Topluluk Önünde Etkili KonuÅŸma

İsmet BARUTÇUGİL

Topluluk önünde etkili konuÅŸma sanatsal bir yetenektir, ders alarak ya da kitap okuyarak öÄŸrenilmez, yaÅŸayarak ve deneyerek kazanılır ve geliÅŸtirilir. Bununla beraber, iÅŸleri ve meslekleri gereÄŸi sunumlar yapmak üzere toplulukların karşısına çıkan insanlar, özellikle, politikacılar, eÄŸiticiler, yöneticiler ve görüÅŸlerine baÅŸvurulan uzmanlar ve danışmanlar için etkili konuÅŸma becerilerine sahip olmak kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bu, kiÅŸisel bir ihtiyaç olmanın ötesinde karşılarındaki dinleyicilere saygının da bir gereÄŸidir. Ayrıca, çok deÄŸerli fikirlere ya da bilgilere sahip insanların yalnızca etkili sunum becerilerine sahip olmadıkları için yeterince anlaşılamadıkları ve hak ettikleri deÄŸeri göremedikleri de acı bir gerçektir. Bu nedenle, bu becerinin olabildiÄŸince insana olabildiÄŸince erken yaÅŸlarda kazandırılması gerekir.

Bir konuÅŸmacı, her ÅŸeyden önce, kimlere hitap ettiÄŸini bilmelidir. Dinleyicilerin yaÅŸları, cinsiyetleri, eÄŸitim düzeyleri, meslekleri, ilgi alanları ve beklentileri konuÅŸmanın içeriÄŸini, tonunu, dilini ve temposunu belirleyici olmalıdır. Bunları dikkate almayan bir konuÅŸmacı, kim olursa olsun, etki yaratmayacaktır.

Bir konuÅŸmacı, kürsüye ya da sahneye çıkmadan önce dinleyicilerinin bu konuÅŸma ile ne öÄŸreneceklerini, ne hissedeceklerini, ne düÅŸüneceklerini ve ne yapacaklarını öngörmesi gerekir. Bu öngörü, konuÅŸmanın içeriÄŸinin, tonunun ve temposunun belirlemesini, akışın planlamasını, görsellerin seçimini ve kullanılacak beden dilini belirleyici olacaktır.

Bir konuÅŸmacının sürekli olarak kendisine sorması gereken soru, söylediklerinin dinleyenlere ne ölçüde deÄŸer kattığı olmalıdır. Bu, konuÅŸmanın tasarlanma aÅŸamasından baÅŸlayan ve bitiÅŸine kadar sorulması gereken sorudur. Dinleyicilere yeni bir deÄŸer kazandırmayan konuÅŸma, konuÅŸmacının kendisine hiçbir ÅŸey kazandırmaz. KonuÅŸmacı kendisini dinleyicilerinin yerine koymalı, onların gözüyle bakabilmeli ve söylediklerinin onlar için gerçekten anlamlı ve yararlı olup olmadığını dürüstçe sorgulamalıdır.

İnsanlar, bir konuÅŸmacıyı dinlerken söylenenlerin kendileri için önemli ve anlamlı mesajlar içermesini beklerler. Bilgiye ve deneyimlere dayalı yorumlar ve görüÅŸler duymak isterler. Bu, onlar için deÄŸerlidir. Ancak, öncelikle sorunlara ve çözümlere odaklanırlar. Nasıl sorusuna cevap ararlar; büyük resmi görmek ve çözümün kendilerine etkisini anlamak isterler. Onlar, yüzeysel bilgiye sahip, belirli doÄŸrularda ısrarcı ve dinleyicileri yönlendirmeye çalışan konuÅŸmacılara karşı en azından zihinsel olarak tavır alırlar.

Bir konuÅŸmacının ne söylediÄŸi kadar nasıl söylediÄŸi de önemlidir. ÇoÄŸu dinleyici, içerikten çok konuÅŸmacının beden dilinden, jest ve mimiklerinden, ses tonundan ve duygulara hitap etmesinden etkilenir. Mesajlar, güçlü ve tutarlı sözsüz iletiÅŸim becerileri ile desteklenmediÄŸi sürece etkileyici ve akılda kalıcı olamazlar.

KonuÅŸmacının yüzü her zaman katılımcılara dönük olmalı, yalnızca çok gerekli olduÄŸunda bilgisayar ekranından okumalı veya çok kısa süreli olarak ekrana göz atarak sunumunu devam ettirmelidir. Sürekli olarak önündeki ya da ekrandaki metni okuyan bir konuÅŸmacının dinleyicilerini etkilemesi beklenemez.

Sunum içinde kullanılan görsellerin ilginç, anlaşılabilir, anlamlı ve akılda kalıcı olması önemlidir. Çok kalabalık, okunması ve anlaşılması zor, uzun cümleler içeren görseller itici olacaktır. Sunum içerisinde video kullanılacaksa bunun 3-4 dakikayı geçmeyen kısa videolar olmasına özen gösterilmeli, öncesinde ve sonrasında kısa açıklamalarla desteklenmelidir. Çevrimiçi ekran sunumları genellikle etkinliÄŸi zayıf olduÄŸu için tercih edilmemeli, zorunluluk söz konusu ise kısa tutulmalıdır. BaÄŸlantı sorunlarının yaÅŸanması riskinin yanı sıra ses ve ışık ayarlamalarının dikkat dağıtması ve hatta karartılmış büyük salonlarda rahat koltuklarında oturan dinleyicileri uyutması olasılığı çok yüksektir.

Bir konuÅŸmanın süresi konuya, amaca, dinleyicilerin ilgisine ve fiziksel ortama baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸebilir. Ancak temel kural, konuÅŸmanın bütün önemli mesajları kapsayacak kadar uzun, ilgiyi ve dikkati yüksek tutacak kadar kısa olmasıdır. Çok kısa sunumlarda mesajlar yeterince anlaşılamayacak, çok uzun sunumlarda ise dikkat dağılacak, baÅŸlangıçta yaratılan etki kaybedilecektir.  Dinleyicilerin yoÄŸun dikkatlerini verebilecekleri süreler oldukça kısıtlıdır. Özellikle, Akdeniz toplumlarında bu süre genellikle 15-20 dakikayı geçmez. KonuÅŸmacı, farklı toplumlara ve kültürlere göre dikkat sürelerinin deÄŸiÅŸtiÄŸini bilmeli, süre uzadığında dikkati uyaracak sözler, görseller, örnekler ya da jestler kullanmalıdır.

Bir konuÅŸmacının kendisini geliÅŸtirmesinin en etkili yolu, yaptığı her konuÅŸmadan sonra kendisini deÄŸerlendirmesi, güvendiÄŸi insanlardan geribildirim istemesi ve sürekli olarak “daha etkili olabilmek için neyi daha farklı yapmam gerekir” sorusunu kendisine sormasıdır. Topluluk karşısında etkili konuÅŸmanın deneyerek ve hatalar yaparak kazanılan bir beceri olduÄŸunu asla unutmamak gerekir.

İki küçük not:

1) Buradaki tespitlerin ve önerilerin salt kitap bilgisi olmadığını, 50 yılı aÅŸkın eÄŸiticilik deneyimlerinden öÄŸrenilmiÅŸ dersler olduÄŸunu özellikle belirtmek isterim.

2) Bilgilerinin ve fikirlerinin daha etkili paylaşımına olanak saÄŸlayacak olan sunum becerilerini geliÅŸtirmek isteyenlere (her ne kadar dersler ve kitaplarla olmaz demiÅŸ olsam da) bir önerim, kendilerine geliÅŸtirme sürecine yine de bir kitap okuyarak baÅŸlamalarıdır.