FİNASALLAŞMIŞ KAPİTALİZMİN YENİ BİR KRİZİ Mİ?

Ersin DEDEKOCA

Dünya finansal piyasaları 5 AÄŸustos haftasına “ÅŸok düÅŸüÅŸlerle” baÅŸladı. Aslında geçtiÄŸimiz Cuma günü patlak veren hisse senedi piyasalarındaki sert satışlar, Pazartesi yerini “panik” havasına bıraktı. Buradan hareketle aÅŸağıdaki yazımızda, finansal piyasalarda bu son yaÅŸananların, Japonya-ABD ortak yapımı olan bir “Kara Pazartesi” ve etkileri mi olduÄŸunu irdelemeye çalışacağız.

FİNANSAL PİYASALARA YABANCI OLMAYAN “KARA” SÖZCÜÄžÜ

Özellikle Amerikalılar, bir günde olumsuz bir finansal olay yaÅŸanmışsa o gün için “kara” sıfatını kullanırlar. ÖrneÄŸin, 1929’daki “Büyük Buhran”a giden yolun baÅŸlangıcındaki 24 Ekim’e “Kara PerÅŸembe”, 29 Ekim’e de “Kara Salı” denilmiÅŸtir.

Bu iki kara günde de New York Borsası’nda panik halinde çok büyük miktarda hisse satışları olmuÅŸtur. ABD’nin sanayi ÅŸirketlerini içeren DJIA (Dow Jones Industrial Average) borsa endeksi yüzde 12’leri aÅŸan oranlarda düÅŸmüÅŸtür. Bu kara günlerde hisselerin panik halinde satışında ve fiyatların hızla düÅŸmesinde, ABD Merkez Bankası (FED)’in “faizi yükseltme ve kredileri sıkılaÅŸtırma” haberi ve “durgunluk beklentisi” tetikleyici olmuÅŸtur. Bunların yanında bir diÄŸer ve baÅŸat neden ise, 1921’den baÅŸlayarak sürekli yükselen hisse fiyatlarının artık yükselmeyeceÄŸi düÅŸüncesinin egemen olmasıdır. Büyük Buhran ve sonrasında hisse fiyatları yıllarca düÅŸmeye devam etmiÅŸ, 1929 Eylül ayındaki deÄŸerine ancak 25 yıl sonra, Aralık 1954’te ulaÅŸmıştır.[1]

Keza 19 Ekim 1987 de bir “kara pazartesi”dir. Söz konusu pazartesinde, ABD’de DJIA endeksi Yüzde 22,6 düÅŸmüÅŸ ve bu düÅŸüÅŸ dünyadaki diÄŸer borsalara da yansımıştır. Öncekinden farklı olarak 1987’deki bu Kara Pazartesi öncesinde ABD dış ticaret açığında artış, ABD Dolarının deÄŸerinde düÅŸüÅŸ ve faizde yükseliÅŸ (farklı bir olgu) vardır. Tüm bu unsurlar birlikte “durgunluk habercisi” olarak algılanmıştı.

Ancak bu günde de asıl etkili olan, 1982’den baÅŸlayarak sürekli yükselen hisse fiyatlarının (borsa endeksinin) artık yükselmeyeceÄŸi düÅŸüncesidir. Bu düÅŸünce, birçok kara günün oluÅŸmasında etkili olmuÅŸtur.

Teknoloji hisselerini barındıran NASDAQ borsa endeksi, internet kullanımının yayılması sürecinde 1995 ile 2000 yılları arasında yüzde 800 yükselmiÅŸtir. Bu yükseliÅŸin bir “İnternet KöpüÄŸü (dotcom bubble)” oluÅŸturduÄŸu bilinir. 2024’te de MuhteÅŸem Yedili” diye kodlanan “teknoloji hisselerinin” öncülüÄŸünde borsalarda bayram havası esiyor, geliÅŸmiÅŸ ülke ekonomilerindeki yavaÅŸ büyüme temposuna/durgunluk eÄŸilimine karşın borsa endeksleri yeni rekorlar kırmaktaydı. Bu köpüÄŸün sönme sürecinde NASDAQ endeksi, 2000’lerin başından itibaren yıllarca gerilemiÅŸ, birçok kara gün yaÅŸatmıştır. Nedeni internet ile ilgili ÅŸirketlerin aşırı ve hızlı deÄŸerlenmiÅŸ olmasıdır.

VE 5 AÄžUSTOS 2024

Bugünü özellikle ABD’de ve İngiltere’de “kara pazartesi” olarak tanımlayanlar epey yaygın. Çünkü bu gün Japonya Nikkei yüzde 12,4Kore Kospi yüzde 8,8Tayvan TSEC yüzde 8,4 oranlarında düÅŸüÅŸ yaÅŸadı. Yine aynı gün Avrupa borsalarında yüzde 1,5 – 3,5 arasında kayıplar deneyimlendi. Keza Türkiye’de BİST100 yüzde 5,54 oranında deÄŸer yitirdi.

Yine aynı gün ABD’de NASDAQ yüzde 3,43S&P 500 yüzde 3DJIA yüzde 2,60 yüzdelerinde geriledi. Daha da önemlisi bu gerileme 1 AÄŸustostan bu yana sürmekteydi. Bu tarihten baÅŸlayarak, son üç iÅŸlem gününde, NASDAQ yüzde 8,8; S&P 500 yüzde 6,8; DJIA yüzde 6,1 deÄŸer kaybetmiÅŸ oldu. Tüm bu geliÅŸmelerin fotoÄŸrafında, ABD’de daha önceki “kara günlerdeki” benzer etmenlerin bulunduÄŸu yadsınamaz.  

Ancak bu noktayı temellendirmek amacıyla 1 AÄŸustos’tan bu yana yüzde 20,0 deÄŸer yitiren Japonya Nikkei 225 endeksinin nasıl gerilediÄŸine kısaca bakmakta yarar vardır.

Japon Merkez Bankası 31 Temmuz’da, yüzde 0,00 ile 0,10 aralığında olan “politika faizini” 0,25’e yükseltmiÅŸti. Gerekçesi ise çok anlaşılırdır: faizi çok düÅŸük tuttuÄŸu için Japon ulusal parası olanı Yen, Dolar karşısında diÄŸer paralar karşısında deÄŸer yitirmekte ve bu olgu da ithalât fiyatını ve enflâsyonu yükseltmekteydi. Ayrıca, düÅŸük faiz ile Yen borçlanan Dolar gibi faizi yüksek varlıklara yatıran para ticareti (carry trade) yapanlar, süreçten beslenmekteydiler. Kısacası, “para tacirleri” borçlandıkları Yen’i, Dolar gibi paralara çeviriyorlardı ve sonuçta Yen daha da düÅŸüyordu. Zaten çok düÅŸük faiz, para politikası uygulanmasına pek de alan bırakmıyor.

Tüm bunların neticesinde Japonya’da enflâsyon yüzde 2’nin üzerinde kalıyordu ve Japon Merkez Bankası bu durumu deÄŸiÅŸtirmek istemekteydi. Yapılan az bir miktar faiz artışı ve bu çerçevede faizi daha da yükseltebileceÄŸini açıklamasına karşı Yen, Dolar gibi paralara karşı deÄŸer kazanmıştı.

Aslında Japonya’nın faiz artışı oldukça sınırlıdır. Ancak Yen’in deÄŸer kazanmaya devam etmesi durumunda para tacirleri, sadece faizden deÄŸil bu deÄŸerlenmeden de zarar edecekleri açıktır. Bu nedenle 1 AÄŸustostan baÅŸlayarak borçlandıkları Yen’i geri ödeme telaşına giriyorlar ve sonuçta, hem Japonya’da, hem ABD gibi ülkelerde borçlanarak aldıkları hisse senetlerini satmaya baÅŸlıyorlar.[2]

EndiÅŸeleri artıran ilk geliÅŸme 2 AÄŸustos günü Tokyo borsalarının açılışıyla yaÅŸandı. Japon Merkez Bankası’nın Yen’in hızlı deÄŸer kaybının enflasyon riski yarattığı kaygısıyla politika faizini artırması sonucu döviz piyasaları dalgalanmaya baÅŸladı. Birkaç hafta öncesine kadar 1 dolar 160 Yen ederken, pazartesi Dolar/Yen paritesi 142’ye kadar düÅŸtü. Bu geliÅŸme Japon ÅŸirketleri için hem ihracatta rekabet gücünün zayıflaması, hem de faiz maliyetlerinin artması anlamına geliyordu.

BeklendiÄŸi üzere Tokyo’daki bu geliÅŸme diÄŸer Asya borsalarına da yansıdı. Güney Kore Kospi endeksi yüzde 9’luk bir vurgun yerken, Samung hisseleri yüzde 10,3 düÅŸtükten sonra günü yüzde 8,8 aÅŸağıda kapadı. Tayvan Taiex endeksi yüzde 8,4 deÄŸer kaybederken, dünyanın en büyük yonga üreticisi TSMC yüzde 9,8 kayıpla karamsarlık psikolojisinden nasibini aldı. Kayıplar Hong Kong ve Avustralya borsalarında yüzde 2,2 ve yüzde 3,7 ile sınırlı kaldı.

Böylelikle Cuma günü baÅŸlayan düÅŸüÅŸ Pazartesi hızlandı ve Nikkei 225 endeksi bir günde yüzde 13 çakıldı. Keza Japonya’da hisse satışları yalnızca borç geri ödemesi için olmayıp; “durgunluk korkusu” da, hisse senetleri satışı için baÅŸat bir etkendi. Kısacası, yüksek faiz ve güçlü Yen ile Japonya’nın yeniden durgunluÄŸa gireceÄŸi düÅŸünülmekteydi. DiÄŸer yandan da ABD’nin, son açıklanan istihdam ve bilânço verileriyle zaten durgunluÄŸa girmiÅŸ olduÄŸu varsayılmakta; bunun da FED cephesindeki muhtemel “faiz düÅŸüÅŸünü erkene çekmesi beklentilerini güçlendirmiÅŸti.

DiÄŸer yandan Yen ile borçlanıp ABD’de hisse (ve tahvil) almış olanların bu hisseleri satmaları ABD borsalarındaki gerilemeyi açıklayacak güçte deÄŸildir. Nitekim, ABD vatandaÅŸlarının da hisse boÅŸalttıkları anlaşılıyor. En çok satılanlar ise NASDAQ teknoloji hisseleri oldu.

NASDAQ hisselerinin öncelikle satılmasının saiklerini aÅŸağıdaki baÅŸlıklarda toplayabiliriz:

-BaÅŸta “muhteÅŸem yedili” baÅŸlığında toplanan (Magnificent Seven: Alphabet (Google), Amazon, Apple, Meta (Facebook), Microsoft, Nvidia, Tesla)  teknoloji hisse fiyatlarının “fazla yükseldiÄŸi/köpük)”ve artık yükselmeyeceÄŸi hakkında yaygın görüÅŸler.

-Keza, bu ÅŸirketlerin ikinci çeyrek finansal sonuçlarının da beklendiÄŸi kadar iyi gelmemiÅŸ olması. ÖrneÄŸin ünlü yatırımcı Warren BUFFET’ın, ikinci çeyrek sonuna kadar çok yüklü miktarlarda Apple hissesi sattığı ve nakit pozisyona geçtiÄŸi anlaşılmaktadır.[3]

Ayrıca ÅŸu olgular da ABD borsaları üzerinde ek baskılar yaratmaktadır:

ABD ekonomisi genelde bir “durgunluk” aÅŸamasına girmiÅŸ gibi görünmektedir. Beklenenden az artan istihdam oranları ve yükselen iÅŸsizlik oranları bu durgunluÄŸun göstergeleri olarak deÄŸerlendirilmektedir. BilindiÄŸi gibi FED, politika faizini uzunca bir süredir enflâsyonun epeyce üzerinde tutmakta, bu durum da “yüksek reel faize” yol açmaktadır. Söz konusu faiz politikası, “durgunluÄŸu hazırlayan etken” olarak deÄŸerlendirilebilir. Ayrıca bugün açıklanan ABD “dış ticaret açığındaki daralma” da bu beklentiyi desteklemektedir.

-ABD’de 10 yıllık devlet tahvili faizi giderek düÅŸmekte ve artık 2 yıllık devlet tahvili faizinin altına inmiÅŸ durumdadır. İki faiz oranı arasındaki bu büyük ve ters yöndeki “getiri eÄŸrisi”, ABD’de “orta vadede bir durgunluk” beklendiÄŸinin göstergesi olarak kabul edilmektedir.

-ABD’de Kasım Ayı’nda yapılacak “baÅŸkanlık seçimiyle ilgili belirsizliÄŸin” mevcudiyeti de bu baÄŸlamda önem kazanmaktadır. BaÅŸkan adaylarının -Harris ve Trump- her ikisi de henüz “tartışmalı” baÅŸkan adaylarıdır.

-Bu faktörlerin yanında ”İran-İsrail gerginliÄŸi” tırmanıyor ve “Rusya-Ukrayna savaşı” sürmektedir. Bu jeopolitik riskler ve belirsizlikler de hisse piyasasını aÅŸağıya çeken unsurlardır.

-Tüm bunların üstüne, IMF’nin uyarılarda bulunduÄŸu “yüksek borç sorunu” da bir gerçektir. Bu olgu, aşırı borçlu baÅŸta ABD olmak üzere bazı ülkeler için önemli risk oluÅŸturmaktadır.

FinansallaÅŸmış kapitalizm”in yükseliÅŸ döneminde cazibe ve dinamizm saÄŸlayan unsurları: Kaldıraçlı iÅŸlemler, yani borçlanarak yatırım yapmanın olanaklı olması; vadeli piyasalar yani küçük bir teminatla büyük paralar kazanma ÅŸansının bulunması ÅŸeklinde sayabiliriz. Bu tür iÅŸlemler, 5 AÄŸustos gibi bir “düÅŸüÅŸ döneminde”, zembereÄŸin aniden boÅŸalmasına kolayca kapı aralamaktadır.

Bu yaÅŸananların bizi ilgilendiren yönü de, borsada para yitirecek yatırımcılardan çok, olası bir kriz durumunda iÅŸini yitirecek, yaÅŸam standardı düÅŸecek, borçlarını ödemede zorluk yaÅŸayacak “sade insanlar” ilgilendirmektedir. Bu yaÅŸananlar belki makul bir süre içinde faizlerin düÅŸürülmesinelikidite bollaÅŸmasınadüÅŸen hisseleri dipten almak için fırsatlara yol açar ve ÅŸok “ucuz” atlatılırBelki de 2007-2008 gibi bir Küresel Finansal Krizin ilk aÅŸaması olur. Bunları zaman gösterecek.

Borsaların yönü ABD’de FED’in faiz kararına da baÄŸlıdır. ABD’de durgunluk algısı yükselir ve faiz hızla düÅŸerse, para tacirlerinin borçlarını hızla eritmeleri gerekir ki, bu da hisse satışları ve borsaların düÅŸmesi anlamına gelir. Faiz farkı korunursa, para tacirlerine manevra alanı kalabilir.

ABD ve Japonya borsaları bundan sonra ne yöne gider? Yukarıda 1929, 1987 ve 2000 yılları için açıkladığımız “kara günler”, genellikle durgunluk algısı ile baÅŸlamışbüyüme ile sona eriyor. Öyleyse, sorunun bir yanıtı, öncelikle ABD’nin ve ayrıca Japonya’nın durgunluk patikasına mı, büyüme patikasına mı girecekleri ile ilgilidir. Uzun süreli durgunluk, borsaları daha da geriletir ve gerilemeyi yaygınlaÅŸtırır.

Bunlar, Japonya kaynaklı para ticareti ile ilgilidir. Bunların dışında ABD borsalarında çalkantı yaratan özellikler de mevcuttur. Bunlardan biri, MuhteÅŸem Yedili dâhil teknoloji ÅŸirketi hisselerindeki köpüktür. Bu köpük ne kadar büyüktür ve ne kadar hızlı erir, bilmiyoruz. Sorunun yanıtını bir-iki hafta içinde görebiliriz.

ABD’deki durgunluk ve diÄŸer belirsizlikler de borsalar için risk unsurlarıdır. Daha somut olmak gerekirse, borsalarda ve küresel piyasalarda dalgalanmalar sürecek gibi görünüyor. Ancak bu dalgalanmaların kalıcı bunalımlara yol açması beklenmemektedir.

TÜRKİYE YÖNÜNDEN YAÅžANANLAR ve BEKLENTİLER

BIST 100 endeksi de 11.250’yi gördükten sonra geçtiÄŸimiz hafta bir geri çekilme içerisindeydi. Küresel satış dalgası 2 AÄŸustos Cuma gününden baÅŸlayarak Borsa İstanbul’u da etkisine aldı. Bu baÄŸlamda öncelikle, son aylarda “carry trade”den, yani düÅŸük faizli paralarla borçlanan yatırımcıların Türkiye’deki yüksek faizlere itibar etmesinden söz etmek istiyoruz. Japonya’nın faizleri artırmasının bu dalgayı aksatması beklenmelidir. Ä°kincisiküresel geri çekilme risk algısının artmasına, Türkiye gibi oynak piyasaların cazibesinin azalmasına, paranın ABD hazine bonoları gibi güvenli limanlara, İsviçre Frank’ı gibi saÄŸlam paralara çekilmesine yol açabilir.

Ama tüm bunların ötesinde, uzun süredir politika faizinde yüzde 50’de demir atan TCMB’nın “durgunluÄŸa” kapı aralaması tehlikesi söz konusudur. En son veriler, ihtiyaç kredilerinde yüzde 74, ticari kredilerde yüzde 60 gibi, “öngörülen enflâsyonun” çok üzerinde kredi faiz oranlarına iÅŸaret ediyordu. Protestolu senet ve karşılıksız çeklerde de hızlı bir artış gözleniyordu. Bireysel kredi kartlarında “haftalık takibe giren alacak oranı” da, 26 Temmuz’da bir hafta içerisinde yüzde 2,0’den yüzde 2,4’e sıçramıştı. Zaten kredi ile büyüyen bir ekonomide aylık geniÅŸlemenin TL kredilerinde yüzde 2, yabancı kredilerde yüzde 1,5 ile sınırlanmasının, örneÄŸin TÜİK Temmuz tüketici enflasyonunun yüzde 3,23 (ENAG yüzde 5,91) açıklandığı bir ortamda ekonomiye fren yaptırmaması zaten olanaksızdır.

Geçen hafta açıklanan tüm makro veriler de bir durgunluk tehlikesine dikkat çektiİSO imalat PMİ 50 eÅŸiÄŸinin altında 47,2’ye indi. Kapasite kullanım oranı Temmuz’da 75,9’a geriledi. Sanayi üretimi mayısta yüzde 0,1 daraldıHaziran ayında ihracat dış pazarların durgunluÄŸunun da etkisiyle yüzde 8,3 düÅŸerkenithalatın tüketim malları hala yüzde 5,0 artarken ara mallarındaki yüzde 6,4 zayıflamanın etkisiyle yüzde 4,4 daralması “durgunluk korkusu” yaydı. Çünkü ara malları ithalatının azalışı önümüzdeki aylarda imalat sanayi üretiminin daralmasının en açık belirtisi sayılıyor.

Özetle, küresel piyasalardaki hengâme Borsa İstanbul’a da 5 AÄŸustos Pazartesi günü yüzde 5’in üzerinde düÅŸüÅŸ olarak yansıdı. İki kez devre kesiciler tetiklendi. Bu uluslararası çalkalanma Türkiye ekonomisinde giderek yaklaÅŸan kara bulutların iyice yoÄŸunlaÅŸmasını getirebilir. Asgari ücretin sabit tutulması, emekli maaÅŸlarının düzeltilmemesi nedeniyle zaten zor günlerden geçen halk kesimlerinin yaÅŸamı daha da çekilmez bir hal alır.

Türkiye’ye Japonya kaynaklı para ticareti (carry trade) yolu ile gelen kısa vadeli kaynakların büyüklüÄŸünü bilmiyoruz. Her ne kadar son 1 haftadır “sıcak para çıkışı” yaÅŸansa da; Meksika, Kolombiya ve Güney Afrika’nın yanında Türkiye’nin de bu baÄŸlamda adı geçmektedir.

Bu kaynakların hızlı çıkış yapmaması için öncelikle “faiz farkının korunması” ve ülkenin “yüksek faiz politikasını” sürdürmesi gerekmektedir. Ancak bu baÄŸlamda can alıcı soru, bunun ne kadar sürdürülebileceÄŸidir? Çünkü, ülke bütçesine çok büyük faiz yükü getiren yüksek faiz ekonomiyi durgunluÄŸa da götürmesi güçlü bir olasılıktır. İşin bir diÄŸer zor yanı da, bu sıcak kaynakların çıkmaması için, “enflâsyona katlanılması” ve “büyümenin de sürmesi” gerekliliÄŸidir.

Anlaşılacağı gibi, Türkiye bu baÄŸlamda ince bir ip üzerinde oynamak zorundadır. Bu çerçevede iç tasarrufların, öncelikle kamu tasarrufunun yükseltilebilmesi gerekiyor. Ancak ne yazık ki bu konuda olumlu göstergeler bulunmamaktadır. Tam tersine, “itibardan tasarruf olmaz” anlayışıyla gösteriÅŸ amaçlı kamu harcamaları ve savurganlık devam etmektedir. Bu da, farkında olmasalar da, Türkiye’nin risklerine ve CDS primlerine “olumsuz katkı” yapmaktadır.

Bu bölümde tüm anlattıklarımız, “yabancıların” neden borsada deÄŸil faiz tarafında oldukları gerçeÄŸini de açıklamaktadır. 

Kısacası, yaÅŸanan ÅŸok belki ucuz atlatılır, belki de 2008 gibi küresel krizin ilk aÅŸaması olur. Bekleyip birlikte göreceÄŸiz.

Ersin Dedekoca                                                                                                                        7 AÄŸustos 2024

Kaynakça:

[1] ErsinDedekoca, “1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANI İLE, 2008 MALİ KRİZİNİN KARÅžILAÅžTIRILMASI/ The comparison of 1929 Economic Depression with 2008 Financial Crises”, Academia.edu.,                   https://www.academia.edu/10833344/1929_D%C3%9CNYA_EKONOM%C4%B0K_BUHRANI_%C4%B0LE_2008_MAL%C4%B0_KR%C4%B0Z%C4%B0N%C4%B0N_KAR%C5%9EILA%C5%9ETIRILMASI_The_comparison_of_1929_Economic_Depression_with_2008_Financial_Crises

[2] “Why Japanese markets have plummeted”, The Economist, 5.08.2024, https://www.economist.com/finance-and-economics/2024/08/05/why-japanese-markets-have-plummeted

[3] Jonathan Stempel, “Berkshire halves Apple stake, boosts cash to $277 billion as it gets ‘defensive’”,Reuters, 3.08.2024, https://www.reuters.com/business/finance/berkshires-cash-hits-277-bln-buffett-slashes-apple-stake-operating-profit-sets-2024-08-03/?utm_source=substack&utm_medium=email