Yanlış kullanılan bir kavram: Devalüasyon
Son yıllarda pek çok kez sorup yanıtlamaya çalıştığımız bir soru bu. Defalarca yaptığım bir yanlış kullanım düzeltmesini bir daha yapayım: TL’nin yaÅŸadığı deÄŸer kaybının adı deÄŸer kaybıdır devalüasyon deÄŸil. Çünkü devalüasyon teknik olarak sabit kur rejiminde ve idari bir kararla olur. Devalüasyon olması için kur rejiminin sabit kur rejimi olması gerekir. Oysa biz uzun süredir dalgalı kur rejiminin içindeyiz. Devalüasyon olması için paranın yabancı paralar karşısında deÄŸerinin düÅŸürülmesi için idari bir karar alınması gerekir. Oysa dalgalı kur rejiminde paranın yabancı paralar karşısındaki deÄŸeri piyasada oluÅŸan arz ve talebe ve hiçbir idari karar alınmasına gerek kalmaksızın göre anlık olarak deÄŸiÅŸime uÄŸrayabilir. Otuz yıldan fazla süredir dalgalı kur rejimi içinde olan Türkiye’de bu dönemde birkaç devalüasyon da olmadı deÄŸil. Mesela 1994 krizinde Türkiye dalgalı kur rejimindeyken devalüasyon yaparak dünya ekonomi tarihine geçmiÅŸti. Bunu sonraki yıllarda da birkaç kez denedi.
Åžimdi gelelim Türk Lirasının son dönemde niçin hızla deÄŸer kaybettiÄŸine. Bunun iç ve dış nedenleri var.
TL’nin deÄŸer kaybının dış nedenleri
Bir paranın yabancı paralara karşı deÄŸer kaybı bazen o paraların deÄŸerlenmesinden kaynaklanır. Genellikle bir ülke parasının dış deÄŸerinin ölçülmesi dolara karşı yapıldığı için dolara göre deÄŸerlendirme yapılması adet olmuÅŸtur. Dolar Endeksi (Doların, Euro, Yen, Sterlin, Kanada Doları, İsveç Kronu ve İsviçre Frangından oluÅŸuyor) Kasım ayı başından bugüne kadar çıkışına devam ederek 94’lerden 96’lara kadar yükseldi. Yalnızca Euro/Dolar paritesine bakarsak orada da Doların deÄŸer kazanmasını görebiliriz. Euro/Dolar paritesi son bir ayda 1,16’lardan 1,13’lere geriledi. Buna göre Dolar 1 Kasımdan bugüne kadar bu altı para biriminin ağırlıklı ortalamasına göre yüzde 2,1 oranında, yalnızca Euro’ya karşı da yüzde 2,4 oranında deÄŸer kazanmış bulunuyor.
Dolar diÄŸer paralara karşı deÄŸer kazanınca TL’ye karşı da deÄŸer kazandı. TL’nin 1 Kasımdan (9,54) bugüne (10,73) kadar Dolara karşı deÄŸer kaybını hesaplayalım (Doların TL’ye karşı deÄŸer kazanmasını deÄŸil de TL’nin Dolara karşı deÄŸer kaybetmesini ele aldığımız için hesabı aÅŸağıdaki gibi yapmamız gerekiyor):
1 Kasımda 1 USD = 9,54 TL idi. Buna göre 1 TL (1 / 9,54 =) 0,105 USD ediyordu
Bugün 1 USD = 10,73 TL. Buna göre 1 TL (1 / 10,73 =) 0,093 USD ediyor.
Bu dönemde TL’nin Dolara karşı deÄŸer kaybı: (0,105 - 0,093) / 0,105 = % 11,4 oluyor.
Bunun kabaca 2 – 2,5 puanlık kısmı Doların diÄŸer paralara karşı deÄŸer kazanmış olmasından geldiÄŸine göre geriye kalan yüzde 9 oranındaki deÄŸer kaybının dışarıyla ilgisinin olmaması gerekir.
TL’nin deÄŸer kaybının iç nedenleri
TL’nin 1 Kasım ile 18 Kasım arasındaki 18 günde Dolara karşı yaÅŸadığı yüzde 11,4 oranındaki rekor deÄŸer kaybının yüzde 2,5'e kadar olan kısmının Doların bütün paralara karşı deÄŸer kazanmasından yani dış olaylardan kaynakladığını saptadık. Åžimdi geriye kaldı yüzde 9 oranındaki deÄŸer kaybının nereden kaynaklandığını bulmak. Bu kaybın nedenleri tamamen iç nedenler. Bunların başında Merkez Bankası’nın, enflasyonun (baz etkisiyle) düÅŸeceÄŸine iliÅŸkin tahminlerine dayalı olarak faiz indirimlerine giriÅŸmesi yer alıyor. Bu giriÅŸime baÅŸlanmasından kısa bir süre sonra enflasyonda düÅŸüÅŸ olmadığı ve olmayacağı anlaşılmasına karşın Merkez Bankası faiz indirimine devam etti Tablo için kaynaklar: TÜİK fiyat endeksleri ve TCMB faiz veriler.)
Bu aya gelinceye kadar ‘faiz enflasyonun nedenidir’ söylemiyle yetiniliyor ve faizdeki indirimlerin enflasyonu düÅŸürmek için yapıldığı belirtiliyordu. Son bir ayda bu söylem devam ettirilmekle birlikte TL’nin yabancı paralar karşısında olaÄŸan dışı bir hızla deÄŸer kaybetmesinin plan dışı bir durum olmadığını vurgulamak için bu kez ‘cari açığın düÅŸürülmesinin enflasyon sorununu çözebilmenin temel taşı olduÄŸu’ vurgulanmaya baÅŸlandı. Buna göre faizin düÅŸürülmesi enflasyonu çözerken kuru da yükselteceÄŸi için ihracatı artıracak, ithalatı düÅŸürecek ve bu yolla cari açık sorunu ve dolayısıyla da enflasyon sorunu çözülecekti.
GeçmiÅŸte yaÅŸananlara baktığımızda cari açıkla enflasyon arasındaki iliÅŸkinin sanıldığı kadar güçlü olmadığını, mesela bütçe açığının enflasyon üzerinde daha güçlü etkileri olduÄŸunu görüyoruz. Türkiye’de son 20 yılda enflasyonun en düÅŸük olduÄŸu yıllar 2010 ve 2012 yıllarıdır (yılsonu enflasyonu sırasıyla yüzde 6,4 ve 6,2 idi.) Bu yıllarda cari açık sırasıyla yüzde 6,2 ve 6,1 gibi yüksek oranlardaydı. Buna karşılık yüzde 0,9 cari fazla verilen 2019 yılında enflasyon yüzde 11,8 olarak gerçekleÅŸmiÅŸti. Özetle söylemek gerekirse cari açıkla enflasyon arasındaki hatta kur arasındaki iliÅŸki bu meseleyi açıklayacak bir iliÅŸki deÄŸildir.
Ödemeler dengesi hesaplarına baktığımızda ihracatta artış, ithalatta gerileme ve dolayısıyla cari açıkta bir düÅŸüÅŸ olduÄŸunu görebiliyoruz. Ne var ki bu gerileme ihracatta daha fazla malı daha ucuza satarak ve ithalatta da daha az malı daha pahalıya almak gibi bir sonucu da beraberinde getirerek dış ticaret yapımızda hasar yaratıyor.
Bu ay içinde yaÅŸanan bu geliÅŸmelere öteden beri yaÅŸadığımız sosyal, siyasal ve ekonomik riskleri de eklersek karşımıza TL’nin deÄŸer kaybını açıklayan genel tablo çıkıyor.
Sonuç yerine birkaç cümle
Faiz, enflasyonun nedeni deÄŸil sonucudur. Enflasyonun nedeni ekonomideki risk artışlarıdır. Bunlar bütçe açığından, cari açığa, izlenen yanlış ekonomi politikasına, risk artırıcı söylem ve açıklamalara, sosyal ve siyasal yaÅŸamda geriye gidiÅŸ hamlelerine, komÅŸularla ve diÄŸer ülkelerle iliÅŸkilere, dış politikadaki geliÅŸmelere kadar pek çok nedeni kapsar. Risklerdeki artış, ekonomide beklentileri bozar. Bu bozulma yabancı yatırımcıların beklentileri kadar yerli yatırımcıların da beklentilerini bozar. Bu bozulmaların sonucunda TL deÄŸer kaybeder. TL’deki deÄŸer kaybı ithal girdi maliyetlerini ve dış borçların TL karşılığını yükselterek üretim maliyetlerini yükseltir. O da sonunda fiyatların yükselmesine ve enflasyona yol açar.
Özetle söylemek gerekirse Türkiye, son yıllarda yapılması gereken ekonomik hamlelerin tam tersini yaparak ekonominin daha da bozulmasına yol açmıştır.