EKONOMİK MODEL

"GeçmiÅŸten geleceÄŸe"

 SİNAN MEYDAN

"Tam bağımsızlığı saÄŸlayabilmek için tek gerçek güç, en güçlü temel kesinlikle ekonomidir. Ekonomi savaşı sürüyor, uzun sürecektir, ama bunu da kesinlikle kazanacağız." (Atatürk, 17 Åžubat 1923, İzmir)

KEMALİST EKONOMİ MODELİ

Atatürk, dünyanın o zamana kadar bilinen ekonomik sistemlerine baÄŸlı kalmadan, Türkiye gerçeklerine dayanarak, Türk milletinin istek, arzu, ihtiyaç ve yeteneklerine uygun, akılcı bir ekonomik model geliÅŸtirdi. Kısaca "hızlı ve dengeli ekonomik kalkınma" diye adlandırılabilecek bu modelle 15 yılda önemli bir ekonomik baÅŸarı elde edildi. "Kemalist Ekonomi Modeli" diye adlandırılan bu "Türk Modeli" birçok az geliÅŸmiÅŸ ülkeye de örnek oldu.

"Kemalist Ekonomi Modeli"nden ilk söz eden Prof. Dr. Mustafa Aysan, Atatürk'ün ekonomik kalkınma alanında "dehasının ışıklarını yansıtan bir ekonomik kalkınma modeli gerçekleÅŸtirdiÄŸini, uyguladığını ve büyük ekonomik sonuçlar aldığını" belirtiyor.

"Kemalist Ekonomi Modeli", her ÅŸeyden önce "ekonomik bağımsızlığı" esas alır.

Siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla kalıcı olacağını savunur. Mümkün olduÄŸunca az dış borçla daha çok ulusal kaynaklarla hızlı ve dengeli kalkınmayı amaçlar. Prof. Aysan'a göre bu model 4 denge üzerine kuruludur: 1. Bütçe dengesi, 2. Kaynak-harcama dengesi, 3. İthalat-ihracat dengesi, 4. Devlet-özel teÅŸebbüs dengesi...

Peki, Cumhuriyeti kuranlar nasıl bir ekonomik kurtuluÅŸ savaşı verdiler? Bu savaşı kazanmak için neler yaptılar?

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ (17 Şubat- 4 Mart 1923)

Türkiye, Lozan Konferansında tam bağımsızlık istiyordu. Bunun için önce kapitülasyonların kaldırılması gerekiyordu. Fakat İsmet PaÅŸa, Lozan'da kapitülasyonların kaldırılmasını istediÄŸinde İngiltere ve özellikle Fransa buna karşı çıktı. GörüÅŸmeler tıkandı. Åžubat 1923 başında Lozan Konferansı kesintiye uÄŸradı.

Atatürk iÅŸte o koÅŸullarda bir ekonomik kurtuluÅŸ savaşı baÅŸlattı. Hem ekonomik bağımsızlığa ne kadar kararlı olduklarını herkese göstermek, hem de ekonomide yapılacakları belirlemek için İzmir İktisat Kongresi'ni topladı.

İzmir İktisat Kongresi için her ilçeden 8 delegenin seçilmesi istendi. Delegeler çiftçi, tüccar, sanayici, iÅŸçi olmak üzere 4 grupta 1135 kiÅŸiden oluÅŸacaktı. Ayrıca milletvekillerinden de 100 delege seçilecekti. Delegeler kongrede yeni Türkiye'nin yeni ekonomik programını belirleyecekti.

Atatürk, emperyalizmin kapitalist baskısından kurtulup ekonomik bağımsızlığı gerçekleÅŸtirmeden siyasal bağımsızlığın kalıcı olmayacağını düÅŸünüyordu. Bu gerçeÄŸi İzmir İktisat Kongresi'nin açış konuÅŸmasında açıkça ifade etti. "Tam bağımsızlığı saÄŸlayabilmek için tek gerçek güç, en güçlü temel kesinlikle ekonomidir. Ekonomi savaşı sürüyor, uzun sürecektir, ama bunu da kesinlikle kazanacağız" dedi.

Ekonomi Bakanı Mahmut Esat Bozkurt da konuÅŸmasında, "Yeni Türkiye 'nin ekonomi politikasının mevcut ekonomi politikalarıyla açıklanamayacağını, hiçbir iktisat okuluna baÄŸlı olmayan yeni Türk ekonomisinin, "Yeni Türkiye İktisat Okulu" adıyla kendi iktisat okuluna baÄŸlı "Karma Ekonomi" olduÄŸunu söyledi.

17 Åžubat 1923'te, İzmir Banka Han'da toplanan kongre 16 gün sürdü. Kongrede çiftçi, tüccar, sanayici ve iÅŸçi kesimlerini temsil eden 1135 delege toplam 288 maddeden oluÅŸan kararlar aldı. Bu kararlar hem hükümete iletildi, hem de kitap olarak bastırılıp halka dağıtıldı. Kongrede, özel teÅŸebbüse geniÅŸ bir hareket alanı bırakıldı. Devlet-özel teÅŸebbüs dengesinin özel teÅŸebbüs lehine olduÄŸu bir Karma Ekonomi anlayışı benimsendi.

Siyasal kurtuluş savaşı nasıl ki Erzurum ve Sivas kongreleriyle başlatılmışsa ve bu kongrelerle "Misak-ı Milli" oluşturulmuşsa, ekonomik kurtuluş savaşı da İzmir İktisat Kongresi'yle başlatıldı ve sonunda 12 maddelik "Misak-ı İktisadi" oluşturuldu.

Yarım kalan Lozan Konferansı, İzmir İktisat Kongresi'nden sonra yeniden toplandı. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan AntlaÅŸması'nın 28. maddesi ile kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı. Böylece ekonomik bağımsızlık saÄŸlandı.

İzmir İktisat Kongresi sonrasında, 1923-1933 arasındaki 10 yıl içinde Türkiye'de saÄŸlam bir ekonomik altyapı oluÅŸturulmaya çalışıldı. Ancak 1927'deki TeÅŸviki Sanayi Kanunu'na raÄŸmen özel teÅŸebbüs, istenilen ekonomik kalkınmayı gerçekleÅŸtiremedi. Bu sırada 1929 Dünya Ekonomik Buhranı patlak verdi.

 

DEVLETÇİLİK VE BİRİNCİ BEÅž YILLIK SANAYİ PLANI

1929 Dünya Ekonomik Buhranı sonrasında Türkiye'de, -Lozan gereÄŸi- korumacı önlemler alınabilmesi ve tarımdan sanayiye yönelme zorunluluÄŸu, yeni bir ekonomik politikanın gündeme gelmesini saÄŸladı. Böylece 1930'dan itibaren ekonomide "Planlı Devletçilik" uygulamasına geçildi.

Atatürk, 1935'te bizdeki DevletçiliÄŸi ÅŸöyle tanımlıyordu: "Türkiye'nin uyguladığı Devletçilik sistemi, 19. yüzyıllardan beri Sosyalizm teorisyenlerinin ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiÅŸ bir sistem deÄŸildir. Bu Türkiye'nin ihtiyaçlarından doÄŸmuÅŸ, Türkiye'ye has bir sistemdir. DevletçiliÄŸin bizce manası ÅŸudur: Fertlerin özel faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniÅŸ bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve birçok ÅŸeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket ekonomisini devletin eline almak... Bizim takip ettiÄŸimiz bu yol liberalizmden baÅŸka bir yoldur." (Afet İnan, Devletçilik İlkesi, Ankara, 1972, s. 15)

Devlet, bir taraftan imtiyazlı yabancı ÅŸirketleri satın alıp millileÅŸtirirken, diÄŸer taraftan özel teÅŸebbüsün gücünün yetmediÄŸi ölçekte büyük sanayi yatırımları yapmak için 5 yıllık sanayi planları hazırladı.

Planlı Devletçi sanayileÅŸme için ilk adım 1929'da atıldı. Hükümet, Haziran 1929'da, Ali İktisat Meclisi'nden, "Türkiye'nin İktisadi Programı"nı hazırlamasını istedi. Bu doÄŸrultuda İktisat Vekili Åžakir (Kesebir) baÅŸkanlığında bir komisyon kuruldu. Åžakir Kesebir, hazırladığı "İktisadi Vaziyetimize Dair Rapor" baÅŸlıklı planını, Mart 1930'da BaÅŸbakanlığa sundu.

CumhurbaÅŸkanı Atatürk de 1930 sonu 1931 başında, SCF denemesinin hemen ardından çıktığı bir yurt gezisinde gittiÄŸi yerlerde gördüÄŸü ekonomik sorunları tutanak yazıcılarına not ettirdi ve bu notlara dayalı olarak hazırlanan raporları baÅŸbakana ve diÄŸer yetkililere ulaÅŸtırdı.

22 Nisan 1930'da "Birinci Sanayi Kongresi" toplandı.

Hükümet, 12 Nisan 1930'da 69 maddelik bir "İktisadi Program" hazırladı. 21 Mayıs 1930 tarihinde TBMM'ye sunulan bu program kabul edilmese de sonraki sanayileÅŸme planlarına temel oluÅŸturdu.

1930'ların başında Sanayi Umum Müdürü A. Åžerif Önay, "Türkiye Milli İktisadi ve Sanayi Meselesi Hakkında Bir Mütalaa" baÅŸlıklı rapor hazırladı. Raporda özel sermayenin yapamayacağı iÅŸlerin devlet iÅŸletmeciliÄŸi biçiminde yapılması önerildi.

 

1933 te Ali İktisat Meclisi, "Türkiye'de Sanayi Nasıl Teessüs ve İnkiÅŸaf Edebilir" baÅŸlıklı bir rapor hazırladı.

BaÅŸbakan İsmet (İnönü) baÅŸkanlığında kalabalık bir Türk heyeti, 25 Nisan- 10 Mayıs 1932 tarihleri arasında Sovyet Rusya'yı ziyaret etti. Bu heyet, Sovyetlerin Merkezi Planı'nı ve bu plan doÄŸrultusunda yaptıkları fabrikaları gezdi. Heyet, sanayileÅŸme konusunda Sovyetler'den yardım istedi. Sovyetler BirliÄŸi Proje Tröstü Müdürü İktisatçı Prof. Orloff baÅŸkanlığına bir Sovyet proje heyeti 12 AÄŸustos 1932'de Türkiye’ye geldi. 1934'te, Moskova'da, "Türkstory" adlı bir Türk-Sovyet ortak ajansı kuruldu. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyetler BirliÄŸi arasında 21 Ocak 1934'te "Sekiz Milyon Amerikan Dolarlık Kredinin Tahakkukuna Dair Protokol" imzalandı. Bu kredi faizsizdi ve mal karşılığı geri ödenebilecekti.

Sovyet ve Türk uzmanlar çeÅŸitli gruplara ayrılarak İzmir ve Adana gibi pamuk üretim alanlarını, Sarayköy, Denizli ve Burdur gibi ev dokumacılığının geliÅŸmiÅŸ olduÄŸu bölgeleri, fabrikaların kurulması planlanan EskiÅŸehir, Konya, Malatya, Kayseri, Nazilli ve EreÄŸli civarını, iki ayı aÅŸkın bir sürede gezip incelediler. Kısa süre içinde çalışmalarını tamamlayan Sovyet uzman heyet, 1933'te hükümete, çeÅŸitli üretim dalları konusunda "Türkiye Pamuk, Keten, Kendir, Kimya, Demir Sanayii" baÅŸlığını taşıyan bir rapor sundu. Hükümet, diÄŸer raporlarla birlikte daha çok bu rapordan yararlanarak "I. BeÅŸ Yılık Sanayi Planı"nı hazırladı.(1933)

"I. BeÅŸ Yıllık Sanayi Planı"na göre ülkede dokuma, maden, kâğıt, seramik ve kimya sanayi kurulacaktı. Ülkenin deÄŸiÅŸik yerlerinde 20 fabrika kurulması planlandı. Fabrikaları kurma görevi Sümerbank'a verildi. BeÅŸ yıl içinde bu fabrikalardan 16'sı kuruldu. Kalan fabrikalar da 1940'larda iÅŸletmeye açıldı.

1935'te maden sanayi için MTA ve Etibank kuruldu. 1936'da Ankara'da "İkinci Sanayi Kongresi" toplandı. Bu kongreye sunulan raporlara göre "II. BeÅŸ Yıllık Sanayi Planı" hazırlandı. Bu plana göre ülke genelinde 100 fabrika kurulmasına karar verildi. "İL BeÅŸ Yıllık Sanayi Planı", II. Dünya Savaşı nedeniyle uygulanamadı. Bu sırada 1937'de "Üç Yıllık Maden Programı" hazırlandı. 1938'de de 1937 tarihli "Üç Yıllık Maden Programı"nı da içeren "İkinci Dört Yıllık Sanayi Planı" hazırlandı. Bu planlar tamamen olmasa da kısmen uygulandı.

Atatürk, ekonomik kurtuluÅŸ savaşı için bir taraftan üretirken, diÄŸer taraftan tasarruf etmek gerektiÄŸinin farkındaydı. "En yüksek ölçüde tutumluluk ulusal amacımız olmalıdır" diyerek 18 Aralık 1929'da kendi himayesinde "Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti"ni kurdu. Bu cemiyet yerli malı haftaları düzenleyerek, yerli malı sergileri açarak, "İktisat ve Tasarruf Dergisi" çıkararak yerli malı kullanımını özendirdi. 1933'te milletvekilleri, maaÅŸlarının % 30'unu hâzineye bağışlamayı kabul ettiler. Böylece milletvekili maaÅŸları 500 liradan 350 liraya indi. Çankaya KöÅŸkü'nde çay ve kahve ikramı bile kaldırıldı.

Türkiye, "Kemalist Ekonomi Modeli" diye adlandırılan "Türk Modeli" sayesinde 15 yılda fabrikalarını kurdu, demiryollarını yaptı, tarımını geliÅŸtirdi, madenlerini çıkarıp iÅŸledi. Üreten Türkiye, dışa bağımlı olmaktan kurtuldu. 1923'te buÄŸday ve kumaÅŸ ithal eden Türkiye, 1938'de buÄŸday ve kumaÅŸ ihraç ediyordu. İL Dünya Savaşı öncesinde Türkiye, Sovyetler BirliÄŸi ve Japonya ile birlikte dünyada en hızlı sanayileÅŸen üç ülkeden biri oldu.

(Suna Kili, Atatürk Devrimi, Bir ÇaÄŸdaÅŸlaÅŸma Modeli, 5. Bas., İstanbul, 1995, s. 263-264. Firdevs GümüÅŸoÄŸlu, Ülkü Dergisi ve Kemalist Toplum, İstanbul, 2005, s. 248-249)

EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞI NASIL OLUR?

Öyle lafla ekonomik kurtuluÅŸ savaşı olmaz. Nasıl mı olur? Bakın Atatürk'e! Türkiye'nin baÅŸarıya ulaÅŸan ilk ekonomik kurtuluÅŸ savaşının mimarı Atatürk, ekonomide de ortak akıldan yararlandı; iÅŸçi, çiftçi, tüccar ve sanayicilerin katıldığı İzmir İktisat Kongresi'ni topladı. Sanayi kongreleri düzenledi. Böylece ekonomik kurtuluÅŸ savaşının temel ilkelerini belirledi. Ekonomik bağımsızlık için kapitülasyonları kaldırdı. Halkın ayağına giderek halkın ekonomik durumumu yerinde gördü. Sorunlara çözümler üretilmesini saÄŸladı. Ekonomide yerli yabancı uzmanlardan yararlandı. Yurt genelinde ekonomik araÅŸtırmalar yaptırdı, ekonomi raporları hazırlattı. "Karma Ekonomi", "Planlı Devletçilik", "BeÅŸ Yıllık Sanayi Planları", "Üç Yıllık Maden Programı" gibi ekonomik uygulamalarla özgün çözümler geliÅŸtirdi. Fabrikalar kurdu. "İktisat ve Tasarruf Cemiyeti" kurup yerli malı kullanımını özendirdi. Devlet-özel teÅŸebbüs dengesiyle sadece 15 yılda, üreten ve kendi kendine yeten bir Türkiye yarattı.