“ASACAKSIN ÅžU MARKETÇİLERİN TÜMÜNÜ BACAÄžINDAN Kİ…”
Halk neyse de, biz nice “ekonomistler” görüyoruz ki evlere ÅŸenlik.
Hani ÅŸimdi ortalığın ne kadar da pahalı, gidiÅŸin ne kadar da “belirsiz” olduÄŸunu sokaktaki adam da biliyor ama, o bilinen sadece “Sonuç”. Yani günlük yaÅŸamın herkesin gözüne soktuÄŸu gerçek.
Görmeyeni de var kuÅŸkusuz; “Bak her ÅŸey bol, her ÅŸey yine de ucuz” demiyor mu bu halkın yaklaşık üçünün biri” diyenler de var ama onlara bir ÅŸey söylemek, kusur bulmak mümkün deÄŸil.
Adamın gözü zaten baÄŸlıysa nasıl “görmüyor” diyebiliriz?
Burada söylediÄŸimiz “gözü olup da görmemek”
*
Gelelim ekonomi tarafına.
İşin ekonomisi üzerine tartışma iÅŸte bunu gördükten sonra baÅŸlıyor.
Çünkü o gördüÄŸünü söyleyenin, üstelik ekonomistim de diyorsa, “Bu gördüÄŸü tablonun nedenini, niçinini” söylemesi, “nasıl ve neyle düzelebilir” sorusunun yanıtını da verebilmesi lazım.
Malum, ÅŸu “bilim” denen ÅŸeyin özü gözünün önündekini görmekten öte, aslında “sebep-sonuç” iliÅŸkisini bilebilmek. Hani ArÅŸimed o herkesin aÄŸaçta gördüÄŸü elma kafasına düÅŸerken nedenini araÅŸtırıp yerçekimini keÅŸfetmiÅŸ ya...
Yani “peki neden böyle oluyor, nasıl düzelir sorusunun yanıtını da verebilmek mesele”.
Adam, “tamam” diyor. Ortalık pahalı, geçim zor, mal kıtlaşıyor…
Eee…?
“Bak bunu yapan ÅŸu marketçiler kardeÅŸim, asacaksın bunları bacağından Taksim Meydanı’na, gör o zaman ucuzluÄŸu!”
Al sana ekonomi.
Yapar mıyız?
E iÅŸin yolu buysa, çözüm buradaysa yapmayan ne olsun; gönderin zabıtayı bunlara, baksın etiketlere, hangi fiyat fahiÅŸ ise tutsun tutanağını, bakalım icabına.
Üstelik verin "baskın" resimlerini medyaya, hem halk ekonomik mücadelemizi görsün hem gidip denetleyemediklerimiz sıra bize de gelecek diye ürksün, sinsin, indirsin fiyatları.
Hani eskiler “Lafla peynir gemisi yürümez” derler ya…
“Åžu saatte” peynir olmuÅŸ 130 lira.
Böyle laflarla, böyle bir “ekonomistlikle” bırak bu geminin yürüyemeyeceÄŸini; fiyatlar da düÅŸmez.
*
Sade vatandaÅŸ ne bilsin gerçek ekonomistliÄŸi, adam geçim derdinde. O ÅŸaÅŸkınlık içinde her “ben ekonomistim” diyeni öyle sanıyor haliyle…
Hadi o zaman ÅŸu ekonomistliÄŸi açalım biraz.
Åžu “Ekonomistlik” denen ÅŸey, yukarıda da dediÄŸimiz gibi ekonomik olaylardaki “sebep-sonuç” iliÅŸkisini yakalayabilmektir.
Şimdi soralım bakalım:
“Et fiyatları neden yüksek?”
-Kasapları asmalı
“Ekmek fiyatları niye böyle?”
-Åžu fırıncılar var ya fırıncılar…”
“Sigaraya içkiye niye bu kadar zam?”
-Eee ucuz satalım da millet dumana mı boÄŸulsun? SarhoÅŸ mu gezsin? Ne kötü bir soru!
*
Alınan yanıtların geneli buysa, şimdi gelelim işin aslına:
Åžu hemen her gün yükselen fiyatlar sadece bir ekonomik “sonuç”tur diyoruz.
Yani içinde bulunduÄŸumuz gerçeÄŸin ÅŸu andaki fotoÄŸrafıdır.
Her sonuç gibi o fiyatların oluÅŸumunda da -ne kadar derinine inebilirseniz inin- iÅŸin arkasında çok sayıda neden vardır.
Hadi yolumuza en basitinden devam edelim:
ÖrneÄŸin fırındaki ekmek fiyatının nedeni hiçbir zaman o tezgahın arkasında dikilen göbekli fırıncı deÄŸildir. Çünkü serbest piyasada biri haksız fiyat yükseltirse gider karşısındaki esnaftan alırsın kazıkçının malı elinde kalır.
Ama iÅŸ öyle deÄŸil.
-Fırıncının girdisi undur, yakıttır, elemandır, nakliyedir.
-Unun girdisi buÄŸdaydır, nakliyecinin girdisi mazottur, yedek parçadır, paralı yoldur.
-BuÄŸdayın girdisi köylünün ürettiÄŸi, yetmeyince dışarıdan ithal edilen buÄŸdaydır.
-Ekilmeyen tarlanın bir nedeni tarım arazisinin arsaya, arsanın inÅŸaata dönüÅŸmesidir.
-Kullanılan buÄŸdayın girdisi, önce köylünün geçimi sonra atacağı gübre, tarlasını ekememesidir, ithalatta dışarıdaki üreticinin belirlediÄŸi fiyattır.
-Öyle ya da böyle, ekmeÄŸi yapılan buÄŸdayın girdisi yükselen dövizdir.
-Yükselen dövizin arkasındaki neden ülkedeki döviz kıtlığıdır, borçlanmadaki yüksek faizidir.
-Borçlanma ihtiyacının nedeni ülkedeki yanlış politikalarla üretimin azalması, dövizli ödemelerin çoÄŸalmasıdır, israflardır.
-İsrafların ve döviz kıtlığının nedeni ekonomide “ben yaptım oldu, hem de çok güzel oldu” siyasetidir.
-Bu siyasetin olabilme nedeni, bir kısmımızın siyasetçi için “Öyle de deniyor ama adamlar güzel yapıyor” demesidir.
-Onun öyle demesinin gerisini de söyleyeceÄŸim ama iÅŸ çok uzayacak; en iyisi Nazım’ın “Kabahatin çoÄŸu senin canım kardeÅŸim” diye biten ÅŸiirini hatırla, okumadınsa ÅŸimdi oku onu anlayacaksın sevgili kardeÅŸim.
*
Görülüyor ki sadece bir ekmek fiyatının altında yani “o fiyatın ekonomisinde” bu kadar çok ve içine girdikçe derinleÅŸtiÄŸi görülecek nedenleri vardır.
İşte bütün bunları yani “O ekmek fiyatlarını belirleyen nedenleri” bilemez, düÅŸünemezsen, düÅŸündüm desen de doÄŸrusunu bilemezsen, “Nedeni-Sonucu” konusunda bir fikrin olmazsa, gider basarsın adamın dükkanını, çıkar meydanlara “asacaksın bunların hepsini bak iÅŸte o zaman…” dersin.
Oysa ekonomi o kestirmeden söylenen deÄŸil, o sonucun yedi göbekten nedeninin nedenini bilebilmektir.
Diyelim ki iÅŸine gelmedi, peki sen baÅŸka türlü söylesen yerler mi?
E bir kısmı yer, bir kısmı kafasını kaşır “dur bakalım ne olacak” der bir zaman, ama onlar açısından da çok sürmez biliyor musunuz?
Aç karnına kimse zapt edilemez diyelim.
Hatta, buna benzer bir de sözümüz vardır, malum.
20 Mayıs 2022