EMEĞİN PAYINI KÜÇÜLTEN BÜYÜME!

Ersin DEDEKOCA 

Åžubat sonunda TÜİK’in açıkladığı “ekonomik büyüme” istatistiklerine göre Türkiye ekonomisi (GSYH), 2022 yılında yüzde 5,6, son çeyrekte ise yüzde 3,5 oranlarında büyüdü. Bu sayılarla ülke ekonomisi, hem yılın tümü için öngörülen yüzde 5 oranının, hem de son çeyrek için tahmin edilen oranın üzerinde büyüme performansı (!) sergilemiÅŸ oldu.

Bu sonuçlarla, geçen yılın ilk yarısında büyüme yüzde 7,5 civarındayken, ikinci yarıdaki yüzde 3,7 civarına gerilemiÅŸ olmaktadır.

KİŞİ BAÅžI GSYH 10 BİN $’I AÅžMIÅž! 

Son olarak 2017’de 10.696 $ olarak 10 bin sınırının üstünde oluÅŸan kiÅŸi başına ulusal gelirdört yıl aradan sonra geçen yıl da 10.665 $ olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Önceki sene 9.592 $ olan bu rakamda böylece geçen yıl yüzde 11 artış saÄŸlanmış olmaktadır.

Bu olgunun gerisindeki temel neden, USD/TRY kurunun AÄŸustos ayından bu yana neredeyse “sabit tutulması” gerçeÄŸidir. ÇeÅŸitli müdahalelerle saÄŸlanan bu sonuç, hesaplamada kullanılan ortalamayı aÅŸağı çekme ÅŸansı vermiÅŸ; bu sayede kiÅŸi başına gelir de, dört yıl aradan sonra yeniden 10 bin $ sınırının üstüne çıkarak 10.655 $’a ulaÅŸmıştır!

Tabii ki bu durum, 2022’de kiÅŸi başı ulusal gelirin yüzde 11 oranında arttığı anlamına gelmemektedir. Yukarıda da dediÄŸimiz gibi söz konusu artışın ana nedeni2022’de kur artışının enflasyonun oldukça gerisinde kalmış olmasıdır. Benzer bir ÅŸekilde geçmiÅŸ dönemlerde de bu rakam, kurlardaki artış/azalışa baÄŸlı olarak çok oynaklık göstermiÅŸti. Ama serinin geçmiÅŸine bakınca ÅŸöyle bir sonuca varılabilir: KiÅŸi başı GSYH’nin 9.735 $’a çıktığı 2007 senesinden beri geçen 15 yıldır, kiÅŸi başı gelirde reel bir artış yaÅŸanamadı.

KiÅŸi başına düÅŸen ulusal gelir artmasına karşın, bunun dağılımına iliÅŸkin en temel göstergelerden sayılan “iÅŸgücü ödemelerinin ulusal gelirdeki payı”, yazımızın son bölümünde ele alacağımız gibi aynı doÄŸrultuda bir iyileÅŸmeye iÅŸaret etmedi, hatta tam tersi gerçekleÅŸti.

BÜYÜME KAYNAKLARININ İRDELENMESİ

Üretim yöntemiyle büyümeye baktığımızda, sanayi üretimi tüm yılda sadece yüzde 3,3 artış gösterirken, son çeyrekte ise yüzde 3,0 daraldığını görmekteyiz. Gıda fiyatlarının tüketicinin belini büktüÄŸü, bu nedenle yüksek oranlı üretim artışının bir “zorunluluk” olduÄŸu tarım-hayvancılıkta da iÅŸlerin iyi gitmediÄŸi anlaşılmaktadır. 2021’de yüzde 2,9 daralan tarım sektöründe geçen yılki büyüme de yüzde 0,6 ile son derece “yetersiz” olmuÅŸtur.

Bu durumda büyümeyi yükselten üretim kalemi, önceki çeyreklerde ve yıllarda olduÄŸu gibi yine “hizmet” sektörü olmuÅŸtur. Bu dönem yüzde 8,6 büyüyen hizmetlerin tüm yıl büyümesi de 11,7 oranında gerçekleÅŸmiÅŸtir.

Harcama yöntemiyle GSYH bileÅŸenleri incelendiÄŸinde, her zaman olduÄŸu gibi “tüketim ağırlıklı” bir büyüme söz konusu olduÄŸu izlenmektedir. Hane halkı tüketim harcamaları son çeyrekte yüzde 16,1, senenin tamamında ise yüzde 19,7 artış göstermiÅŸtir. Geçen çeyreklerden farklı olarak, son çeyrekte kamu harcamalarının da, yüzde 9,0 artışla GSYH büyümesine belirgin bir katkı yaptığı görülmektedir. Yüzde 19,7 oranı, ortalama büyüme hızının hayli üzerindedir. Son üç yıla da baktığımızda durum çok farklı deÄŸildir. Åžöyle ki, son üç yılda GSYH’nin ortalama büyüme hızı yüzde 6,3 iken, iç tüketimin ortalama büyüme hızı yüzde 12,8 olmuÅŸtur. Bu nedenle iç talebi, enflâsyonu ve ithalâtı besleyen bir büyüme yapısı hemen fark edilmektedir.

Yatırımlar konusunda, 2020’nin üçüncü çeyreÄŸinden bu yana makine-teçhizat alt kaleminde devam eden yüksek oranlı büyümenin, son çeyrekte durma noktasına geldiÄŸini görmekteyiz. Son 3 yılda ortalamada yüzde 19 gibi çok yüksek oranlarda artış gösteren makine-teçhizat yatırımları, son çeyrekte yüzde 2,3’e gerilemiÅŸtir. Toplam yatırımların ulusal gelirden aldığı paya baktığımızda, bu oranın yıllardır yüzde 25 civarında takılıp kaldığı, son çeyrek için ise yüzde 24,5 olduÄŸu gözlenmektedir. Kalkınma çabasında olan bir ülke için “yetersiz” olarak deÄŸerlendirilebilir.

Salgından bir süre sonra (2021 yılında), ihracatın büyümeye katkısı ciddi biçimde artarken, 2022 yılının ikinci yarısında, özellikle son çeyrekte tam tersine bir ihracat eÄŸilimi görmekteyiz.  Dış talebin büyümeye verdiÄŸi destekte izlediÄŸimiz düÅŸüÅŸte, hem “konjonktürel” hem de “yapısal” nedenler bulunmaktadır.

BaÅŸta AB olmak üzere küresel ekonomide ortaya çıkan yavaÅŸlamanın Türkiye ihracatına olumsuz yansıması bunun “konjonktürel” nedenidir. Ülke ihracatının rekabet gücündeki azalma ise “yapısal” sebep olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yapısal sorunların birincisini, salgın döneminde ortaya çıkan “tedarik sorunlarının” azalmasıyla rakip ülkelerin, özellikle Uzak DoÄŸu ülkelerinin AB pazarına çok daha kolay ve ucuz ihracat yapmasının getirdiÄŸi kolaylığın yarattığı “ek rekabette zorlanma” olarak özetleyebiliriz.  Ä°kincisi ise, içeride yaÅŸanan ve son 1,5 yılda yüzde 180’lere yaklaÅŸan ÜFE sonucu artan maliyetlerin, yatay giden döviz kurları nedeniyle ihracatçıyı fiyat artışına zorlaması ve bunun da rekabet gücünü iyice azaltmasıdır.

2021 yılında yüzde 24,9 oranında büyüyen ihracat2022 yılında sadece yüzde 9 büyüme göstermiÅŸtir. Hatta geçen yılın son çeyreÄŸinde ihracat yüzde 3,3 daraldı. 2021 yılında yüzde 2,4 büyüyen ithalâtın 2022deki büyümesi yüzde 7,9 oldu. Ä°thalât büyümesi yıl boyunca hızlanarak son çeyrekte yüzde 10,2’ye yükseldi. Son çeyrekte, uzun bir aradan sonra, net dış ticaretin GSYH üzerinde azaltıcı bir etki yaptığını da gözlemlemekteyiz. Bu çeyrekte reel bazda ihracat yüzde 3,3 azalırken ithalat yüzde 10,2 artmış! Bu olgunun temelinde, reel olarak deÄŸerlenen TL yatmaktadır.

Sonuçta, ihracattaki düÅŸüÅŸe baÄŸlı dış talebin büyümeye verdiÄŸi destek çok sert gerileme gösterirken; iç talebin, kamunun da katkısıyla büyük oranda gücünü koruyarakbüyümedeki düÅŸüÅŸü sınırlamıştır.

ENFLÂSYONUN ÜZERİNDE NOMİNAL BÜYÜME

TÜİK verilerine göre 2022 yılında cari fiyatlarla GSYH bir önceki yıla göre yüzde 107 aratarak 15.6 trilyon TL’ye ulaÅŸmış durumdadır. Yine TÜİK verilerine göre ortalama TÜFE artışı yüzde 72,31 oranındadır. Bu durumda normal olarak, yüzde 5,6 büyüme oranının gerçekleÅŸtiÄŸi bir yıldaki cari GSYH büyümesinin yüzde 80’ler civarında olması beklenirdi. Verilerin bu yapısı bize, geniÅŸ kapsamlı hissettiÄŸimiz “enflâsyonun neden yüksek olduÄŸunu” da kısmen açıklamaktadır.

Enflâsyon oranının üstündeki söz konusu cari fiyatlarla büyüme olgusu (ÅŸiÅŸkin fiyatlar), ülkedeki “gelir dağılımındaki bozulmanın” baÅŸat bir nedeni olarak da deÄŸerlendirilmelidir.

ULUSAL GELİRİN PAYLAŞIMI

Büyüme verilerinde diÄŸer bir nokta, iÅŸgücü ödemelerinin toplam katma deÄŸer içerisinde aldığı payın, hem yıllık hem de çeyreklik süreçte düÅŸmeye devam etmesi gerçeÄŸidir. 2022 yılının son çeyreÄŸinde iÅŸgücünün payı yüzde 25,2’ye gerilemiÅŸ durumdadır. Bir önceki çeyrek yüzde 26,3 idi.

Son 23 yılda iÅŸgücü ödemelerinin gayrisafi katma deÄŸerde aldığı yıllık paylar aÅŸağıdaki tabloda gösterilmiÅŸtir. Tablodan da anlaşılacağı gibi iÅŸgücü ödemelerinin payı, 2000 yılından bu yana hiç 2022’deki gibi düÅŸük olmamıştır.

Yıllık olarak baktığımızda bu payın, TÜİK kaynaklarına göre yüzde 30,1’den yüzde 26,5 seviyesine gerilediÄŸi izlenmektedir. Çeyrek bazında baktığımızda söz konusu oran 2020 yılı ilk çeyreÄŸinde yüzde 38’ler civarında idi. Bir diÄŸer anlatımla emeÄŸin, “tüketerek sürdürülen büyümeden” aldığı pay her geçen yıl azalmaktadır2020-2022 arasında tarihsel ortalamalarını aÅŸarak yıllık ortalama yüzde 6,3 büyüyen Türkiye ekonomisinde iÅŸgücünün aldığı payın yüzde 38’den yüzde 25’lere gerilemesi, gelir dağılımımda çok ciddi bir bozulmaya iÅŸaret etmektedir. Büyümenin “hissedilmemesinin” ardındaki gerçek neden de tam bu noktada bulunmaktadır.

Ersin Dedekoca                                                                                                                      12 Mart 2023