KUR KORUMALI MEVDUATTAN ÇIKARKEN GİRİLEN TANIDIK KAPAN: SICAK PARA
Ülkeyi büyük bir ekonomik sıkıntıya soktuktan sonra Haziran 2023’den bu yana yükseltilmeye baÅŸlanan faizler ve beraberinde alınan palyatif bazı parasal önlemler yoluyla, döviz dar boÄŸazından kurtulmak ve çok yükselmiÅŸ olan “dolarizasyonu” gizlemek için tezgahlanan kur korumalı mevduat (KKM) garipliÄŸinin boyutu azalmaya baÅŸladı. Ancak bu kez, deÄŸerlenen Türk Lirası (TL)’nın deÄŸer yitirmesi yönünde politika izleyen TCMB uygulamaları sonucu ülkeye, “sıcak para” ÅŸemsiyesinin baÅŸat bir unsuru olan “carry trade (CT)” diye adlandırılan ve faiz farkı için geçici park eden “kısa vadeli (KV)” yabancı paralar gelmeye baÅŸladı.
YaÅŸanan bu parasal geliÅŸmelerden hareketle bugünkü yazımıza, bir ucubeden çıkmak için kucak açılan ve daha önce çeÅŸitli kez denenmiÅŸ yeni bir “ahtapot hikâyesini” konu aldık.
Bir ülkedeki yerleÅŸiklerin ekonomik hayatta, deÄŸiÅŸim aracı, hesap birimi ve deÄŸer biriktirme aracı olarak kendi ulusal paraları yerine yabancı para kullanmasına “dolarizasyon” veya bilimsel ifadesiyle “para ikamesi” denilmektedir. Enflâsyonun kronik olarak yüksek seyrettiÄŸi ülkelerde ulusal para bu iÅŸlevi tam olarak yerine getiremediÄŸinden, istikrarlı yabancı paralar ulusal para yerine ikame edilmektedir.
Konuya tersinden yaklaÅŸtığımızda da, varlık ve para ikamesin ardındaki temel neden enflâsyon olduÄŸundan, enflâsyonun kontrol altında tutulması dolarizasyon sürecini azaltacağı çıkarımını yapabiliriz.
Türkiye ekonomisi için bu kavram, bir ülkenin ulusal parasını tamamen bırakıp, yabancı para birimini resmi para birimi olarak kabul etmesi olan “tam dolarizasyon” deÄŸildir. Yüksek enflâsyon ve belirsizlik ortamında ulusal paranın olası deÄŸer kaybından korunmak amacıyla, ulusal para yerine yabancı para cinsinden finansal varlıkların tercih edilmesi olan “kısmi dolarizasyon” ÅŸeklinde karşımıza çıkıyor.
Genelde dolarizasyon ilk aÅŸamada, yabancı para cinsinden varlıkların deÄŸer biriktirme aracı olarak kullanımıyla ortaya çıkan “varlık ikamesi” ÅŸeklinde görülmektedir. Öte yandan, özellikle geliÅŸmekte olan piyasalarda yakın geçmiÅŸte sıkça yaÅŸanan bankacılık krizleri, iktisat literatürüne varlık dolarizasyonunun yanı sıra “yükümlülük dolarizasyonu” kavramını da eklemiÅŸ bulunmaktadır. Yükümlülük dolarizasyonu; kamu ve özel ekonomik birimlerin, yabancı para cinsinden büyük miktarda yükümlülüklerinin bulunması, “döviz açık pozisyonu” mevcudiyeti anlamına gelmektedir.
Hem varlık hem de yükümlülük dolarizasyonlarını eÅŸanlı olarak ifade eden ÅŸekli “finansal dolarizasyon” olarak adlandırılıyor. Finansal dolarizasyon, bir ülkedeki yerleÅŸiklerin, hem varlık hem de yükümlülüklerini yabancı para (YP) cinsinden tutma eÄŸilimleri olarak tanımlanmaktadır.
BaÅŸka bir anlatımla, bir ülkedeki varlık dolarizasyon derecesinin en iyi göstergesi, hane halkı ve firmaların (banka dışı kesim) yabancı para portföyünün, toplam portföy içindeki payı olduÄŸunu söyleyebiliriz. Keza yükümlülük dolarizasyonu da, yurt içi yerleÅŸiklerin yabancı para cinsinden yükümlülüklerinin toplam yükümlülükleri içindeki payını ifade etmektedir.
Dolarizasyonun çeÅŸitleri olduÄŸu gibi, ekonomideki dolarizasyon seviyesini ampirik olarak ölçmenin de farklı yöntemleri bulunmaktadır. Literatürde genel kabul görmüÅŸ “dolarizasyon göstergeleri” olsa da ekonomi yazınında, yerleÅŸiklerin YP cinsinden toplam mevduatının “geniÅŸ para arzına” oranı veya YP toplam mevduatın YP+TP mevduat toplamına oranı, ampirik çalışmalarda “dolarizasyon ölçütü” olarak kullanılmaktadır.
Bu yöntemlerden ilkine göre ülkemizde dolarizasyonun boyutlarını ölçmek için, yerleÅŸiklerin yerli bankalardaki “döviz tevdiat (DTH)” ve 2023’ten itibaren buna ek olarak bankalardaki “kur korumalı mevduat (KKM)”hesapları toplamının, geniÅŸ tanımlı (broad money) para arzına (M2) “oranına” bakmak gerekiyor. BilindiÄŸi gibi M2, kısa tanımlı para arzına (M1) vadeli mevduatın eklenmesiyle bulunmaktadır.[1]
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kriterlerine göre bu oranın yüzde 30’u aÅŸtığı ülkeler yüksek düzeyde, yüzde 16’yı aÅŸan ülkelerde ise orta düzeyde dolarizasyon olduÄŸu kabul edilmektedir.
Literatürde ve ülkemizde daha da yaygın olarak kullanılan yöntem ise, hesaplanması daha kolay olan “YP mevduat+katılım hesapları toplamının, toplam YP ve TP mevduat+katılım hesaplarına oranı” ÅŸeklinde hesaplanmasıdır.
Türkiye’nin IMF kriterlerine, yani M2 Para arzına göre AÄŸustos 2024 sonu için ve KKM dâhil edilerek hesaplanan dolarizasyon oranı, yüzde 45,30 gibi yüksek bir seviyede çıkmaktadır. Bir baÅŸka anlatımla ülkede dolarizasyon veya para ikamesi oldukça yüksektir.
YerleÅŸiklerin YP cinsinden banka mevduat ve katılım hesapları ile KKM toplamının, mevduat ve katılım hesapları toplamı içindeki payı, AÄŸustos 2024 itibariyle güncel sayısı yüzde 57,1’dir. Daha çok “finansal dolarizasyon” tanımına giren bu oranın, “2001 finansal krizinden” itibaren yıllara göre seyri aÅŸağıdaki grafikte gösterilmiÅŸtir.
2001 krizinden çıkıldığında bu oran yüzde 57 idi. Yani her 100 TL’lık mevduat ve katılım hesabının 57 liralık kısmı YP, 43 liralık kısmı da TL cinsindendi. Kriz sonrasında uygulanan IMF programıyla bazı yapısal reformlar yaÅŸama geçirildi: Bankacılık reformu, kamu mali disiplininin saÄŸlanması, bütçe açıklarının düÅŸürülmesi, ÅŸeffaflık ilkesinin genelleÅŸtirilmesi ve yeni yapılanan “özerk kurumlar” bunların en bilinenleriydi.
Ardından 2005 yılında Avrupa BirliÄŸi (AB) ile tam üyelik müzakereleri baÅŸladı ve izleyen 4 yılda Türkiye’ye 72 milyar $ “doÄŸrudan yabancı sermaye yatırımı” girdi. Bütün bunların neticesinde ulusal para “deÄŸer kazanmaya” ve insanların geleceÄŸe iliÅŸkin “beklentileri olumluya” dönmeye baÅŸladı. Bunun sonucu olarak 2010 yılına gelindiÄŸinde dolarizasyon oranı yüzde 30’un altına gerilemiÅŸti. Sonrasında AB ile iliÅŸkiler ciddiyetini kaybetti, Ankara, yapması gereken yapısal reformları yapmak bir yana eskileri de bozmaya baÅŸlayınca, dolarizasyon oranı da yeniden yükseliÅŸe geçti.
2014’ten itibaren hızlanan bu artış trendi, bilindiÄŸi gibi üstlendiÄŸi kur farkı ile Hazine ve TCMB kaynaklarını yutan KKM ucubesinin Aralık 2021’de uygulamaya konulmasıyla duraklamıştır. Bankaların muhasebe kayıtlarında sanal/geçici olarak TL mevduat hesaplarında gösterilen[2] bu “rantiyeye servet transferi” ve TCMB kârının ve Hazine kaynaklarının “tüketilmesi” ile sonuçlanan bu uygulamanın vergi mükelleflerine maliyeti “epey yüklü” olmuÅŸtur.[3]
Kaynak: TCMB, BDDK
Yukarıdaki grafikte de görüleceÄŸi gibi dolarizasyon oranı, AÄŸustos 2024 itibariyle KKM hesapları dâhil yüzde 57,1’dir. İktisatçıların “saatli bomba” olarak tanımladığı KKM’nin, kademeli olarak atılan adımlarla tasfiyesi gerçekleÅŸtirilmeye çalışılmaktadır. AÄŸustos 2023’te 3.4 trilyon TL ile rekor kırmış olan KKM, ardından TCMB düzenlemeleriyle gerilemeye baÅŸlamış ve ÅŸimdilerde 1.5 trilyon TL’ye veya 43.3 milyar $’a düÅŸmüÅŸtür. Tüm bu geliÅŸmeler yukardaki “dolarizasyon grafiÄŸinde” açıkça izlenebilmektedir.
2023 yılının AÄŸustos ayından bu yana dolarizasyon grafiÄŸinde görünen düÅŸmenin nedenine gelince, ülke ekonomisindeki bozulmanın ve 3.4 trilyon TL’ye ulaÅŸmış olan KKM yükünün taşınamaz hâle gelmesi üzerine ülke ekonomi yönetiminde yapılan sınırlı deÄŸiÅŸikliktir. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı ve yeni TCMB tarafından yapılan faiz indirimi ve “palyatif” düzenlemelerle KKM hesaplarında gerileme baÅŸlamıştı. Özellikle 1 Ocak’tan itibaren TL dönüÅŸümlü yeni KKM hesabı açılmaması ve mevcut hesapların da vade sonunda yenilenememesi sonucu, söz konusu hesapların tasfiyesi hızlanmıştı. Bu baÄŸlamda, yılbaşından bu yana 46.2 milyar $ iyileÅŸme olduÄŸunu söyleyebiliriz.
Bu arada KKM ucubesinin yol açtığı sıkıntılar, sadece ülkedeki dolarizasyonu yükseltmek ve tasarrufların TL’den uzaklaÅŸmasıyla kalmadı. TC Hazine’si ve TCMB’nin, bankaların mevduat maliyetinin bir kısmını üstlenmesi anlamına gelen bu uygulama, TCMB’yi 2023 yılında 818 milyar TL zarara sürükledi.
2021 yılı sonunda faizi düÅŸürerek girilen “büyük bozulmayı” durdurabilmek için yaratılan KKM ucubesinden kurtulmak isterken, son aylarda, KKM sorununu çözebilmek için bir baÅŸka yanlış uygulamaya yol verildiÄŸi izlenmektedir. Söz konusu uygulama aslında bu ülkenin yabancısı olduÄŸu bir usul deÄŸil. Yeni yöntemin adı CT, toplumda yaygın kabul görmüÅŸ ismiyle “sıcak para”.
Konuyu daha açarsak, kuru sabitlemeye yönelerek döviz hesaplarının bozulup TL hesaplara dönüÅŸmesini, aynı zamanda yabancıların, tıpkı 2001 krizi öncesinde olduÄŸu gibi CT sistemiyle Türkiye’ye döviz getirmesini teÅŸvik edici adımlar atılmasıdır.[4] Bunun kısa vadeli sonuçları, ülkeye döviz giriÅŸinde artma, DTH ve KKM hesaplarından TL’ye dönüÅŸler, yerlerde sürünen TCMB rezervlerinde yükselme ÅŸeklinde oldu.
CT’ye bu yüklenmenin neticesinde hisse senedi, devlet tahvili-Hazine bonosu alımı (DİBS) ve TL mevduat hesabı açma gibi yollarla “paradan para kazanmaya” gelen “yabancı sıcak para fonlar”, yılın ilk yedi ayında Türkiye’ye net 18.4 milyar $ getirdi. Bu ÅŸekilde yabancıların yıllar boyu Türkiye’de park etmiÅŸ “sıcak para yatırımlarının mevcut stok deÄŸeri”, Temmuz sonu itibarıyla 290 milyar $’a ulaÅŸtı.[5]
Bu yılın ilk 7 aylık döneminde Hazine tarafından ihraç edilen DİBS için 15.4 milyar, bankaların borçlanma kağıtlarını almak için 8.6 milyar $ getiren yabancılar, özel sektör borçlanma senetlerinde de 2.7 milyar $’lık alım yapmıştır. Böylece yabancıların Türk kamu ve özel sektör borçlanma senetlerine yatırım için 7 ayda getirdiÄŸi toplam sıcak para 26.4 milyar $ olmaktadır.
Buna karşılık yabancılar Borsa İstanbul’da 1.2 milyar $ net satıcı oldular. Portföy yatırımları yoluyla sıcak para giriÅŸi artarken, mevduat ve efektiflerde ise, bunun tersine çıkış yaÅŸandı. Mevduattaki 1.8 milyar artışın düÅŸülmesi sonucu bu azalış 6.7 milyar $’a varmaktadır.
Türkiye’deki sıcak para (CT) tutarının hesaplanması
13 Eylül itibarıyla yabancıların yurt içinde 33.6 milyar $ hisse senedi, 14.7 milyar $ DİBS olmak üzere toplam 48.6 milyar $’lık portföyleri bulunmaktadır. Yurt dışında ihraç edilen eurobondların tutarı (kamu ve özel sektör birlikte) olan 74.3 milyar $’ın eklenmesiyle, “yabancıların elindeki menkul deÄŸer stok toplamı” da 123 milyar $ olarak hesaplanmaktadır.
Yukarda da belirttiÄŸimiz “yabancılara ait menkul deÄŸer stoku” toplamına, Temmuz sonu itibariyle “TCMB’nin vadesine 1 yıldan az süre kalan KV dış borç istatistiklerindeki” TCMB mevduatları 38.7 milyar $, Banka kredileri 50.3 milyar $, gerçek-tüzel kiÅŸilerin yurtiçi döviz mevduatı 19.1 milyar $, Yurtdışı bankaların yurtiçindeki döviz mevduatı 19.6 milyar $, Yabancıların TL cinsi yurtiçi ve yurtdışı ÅŸubeler mevduatı 20.4 milyar $ ve bu rakamlara reel sektörün, 2.1 milyar $’ı kamu, 18.4 milyar $’ı özel olmak üzere toplam 20.5 milyar $ KV dış borcunu eklediÄŸimizde “KV borç toplamı” 168.6 milyar dolara $’a ulaÅŸmaktadır. Bu sayıyı, bir üst paragrafta belirttiÄŸimiz “yabancıların elindeki menkul deÄŸer stok toplamı” olan 123 milyar $ ile birleÅŸtirdiÄŸimizde, yuvarlamalı 290 milyar $ olarak ülkenin “sıcak para stoku” rakamını elde etmekteyiz.
Dolarizasyon yani “çift para sistemi”, her ÅŸeyden önce ülkede ekonomi plânlamasını ve mali politikaların uygulanmasını güçleÅŸtirmektedir. Döviz kurlarındaki deÄŸiÅŸimin fiyatlara geçiÅŸkenliÄŸi fazla olduÄŸundan, önemli bir enflâsyon tetikleyicisi olduÄŸu gibi; enflâsyonla baÅŸa çıkma konusunda da, uygulanan politikaların baÅŸarı ÅŸansını düÅŸürmektedir. İkinci ve en önemli olumsuz etkisi de, geçici giriÅŸ yapan bu kısa vadeli kaynağın “her an geri dönebileceÄŸi” riski, ülkenin “ekonomi politik kırılganlığını” artırmakta, hatta bağımsızlığına gölge düÅŸürmektedir.
Dolarizasyonun da bir faktör olarak içinde yer aldığı “sıcak para” olgusunun risklerine gelince, aslında 2001 ve 2018 yıllarında yaÅŸanan krizler bunu çok açık biçimde Türk halkına göstermiÅŸti.[6] Bu baÄŸlamda İngiltere’nin önde gelen ekonomi gazetelerinden Financial Times, son dönemde Türkiye’ye giren yabancı sermayenin, olası küresel ya da yerel ÅŸoklar nedeniyle ülkeyi “hızla“ terk edebileceÄŸini yazdı. “Yatırımcılar Türk lirasına milyarlarca dolar yatırıyor” baÅŸlığıyla verilen analizde, fonların yüksek faiz oranlarından faydalanmak için Türkiye’ye yöneldiÄŸi, ancak bunun ülkeyi piyasadaki ani deÄŸiÅŸimlere karşı savunmasız bırakabileceÄŸine dikkat çekildi.[7]
Sıcak paranın dar tanımlı, yani kredileri dışarıda bırakan, sıcak parayı portföy yatırımları ve yabancı mevduatla sınırlayan yaklaşıma göre de 123,0 +59.1 =182,1 milyar $’dır. GörüldüÄŸü gibi, son dönemde ülkeye bu yolla giren döviz giriÅŸinden döviz alışı yapmayı hızlandıran TCMB’nin güncel olarak 157 milyar brüt, 54 milyar net, 32 milyar $ swap hariç net rezervlerini, kısa sürede eritebilecek bir sıcak para varlığı bulunmaktadır.
Yüksek faiz etkisiyle son aylarda Türkiye’ye yabancı sıcak para akışı hızlanırken, faiz yükü de artmaya devam etmektedir. Ekonomistlere göre faiz maliyetinin artması ekonomiye zarar verirken, bir yandan da sıcak paranın riski yükselmektedir.
1998Q1-2019Q2 dönemini kapsayan veriler ile Türkiye’deki sıcak para giriÅŸlerinin cari açık ile iliÅŸkisi araÅŸtıran ampirik bir incelemede, sıcak para giriÅŸlerinin cari açığa neden olduÄŸu ve sıcak para giriÅŸlerindeki yüzde 10’luk artışın cari açığı yüzde 3,47 artırdığı tespit edilmiÅŸtir.[8] Bu gerçek de CT’nin, ülke ekonomisi için getireceÄŸi bir diÄŸer risk olgusunu oluÅŸturmaktadır.
Faizin yükseltilmesi baÅŸta olmak üzere ülke ekonomisinde alınan bazı önlemler ve sıcak para giriÅŸleri sonucunda son dönemde TL’nin deÄŸer kaybı baÅŸlayınca, TCMB bu kez döviz satın alarak, kurun daha fazla düÅŸmesini ve ihracatçının zor duruma girmesini önlemeye yöneldi. Bir zamanlar USD/TL kurunun 30’u geçmemesi için milyarlarca dolar satan TCMB ÅŸimdi kurun 30’un altına düÅŸmemesi için milyarlarca dolar satın almaktadır.
Bugün ortada bir bahar havası var. Ne yazık ki bahar havasının geçici, çok tehlikeli ve çarpmasının da ÅŸiddetli olabileceÄŸini söylemek zorundayız. Ülke ekonomisi, 2001 krizi öncesindeki duruma giderek benzeyen bir duruma doÄŸru sürüklenmektedir. Türk Lirasının güçlenmesi elbette iyi bir ÅŸeydir. Fakat bu tür illüzyona dayalı zorlamalarla elde edilen güçlenmenin “sürdürülebilir olmadığı” çok açıktır.
Ersin Dedekoca 23 Ekim 2024
Notlar:
[1] Dar para arzı, M0 ve M1 olarak iki ÅŸekilde ölçülür: M0, en dar anlamdaki para arzıdır. TCMB tarafından dolaşıma çıkarılmış banknotlarla (emisyon hacmi), Darphane tarafından dolaşıma çıkarılmış madeni paranın toplamından bankaların kasalarında bulunan nakit paranın düÅŸülmesiyle bulunan toplamı gösterir.
M1 ise, M0’a bankalarda bulunan vadesiz mevduatın da eklenmesiyle ortaya çıkar. M1 = M0 + Vadesiz Mevduat
[2] Amacı teyidi TCMB raporunda da yer almaktadır: “Tasarruf sahiplerinin mevduat tercihlerinde Türk lirasının (TL) öncelikli olması ve banka bilançolarında TL payının artmasını saÄŸlamak amacıyla Aralık ayında kur korumalı mevduat ve katılım hesabı (KKH) uygulaması devreye alınmıştır.”, Enflasyon Raporu 2022-I, TCMB, 27.01.2022, s.39, https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/75635e65-74bf-4d04-83ca-415ffea1f032/enfocak_2022_i_tam.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-75635e65-74bf-4d04-83ca-415ffea1f032-nYLMlnb
[3] Ozan Bingöl ve BuÄŸra Gökçe’nin katkılarıyla hazırlanan Rapor’da, sadece 2022 ve 23 yıllarında TCMB ve TC Hazine’si tarafından bu hesaplar için yapılan ödemelerin toplamı 1.058 milyar TL’nı bulmuÅŸtur: “Kamu Kaynaklarının Halk İçin Kullanımında Neredeyiz? Türkiye’nin İsraf Karnesi”, İstanbul Plânlama Ajansı, Eylül 2024, s.8, https://ipa.istanbul/wp-content/uploads/2024/09/BILGI-NOTU_TURKIYENIN-ISRAF-KARNESI-6.pdf
[4] 2001 krizini çok kısa olarak hatırlamak istersek: 2001 krizinden hemen önce IMF’nin de isteÄŸiyle “sabit kur” rejimine çok benzeyen “bant içinde dalgalanan bir kur” rejimine geçildi. Kurun deÄŸiÅŸmediÄŸini gören bankalar yabancı fonlarla iÅŸbirliÄŸine girerek (onlara garanti vererek) döviz getirip Türk Lirasına çevirerek faiz getirisi elde etmeye ve sonra bunu sabitlenmiÅŸ kurdan yeniden dövize dönerek kendilerine borç veren yabancı fonlarla kazanç paylaÅŸmaya; yerleÅŸiklerin DTH’larına yüksek faiz vermeye yöneldiler. Bu uygulama bankalarda ciddi “döviz açık pozisyonları” yarattı. Sonunda sistem bu yükü taşıyamaz hale gelince kur patladı ve bazı bankalar battı, Türkiye 2001 krizine girdi.
[5] Naci Bakır, “Sıcak para stoku 283 milyar dolar”, Dünya, 20.09.2024, https://www.dunya.com/kose-yazisi/sicak-para-stoku-283-milyar-dolar/746714
[6] 2018 yılı başından itibaren geliÅŸmiÅŸ ülke merkez bankalarının politika deÄŸiÅŸikliklerinin geliÅŸmekte olan
ülkelere dönük olumsuz etkileri sonucu, 2018 yılı AÄŸustos ayında Türkiye finansal piyasalarında büyük
ölçekli bir dalgalanma yaÅŸanmıştır. Küresel piyasalarda artan risk algılamaları ile geliÅŸmekte olan
ülkelerden çıkış eÄŸilimi, petrol fiyatlarındaki artış ve ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırım açıklamaları,
yurtiçinde piyasaları olumsuz geliÅŸmeleri destekleyen dışsal etkenler olmuÅŸtur. Türkiye AÄŸustos 2018’de kur ÅŸoku yaÅŸamış, dolar Türk lirası karşısında yılbaşına göre %91 oranında artış göstermiÅŸtir. YaÅŸanan kur ÅŸoku birçok sorunu beraberinde getirmiÅŸtir. Reel sektör borçlarını ödemekte zorlanmaya baÅŸlamış, iflas ve konkordato süreçleri görülmüÅŸtür. Krizin banka bilançolarına da olumsuz yansımaları olmuÅŸtur.
[7] “Traders pour billions of dollars into Turkish lira trade”, FT, 20.07.2024, https://www.ft.com/content/d93d22ff-0c46-4982-874e-0a0b156d140c
[8] Mutlu Barbaros, Salih Kalaycı, Demet Bakır, “Türkiye’de Sıcak Para GiriÅŸleri ve Cari Açık Arasındaki İliÅŸki”, Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi, Cilt: 55 Sayı: 4, 2020, http://tisej.com/makale_ozet.php?MSID=7rpovTS4dNXdbIOPOV3v0S4apq2HDwrJ1oSBD9NuprQ%