DiÄŸer yandan ENAG Grubunca ve İTO’ca (İstanbul için) yapılan hesaplamada duyurulan oranlar da sırasıyla: 5,66-120,66; 3,59-82,2 olmuÅŸtur.
Aylar itibariyle “yıllık tüketici enflâsyonunu” gösteren aÅŸağıdaki tablodan görülebileceÄŸi gibi, 2000’li yıllarda bundan önceki “zirve”, yüzde 85,51 ile Ekim 2022’de yaÅŸanmıştı.
Kaynak: TÜİM
Mayıs Ayı Enflâsyonunun Anlattıkları
GeçtiÄŸimiz aylarda olduÄŸu gibi ana harcama gruplarından saÄŸlık, eÄŸitim, alkollü içecek/tütün, konut ile lokanta/otellerde “yıllık enflâsyon” manÅŸetin üzerinde geldi. Hatta eÄŸitimde yıllık enflâsyon yüzde 105 ile üç haneye ulaÅŸtı. Kısacası, söz konusu harcama türlerinde hem aylık hem de yıllık fiyat artışları manÅŸet enflâsyonun üstünde gerçekleÅŸmiÅŸtir.
Aylık fiyat artışlarına baktığımızda, yüzde 3,37 olan manÅŸet enflasyonun üzerinde olan iki önemli ana harcama grubu görmekteyiz: giyim ve konut. Yeni sezon giyim fiyatları öyle yüksek ki giyimde aylık TÜFE yüzde 10'a yaklaÅŸmıştır.
Konut grubundaki harcamalara baktığımızda, bu gruptaki 2023 yılındaki “doÄŸal gaz etkisi” nedeniyle aylık fiyat artışının, yüzde 7,1 ile manÅŸet enflâsyonun üstünde gerçekleÅŸtiÄŸini görmekteyiz. Hatırlanacağı üzere geçen yıl Mayıs Ayı sonunda TÜİK enflâsyon hesabında bu aya ait doÄŸal gaz faturalarının sıfırlanacağını açıklamış ve bu uygulamanın “enflâsyon oranını aÅŸağı çeken” güçlü bir faktör olacağını duyurmuÅŸtu. Bunun dayanağı da merkezi yönetimin, 2023 seçim vaadi olarak “25m³’e kadar olan kısmının parasız” verilmesi kararıydı. Sonuç da öyle de olmuÅŸtu: "0" fiyatlı doÄŸal gaz endekste yerini alınca, “Mayıs 2023 aylık fiyat artışı” yüzde 0,04 olarak gerçekleÅŸmiÅŸti. Kısacası bu kez “ters yönde bir baz etkisi” söz konusu olmaktadır.
TÜİK’in Açıkladığı Enflâyonun “Hissedilirlik” UygunluÄŸu
Yıllık olarak bakıldığında, yukarda da deÄŸindiÄŸimiz gibi eÄŸitim yüzde 104,80, konut yüzde 93,21, lokanta ve oteller yüzde 92,94 en fazla artan gruplar oldu.
Dar gelirli yurttaÅŸlar bütçelerini büyük ölçüde üç kaleme, gıda, konut ve ulaÅŸtırmaya harcıyorlar. Bu üç grubun fiyat artışlarının TÜİK tarafından sırasıyla yüzde 70,14; 93,21 ve 79,10 olarak hesaplanması, “hissedilen enflâsyonun”, resmi rakamlara göre bile manÅŸet enflâsyondan (yüzde 75.45’ten) neden daha yüksek olduÄŸunu açıklamaktadır.
En yüksek aylık artış gösteren kalemlere göz attığımızda kakao, küresel geliÅŸmeye koÅŸut ÅŸekilde yüzde 15,51 ile öne çıkmaktadır ve onu yüzde 8,82 ile kahve izlemektedir. Ekmek fiyatlarının yüzde 5,43 yükselmesi, “kuru ekmek” yiyenlerin dahi “yüksek enflasyona maruz” kaldığını göstermektedir. Taze meyveler Mayıs’ta yüzde 6.98 artış gösterirken, tek teselli sebze fiyatlarının yüzde 12,14 düÅŸmesi olarak durmaktadır.
Yurt İçi Üretici Fiyatlarındaki Artış Ne Söylüyor?
Yurt içi üretici fiyatları (Yİ-ÜFE) ise aylık yüzde 1,96 artışla yıllık 57,68 olmuÅŸtur. Bu oran, Mart 2023’ten bu yana gözlemlenen en yüksek yıllık sayıdır.
BilindiÄŸi gibi üretici fiyat enflâsyonunu belirleyen baÅŸat faktör, imalâttaki fiyat artışları olan yüzde 60,3’dır. Ancak bu olgu için, “tüketici fiyat artışının altında kalmış bir üretici fiyat artışı” ÅŸeklinde bir “teselli/ çıkarsama” doÄŸru deÄŸildir. Çünkü ÜFE, tüketici fiyatlarına, bire bir olmasa da zaman içinde yansır.
Aslında Yİ-ÜFE enflâsyonunun ulaÅŸtığı bu düzey, 2024 yüzde 38, 2025 için yüzde 14 TÜFE tahminlerinin gerçekleÅŸtirilmesinin neredeyse olanaksız olduÄŸunun bir kanıtı sayılabilir.
Baz Etkisiyle Yaz Aylarında DüÅŸecek Enflâsyon
Ankara’daki ekonomi yönetimince her vesile ile yapılan açıklamalarda, “enflâsyonun yaz aylarında hızla düÅŸeceÄŸi” anlatılmaktadır. Bu anlatılırken de genellikle bunun, uygulanan “programın bir baÅŸarısı” olarak vurgulanmakta veya imâ edilmektedir. Oysa yıllık TÜFE oranlarında ortaya çıkacağı ifade edilen bu düÅŸüÅŸ, “baz etkisi” dediÄŸimiz bir olgunun ortaya çıkacak olmasından kaynaklanacağı açıktır.
Konunun daha iyi anlaşılması için önce “baz etkisi” kavramını açıklamamız gerekiyor. Baz etkisi; karşılaÅŸtırmaya konu olan iki dönemden ilkinde, herhangi bir nedenle ortaya çıkan “aşırı bir yükseliÅŸ veya düÅŸüÅŸün”, karşılaÅŸtırılan dönemlerin sonuçları üzerinde yarattığı etkidir.
ÖrneÄŸin geçen yılın Temmuz ayında döviz kurlarındaki artış ve gıda fiyatlarındaki yükseliÅŸ sonucu aylık enflâsyonun yüzde 9,49 oranına tırmanmıştı. Bu yılın Temmuz ayında kurlar aynı sıçramayı göstermez, gıda fiyatları 2023’deki kadar artmaz, baÅŸkaca da bir olumsuz etki olmazsa, “Temmuz TÜFE’sinin yüzde 9,49’dan çok daha düÅŸük” çıkması (örneÄŸin 2,5 gibi) çok güçlü bir olasılıktır. Bu durumda geçen yılın Temmuz ayına ait yüzde 9,49’luk enflâsyon oranı endeksten çıkacak, yerine bu yılın Temmuz ayında ait çok daha düÅŸük bir enflâsyon endekse girecek ve 12 aylık enflâsyon da 7 puana yakın düÅŸmüÅŸ olacaktır.[1] İşte bu gerçekleÅŸmeye “baz etkisi” denilmektedir.
BilindiÄŸi gibi 2023 yılının Temmuz, AÄŸustos ve Eylül ayları, 2024 yılının bu aylarındaki enflâsyon artışlarının oluÅŸmasında çok önemli etkiye sahip olacaktır. Söz konusu aylardaki aylık TÜFE oranları sırasıyla yüzde 9,48; 9,09 ve 4,75 olup, toplam yüzde 23,33’lük bir artış sayısını temsil etmektedir. Bu oran yerine 2024’de toplam yüzde 8 gibi bir oranın girmesi[2], enflâsyonda yıllık bazda 15puan bir düÅŸüÅŸe yol açacaktır. Kısacası, baz yüksek olduÄŸu için, 2024’de yaz ayları enflâsyon artış oranı yüksek olsa bile, o kadar yüksek olmayacağı için baz etkisiyle “düÅŸüÅŸ” olmuÅŸ görünecektir.
Geçen ay yüzde 69,80 olan yıllık enflasyonun, yüzde 3,37 olan Mayıs rakamı ile 5,65 puanlık sıçraması baz etkisinden kaynaklanıyor. Çünkü yıllık endeks hesaplamasından çıkan geçen yılın Mayıs Ayı rakamı yüzde 0.04 gibi çok küçüktü.
Kısacası, Mayıs Ayında aleyhte çalışan baz etkisi, önümüzdeki aylarda lehte çalışacak. Her ay geldikçe yüksek rakamlar endeksten çıkacak yerine daha düÅŸük rakamlar gireceÄŸinden, baz etkisiyle yıllık enflâsyon düÅŸecek gibi görünecek; 3 Temmuz gibi “enflâsyon kutlamaları” baÅŸlayacaktır.!
Enflâsyon Kutlamaları
Enflâsyon kutlamaları için baÅŸlangıç tarihi 3 Temmuz olacak gibi durmaktadır. Bu tarihte Haziran Ayının oranı açıklanacak, o oran geçen yılki yüzde 3.92’den düÅŸük gelecek ve böylece Mayıs sonundaki yüzde 75,45 yönünü aÅŸağı çevirecek.
Yıllık oranın düÅŸmeye baÅŸlaması da enflasyonun düÅŸmesi olacak, daha doÄŸrusu böyle kabul edilecek. Kendilerinde verili bir potansiyel olan “düÅŸünme ve fikir üretme” yetisini kullanmayan yığınlar sanacaklar ki, enflâsyon belâsının üstesinden gelindi ve yurttaÅŸların alım gücü iyileÅŸti. Aslında, son on iki ayın oranlarının birikimli toplamından oluÅŸan yıllık enflasyondan, geçen yılın yüksek oranı çıkacak ve onun yerine düÅŸük bir oran girecek; hepsi bu.!
Ama asıl ÅŸenlikler 5 AÄŸustos’ta baÅŸlayacak! Çünkü bu tarihte Temmuz Ayı oranı açıklandığında, geçen yılki yüzde 9.49’luk rekor artış devreden çıkacak ve onun yerine çok daha düÅŸük bir oran girecektir.
Bu arada en çok kullanılan cümle de, “Bakın yıllık enflasyon nasıl da düÅŸtü. Biz söyledik mi yaparız!” olacak. Ama enflasyondan ve hayat pahalılığından bezmiÅŸ ve ne yapacağını bilemez hale gelmiÅŸ geniÅŸ kitleler, “Peki enflasyonu düÅŸürüyorsunuz da, artıran kimdi” diye pek sormayacak.
Yine bu aÅŸamada kimsenin aklına, aÅŸağıdaki grafikte gösterildiÄŸi gibi seçimler nedeniyle baskılanan kurların[3] yol açtığı maliyetin kimlerce karşılandığı ve yol açtığı zararların boyutunu sormak alına gelmeyecek; ekonomi yönetiminin sorumluları da sıkça, “istikrar kazanan kurların enflâsyonun düÅŸmesindeki olumlu etkisini” yineleyip duracaklardır.
Keza bu arada kimsenin aklına gelmeyecek ÅŸu soruyu sormak: ”‘Beklenen’ enflâsyona göre dünyanın en yüksek reel faizini verirken, niçin ‘gerçekleÅŸen’ enflâsyona göre en düÅŸük reel faizlerden birine sahibiz?” Bu konuda Hasan Kara hocanın, 17.05.2024 tarihli gözlemini yansıtan aÅŸağıdaki grafiÄŸi yeterli fikir vermektedir.[4]
Yılın İkinci Yarısında Olası Enflâsyon
Gelecek gerçekleÅŸmeler tarafına bakıldığında da, bundan sonra fiili sayıların 2’nolu dipnotta belirtildiÄŸi yönde olması halinde, Eylül Ayında yıllık enflâsyonda yüzde 50’nin altı görülebilir. Baz etkisi de gelecek yılın Mayıs ayına kadar devam edebilir.[5] Çünkü bu yılın ilk beÅŸ ayındaki aylık enflâsyon oranları oldukça yüksektir. FotoÄŸrafın bir baÅŸka görünümünü de yinelemeden geçemeyeceÄŸiz: Enflâsyon düÅŸmesine düÅŸecek de, “fiyatların aylık bazda artması” kesintisiz sürecektir.
Mayıs'ta yüzde 3,37 olarak açıklanan aylık manÅŸet enflasyonun mevsimsellikten arındırılmış deÄŸeri 3,68’dir. Ana eÄŸilimi saptamak için bu sayıdan 0,65 puanlık “doÄŸalgaz etkisini” çıkarmak gerekiyor. Kısacası önümüzdeki dönemde aylık enflasyon eÄŸilimi yüzde 3 civarındadır. Ancak aÅŸağıdaki grafikte de görüleceÄŸi gibi, 2024 yılsonu resmi tahminine ulaÅŸmanın neredeyse olanaksız olduÄŸu anlaşılmaktadır. Çünkü yüzde 38'lik resmi tahminin tutması için, yılın kalan aylarında “mevsimsellikten arındırılmış aylık enflâsyon oranının” ortalama yüzde 1,7 olması gerekmektedir.[6]
Keza, baz etkisine fazla güvenilerek yaz aylarında kamusal fiyatlara ölçüsüz zam yapılırsa, enflâsyondaki göreceli düÅŸme durumun deÄŸiÅŸebileceÄŸi gözden uzak tutulmamalıdır.
İç Tüketim Artmayı Sürdürüyor mu?
Bir önceki hafta açıklanan istatistiklerde, ülkenin “yılın ilk çeyrek büyüme oranı” yüzde 5,7; “yerleÅŸik hane halkı tüketimi” de yüzde 7,3 olarak açıklandı. Tüketim beklentiler içinde, ama yıllık büyüme ise hedefinin üzerinde çıktı.
Keza, yılın ikinci çeyreÄŸinde de iki ay geride kaldı ve ilk çeyrekteki tüketim ivmesinin sürmekte olduÄŸunu gözlemlemekteyiz. Açıklanan öncü veriler de aynı benzer iÅŸaretleri vermektedir. Kısacası, ikinci yarıda ne gibi bir deÄŸiÅŸiklik yaÅŸanacak da, büyüme yüzde 5’in üzerinden yüzde 3’ün altına ineceÄŸi ve yıllık ortalamasının yüzde 4’e doÄŸru gerileyeceÄŸi konusunda doÄŸrusu bir fikrimiz yok. Tersine, büyüme sayısının bu yıl “öngörülen yüzde 4’ün üzerinde” gerçekleÅŸmesi olasılığını yüksek bulanlardanız.
Bu baÄŸlamda “kredi kartlarıyla yapılan harcamalara” baktığımızda, bu tür harcamalardaki yıllık artışın hâlâ üç haneli olduÄŸunu ve çok ağır bir geri çekilme yaÅŸandığını izlemekteyiz. 24 Mayıs itibariyle bireysel kredi kartı kullanımında, geçen AÄŸustos ayında yüzde 185’i bulmuÅŸ olan harcama artışının ÅŸimdi sadece yüzde 101’e gerilediÄŸini görmekteyiz. EÄŸilim zayıflıyor ama henüz enflasyonun üzerinde bir seyir söz konusudur.
Özetle, enflâsyon artışı ile doÄŸrudan ilintili bir parametre olduÄŸu için ÅŸu olguyu açıkça vurgulamalıyız: Talep yüksek ve TL deÄŸerli ise “tüketimde azalma bandına girilmesi” giderek zorlaÅŸacaktır.
Ancak durum acaba böyle mi? Bu konuda Ercan Uygur hocamız, “'Talep' hesabında köpük var: TÜFE'deki yanlışlar, açlık ve yoksulluk çeken dar gelirlilerin talebini yüksek gösteriyor!” baÅŸlıklı yazısında aksini savunmaktadır. “YoksulluÄŸunu ve açlığını söylemeye bile çekinen dar ve sabit gelirlinin talebi nasıl yüksek olabilir?” diye sorarak.[7]
Söz konusu yazısında tablolaÅŸtırdığı son üç yılın “GSYH’yı oluÅŸturan harcama kalemlerinin” cari fiyatlarla olanların pay toplamları 100 iken, “2009 bazlı zincirleme fiyat endeksi” uygulaması ile elde edilen reel GSYH içindeki pay topları, üç yıl için sırasıyla 111,5-114,8 ve 119,5 olmaktadır.[8] Yani reel olarak hesaplanan payların toplamında yüzde 10 ile 20 arasında hata bulunmaktadır.
Uygur hocamız OECD üyelerinden 7 ülkede 2022’de Reel GSYH’nın Harcama BileÅŸenlerinin yüzde payı (2015 fiyatlarıyla) toplamları, Türkiye dışında 6 ülkede 100 iken, ülkemizin ki 110,6 çıktığını belirtmektedir.
Harcama payların toplamının 100’ün üzerinde olmasının anlamı, GSYH hesabında “üretim ve harcama hesaplaması” toplamlarını farkı olduÄŸudur. Farkın veya hatanın kaynağını araÅŸtırmak için “harcama payları tablosun” geri dönüÅŸ yapıldığında, ithalât payının 2022’de cari fiyatla yüzde 42,6 iken sabit fiyatla yüzde 20,6 olduÄŸunu görmekteyiz.
Önemli farklı paylara sahip bir diÄŸer deÄŸiÅŸken “özel tüketimdir”. Özel tüketimde paylar 2022’de 57,3 - 69,6 iken, 2023’te 59,4 - 75, 2024’te ise 56,9 - 76,5’tir. Paylar arasında 20 puan fark var ve çok yüksektir. Bunun nedeni de, diÄŸer ülkelerde birbirine çok yakın olan özel tüketim ve GSYH deflatörleri farkının Türkiye için, örneÄŸin 2024/I döneminde 5’e yakın olmasıdır. Uygur’a göre bu sorunlu TÜFE, ulusal hesaplarda da sorun yaratmış ve tüketim talebini yüksek göstermiÅŸtir. Sonuçta tüm bu yaklaşım, ülkede yaÅŸanan “yüksek ve direÅŸken” enflâsyon için bazı çevrelerce yaygın olarak kullanılan ““İç talep yüksek, enflasyon bu nedenle yükseldi ve yüksek kalmaya devam ediyor” yaklaşımını karartmaktadır.
Dar ve Sabit Gelirlilerin Durumu
Bir baÅŸka tanımla, gelirini kendisi artıramayanların durumu. Böyle bir tanım getirmemizin nedeni, enflâsyondan gelirini kendisi artıramayanlar dışında herkesin memnun olduÄŸu ÅŸeklindeki çoÄŸulcu yaklaşım.
BilindiÄŸi gibi ilgili Bakanın ve TCMB yetkililerinin dilinde sürekli “baz etkisiyle enflâsyonun düÅŸeceÄŸi” savı var. Gerçekten de, daha öncede belirttiÄŸimiz gibi, 2023’ün Temmuz ve AÄŸustos Aylarında sırasıyla yüzde 9,49 ve, 9,09 oranlarının aradan çekilmesiyle “manÅŸet enflasyonda bir gerileme” görülecektir. Ancak sürecin bu aÅŸamasında ekonomi yönetiminin sinsi bir plân yürürlüÄŸe koyacağı sezilmektedir. Åžöyle ki, elektrik, doÄŸalgaz zamları, olası KDV-ÖTV artışları yılın ikinci yarısına ertelenmektedir.
Böylece ilk aÅŸamada Temmuz enflâsyonu görece yüksek gerçekleÅŸse bile, baz etkisiyle yıllık enflâsyon gerileyecek. Belki de daha önemlisi, kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaÅŸ artışları, ilk altı ayın manÅŸet enflâsyonuna göre belirleneceÄŸi için, görece düÅŸük bir zamdan sonra insanların bir anda yüksek faturalarla karşılaÅŸma olasılığı yüksektir.
Bu durumda, ücret/maaÅŸ artışlarında neyin/nasıl telafi edileceÄŸini hesaplamak oldukça zor. 5 aylık resmi enflasyon yüzde 22,72 oldu, 6 aylık yaklaşık yüzde 25 olursa maaÅŸ artışlarında bu veri baz alınacak.
Peki bu zam yeterli olacak mı? Tabii ki hayır. TÜRK-İŞ gıda enflasyonu yıllık yüzde 83,06 ve aylık yüzde 7; İTO İstanbul Geçinme Endeksi yıllık yüzde 82,20 ve aylık yüzde 3,59 olarak saptamış durumda. Ayrıca ENAG’da TÜFE de yıllık yüzde 120,66 ve aylık yüzde 5,66 olarak açıkladı.
TÜİK verilerine göre açıklanan enflâsyona göre verilen maaÅŸ farkları, zaten yeni zamlar ve bir üst vergi dilimine çıkıldığından dolayı artan vergi yüküyle erirken ilgili Bakan, enflâsyonda en kötüsünün geride kaldığını, dezenflâsyonun eÅŸiÄŸinde olunduÄŸunu ifade etmekte ve önümüzdeki aylarda baz etkisiyle enflâsyonun düÅŸeceÄŸini muÅŸtulamaktadır.
Zaten Mehmet ÅžimÅŸek’in sürekli yinelediÄŸi “TL’deki deÄŸer kaybının enflâsyonun altında kalacağı” vaadi ile bu olgular birleÅŸince, bu cazip fırsatı kaçırmak istemeyen “sıcak para” ülkeye akmaya baÅŸladı zaten. Ancak bu giriÅŸlerin, daha öncede deneyimlendiÄŸi gibi, gelecek yıllarda ekonomiye “çok yüksek bir reel faiz faturası” çıkaracağı beklenmelidir.
Ayrıca döviz kurlarında, yakın zamana kadar “baskılayıcı önlemlerle”, ÅŸimdi ise sıcak para giriÅŸile beslenen “yatay seyrin”, enflâsyonun bu kanaldan beslenmesini önlediÄŸini de dikkate almak gerekir. Çünkü ileri aylarda, bir ÅŸekilde “çıpalanmamış döviz kurundaki” olası bir sıçramanın, enflâsyona da yukarı yönlü güçlü bir basınç yapacağı açıktır. Enflâsyonda ÅŸimdilik “en kötü geride kalmış” olsa da; ülke halkını yüksek fiyat artışları, hayat pahalılığı, derinleÅŸen yoksulluk, yani uzayıp giden bir sıkıntılı bir durum beklemektedir.
Ersin DEDEKOCA