazandı. Böylece FLN, 407 sandalyeli meclisin yüzde 25,79’una karşılık gelen 105 sandalyeyi alarak seçimlerin galibi oldu.[1]
Bağımsızların 78, İslami eÄŸilimli Barış Toplumu Hareketi’nin 64, Demokratik Ulusal Birlik (RND) partisinin ise 57 sandalye kazandığı bu sonuçlara göre, ülkenin uzun zamandır en büyük partisi olan FLN, “tek başına hükümet oluÅŸturmak” için gerekli 204 sandalyeden oldukça uzak bir konumdadır.[2]
Bu haftaki yazımızı, 1992 yılında radikal İslâm yönetiminden dönmüÅŸ olan bir Kuzey Afrika ülkesinin Åžubat ayından bu yana içinde bulunduÄŸu “erken parlamento seçimi” süreci ve geçen hafta gerçekleÅŸtirilen seçimin sonuçlarını irdelemeye ayırdık.
ÜLKENİN YAKIN DÖNEM SİYASAL YÖNETİMİNE KISA BİR BAKIÅž
1988 yılında halkın iÅŸsizlik, yolsuzluk vb. sebeplerle geniÅŸ katılımlı protesto eylemlerinde bulunması üzerine, bağımsızlıktan bu yana ülkeyi yönetmekte olan Ulusal KurtuluÅŸ Cephesi, gerilimi düÅŸürmek için çok partili sisteme geçmek zorunda kalmıştı.
Aralık 1991’de yapılan seçimlerin ilk turunda, muhafazakâr eÄŸilimli İslami Selamet Cephesi’nin (FİS) ezici bir üstünlük saÄŸlaması üzerine Cezayir ordusu müdahale ederek seçimi iptal ettirmiÅŸ ve FİS’i yasaklamıştı. Bunun üzerine çıkan ve 1992-1998 yılları arasında süren çatışmalarda 100 binden fazla Cezayirli hayatını kaybetti. 1999 yılında ülkenin başına geçen CumhurbaÅŸkanı Abdulaziz Buteflika “denge politikası” izleyerek bir “milli uzlaÅŸma” programı uygulamaya koydu ve gerilimi düÅŸürmeye çalıştı.
İstikrarın büyük oranda saÄŸlandığı Buteflika’nın ilk dönemlerinde petrol ve doÄŸalgaz gelirleriyle ekonomide bir iyileÅŸme saÄŸlansa da, “yolsuzluk” söylentileri hükümetin en büyük handikabı olmaya sürdürdü. 2010 yılında devlete ait petrol ÅŸirketi Sonathrach’ın adının büyük bir yolsuzluk olayına karışması, ülkenin doÄŸusunu batısına baÄŸlayan otoyolla ilgili gündeme getirilen yolsuzluk iddiaları, hükümete duyulan tepkiyi had safhaya ulaÅŸtırdı. Ancak 1992-1998 yılları arasında yaÅŸadığı acı tecrübeyi unutmayan Cezayir halkı, benzeri bir akıbete maruz kalmaktan çekindiÄŸi için “Arap Baharı” denilen süreçte sokaÄŸa çıkmaktan kaçındı.
Ülkede bu öfke iklimi yaÅŸanırken CumhurbaÅŸkanı Buteflika 2013 yılında yakalandığı hastalık sonucu felç oldu. O günden sonra halkın önüne çıkamadığı gibi, yönetimde de etkisiz hale geldi. Buteflika’nın yerine ülkeyi kardeÅŸi Said Buteflika ve askeri oligarÅŸinin yönettiÄŸi görülmekteydi.
2019 yılının ilk ayları Cezayir halkını yeni bir sürecin içine soktu. Ülke 1980’li yılların sonunda yaÅŸanan ekonomik krize benzer bir ekonomik daralmaya sahne oldu. Petrol fiyatlarındaki düÅŸüÅŸ, ekonomisi petrol ve doÄŸalgaza baÄŸlı olan Cezayir’i hissedilir bir ekonomik durgunluÄŸa sürükledi. Bütçe açığının had safhaya ulaÅŸtığı ülkede, iÅŸsizlik oranı yüzde 30 gibi rekor sayılara çıktı. Cezayir parası deÄŸer kaybettiÄŸi için temel tüketim maddeleri baÅŸta olmak üzere birçok ürüne yüksek oranda zam yapıldı; ülke enflâsyon ve durgunluÄŸu birlikte yaÅŸar oldu.
Cezayir halkı Nisan 2019’da yapılacak seçimlerde ülke yönetiminde etkisiz hale gelmiÅŸ olan Buteflika’nın artık görevden ayrılacağını ve insiyatif alacak bir baÅŸkanın seçilmesini beklerken Buteflika, 18 Nisan 2019’da yapılması gereken cumhurbaÅŸkanlığı seçiminde bu makama beÅŸinci defa aday olacağını açıkladı. Bu açıklama ülkede derin bir öfkeye neden oldu ve aÅŸağıda açıklayacağımız Hirak hareketine yol açtı. Zira rüÅŸvet ve yolsuzluklara büyük bir kızgınlık duyan halk, bunun sebebini Buteflika’nın bu iktidarsızlık haline baÄŸlıyordu. Buteflika’nın bir kalkan olarak kullanıldığını düÅŸünen ve ülkeyi perde gerisinden yöneten askeri ve bürokratik oligarÅŸiye kızan halk, bu tepkisini ortaya koymak için sokaklara döküldü.
HİRAK HAREKETİ
Arapça “protesto hareketi” anlamına gelen Hirak, Åžubat 2019’dan itibaren Cezayir’in her köÅŸesinde barışçı ÅŸekilde gerçekleÅŸtirilen bir “muhalif hareket” yaratmıştır. Bir diÄŸer anlatımla, toplumun farklı katmanlarının, kendi özel istek ve taleplerini, ideolojik ve politik eÄŸilimlerini bir kenara bırakarak ortak sürdürdükleri bir hareket olmuÅŸtu.
Eski BaÅŸkan Abdelaziz Buteflika’nın baÅŸkanlık seçimleri için beÅŸinci kez adaylığını açıklamasıyla baÅŸlayan ve 5-6 hafta süren protesto gösterileri sonrası Buteflika istifa etmek zorunda kalmıştı. Bu ÅŸekilde, Fransız sömürgeciliÄŸine karşı kazanılan zaferden sonra yeni bir özgüven kazanılmıştı. Hirak’ı güçlendiren diÄŸer bir etken de, bu hareketin herhangi bir politik önderliÄŸe baÄŸlı olmaması olmuÅŸtu. Bu durum, ÅŸiddete baÅŸvurmayan protesto hareketinin toplum nezdinde kısa sürede meÅŸruiyet bulmasını ve kabul görmesini çok kolaylaÅŸtırmıştı. Tüm katılımcı grupların ortak amacı “mevcut rejimin gitmesi” idi.[3]
Eylemlerin önlenemez bir boyuta çıkması üzerine Buteflika, 11 Mart 2019 tarihinde seçimleri ertelediÄŸini ve aday olmayacağını açıklamak zorunda kaldı. Ancak bu açıklama da halkı sokaklardan çekmeye yeterli olmadı. Göstericilerin eylemlerine ısrarla devam etmesi üzerine Buteflika, 2 Nisan 2019’da cumhurbaÅŸkanlığından istifa etti. Onun yerine geçici olarak cumhurbaÅŸkanlığını üstlenen Abdulkadir b. Salih, seçimin 4 Temmuz 2019 tarihinde yapılmasını kararlaÅŸtırdı, ancak yeterli baÅŸvuru olmadığı için seçim 12 Aralık 2019 tarihine ertelendi.
Sonuçta BaÅŸkan Buteflika’ya baÄŸlılığı ile tanınan 74 yaşındaki eski BaÅŸbakan Abdelmajid Tebbune, 12 Aralık’ta yapılan seçimin ilk turunda gerekli çoÄŸunluÄŸu alarak (oyların yüzde 58’i) seçimi kazanmış ve cumhurbaÅŸkanı olmuÅŸtur.
Söz konusu hareket bazı yönleriyle ülkemizde 28 Mayıs-20 AÄŸustos 2013 tarihlerinde yaÅŸanan ve Gezi Parkı olaylarını andırmaktadır. Farkı ise, Hirak’ın amacına ulaÅŸmış ve kansız bir ÅŸekilde sonlanmış olmasıdır.
SEÇİM SEÇİM SONUÇLARI ve KATILIMIN DEÄžERLENDİRİLMESİ
Muhaliflerin boykot çaÄŸrısı yaptığı seçimlerde, kayıtlı 24 milyondan fazla seçmenden sadece yüzde 30,2’si oy kullandı. Mayıs 2017’de yapılan yasama organı seçiminde bu oran yüzde 23 olup, yüzde 43 olan 2012 seçimlerinin çok altındaydı.
Cezayir Bağımsız Seçim Kurulu, seçime katılım oranının yüzde 30.2 olduÄŸunu duyurdu. Ülkenin kırsal bölgelerinde ise bu oranın yüzde 2’lere kadar düÅŸtüÄŸü belirtilmektedir. Yurt dışında oy kullananların katılım oranı ise yüzde 5’de kalmıştır.
Aslında geçmiÅŸte de durum çok farklı olmamakla birlikte, bu seviyedeki düÅŸük bir katılım oranı da önemlidir. Tabii ki bu olgunun toplumsal ve siyasi anlamları bulunmaktadır. Katılım oranlarının bu derece düÅŸük seviyelerinde gerçekleÅŸmesinde muhtemelen, “Hirak liderliÄŸinin boykot çaÄŸrısının” da etkili olmuÅŸ olabileceÄŸini söyleyebiliriz. BilindiÄŸi gibi hükümetteki yolsuzlukların sona erdirilmesi ve suçluların cezalandırılması için baÅŸlatılan protestolar, yaklaşık üç yıldır Cezayir yönetimini temelinden sarsmaktadır. Eskiden baÅŸbakanlık ve liderlik yapmış birçok isim bu protestolar sayesinde ÅŸimdi cezaevinde bulunduÄŸu gibi, birçoÄŸunun mallarına da el konulmuÅŸtur.
Seçimlere katılımın bu derece düÅŸük olmasının bir diÄŸer nedeni de halkın, baÅŸta parlamento olmak üzere devlet kurumlarına olan güvenini iyice yitirmiÅŸ durumda olması ve seçimlerin bir deÄŸiÅŸim yaratmasını beklememesidir (aynı isimler, bilinen kadrolar ve yeni olmayan sözler).
Resmiyet kazanan yukarıda belirttiÄŸimiz seçim sonuçlarına göre, hâlihazırda ülke yönetimini elinde tutan koalisyon, FLN’nin oy/sandalye kaybına karşın, Meclis’teki “anlaÅŸabilen” en büyük çoÄŸunluÄŸa sahip bir birlikteliÄŸi temsil etmektedirler.
Seçim sonuçlarının gösterdiÄŸi sonuçları aÅŸağıdaki baÅŸlıklarda toplayabiliriz:
-CumhurbaÅŸkanı Buteflika’nın lideri olduÄŸu FLN, parlamentoda 105 sandalye elde etmiÅŸtir. Söz konusu cephe, uzun yıllar Cezayir’i tek başına yönettiÄŸi gibi, kuruluÅŸtan bu yana cumhurbaÅŸkanlarının tümü bu partiden gelmiÅŸtir. Cephe’nin elde ettiÄŸi oylar, 2017’deki önceki seçimlere göre 50 sandalye daha azdır. İslamcı Toplumsal Barış Hareketi’nin kazandığı sandalye sayısı, 2017’de elde ettiÄŸi sandalyenin iki katı olan 65’e ulaÅŸmıştır.
–Parlamento’nun seçilmiÅŸ üyelerinin çoÄŸunun, CumhurbaÅŸkanı Abdülmecid Tebbun’un program ve ekonomik reformlarını destekleyecek görüÅŸte oldukları olgusu. Sonuçlar konusunda yapabileceÄŸimiz bir diÄŸer çıkarım da, önceki seçime göre İslâmcılar’ın sandalye sayısı payı aynı kalmasına raÄŸmen, “bağımsız/independent” nitelikli parlamento üyelerinin sayısının artmış olmasıdır.[4]
-İslamcıların hedefledikleri oyu alamamaları, bu yüzden iktidarı devralmayı ve ülkedeki deÄŸiÅŸim direksiyonunun başına geçmeyi umut eden İslamcılar açısından bu sonucun, bir bakıma hayal kırıklığı oluÅŸturduÄŸu söylenebilir. Ama yine de İslamcı partiler iktidarı devralmayacak olsalar da, Müslüman KardeÅŸleri temsil eden Ulusal İnÅŸa Partisi’nin önemli bir yükseliÅŸ kaydettiÄŸi görülmektedir. Daha önce çeÅŸitli koalisyonlara bakan vermiÅŸ diÄŸer bir İslamcı siyasal oluÅŸum olan Toplumsal Barış Hareketi Partisi de, seçimlerde en çok oyu alan partiler arasında bulunmaktadır.[5]
-Seçim sonuçlarının garip tarafı, Cezayir halkının önemli bir bölümünün katıldığı protestolarda atılan sloganların hedefindeki partiler, Demokratik Birlik ve KurtuluÅŸ Cephesi (FRN ve RND) en yüksek oyu alan iki parti olmasıdır. En çok yolsuzluÄŸa bulaÅŸmış ve en fazla protestoya maruz kalmış partilerin seçimlerde en çok oy alan partiler olması, seçimin ÅŸeffaflığıyla ilgili ÅŸüpheleri de gündeme taşımaktadır.
–Aslında Cezayir’de geçtiÄŸimiz aylarda yapılan CumhurbaÅŸkanlığı seçimleriyle “meÅŸruiyetini tazelemek ve halk nezdinde yeniden itibar kazanmak” isteyen Cezayir rejimi, parlamento seçimleriyle yeni bir “deÄŸiÅŸim ÅŸafağı” umudu içerisindeydi. Åžüphesiz bu kadar düÅŸük katılım oranı, seçimlerin ve seçimlerle gelecek olan iktidarın meÅŸruiyetinin sorgulanmasına yol açacak gibi durmaktadır.
SONUÇ YERİNE
Yapılan seçimin nasıl bir sonuç doÄŸuracağını ÅŸimdiden öngörmek zor. Her ÅŸeyden önce, ordunun insiyatifi elden bırakmayacağını; bilinen isimler ve kadroları yine yönetim erkinin başında kalmasını saÄŸlayacak bu seçim sonuçlarının da, bu iddiayı destekler nitelikte olduÄŸunu söyleyebiliriz.
Dış aktörler açısından da, seçim sonuçlarının “statükoyu koruma” yönünden en uygunu olduÄŸu, seçilenlerin hemen tamamının mevcut durumu radikal bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirmeye yeltenmeyeceÄŸi ÅŸeklinde deÄŸerlendirildiÄŸini düÅŸünmekteyiz.
Yeni yönetimin, ülkedeki yüksek sosyal tansiyonu düÅŸürmek yanında, 2013 yılından bu yana sürekli harcanan ve ÅŸimdilerde beÅŸte biri kalmış olan “uluslararası döviz rezervleri” baÅŸta olmak üzere, çeÅŸitli ekonomik sorunlarla (konut yetersizliÄŸi, iÅŸsizlik, enflâsyon, durgunluk) ve ülkeyi bir aÄŸ gibi saran “yolsuzluklarla” boÄŸuÅŸması gerekmektedir.
Özetle, seçim sonuçlarının ülkede bir deÄŸiÅŸim umudu yaratmaktan çok uzak olduÄŸunu, bu yüzden de Covid-19 salgını nedeniyle kesintiye uÄŸrayan halk protestoların yeniden baÅŸlama olasılığının yüksek olduÄŸunu söyleyebiliriz. Bu baÄŸlamda İslam Özkan’ın “Seçimler siyasi tabloda herhangi bir deÄŸiÅŸiklik yaratmasa da, bu sonuçların en büyük kaybedeni Cezayir rejimi görünüyor. Zira baÅŸkanlık ve parlamento seçimleriyle parlatmaya çalıştığı meÅŸruiyeti düÅŸük katılım oranları ve ilgisizlikle büyük bir yara alırken, düÅŸük yoÄŸunluklu ve yavaÅŸ bir deÄŸiÅŸim faaliyetinin yeterli olmayacağı, halkın yolsuzluÄŸa bulaÅŸan birkaç ismin cezaevine atılmasıyla ilgilenmediÄŸi biraz daha belirginleÅŸmiÅŸ oldu.” ÅŸeklindeki çıkarımına güçlü bir ÅŸekilde katılmaktayız.
Yazımızın en sonunda da, Cezayir örneÄŸinde olduÄŸu gibi, demokrasinin en baÅŸat unsuru olan “seçimlerin”, seçmen bilinci ve yeterli kurumlar oluÅŸturulmadan, kısacası “altı doldurulmadan” bir çözüm olamayacağı; tersine seçim kurumunun çare ve meÅŸruiyet niteliÄŸini yitireceÄŸi konusunda Türkiye için çok önemli bir örnek olduÄŸunun altını çizmek istiyoruz.