Özellikle politika faizi indirimi konusunda, döngünün asıl oyuncuları olan “yerli ve yabancı tasarruf sahiplerinin ve karar alıcılarının” ikna olmaları gerekmektedir. Zaten baÅŸat riski de bu grup taşımaktadır. Çünkü geçmiÅŸ deneyimler bize göstermiÅŸtir ki, enflâsyon gerçekten inmeden ya da enflâsyondaki iniÅŸten daha sert bir ÅŸekilde faizler düÅŸürüldüÄŸünde, “finansal koÅŸullar gevÅŸemek yerine sıkılaÅŸmaktadır”.
Son 10 gün içinde yaÅŸanan bazı geliÅŸmelerin TL’nın deÄŸerini, kısa vadede “aÅŸağı yönde” etkileyeceÄŸi konusunda, Ankara yönetimi dışında bir görüÅŸ birliÄŸi oluÅŸmuÅŸ görünmektedir. Bu haftaki yazımızda yaÅŸanan bu geliÅŸmelere topluca göz atmak istedik.
GEÇMİŞ DÖNEM ETKİSİYLE BÜYÜME
Türkiye ekonomisinin bu yılın ikinci çeyreÄŸindeki “geçtiÄŸimiz yılın aynı aylarına kıyasla yıllıklandırılmış büyümesi” yüzde 21,7; bu yılın ilk çeyreÄŸine göre de yüzde 0,9 olarak açıklandı. Sonucun böyle olacağı önceki bir yazımızda yazılmıştı.[i]
BilindiÄŸi gibi geçen yılın ikinci çeyreÄŸinde, Covid-19 salgını nedeniyle ülkedeki tüm üretim faaliyetlerinde çeÅŸitli zorluklar yaÅŸanmıştı. Bu arada tüketim ve yatırım da çok düÅŸmüÅŸ; sonuçta ulusal gelir (GSYH) yüzde 10,3 oranında daralmıştı.
Bu yılın ikinci çeyreÄŸinde ise, salgının etkileri azaldı, iÅŸyerleri açıldı, dünya ticaretindeki toparlanmaya koÅŸut olarak ihracat toparladı, insanlar evlerinden çıkıp alış veriÅŸe baÅŸlamasıyla iç tüketim arttı. Bir baÅŸka anlatımla ülke, geçen yıl yaÅŸadığı “ÅŸoku” kısmen atlatmıştı. Sayılan bu nedenlerle, bu yılın üç ayı ile geçen yılın üç ayının ekonomik gerçekleÅŸmeleri arasında “kocaman bir fark” oluÅŸtu. İki dönem arasındaki bu kocaman farka “baz etkisi” denilmektedir.
Söz konusu baz etkisi olmasa, yani geçen yılın ikinci çeyreÄŸinde salgın etkisi yaÅŸanmasa, iÅŸler normal gitse, örneÄŸin yüzde 5/6 büyüme olsaydı, bu yılın ikinci çeyreÄŸinde de böylesine büyük bir canlanma görülmeyecekti. Bu yılın ilk çeyreÄŸine göre ikinci çeyrekte büyümenin yüzde 0,9’da kalması bu nedenledir.
Bu baÄŸlamda Mahfi EÄŸilmez, 1924’deki 14,9; 1926’daki 18,2; 1929’daki 21,6; 1933’deki 15,8; 1936’daki 23,2; 1946’daki 31,9 oranlarındaki rekor yıllık büyüme sayılarının çoÄŸunun, “bir önceki yılda yaÅŸanan küçülme ya da çok düÅŸük büyümelerden sonra gerçekleÅŸtiÄŸini” belirtmektedir. Keza EÄŸilmez’in yazdığı ve bizim de teyid ettiÄŸimiz bir diÄŸer gerçek de, “geçen yılın ikinci çeyreÄŸinde küçülme” yaÅŸamış olan ülkelerin, “bu yılın ikinci çeyreÄŸinde ciddi oranda büyüme” saÄŸlamış olmalarıdır.[ii]
Sonuç olarak Türkiye’de,
– ”Çin’e ABD ve AB tarafından uygulanan çeÅŸitli ekonomik yaptırımların” neden olduÄŸu boÅŸluÄŸun doldurulması,
– DüÅŸük faizli kamu bankaları ve KGF kredileriyle aşırı desteklenen sanayi üretimi,
– TL’nın aşırı deÄŸersizleÅŸtirilmesi sonucu teÅŸvik edilen ihracat,
ile büyüyen sanayi üretimi ve ihracatı, ülke II. çeyrek büyümesini, baz etkisinin de yardımıyla “olaÄŸanüstü” bir oranda artırmış olduÄŸunu görmekteyiz.
Tüm bu nedenlerle, yüzde 22,7 oranındaki bu büyümeyi kimse sahiplenmediÄŸi gibi, piyasalarda da bu konuda olumlu bir yorum ve tepki yaÅŸanmamıştır.
ORTA VADELİ PROGRAMIN YETERSİZLİKLERİ
2022 – 24 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Daha doÄŸrusu Orta Vadeli Plân yeniden ve eski haliyle 5 Eylül gecesi Resmi Gazete mükerrer sayısında karşımıza çıktı.
OVP’a göre, ekonomimiz Covid-19 ÅŸokunu 2021’de yüzde 9 büyüme ile atlatacak; fakat bunu baÅŸarırken yüzde 16’lık bir enflâsyona katlanmak durumunda kalacaktır. Devamında, bu yılki güçlü tepki sonrasında da ekonomi yüzde 5 ve üstünde büyümeyi sürdürecektir. “Tüketimin lokomotif olduÄŸu modelin” devamı tahmin edilmektedir. Büyümenin kompozisyonu yatırımlardan güçlü destek alacak; hatta “yatırımlarla” birlikte “tasarruflarda” da bir “artış” görülecek. Tasarruf/yatırım dengesinin finansmanı ise, büyük olasılıkla “yabancı yatırım” ile saÄŸlanacaktır.
Program, güçlü büyümenin “cari dengeyi” çok fazla “zorlamasını” beklemiyor! OVP’ye göre bu yılki “cari açık” 21 milyar $ olacaktır. TCMB BaÅŸkanı KavcıoÄŸlu ise ısrarla, yılın kalan döneminde cari fazla verileceÄŸini söylemektedir. Bu yılın ilk yarıdaki cari açığı 13.6 milyar $ olarak açıklanmıştı. EÄŸer ikinci yarıda “cari denge fazla verecekse”, 21 milyar $’lık açık neyin nesi?
Enflâsyonun arka arkaya düÅŸüÅŸü hesap edilmiÅŸ önümüzdeki yıllar için. Enflâsyonun da 2022’de keskin bir düÅŸüÅŸle, yüzde 16’dan tek haneye ineceÄŸi öngörülmektedir. Yüksek enflâsyonun nasıl olup hızlıca tek hanelere düÅŸeceÄŸi tam olarak belli deÄŸildir. Çip krizinden navlun sorununa ve yüksek emtia fiyatlarına kadar türlü sorun sürmekte ve hatta 2022’nin büyük kısmında da devam edeceÄŸi yönünde çokça haber bulunmaktadır. Bu durumda, önümüzdeki yıllar boyunca 60 $’lı petrol tahminleri ile çalışma yapmanın yanıltıcılığı açıktır.
İstihdamda ise çift haneli iÅŸsizliÄŸin süreceÄŸi öngörülmüÅŸ, fakat daha fazla vatandaşın iÅŸgücünde olacağı ve istihdam edilecekleri varsayılmıştır! Bu baÄŸlamda son 15 yılda ortalama 475 bin istihdam yaratan ekonominin, önümüzdeki yıllarda bunun birkaç katını her yıl nasıl yaratacağı konusu havada kalmaktadır.
Döviz kurunun da buna göre ilk yılki (2021) güçlü zıplamasından sonra sakin yıllar izleyeceÄŸi hesaplanmıştır. OVP’da döviz kuru tahminine, önceki programlarda olduÄŸu gibi açıkça yer verilmemiÅŸtir. TL ile ölçülen GSYH’yi (6.648 milyar TL) Dolar ile açıklanan GSYH tahminine (801 milyar USD) bölersek, “2021 yılı ortalama USD/TL kuru” yaklaşık 8.30 olarak ortaya çıkmaktadır.
Geçen yılsonu kuru 7,44, bu yıl için tahmin edilen ortalama kur 8.30 kuruna olduÄŸuna göre, bu yıl için tahmin edilen “yılsonu USD/TL” kurunu 9.16 olarak hesaplayabiliriz. Bu durumda yıllık “USD/TL kur artışı” ((9,16 – 7,44)/7,44) yüzde 23 dolayında olacağı anlaşılmaktadır.
KALICI NİTELİK KAZANAN ENFLÂSYON ve İŞSİZLİK SORUNLARI
Ülkede yıllık tüketici enflasyonu hemen her yıl yükselir durumdadır. İşsizlik ise zaten yüksek olduÄŸu seviyeye ancak geri düÅŸebilmiÅŸ durumda!
AÄŸustos ayı TÜFE ve ÜFE oranları/manÅŸet enflâsyon (bir önceki yılın aynı ayına göre) sırasıyla yüzde 19,25 ve 45,52 olarak açıklanmıştır. Bir önceki aya göre fiyat artışları, aynı sıraya göre yüzde 1,12 ve 2,77 olmuÅŸtur. “On iki aylık ortalama TÜFE artış” oranı da yüzde 15,78’dir.
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere enflâsyon oranları hız kesmeden devam etmektedir ve dar gelirliler için zorlu koÅŸullarda bir iyileÅŸme söz konusu deÄŸildir. Memur ve emekliye verilen zamların enflâsyonun çok gerisinde kaldığı çok açıktır.
Enflâsyonu ölçen yukardaki parametreler dışında, bilindiÄŸi gibi bir de “çekirdek enflasyon” kavramı bulunmaktadır. Ülkede veya yurt dışında yaÅŸanan” ani deÄŸiÅŸimler” nedeniyle meydana gelen fiyat artışlarını “hesaplamaların dışında bırakarak” yapılan hesaplama ile elde edilen orandır. Gıda ve enerji gibi merkez bankası tarafından doÄŸrudan kontrol edilemeyen kalemlerin “manÅŸet enflâsyondan çıkarılmasıyla” elde edilir. AÄŸustos 2021 ayına ait çekirdek enflasyon oranı TÜİK tarafından yüzde 16,76 olarak açıklanmıştır.
Son yıllarda ülke ekonomisindeki “durgunluk” ve küresel salgının etkisiyle “artan iÅŸsizlik”, enflâsyonla birlikte en önemli sorun haline gelmiÅŸ durumdadır. Ülkede yüzde 10’un üzerinde seyreden “dar tanımlı resmi iÅŸsizlik oranı” yaÅŸanmaktadır. “GeniÅŸ tanımlı iÅŸsizliÄŸi” yansıtan “atıl iÅŸ gücü oranı” ise yüzde 20’nin üzerinde seyretmektedir. “Genç iÅŸsizlik oranı” ise daha yüksek ve yüzde 30 civarındadır.
OVP’a göre, bu yıl için yüzde 12,6 düzeyinde gerçekleÅŸeceÄŸi öngörülen “iÅŸsizlik oranının” gelecek yıl yüzde 12’ye ve 2024 yılında yüzde 10.9’a indirmesi hedeflenmektedir. Bunun için 2021’de beklenen 28.6 milyon kiÅŸilik istihdam düzeyinin gelecek yıl 29.9 milyona ve 2024’te 32.2 milyon kiÅŸiye çıkması gerekiyor. Gelecek üç yıllık “istihdam artışı” ise 3.5 milyon kiÅŸidir (geçmiÅŸte yıllık ortalama 479 bin yeni istihdam yaratılabilmiÅŸtir)!
OVP’na göre, gelecek üç yılda istihdam edilenlerin sayısı her yıl ortalama 1.17 milyon kiÅŸi artması gerekmektedir. Yani son 15 yılda saÄŸlanan ortalama istihdam artışının tam 2.5 katına varan bir artış hedeflenmiÅŸ durumdadır!
ÖNCEKİ PROGRAM ve PLÂNLARIN TUTARSIZLIÄžI; GÜVENSİZ VERİLER
Mahfi EÄŸilmez’in hazırlayıp bloÄŸunda paylaÅŸtığı aÅŸağıdaki tablo, baÅŸlıktaki tutarsızlığı açıklıkla gözler önüne sermektedir.
Yüzde 100’ün üzerinde sapmalar taşıyan bu tablodaki sayıları hazırlayan bir ekonomi yönetiminin hazırladığı plân, program ve hedeflere güvenilir mi? Hâlâ 2013 hedeflerinin etrafında dönen ve bunu sıkça ısıtarak “uyuyor sandığı seçmene” sunan bir ekonomi yönetimi ne kadar güvenilirdir?
DiÄŸer yandan TCMB’nın, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın da bilgisi dışında hazırlanarak Resmi Gazete’nin kapsına terk edilen bir program ne kadar uygulanabilir? Bu konudaki duyumlar, Saray’dan biri(ler)inin hazırladığı ve gece yarısı Resmi Gazete’nin kapısına bıraktığı ÅŸeklindedir.[iv]
Türkiye, “veri dürüstlüÄŸünü” kaybetmiÅŸ durumdadır. Devletin “resmi ama gayriciddi” veri üreticisi TÜİK, “yalan makinesi” mahlası kullanmaya mecbur kalmadan bu yolu terk etmelidir. “Güvenilirlik” ve “güvenilir veri” çok önemli/saygın deÄŸerlerdir.
TCMB BAÅžKANININ KONUÅžMASI
Enflâsyonun “politika faizini” aÅŸmasının ardından Merkez Bankası’nın 23 Eylül’de nasıl bir aksiyon alacağı merak edilirken; 8 Eylül’de Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası ekonomi toplantısında konuÅŸan TCMB BaÅŸkanı, “çekirdek enflasyon” mesajı verdi. DeÄŸerlendirmeleri “manÅŸet enflasyona karşı negatif reel getiri bir kriter olmayacak” ve “TCMB’nin odağının manÅŸet enflasyondan çekirdek enflasyona kaydığı sinyalini verdi” ÅŸeklinde yorumlayan piyasalarda hareketlilik baÅŸladı.
Ekonomik koÅŸullar deÄŸiÅŸtiÄŸi için bir BaÅŸkan’ın devamlı yeni ÅŸeyler söylemesi normaldir. Ancak BaÅŸkan’ın aynı verilere bakarak farklı bir söylem geliÅŸtirmesi, bundan böyle TCMB’nın “politika deÄŸiÅŸtireceÄŸi” anlamına gelebilir. TCMB kış aylarından beri, “hem geçmiÅŸ hem de gelecek enflasyonun” üzerinde” politika faizi belirlemeye” söz vermiÅŸ ve buna göre politika uygulamaktaydı. Bundan böyle TCMB’nın “enflâsyon beklentilerini” dikkat alacağını ve “çekirdekteki seyre bakarak” kararlar alacağı anlaşılmaktadır.
TCMB’nın kendi oluÅŸturduÄŸu “çekirdek enflâsyon” oranı yüzde 17 civarındadır. (Otomotivdeki son ÖTV ayarlaması ile bir miktar gerilemiÅŸ durumda) Burada akla gelen soru, “çekirdek de yüksekse neden ön plâna çıkarıldı?” ÅŸeklindedir. Çünkü bunun içinde enflâsyon sepetinin önemli maddeleri bulunmamaktadır. ÖrneÄŸin, daha önce belirttiÄŸimiz gibi barınma, ısınma, gıda vb. Bir baÅŸka anlatımla, bu ÅŸekildeki bir yaklaşım, “manÅŸet enflâsyon göstergesine” göre insanları daha “az rahatsız” etmektedir. Bu da TCMB’na faiz indirimi için alan açmaktadır.
Konuya “gerçekçi/realist” olarak yaklaÅŸtığımızda, TCMB’nın bu yılın sonu için yaptığı TÜFE tahminlerini yine bu yıl içerisinde yüzde 9, yüzde 12.4, yüzde 14.2 diye devamlı yukarı güncellemesi sorununun yanında, piyasanın hâlâ daha yüksek enflasyon beklentisinde olmasının da dikkate alınması gerekmektedir ki, OVP’da tahminin daha yüksek olduÄŸunu yukarıda gördük.
Öte yandan konuya yurt dışından örnekler yönünden baktığımızda, ne yazık ki Türiye’nin Arjantin’den sonra enflâsyon ÅŸampiyonu olduÄŸunu izlemekteyiz. İçinde bulunduÄŸumuz G20 ülkelerinin, Arjantin dışında hepsini toplayınca 69 puan enflâsyon ürettiklerini, Türkiye’nin tek başına TÜFE’sinin 19,25 ve üstelik ÜFE’nin de yüzde 50’ye doÄŸru yol aldığını görmekteyiz.
TCMB’nın niçin faiz indirmek istediÄŸi sorusuna cevabımız: “kredi koÅŸullarını rahatlatmak isteyen Saray’ın baskısı” diye yanıtlayacağız. Bu baÄŸlamda kamu bankaları geçtiÄŸimiz yıl kredilerini yüzde 50’ye yakın artırdılar ve bunları çok düÅŸük faizle verdiler. Åžimdi hem bu kredilerin geri dönmesi, hem de bankaların daha düÅŸük oranlarla mevduat toplayabilmeleri beklentisi bulunmaktadır.
SONUÇ YERİNE
Özellikle politika faizi indirimi konusunda, döngünün asıl oyuncuları olan “yerli ve yabancı tasarruf sahiplerinin ve karar alıcılarının” ikna olmaları gerekmektedir. Zaten baÅŸat riski de bu grup taşımaktadır. Çünkü geçmiÅŸ deneyimler bize göstermiÅŸtir ki, enflâsyon gerçekten inmeden ya da enflâsyondaki iniÅŸten daha sert bir ÅŸekilde faizler düÅŸürüldüÄŸünde, “finansal koÅŸullar gevÅŸemek yerine sıkılaÅŸmaktadır”.
Bu geliÅŸmenin TL varlıklar için ifade ettiÄŸi anlamı irdelediÄŸimizde, yaklaşık 3/4 aydır “TL’nin belirli bir bant içinde olumlu ÅŸekilde ayrışması sürecinin“ sonlanmasını” görmekteyiz. Bunun baÅŸka bir açılımı, faizler için “kısa vadede iniÅŸ”, “orta ve uzun vadelerde” ise enflasyon korkusu ile “daha sınırlı iniÅŸ” veya “yükseliÅŸ” olacağıdır.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız ve “piyasalar için önemli kırılganlıklar” veya “mevcut kırılganlıkları tetikleyecek geliÅŸmeler” de diyebileceÄŸimiz geliÅŸmelerin, “TL’nın deÄŸer yitirmesine” yol açacağını görmekteyiz.
Son olarak, krediler bacağında önümüzdeki faiz indirimin “çok direnç” göstereceÄŸini söylememiz gerekiyor. Çok kısa vadede için 1-2 puan bir gerileme olsa da, bunun uzun süreceÄŸini düÅŸünmüyoruz. Çünkü “faizleri indirme isteÄŸi güçlü” ancak “enflasyon da bir o kadar güçlü” durmaktadır. Bu da faiz indirimlerinin kredilere geçiÅŸini zorlaÅŸtıracak bir unsur olacaktır.
Kurumsal geliÅŸmeler ve plânlı bir büyüme yerine ülke ekonomi siyasetinin hâlâ, “deÄŸersiz TL, yüksek ihracat, yüksek enflâsyon mu? Yoksa düÅŸük enflasyon, güçlü TL ve tasarruf sahibinin güçlü olduÄŸu bir ekonomi mi?” arasında seçim yapmamış olması ve “mış gibi” davranması, ülke severlerin içini yakmaktadır.
12 Eylül 2021
[i] Ersin Dedekoca, “Refaha yansımamış ‘görülmemiÅŸ’ büyüme”, Eskimiyen.com., 30.08.2021, https://eskimiyen.com/refaha-yansimayan-gorulmemis-buyume/
[ii] Mahfi EÄŸilmez, “Baz Etkisiyle Büyüme”, Kendime Yazılar, 2.09.2021, https://www.mahfiegilmez.com/2021/09/baz-etkisiyle-buyume.html
[iii] Mahfi EÄŸilmez, “Hükümetin Yılsonu USD / TL Kur Tahmini”, Kendime Yazılar, 6.09.2021, https://www.mahfiegilmez.com/2021/09/hukumetin-ylsonu-usd-tl-kur-tahmini-916.html
[iv] Åžeref OÄŸuz, “Veri dürüstlüÄŸü ortadan kalkarsa ekonomiyi nasıl yönetebiliriz?”, Dünya, 8.09.2021, https://www.dunya.com/kose-yazisi/veri-durustlugu-ortadan-kalkarsa-ekonomiyi-nasil-yonetebiliriz/633025