EKONOMİ PENCERESİNDEN BAKINCA

FİYATLAR, ENFLASYON VE VERGİLER
Bülent SOYLAN
Bu başlık size biraz sıkıcı bir konu gibi gelebilir.
"Gibi gelebilir..." ama aslında o kadar da olmamalı. Çünkü kendi dertlerimizle ilgili...
Hani bazı reklamlarda görürüz ya “üç adımda” “üç dakikada” gibi bazı sözleri.
En fazla bu da öyle bir ÅŸey…
Bence siz de sıkın üç dakika diÅŸinizi bu yazıyı okuyana kadar, sonra baÅŸlayın kendinize göre deÄŸerlendirmeye ÅŸu başımıza gelen “yükselen fiyatlar, enflasyon, vergiler” gibi iÅŸler arasındaki “tahterevalli” iliÅŸkisini.
Genelde soruluyor:
"Bu yükselen fiyatlar, enflasyon ve vergiler arasında nasıl bir iliÅŸki var?
Hangisi inerse hangisi çıkar?
Ya da biz bu iÅŸin içinden nasıl çıkarız?"
Hadi bazı tanımlardan başlayalım.
Bir kere ÅŸu “vergi” denen ÅŸey, devletin bizden aldığı paradır öncelikle. Ama, olaya enflasyona etkisi açısından bakıldığında da “piyasadan para çekmesidir”.
Devletsiniz, baktınız enflasyon yükseliyor, piyasada daha mürekkebi bile kurumamış paralar harman olmuÅŸ dolaşıyor, deÄŸeri alabildiÄŸine düÅŸmüÅŸ; tepkiyi siyaseten göze alabiliyorsanız bastırırsınız vergiyi çekersiniz paranın gerektiÄŸi kadarını geriye.
İkincisi, “enflasyon” denen musibet, memleketteki para miktarı ile mal miktarı arasındaki dengesizliktir. Mal kıt, para çoksa fiyatlar yani enflasyon yükselir. (Para miktarı dediÄŸimiz zaman iÅŸin içine kullanılan her türlü krediler, kartlar falan da dahildir)
Üçüncüsü, ÅŸu etiketlere baktıkça hırslandığımız “fiyat” denen rakamlar, yine bir ülkenin piyasasındaki mal miktarı ile o piyasada dolanan para miktarı arasında oluÅŸan denge noktalarıdır.
Basitçe anlatırsak; piyasada 100 kilo mal, 100 lira da para varsa, bu dengede o malın fiyatı 1 liradır. Piyasaya durup dururken 50 lira daha sürerseniz, yeni dengede mal miktarı 100, para miktarı 150 olacağı için fiyat dengesi 100’den 150’ye fırlar.
1 olan fiyat da 1,5 olur.
Diyelim ki fiyatlar 1,5 liraya çıktı ve enflasyon oldu, iÅŸi düzelteceksiniz.
Tabii bu iÅŸi yapmak için daha pek çok imkanınız var elinizde ama, siyasetinize gelen tepkileri göze alabiliyorsanız, koyarsınız vergiyi de bazı temel ihtiyaç dışı mallara, o dengeyi bozan 50 lirayı çekersiniz piyasadan geriye; denge yeniden 100/100’e yani 1 liraya gelir ve fiyat düÅŸer, enflasyon biter.
Peki durup dururken bu enflasyon neden olur?
İki nedenden dolayı:
Birincisi, günlük anlatımıyla söylersek; devlet önceki bütçe imkanlarıyla yetinmeyip “icraat dediÄŸin böyle olur” diye basar parayı arttırır harcamalarını, piyasadaki 100 liralık mala karşı ortada 50 liralık fazlalıkla birlikte toplam 150 lira dolaşınca 100/150 dengesinde mal fiyatları 1 liradan 1,5 liraya çıkar.
Yani al sana yüzde ellilik enflasyon.
İkincisi, devletin baÅŸtan para basma gibi bir niyeti yoktur ama petroldeydi, elektrikteydi, hammaddedeydi, dövizdeydi derken önceden 100 lira olan mal maliyetleri 150 liraya çıkınca, bu sefer de piyasanın durmaması, çarkların dönmesi için 50 lira daha basılır, ortaya yine yüzde ellilik bir enflasyon çıkar.
Bunlardan birincisine talep enflasyonu, ikincisine maliyet enflasyonu denir.
Peki, baktık ki enflasyon yerleşti, fiyatlar inmiyor, sıkıntı diz boyu.
Enflasyonu yaratan olay, ekonomideki mal miktarı ile para miktarı arasındaki dengenin bozulmasıydı ya…
En basitinden başlayalım:
Devlet eÄŸer yaparsa, yapabildiÄŸi ölçüde kendi harcamalarını da, piyasaya sürdüÄŸü parayı da, kredileri de kısar.
Diyelim ki yetmedi.
Bu sefer vergileri arttırarak milletin bir kısım alışverişini kısar.
Zaten yüksek olan fiyatlara bir de vergiler binince satın almalar azalır, olan satın almalarda paranın bir kısmı devlete geri gideceÄŸi için piyasadan para da çekilmiÅŸ olur.
Hangi vergilerdir bunlar?
En etkili olanları, tüketim üzerinden alınan ÖTV, KDV gibi vergilerdir.
Millet bağırır mı bu durumda?
Bağırır tabii ama bağırtmak ya da bağırtmamak bir siyasi tercihe bağlı.
Tabii bu arada kazançlar üzerinden alınan vergileri de arttırabilirsiniz ama buradan gelecek vergiler KDV ve ÖTV gibi vergiler kadar hızlı toplanamaz, geç sonuç verir. Oysa akÅŸam benzine koyarsınız ÖTV zammını, mala koyarsınız KDV’yi sabah toplamaya baÅŸlarsınız vergiyi. DiÄŸerinde kazancın doÄŸmasını, beyannamenin verilmesini, ödemenin yapılmasını bekleyeceksiniz çünkü.
Şimdi haklı olarak sorulacaktır:
"İyi, güzel de bizim enflasyonu indirmekten kastımız aslında kullanılan malların fiyatlarını indirmek deÄŸil miydi? Bir malın hem vergisini arttırıp fiyatını yükselteceÄŸiz hem 'oh ne ala, enflasyonla mücadele ediyoruz' diyeceÄŸiz."
Tam da sınav sorusu doğrusu.
Söyleyelim: bir malın fiyatı vergiyle yükselince -el mahkum- talebi düÅŸecek ve ya az kullanılacak ya da artık kullanımından vazgeçilecektir. Dolayısıyla o mallara talep düÅŸünce ortada ondan kaynaklanan fiyat artışı da kalmayacaktır.
Hiç talebi olmayan ya da azalan bir malda fiyat artışından ÅŸikayet olur mu? Maksat talebi dizginlemek deÄŸil miydi?
Åžu klasik örnek "ping pong topu" mesela. fiyatı müthiÅŸ bir vergi artışıyla iki katına çıksa geniÅŸ kitlelerin bunu alamamaktan dolayı ÅŸikayeti olur mu?
Olmaz. Zaten bazı enflasyon oranı gizlemelerinde de özellikle pek kullanılmayan malların fiyatları hesaba katılır ki sonuç düÅŸük çıksın.
Kimsenin damak tercihlerine bir ÅŸey demek istemiyoruz ve asla zorunlu ihtiyaç maddelerini kastetmiyoruz; sadece örnek olsun diye bir tane daha söyleyelim:
ÖrneÄŸin çok büyük bir krizde pilavlık pirince koyduÄŸunuz büyük bir vergi sonrası insanlar bu vergili fiyattan dolayı tercihini bulgur pilavına kaydırsa -ki kaydıracaklardır- pirince olan talep ve dolayısıyla bu tedbir boyunca pirinçten, hele de ithal pirinçten kaynaklanan fiyat artışları ve yarattığı enflasyon düÅŸmez mi?
(Oysa uygulamada bir mala talep patladığında siyasetçi "ezdirmeyeceÄŸiz" deyip hemen gidip o malı ithal etmekte, zararına da olsa sattırmakta ve malı ucuz bulan halk fiyatı suni olarak arttırılan bu malı daha da fazla talep etmekte hatta stoklamaktadır bile. Buradaki zarar nasıl karşılanacak diyeceksiniz? Tabii ki Hazine'den yani yeniden para basarak. Sonra da o basılan paralarla bir kere daha enflasyona katkı yaparak.
Peki, kimin sırtına bindirelim bu vergileri?
Bu iÅŸe acımasızca bakanlar en etkili böyle olur diye alt gelir guruplarını iÅŸaret eder hemen. Bunlar ücretlilerdir, günlük geçinenlerdir.
Neden bunlar?
Çünkü bu gurupların bir kenarda duran paraları olmadığı için bütün paraları tüketimlerine gider. Fiyatlar arttığı anda da paraları yetmediÄŸi için tüketimlerini kısmak zorundadırlar. Yani bu vergili fiyatlarla bir ÅŸeyler alamadıkları için piyasadan çekilirler, onlar çekilince mal/para dengesi biraz düzelir.
Ama uygulamada bu iÅŸte zaten yüksek olan fiyatlara bir de vergi koymak yerine aynı etkiyi yaratan fakat daha “yumuÅŸak” bir tedbir(!) uygulanır. Bu tedbir, hayatları yüzde 50 pahalılaÅŸmışken onlara mesela yüzde 15 gibi yetersiz zamlar yapılarak gerçekleÅŸtirilir. Dolayısıyla geçinmesi için 150 lira gereken kiÅŸiye yüzde 15 zamla sadece 115 lira verildiÄŸinde artık 35 lira kadar az mal alabilecek hem piyasadaki mal talebi hem üretimdeki iÅŸçilik maliyetleri düÅŸürülmüÅŸ olacaktır.
Peki bu vergiler neden sırtı kalınlara yüklenmez?
BaÅŸka sebepleri olduÄŸunu herkes bilir ancak bir de teknik sebebi vardır. Bunların tüketimini, kazançlarını vergilendirirsiniz ama, aldıkları paranın hepsini tüketmeyip bir kısmını biriktirdikleri için konan yeni vergiler onların tüketimlerini düÅŸük gelirliler kadar kısmaz. ÖrneÄŸin benzine yapılan ÖTV zammında piyasadan ilk önce dar ve sabit gelirlilerin arabaları çekilir. Parası çok olan yine yollardadır.
O zaman enflasyonu düÅŸürmek için ne yapılır?
Devletler eğer yaparlarsa, harcamalarını ve dolayısıyla piyasaya para akıtmayı sınırlarlar.
İkincisi, yaradana sığınıp ücretlilere enflasyondan daha düÅŸük zam yapar ve tüketimlerini kısarlar.
Üçüncüsü, alınan vergilerle piyasadan para çekerler.
Dördüncüsü, bankalardaki mevduatın faizini yükselterek parayı tüketimden tasarrufa çekmeye çalışırlar,
BeÅŸincisi, tabii ki üretimi arttırarak fiyatları dengelemeye çalışırlar. Fiyatlardaki yükselme istenmez ama aslında bir yandan da üretimin artmasına yol açar. Mesela domatesin fiyatı artınca o domates yetiÅŸtiricisinin üretim hevesini düÅŸünün.
Ve yine soruluyor:
-Peki fiyatlar yükseldikçe dışarıdan mal getirip bolluk yaratmaya kalkarlar mı?
Dışarıdan gelen mal dövizle alındığı için ancak zararına satılırsa geçici bir ucuzlama olabilir ama ona da her zaman güç yetmez.
-Ya fakir fukarayı enflasyona ezdirmemek?
Bu enflasyon öyle bir beladır ki, ezdirmem desen de ezilir. Hele seçim meçim gibi bir nedenle ezdirmiyorum diye piyasaya daha çok para salarsan bu sefer mal/para dengesini biraz daha bozup enflasyonu daha da azdırırsın iÅŸin kötüsü. Acısı da sonradan daha kötü çıkar.
Yani çıkış yok mu?
Olmaz olur mu?
Ekonomide güveni arttırır, içeride üretimi teÅŸvik eder bu yolla malı bollaÅŸtırırsan artan talep karşılanır mesele kalmaz.
-Çünkü üretim artarsa, dışarıdan et, nohut, mercimek alıp dövize baÄŸlı fiyatlarla pahalılık yaratmazsın,
-Çünkü üretim artarsa iÅŸsizlik azalır, artan üretim gelir düzeyini yükseltir, pahalılık dert olmaz.
-Çünkü üretim artarsa ekonomideki para/mal dengesi düzelir, fiyatlar düÅŸer.
İşte bunları yaparsan enflasyon da düÅŸer, yapmazsan iÅŸimiz çok zor.
Åžimdilik bu kadarla yetinelim mi?