VERGİ VE TARIMSAL ÜRETİM

Bülent SOYLAN

BuÄŸday yok, yaÄŸ yok, nohut yok, fasulye yok.

Tarımsal üretimdeki yetersizliÄŸi bir türlü çözemiyoruz ya…
Ürün yetmeyince de fiyatı artıyor,
Fiyatı artınca dışarıdan ithal ediliyor,
Döviz yükselmiÅŸ, üretim düÅŸmüÅŸse o fiyat kur dolayısıyla daha da artıyor…
Tam bir kısır döngü.
Peki, acaba bu yetersizliÄŸin ülkede uygulanan vergi politikalarıyla bir ilgisi olabilir mi?
“Yok, o kadar da deÄŸil; tarlayı maliye mi ekiyor, ekecek ya da ektirecek” denebilir ÅŸüphesiz.
Ama tarımsal ürünlerdeki bu genel yetersizlik hemen bu gün ortaya çıkmadıysa, nedenini ya da en azından o nedenlerden birini bulabilmek için biraz geçmiÅŸe dönüp bakalım mı?
*
-Türkiye, Osmanlı zamanında verginin önemli bir kısmını “AÅŸar” adıyla tarımsal üretimden saÄŸlıyor. Çünkü sanayisi yok denecek kadar az.
-KurtuluÅŸtan sonra 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresinde “AÅŸar”ın kaldırılması kararı alınıyor.
-AÅŸar Vergisi 1925 sonunda kaldırılıyor ve yerine daha hafif ve pek baÅŸarılı olmayan “Mahsulat-ı Arziye Vergisi” konuyor.
-1949 Yılında vergide bir büyük deÄŸiÅŸiklik yapılıyor ancak çıkarılan Gelir Vergisi Kanunu içerisinde tarımsal kazançlar yok.
-1949 Vergi reformu bekleneni vermiyor ve 10 yıl sonra “Çare yok, artık tarımı da vergilendirelim” deniyor. “Zirai kazançlar” Gelir Vergisine tabi tutuluyor.
-1960 Yılında hükümet Prof. Dr. Nicholas Kaldor’u Türkiye’ye çağırıp soruyor kendisine:
“Nedir ÅŸu bizim vergi iÅŸindeki sıkıntımızın nedeni?”
*
Kaldor, Macar asıllı, Dünya’ca ünlü İngiliz vatandaşı bir ekonomist.
Diyor ki 1960 tarihinde hükümetimize sunduÄŸu raporunda:
“Siz bu güne kadar tarımı vergilendirmemekle yanlış yapmışsınız”.
Hele ÅŸimdi de “Tamam vergilendirelim ama bunu diÄŸer kazançlarla aynı usulde vergilendirelim” diyorsunuz. Tarımdaki kazancı çiftçinin tutacağı muhasebe kaydına bakarak ve Gelir Vergisi içinde vergilendirmek isterseniz yine olmaz, ne vergi toplayabilirsiniz ne üretim artar”
Adam hala bu günün Türkiye’sinde de uygulanan politikaya toptan “yanlış yapıyorsunuz” diyor ki; Åžimdi 2022 yılındaki durum da aynen üstadın o zamanda dediÄŸi gibi.
Ne doÄŸru dürüst tarımsal üretim yapılıyor ne tarımdan doÄŸru dürüst alınan vergi var.
Çok enteresan deÄŸil mi?
Hani bunu birisi meyhanede söylese “Olacak o kadar, bırak söylesin” der, kafa sallarsınız da; Adam koca “Kaldor”
O da kim diyenler için sıralayalım:
-London School of Economics’den den birinci sınıf BSc (Econ.) derecesi ile mezuniyetten sonra bu okulda öÄŸretim görevlisi olmuÅŸ.
-1947’de Avrupa Ekonomik Komisyonu'nda AraÅŸtırma ve Planlama Direktörü
-1964’ten sonra İngiliz İşçi Partisi hükümeti danışmanı
-1966’da Profesör
-Kendi adıyla anılan bir büyüme teorisi var
-Keynes sonrası (Post Keynezyen) ekonomist olarak tanınıyor.
-Katma DeÄŸer Vergisi’nin yaratılması ile ilgili bazı önerileri olmuÅŸ.
İşte bu Kaldor özetle diyor ki;
“GeliÅŸmekte olan” ülkelerde sanayiin güçlendirilmesi için tarımdan kaynak aktarmak gerekir. Bu kaynak aktarımı da sizin gibi geliÅŸmekte olan ülkelerde çiftçiye defter tutturup dur bakalım ne kazanç beyan edecek de devlete ne vergi ödeyecek diye beklemekle olmaz.
Siz çiftçiyi ticaret erbabı gibi düÅŸünüp defter tutsun da kazancını beyan etsin diye düÅŸünüyorsunuz ama bu yanlıştır. Köylünün ekonomisi kapalı ekonomidir, kendi içinde dönmeye alışıktır. Dolayısıyla, kendisinden pek vergi de istenmeyince arazisini ekmez, daha fazla üretmek için çabalamaz, hele defter tutma gibi iÅŸlere hiç yanaÅŸmaz. Üretimi artıp büyürse başına vergi iÅŸleri çıkar diye düÅŸünür. İhtiyacı kadar üretir, kendi kapalı ekonomisi içinde döner durur.
Sanayiin dışarıya borçlanmadan geliÅŸtirilmesi için tarımın daha üretken olması, bu üretim üzerinden vergi alınması ve kalkınma için devletin buradan sanayie kaynak aktarması gerekir.
Oysa siz büyük toprak sahiplerini de memnun edecek biçimde tarımı büyük ölçüde vergi dışına çıkarmış, bunun yanında ölçüyü aÅŸanları da kendisi beyan etsin diye bekliyorsunuz ki bu yanlıştır. Bu iÅŸler bu güne kadar olmadığı gibi bu günden sonra da o elinizdeki Gelir Vergisi Kanunu ile olmaz”.
Kaldor bunları söyleyince bizim “1949 Vergi Reformu”nu yapan ve aksaklıklarını düzeltmek üzere 1960 yılında yeniden göreve davet edilen “Vergi Reform Komisyonu” adeta “Bu adam vergiden hiç anlamıyor” “zaten sol görüÅŸlüdür” deyip karşı çıkıyor, Zamanın hükümeti de, aslında kendisinin çağırıp tavsiyesini beklediÄŸi Kaldor’un Raporundaki düÅŸüncelere hiç itibar etmiyor.
*
Åžimdi durum ne?
Kaldor’un bundan tam 62 yıl önce söylediÄŸi gibi: Ne tarım geliÅŸmiÅŸ, ne de üzerinden vergi alınabilip sanayi güçlendirilebilmiÅŸ.
Peki, yukarıda Kaldor’un eleÅŸtirilerini söyledikten sonra ÅŸimdi de ne önerdiÄŸine bakalım:
Kaldor diyordu ki: “Memlekette ne kadar ekilebilir arazi varsa oturun bunlarla her bölgede ne yetiÅŸir ve ne kadar yetiÅŸirse bunun standardını belirleyin. Sonra da, bu ekilebilir araziler sahiplerinin ektiÄŸinde elde edip “zirai kazancımdır” diye beyan edeceÄŸi geliri üzerinden deÄŸil, -eksin ya da ekmesin- “o tarımsal arazi üzerinden elde edilebilecek ürün bedelinin” belirli bir yüzdesi kadar –ki bu yüzde 8 kadar- vergi salın, defteri kitabı da boÅŸ verin ki
bu durumda:
-Toprak sahibi, toprağı ektiÄŸi ve beklenen kazancı elde ettiÄŸinde vergisini alıp sanayii güçlendirirsiniz.
-Toprak sahibi, toprağını ektiÄŸi zaman bu vergi kendisine yük olmayacaktır.
-Toprağı ekmeyip boÅŸ bırakan çiftçi bu vergiyi cepten ödemeye katlanamadığı için ya ekecek ya da o toprağı baÅŸkasına satacaktır.
-Toprağı alan kiÅŸi bu vergi sorumluluÄŸunu da aldığı için mutlaka ekecektir.
-Böylece ekilmeyen tarım arazisi kalmayacaktır.
-Büyük toprak sahipleri için önemli olan; ellerindeki arazilerde daha büyük tarım yapmak ve daha büyük paralar kazanmak deÄŸil, bu toprakların mülkiyetini muhafaza edebilmektir. Dolayısıyla onlar daha fazla kazanma amacı olmayıp ekmezlerse tarımsal üretim artmaz, üretim artmazsa vergi alamazsınız. Dolayısıyla bu vergilendirme ile hem üretim, hem vergi geliri artacak üstelik bu uygulama aynı zamanda kendiliÄŸinden bir toprak-tarım reformu iÅŸlevi de görecektir.”
*
Son söz:
Türkiye’de bu gün ne yazık ki ne toprak meselesi çözülebildi, ne topraklar olması gerektiÄŸi gibi ekiliyor ve ortada yeterli bir üretim olmadığı için de çoÄŸu tarım ürünü dışarıdan ithal edilirken tarım arazisinin önemli bir kısmı ya sahibinin tercihine baÄŸlı olarak boÅŸ tutuluyor ya da yeni yeni inÅŸaat faaliyetlerine sunulmayı bekleyen “arsalara” dönüÅŸüyor.
Åžimdi mesele sadece vergi mi?
BuÄŸday yok, yaÄŸ yok, nohut yok, fasulye yok.
Hepsinin üzerine bunları alacak döviz yok. Üstelik borç da çok
Bir de bütün bu olacakları daha 1960’ta söyleyen Nicholas Kaldor yok.
Bize o raporunu yadigâr bırakıp 30 Eylül 1986 tarihinde Dünya’nın tanıdığı ama bizi ikna edemeyen anlı ÅŸanlı bir ekonomist olarak ebediyete göçmüÅŸ.