PETRO-DOLARIN SONU MU? 

Ersin DEDEKOCA

Son zamanlarda bazı yazılı basında ve epey sosyal medyada, 1944 yılında imzalanan Bretton Woods anlaÅŸması ve 1973 küresel petrol krizi sonrasında “altın standardının kaldırılması” kadar önemli olan ABD ile Suudi Arabistan arasındaki 50 yıllık “petro-dolar anlaÅŸmasının” 9 Haziran’da sessizce sona erdiÄŸi yer almaktaydı.[1] Ki yenilenmeyen bu anlaÅŸması ile Riyad’ın, petrol fiyatlarının Amerikan Doları (USD) olarak belirlenmesini ve satıştan oluÅŸan hasılat fazlalarının da Amerikan bonolarına yatırılmasını kabul ettiÄŸi ÅŸeklinde bir bilgi de söz konusuydu.

Bu haber özellikle USD’nin “uluslararası rezerv para” olarak sonunun yaklaÅŸtığını düÅŸünen kesimde heyecan yarattı.

Söz konusu kaynaklarda yer alan haberlere göre Suudi Arabistan’ın bu yenilememe kararıküresel finans dinamiklerinde ve güç iliÅŸkilerinde çok baÅŸat deÄŸiÅŸimleri iÅŸaret etmekteydi. Bir baÅŸka anlatımla bu geliÅŸme, küresel finans paradigmasının, rezerv para birimi olarak USD’den kayması anlamına gelmekteydi ve söz konusu bu sonlandırmanın ABD için de sonuçları ve etkileri olacaktı. Çünkü 2022 rakamlarıyla Suudi Arabistan’ın toplam ham petrol ihracatı 236 milyar USD (günlük 7 trilyon varil) olup, bunun 56.1; 24.3; 32.7; 32.5; 16.6 milyar USD’lik kısmı sırasıyla Çin, Japonya, Hindistan, G.Kore ve ABD’ye yapılmaktaydı.

Konu daha derinden inceleyince, olayın gerçek yanının böyle olmadığı anlaşıldı. Çünkü her iki ülkenin de 50 yıl öncesine göre içinde bulundukları karşılıklı konum ve koÅŸullar çok deÄŸiÅŸmiÅŸ; buna baÄŸlı olarak da, 9 Haziran’dan bu yana neredeyse bir ay süre geçmiÅŸ olmasına karşın, USD deÄŸer ve gücünde önemli bir deÄŸiÅŸim yaÅŸanmamıştı.

Amerikan Doları egemenliÄŸinin bir süredir çeÅŸitli siyasi ve ekonomik sebeplerle düÅŸüÅŸ eÄŸiliminde olduÄŸu bir gerçektir. Ancak bu ayrı bir tartışma ve yazı konusudur. Bu yazımızda, Suudi Arabistan’ın ABD ile arasında olduÄŸu iddia edilen “petro-dolar anlaÅŸmasının” gerçekte ne olduÄŸunu irdelemeye ve haberin gerçekliliÄŸine bakmaya çalışacağız.

Åžunu baÅŸtan söyleyelim; Suudi Arabistan’ın petro-dolar sisteminden çıktığı bilgisi “tam olarak doÄŸru deÄŸil”. Suudilerin bu yönde bir açıklaması olmadığı gibi, ortada iptal edilebilecek “resmi” bir petro-dolar anlaÅŸması da mevcut deÄŸil.

Bu durumda son dönem petro-dolar tartışmalarında adı geçen 1974 tarihli anlaÅŸma nedir? Peki, 50 yıl önce, 1974 yılında ABD ile Suudi Arabistan arasında bir anlaÅŸma oldu mu, olduysa neydi? Kamuoyuna açılan resmi kayıtlarda bu konuyla ilgili bilgi ziyadesiyle mevcut. Söz konusu anlaÅŸma aslında, ABD’nin Suudilere askeri yardımda bulunması ve bunun karşılığında da petrol ihracatından elde edilen dolarların Amerikan tahvillerine yatırılması konusunda “varılan bir mutabakat”tır.  Kısacası, 1974 yılı Haziran ayında söz konusu iki ülke arasında varılan bir uzlaşı vardır. Ancak bunun para birimleriyle veya daha öznel olarak “petrolün dolarla satılmasıyla” hiçbir ilgisi yoktur. Nitekim Suudilerin bu mutabakattan sonra sterlin üzerinden petrol satışı yapmaya devam etmiÅŸ olması da, bu görüÅŸümüzü desteklemektedir.

Söz konusu mutabakatın arka plânında, 1971’de altın konvertibilitesine son verilmesi ve 1973 petrol krizi gibi faktörler bulunmaktadır. 1974 uzlaÅŸması önemli olmakla birlikte, doların “uluslararası rezerv statüsü” için gerekli ya da yeterli bir koÅŸul deÄŸildir.

Günümüzde petrol ticaretinin büyük kısmının USD ile yapılıyor olmasının temel nedeni, USD’nin hâlâ uluslararası ödemelerde en çok kullanılan para birimi olmasıdır. BaÅŸka bir ifadeyle, ülkeleri bu yönde zorlayan tarihi anlaÅŸmaların varlığı deÄŸil, USD’nin hâlâ en “yaygın rezerv para birimi” niteliÄŸi taşımasıdır. Kısacası, Suudi Arabistan’ın veya bir baÅŸka petrol üreticisinin dolar dışında bir para birimi kullanmasının önünde teknik veya yasal bir engel yoktur.

Bu bir tür network etkisi. Nobel ödüllü iktisatçı Paul KRUGMAN’ın deyiÅŸiyle, “insanlar dolar kullanıyor çünkü diÄŸer insanlar dolar kullanıyor” veya “daha iyi bir alternatifi olmadığı için doların egemenliÄŸi sürüyor”.[2]

Elimizdeki bilgiler ışığında konuya biraz daha açıklık getirmek için, iki ülke arasında 1974’te varılan mutabakata biraz daha yakından bakalım.

ABD-Suudi Arabistan iliÅŸkisi, Krallığın resmen kurulmasından bir yıl sonra, 1933’te baÅŸladı. Suudi monarÅŸisi, Standard Oil’e ülkenin DoÄŸu Bölgesi’ni keÅŸfetmesi için özel haklar verdi ve bu ortaklık, 1938’de ARAMCO’nun (Arabian American Oil Company) kurulmasına ve ardından geniÅŸ rezervlerin keÅŸfedilmesine yol açtı. Sonraki yıllarda, petrol, tanklara, gemilere ve uçaklara güç vererek II. Dünya Savaşı’nda ABD liderliÄŸindeki zaferi körükleyecekti.

ABD-Suudi Arabistan Ekonomik İş BirliÄŸi Ortak Komisyonu /The United States-Saudi Arabian Joint Commission on Economic Cooperation resmi olarak 8 Haziran 1974 tarihinde, dönemin ABD DışiÅŸleri Bakanı Henry A. KİSSİNGER ile Kral Faysal bin Abdülaziz El SUUD‘un yönetimi sırasında, Veliaht Prens ve BaÅŸbakan Yardımcısı olan Prens Fahd İbn Abdel AZİZ tarafından yayınlanan ortak bildiriyle kuruldu.[3]   

ABD hükümeti tarafından kamuoyu ile paylaşılmış olan resmî belgeye göre, o dönem yapılan ortak açıklamada “ülkelerin Suudilerin sanayileÅŸme, ticaret ve teknoloji programlarını desteklemek için birlikte çalışma arzuları” ifade edildi. Ayrıca ABD Hazine Bakanlığı ve Suudi’nin ilgili bakanlığı, finans alanında iÅŸ birliÄŸi için de anlaÅŸmaya vardığı belirtilmektedir.[4]

AnlaÅŸmayla ilgili o dönemde yazılanlar, Prens Fahd’ın, anlaÅŸmanın “Suudi Arabistan ile ABD arasındaki iliÅŸkilerde yeni ve görkemli bir bölümde mükemmel bir açılış” olduÄŸunu söylediÄŸini aktarmaktadır. Dönemin ABD BaÅŸkanı Richard NİXON’la birlikte Orta DoÄŸu’ya yapacağı gezi öncesinde KissingeranlaÅŸmanın ABD için bir dönüm noktası olduÄŸunu söylemektedir.[5]

Keza resmi belgenin “ABD’nin beklentileri” baÅŸlıklı bölümünde de, ABD’nin söz konusu Ortak Komisyon’a katılımının, “ülkenin bir Orta DoÄŸu ülkesi ile arasında türünün ilk örneÄŸi” olduÄŸu belirtildiÄŸi gibi, “Petro-dolar” tanımının da geçtiÄŸi izleyen bölümde ÅŸu ifadeler yer almaktadır:[6]

Komisyon, Arap petrol ambargosu ve fiyat artışlarının hemen ardından kurulmuÅŸturAmbargo, daha yakın ABD-Arap iliÅŸkilerine ihtiyaç olduÄŸunu gösterdi. Petrol fiyatlarındaki artış Suudi Arabistan’a kalkınma amacıyla kullanılabilecek önemli miktarda petro-dolar saÄŸladı.

Komisyon, (1) ekonomik iÅŸbirliÄŸi yoluyla iki ülke arasında daha yakın siyasi baÄŸları teÅŸvik etmek, (2) petro-dolarları geri dönüÅŸtürürken Suudi sanayileÅŸmesine ve kalkınmasına yardımcı olmak ve (3) 

Amerikan mallarının, hizmetlerinin ve teknolojisinin Suudi Arabistan’a akışını kolaylaÅŸtırmak için önemli bir mekanizma olarak görülmektedir.”

Kısaca metin, ABD’nin Suudi Arabistan’ı dünya talebini istikrarlı düÅŸük fiyatlarla karşılamak için gereken miktarda petrol üretmeye devam etmesi için teÅŸvik etme çabalarını ele alıyor ve siyasi baÄŸları geliÅŸtirmede stratejik çıkarlara iÅŸaret ediyor. Ancak anılan uzlaşı, Suudi petrolünün dolarla ödenmesinden veya Suudi Hazine yatırımları karşılığında ABD’nin petrol alımlarından bahsetmemektedir. Metnin karşılıklı güvenlik garantilerini açıkça tartışmamasına karşın, içerdiÄŸi petro-dolar ifadesinden, ödeme ve bunun ABD’ye dönüÅŸümünün USD cinsinden olmasını “zımnen ifade” ettiÄŸi görüÅŸündeyiz.

Bu arada yeri gelmiÅŸken “petro-dolar” tanımından da kısaca bahsetmekte yarar vardır. “Dar anlamda petro-dolar”, petrol satışlarından elde edilen geliri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. “GeniÅŸ mânâda” ise kısaca, Suudi Arabistan’ın ABD’ye petrol satışlarından elde ettiÄŸi USD cinsi gelirlerini, ABD Hazine Bonoları satın almak için kullanması (petro-dolar geri dönüÅŸümü) taahhüdü anlamına gelmektedir. Yani bir tür “finansal döngü” için kullanılmaktadır.[7]

Böylece bu yolla ABD’ye yüklü miktarda ve devamlı yabancı sermaye giriÅŸi olacak, ülkedeki faiz oranları düÅŸük seyredecek, verileri gören diÄŸer ülkeler de ABD’ye yönelecekti. Günün sonunda USD ‘ye sürekli bir talep oldu ve bu da onun istikrarlı bir para birimi olmasını saÄŸladı.

Bu zaman diliminde yaÅŸanan ve oldukça karmaşık olan siyasi ve ekonomik yaÅŸanmışlıklara kısaca bir göz atalım.

1969’dan 1974‘e kadar görev yapan Nixon yönetimine baktığımızda ABD, Vietnam’daki devam eden bir savaÅŸ sırasında yüksek enflâsyon ve büyük cari denge açıklarıyla boÄŸuÅŸmaktaydı. Bu durum dolara “aÅŸağı yönlü baskı” yapıyor ve ABD’nin “altın rezervlerine hücum tehdidi” oluÅŸturuyordu.

1971’de Washington, uluslararası para sisteminin temel taşı olan ve doların altına dönüÅŸtürülebilirliÄŸini simgeleyen “sabit döviz kurları/ Bretton Woods” uygulamasını sona erdirmiÅŸti. BilindiÄŸi gibi bu sistem İngitere ve ABD önceliÄŸinde hazırlanmış, Temmuz 1944’de açıklanmıştı.[8] Bretton Woods’ın kalkmasıyla 1973 yılında, baÅŸlıca para birimleri birbirlerine karşı dalgalanmaya baÅŸladı.[9] â€¯

Ardından, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)’in, Yom Kippur savaşı sırasında petrol üretimini azaltması ve “ABD’ye yapılan sevkiyatlara ambargo” koymasıyla Sonbaharda “petrol ÅŸoku” gelmiÅŸti. Libya 19 Ekim, Suudi Arabistan ise ertesi gün ABD’ye ve İsrail’in diÄŸer müttefiklerine “petrol ambargosu” kararı aldı.

Kesinti ve ambargo kararları ortalama ham petrol fiyatını varil başına Eylül ayından Kasım ayına kadar 2.70 den 4.10 USD’ye fırlattı. 1974 yılının Ocak ayında ise ortalama ham petrol fiyatı varil başına 13 USD’yi bulacaktı. Ancak petrolün siyasi bir silah olarak kullanımının etkisi çok daha çabuk oldu. 22 Ekim günü ABD ve Sovyetler BirliÄŸi, savaşın taraflarına tek taraflı olarak ateÅŸkes kararı empoze etti.

Kral Faysal, dünyanın en büyük petrol üreticisi olan ülkenin kralı olarak elbette petrol ambargosunda önemli bir rol oynadı. Zira Suudi Arabistan’ın katılmayacağı bir petrol kesintisi veya ambargonun etkinliÄŸi son derece sınırlı olacaktı. Ancak bu role zorlandı. Kendisi “ambargoya” karşı olup, sadece “petrol kesintisini” savunuyordu. İsrail’in ABD’den 850 milyon dolar yardım istediÄŸi günlerde dışiÅŸleri bakanı Ömer SAVVAF’ı bir heyetle Washington’a yolladı ve Amerika’yı uyardı. Nixon’ın yardım paketini 2.2 milyar dolara çıkardığını öÄŸrenince ise ambargoyu uygulamaya koydu.

Büyük ekonomik ve politik belirsizlik ortamında, Watergate duruÅŸmaları sona ererken, Nixon yönetimi küresel enerji ticaretinin merkezinde yer alan Suudi Arabistan ile ekonomik ortaklığı pekiÅŸtirecek diplomatik bir giriÅŸime baÅŸladı. Riyad’ın petrol satışları için deÄŸiÅŸim aracı olarak doları kullanmasını teÅŸvik etmek (ve böylece bu dolarları ABD mali açıklarını finanse etmeye yardımcı olmak için Hazine tahvil piyasalarına geri yönlendirmek) için Washington, Suudi Arabistan’a askeri teçhizat tedarik etme ve ulusal güvenliÄŸini koruma sözü verdi.

İşte ABD ile Suudi Arabistan arasında, “türünün ilk örneÄŸi” olduÄŸu belirtilen Ortak Komisyon, bu dönemin bir ürünü olarak yaklaşık bir sene sonra geldi.

İki ülke, 1974 itibarıyla Washington baÅŸta olmak üzere İsrail’in müttefiklerine yönelik Riyad liderliÄŸindeki petrol ambargosunu sona erdirmek üzere görüÅŸmelerde bulunmuÅŸ olsa da, 50 yıl ömrü olan ve petrol ticaretinde doları dayatan bir anlaÅŸmanın varlığına dair herhangi bir somut kanıt bulunmamaktadır.

O dönemde ABD’nin, ülkedeki kargaÅŸa ve istikrarsızlığa karşın Suudi yönetimiyle gerçekleÅŸtirdiÄŸi bu uzlaşı, Washington’un uluslararası gündem belirleme gücünü koruduÄŸunu gösterdi. Söz konusu mutabakat, dolara olan talebi sabit tutmanın yanı sıra, ABD Hazine Bonoları için istikrarlı bir talep kaynağı yaratırken, doların petrol ve emtia ticaretinde kullanımını teÅŸvik etti. Bu geliÅŸme ABD’nin, USD’nin dünyanın temel rezerv, finansman ve iÅŸlem para birimi olarak konumunu güçlendirmesine yardımcı oldu.

Veliaht Prens Muhammed bin SELMAN yönetimindeki Suudi Arabistan, Biden’ın baÅŸkan olmasından kısa bir süre sonra Yemen’deki Husilerin terör listesinden çıkarılması gibi bölgesel güvenlik konularında ABD ile yaÅŸadığı sorunların gölgesindeÇin ve Rusya ile daha fazla yakınlaÅŸtı.

Riyad ayrıca ABD’nin ekonomik hegemonyasına karşı bir denge unsuru olarak Brezilya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika tarafından kurulan ve son yıllarda çok sayıda ülkenin de katılımıyla geniÅŸleyen BRICS platformuna ilgi gösterdi. Bu noktada Riyad’ın BRICS’e katılım sürecinin henüz tamamlamadığını, bunun muhtemelen ABD’ye karşı bir denge arayışı ve pazarlık kozu olarak görüldüÄŸünü not etmek isteriz. 

 

BRICS’in  mevcut hedeflerinden birinin yerel para birimiyle iÅŸlemleri artırmak ve dolar kullanımını azaltmak olduÄŸu bilinen bir gerçek.

Dolar hakimiyetinin küresel ekonomide ivme kaybetmesi ve rezerv para olarak geleceÄŸi ayrı bir tartışma konusudur. Acak Suudi Arabistan’ın dolardan tamamen vazgeçmesini beklemek, Vizyon 2030 gibi iddialı bir program kapsamında ciddi yatırım çekme hedefinde olan bir ülkenin ekonomik gerçeklikleri ve ihtiyaçları ile uyumlu deÄŸil. Keza Suudi Arabistan Riyalinin uzun yıllardır dolara çıpalanmış durumda ve finansal varlık stokunun dolar odaklı olduÄŸunu da ayrı bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.

Riyad’ın, varsayılan bir petro-dolar anlaÅŸmasının süresini uzatmayıp ABD’ye tabiri caizse kafa tutmasını beklemek gerçekçi deÄŸildir. Zira iki ülke arasındaki iliÅŸkiler, son aylarda “eÅŸi benzeri görülmemiÅŸ” ve artık “çok yakında” olduÄŸu belirtilen NATO benzeri bir savunma anlaÅŸması üzerinde yapılan görüÅŸmelerle bambaÅŸka bir boyuta evrilmektedir. Keza bu tür bir anlaÅŸma ÅŸüphesiz ekonomik iÅŸbirliÄŸini de daha uzun yıllar canlı ve güçlü tutmayı da beraberinde getirecektir. ABD ile Suudi Arabistan arasında varılması beklenen kapsamlı bir güvenlik anlaÅŸmasının, dünyanın en büyük ham petrol ihracatçısını -son spekülasyonların tersine- dolar kampına geçmiÅŸte olduÄŸundan daha da saÄŸlam bir ÅŸekilde yerleÅŸtirmesiÇin ile iliÅŸkileri daha üst seviyelere taşıma gibi kritik dış politika konularında Riyad’ı Washington’ın çizgisine daha da yakınlaÅŸtırması beklemek gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

Bir zamanlar ABD’nin sahip olduÄŸu “baskın küresel konum” nispeten zayıfladı. Dünya gayri safi yurt içi hasılası (GSYH)’ndaki payı 1960’taki yüzde 40’tan yüzde 25’e düÅŸtü. Çin ekonomisi satın alma gücü paritesi açısından Amerika BirleÅŸik Devletleri’ni geride bıraktı.

Petro-dolar sisteminin önemi, uluslararası ekonomik dengelere baÄŸlı olarak zamanla deÄŸiÅŸti1980’lerde ABD tahvillerinin yüzde otuzunun Suudilerin elinde olduÄŸu bir dönem söz konusuydu. Ancak son 30 yılda ABD’nin ulusal borcunda yaÅŸanan hızlı artışa koÅŸut olarak Suudi Arabistan’ın payı önemli ölçüde azaldı. Günümüzde yaklaşık 34 trilyon USD olan ABD ulusal borcunun sadece 135 milyar USD’lik bir kısmı (yaklaşık yüzde 0.4) Suudi Arabistan’ın elindedir. Dolayısıyla Suudi petro-dolarının ABD ekonomisi için önemi göreli olarak çok daha düÅŸük.

Aynı zamanda, BirleÅŸik Devletler Suudi petrolüne çok daha az bağımlı hale geldi. Åžeyl devrimi sayesinde ABD, artık dünyanın en büyük petrol üreticisi ve net ihracatçısı konumundadır. Hâlâ Suudi Arabistan’dan petrol almakta, ancak önemli ölçüde daha düÅŸük (yüzde 7) bir hacimde. Buna karşılık Çin, Suudi Arabistan’ın en büyük petrol müÅŸterisi haline geldi ve Krallığın petrol ihracatından yüzde 22 pay almaktadır. Küresel ölçekte ticaret fazlasına sahip Çin’in Suudi Arabistan’la ticaret açığı vermesinin temel nedeni de petrol ithalâtıdır. Son dönemde sıkça gündeme gelen Yuan üzerinden petrol ticareti arayışlarının Çin açısından temel gerekçesi bu olgudur. Pekin, ABD etkisinin azaldığı Orta DoÄŸu genelinde doÄŸan boÅŸluÄŸu, kurduÄŸu yakın ve ticaret odaklı iliÅŸkilerle doldurdu.

Dolar egemenliÄŸi -ABD dolarının dünya ekonomisindeki büyük rolü-, son zamanlarda ABD ekonomisinin saÄŸlamlığı, daha sıkı para politikası ve artan jeopolitik riskin daha yüksek bir dolar deÄŸerlemesine katkıda bulunmasıyla odak noktasına geldi.

IMF’nin Resmi Döviz Rezervlerinin Para Birimi Kompozisyonu (COFER) verilerinden elde edilen son bilgiler, merkez bankaları ve hükümetlerin tahsis edilen döviz rezervlerindeki doların payında devam eden kademeli bir düÅŸüÅŸe iÅŸaret etmektedir. Doların küresel rezervlerdeki payı, birkaç ikincil para biriminin lehine, 1999’daki yüzde 71’den ÅŸu anda yüzde 58,4’e düÅŸtü.[10]

DiÄŸer yandan, kopan tedarik zincirlerine paralel olarak oluÅŸan ekonomik parçalanma, küresel ekonomik ve finansal faaliyetin ayrı, örtüÅŸmeyen bloklar halinde potansiyel olarak yeniden düzenlenmesi, bazı ülkeleri diÄŸer uluslararası ve rezerv para birimlerini ÖrneÄŸin Japon Yen’i, Çin Yuan’ı gibi) kullanmaya ve tutmaya teÅŸvik etmektedir.

Çin ile ekonomik iliÅŸkilerini geliÅŸtirmeyi ve ABD ile kurmuÅŸ olduÄŸu asimetrik iliÅŸkiyi daha dengeli bir zemine oturtmayı amaçlayan Suudi yönetimi, Yuan cinsinden petrol ticaretini geniÅŸletme önerilerini olumlu karşılamaktadır. Ancak bu durumda Suudi tarafını bekleyen soru, petrol ihracatından elde edilecek Yuan gelirlerin nasıl deÄŸerlendirileceÄŸidir. Çin finansal piyasalarının sığlığı dikkate alındığında en makul seçenek, petro-yuan’ın Çin kaynaklı mal ve hizmetlere yatırılmasıdır. KuÅŸak Yol çatısı altında ilerleyen altyapı yatırımlarının ve ortaklıkların arka plânında da bu gerçek bulunmaktadır.

Öngörülebilir gelecekte, doların egemenliÄŸinin sürecek olması güçlü durmaktadır. Ancak küresel finans manzarasında kademeli bir demokratikleÅŸme de yolda olabilir ve uluslararası iÅŸlemlerde daha fazla yerel para biriminin kullanılabileceÄŸi bir sisteme yol açabilir. Böyle bir dünyada Dolar yine önemli olmaya devam edecekancak aşırı nüfuzu olmadan, ekonomilerinin uluslararası ayak izine uygun bir ÅŸekilde Yuan, Euro ve Japon Yeni gibi para birimleriyle tamamlanacaktır.

Ersin Dedekoca                                                                                                                     10 Temmuz 2024

Kaynakça:

[1] Prabal Basu Roy, “For a few dollars less: The quiet demise of the petrodollar agreement”, The Economic Times, 18.06.2024, https://economictimes.indiatimes.com/opinion/et-commentary/for-a-few-dollars-less/articleshow/111065822.cms?from=mdr; “US-Saudi petrodollar deal ends after 50 years: What are petrodollars?”, India Today, 17.06.2024, https://www.indiatoday.in/business/story/us-saudi-arabia-petrodollar-deal-history-significance-what-is-it-2553088-2024-06-14; Levent Aydın, “Petrol ticaretinde “dolarsız” yeni dönem küresel ekonomiyi nasıl etkileyecek?”, AA, 17.06.2024, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/analiz-petrol-ticaretinde-dolarsiz-yeni-donem-kuresel-ekonomiyi-nasil-etkileyecek/3251805

[2] Dan McCrum, “Krugman gets it”, FT, 31.07.2018, https://www.ft.com/content/f61b0c98-b0cf-35a9-9067-45235f0af5b4; Paul Krugman, “Wonking Out: Why the Dollar Dominates”, NYT, 15.04.2022, https://www.nytimes.com/2022/04/15/opinion/us-dollar-dominance.html

[3] Sarah Kaczmarek ,“The U.S.-Saudi Arabian Joint Commission on Economic Cooperation”, U.S. Government Accountability Office, 29.03.1979, https://www.gao.gov/products/id-79-7

[4] Steven A. Cook ve Martin Indyk, “The Case for a New U.S.-Saudi Strategic Compact”, Council on Foreign Relations, Haziran 2022, Rapor no.94, https://www.cfr.org/report/case-new-us-saudi-strategic-compact?gad_source=1&gclid=Cj0KCQjwv7O0BhDwARIsAC0sjWNhsXBHxRV6Pk6IwMLmhkC5QuZ111FBNObVHCpo5YfWqdWQ1L5sdqIaArbZEALw_wcB 

[5] David K. Harbinson, “The US-Saudi Arabian Joint Commission on Economic Cooperation: A Critical Appraisal”, Middle East Journal,  Vol. 44, No. 2 (Spring, 1990), s. 269-283,  https://www.jstor.org/stable/4328102

[6] “The U.S.-Saudi Arabian Joint Commission on Economic Cooperation”, U.S. Government Accountability Office, 29.03.1979, s.2, https://www.gao.gov/assets/id-79-7.pdf

[7] Carla Norrlöf, “The Decline and Fall of the Petrodollar?”, Project Syndicate, 5.07.2024, https://www.project-syndicate.org/onpoint/saudi-petrodollars-do-they-matter-for-us-currency-hegemony-by-carla-norrlof-2024-07

[8] Bilsay Kuruç, “Bir Bretton Woods vardı: 80. Yıl”, Cumhuriyet, 8.07.2024, https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/bilsay-kuruc/bir-bretton-woods-vardi-80-yil-1-2224877

[9] “The end of the Bretton Woods System (1972–81)”,IMF, https://www.imf.org/external/about/histend.htm

[10] Serkan Arslanalp, Barry Eichengreen , Chima Simpson-Bell “Dollar Dominance in the International Reserve System: An Update”, IMF Blok, 11.06.2024, https://www.imf.org/en/Blogs/Articles/2024/06/11/dollar-dominance-in-the-international-reserve-system-an-upd