ATATÜRK
(Yabancı Gözünden)
Yıl 1971...
Fırat adlı gemiyle, Amerika’nın Phıladelphia limanına 10 bin ton tütün götürmüÅŸtük.
Åžehri dolaÅŸmış gemiye dönüyorduk.
Yanımıza bir araba yaklaştı ve nereye gittiğimizi sordu.
Limana deyince bizi götürebileceÄŸini söyledi. 3 arkadaÅŸ bindik ve geminin bordasına kadar getirdi.
Bu kibar Amerikalıyı ‘Türk kahvesi’ ikram etmek için gemiye davet ettim.
Zabitan salonuna geçtik. Kaptanımız da oradaydı.
Misafirimiz salonu inceledıkten sonra; “Bu geminin Türk gemisi olduÄŸunu söylediniz. Ancak, salonda Atatürk resmi yok” dedi ve hemen ilave etti; “Önce Atatürk’ün resmini koymalıydınız” deyip kahveyi içmeden gemiden ayrıldı.
Hepimiz şaşırıp kalmıştık.
Karşılaştığımız olaya bir anlam veremiyorduk.
Bu olayı çok düÅŸündüm.
Sanırım bu kibar Amerikalı, varlık nedenimiz olan Atatürk’e kayıtsız kaldığımızı düÅŸünmüÅŸ ve tavrımızı vefasızlık olarak deÄŸerlendirerek bizi protesto etmiÅŸti.
KarşılaÅŸtığımız bu sıradışı olaya baÅŸka açıklama bulamamıştım…
Yıl 1985 ...
İzmir’e yük getiren Yunan bandralı gemide baÅŸ mühendis mide kanaması geçirdiÄŸi için hastahaneye kaldırılmış.
İşe davet ettikleri için görev aldım. Gemide tek Türk, baÅŸ mühendis olarak benim.
Bir sohbet esnasında, gemi kaptanı (adı Kosta’ydı) gümrükte fotoÄŸraf makinesinin mühürlü kamaraya kilitlendiÄŸini ve bu duruma çok üzüldüÄŸünü söyledi.
Makine yanında olsaydı ne yapacaktın diye sordum.
OÄŸlu istediÄŸi için, Kordon’daki Atatürk Anıtı’nın resmini çekeceÄŸini söyledi. Åžaşırmıştım.
“Atatürk size tarihinizin en büyük darbesini vuran komutandı, neden onun resmini çekmeyi düÅŸünüyorsunuz” dedim.
Şu cevabı verdi;
“Biz, emperyalizmin emrinde haksız ve iÅŸgalci olarak Anadolu’ya geldik. Uçurumdan aÅŸağı yuvarlanırken Atatürk sizi uçurumun kenarından alıp, özgür uluslar arasına modern bir ulus olarak kattı.Bunu yaparken, insanlık tarihine ezilen ulusların kurtuluÅŸuna örnek olan, yeni bir deneyim kazandırdı. Onlara, özgürlükleri için mücadele ederlerse kazanacaklarını öÄŸretti. Atatürk, bu nedenle bizim için de deÄŸerlidir”.
Bu cevap nedeniyle, etkisini hayatım boyunca taşıdığım bir duygu yoÄŸunlaÅŸması yaÅŸamıştım…
Yıl 1988 ...
Ekvador’un Guayaquil ÅŸehri.
Gemideki iÅŸim bitince, çevreyi tanımak için dolaÅŸmaya çıktım.
Bir okula rastladım. okulun giriÅŸindeki alanda 5 tane büst gördüm.
Birinci büst Simon Bolivar’a aitti.
İkincisi Che Guavera,
üçüncüsü Fidel Castro,
Dördüncüsü Emiliyano Zapata
ve BeÅŸinci büst Mustafa Kemal Atatürk’e aitti.
Büstleri inceleyip İspanyolca açıklamaları anlamaya çalışırken, öÄŸretmen olduÄŸunu düzgün İngilizcesi ile söyleyen bir kiÅŸi geldi.
Nereli olduÄŸumu sordu.
Türk olduÄŸumu söyleyince, içtenlikli bir ilgi gösterdi.
Atatürk hakkında konuÅŸmaya baÅŸladık. Türk devrimi konusundaki bilgisi yüksekti.
Atatürk’ü, saygı duyduÄŸu diÄŸer 4 devrimciden ayrı tuttuÄŸunu söyledi. “O yalnızca ülkesini kurtarıp modern bir ulus yaratmakla kalmadı, ezilen uluslara evrensel bir örnek yarattı. İnsanlık tarihinde hiçbir lider bunu baÅŸaramamıştır” dedi.
O an duyduÄŸum övünç ve mutluluÄŸu unutmam mümkün deÄŸildir.
YIL 1999 ...
Hindistan’ın Visakapatman limanındayız.
Åžehri dolaşırken büyük bir kitapçı dükkanına girdim.
Çocuklar için kısaltılmış İngilizce dünya klasikleri dizisi olduÄŸunu gördüm. İncelediÄŸim listede ‘Atatürk’ün Hayatı ve Devrimleri’ isimli bir kitap bulunuyordu.
Listede olmasına rağmen raflarda yoktu.
Görevliyi buldum ve diÄŸerleri ile bu kitabı istediÄŸimi söyledim.
Görevli, okulların yeni açıldığı, ilginin fazla olması nedeniyle kitabın kalmadığını, ısmarladıklarını ve bir hafta sonra uÄŸramamı söyledi.
Ertesi gün limandan hareket edeceÄŸimiz için zamanım olmadığından bu kitabı alamadım.
Bir yandan bütün kitabevi benim olmuÅŸ gibi mutlu oldum, diÄŸer yandan, derin bir acı ve üzüntü duydum. Dünyanın öbür ucunda, çocuklara öÄŸretilen Atatürk kendi ülkesinde üstü örtülmüÅŸ,
Yetkili yerlere gelen kiÅŸiler Onu bu ülke gençliÄŸine öÄŸretmemek için her ÅŸeyi yapmışlardı.
Üzüntümün nedeni buydu…
Yıl 2003 ...
Kamerun’un Douala Limanındayız.
Kütük kereste yüklenecek. Yükün sahibi, gemiye yüklemeye nezaret edecek bir kaptan göndermiÅŸti.
Kaptan Hırvattı.
Zabitan odasına geldiÄŸinde, gelenin karşısına düÅŸen duvardaki Atatürk resmini görünce duraladı.
Bir süre durduktan sonra resme doÄŸru yürüdü.
Saygı ifade eden davranışlarla resmi nazikçe düzeltti ve hepimizin yüreÄŸine bir ok gibi saplanan ÅŸu sözleri söyledi; “Siz bu insanı ve ideallerini anlayamadınız. Anlamış olsaydınız bugün Avrupa kapılarında sürünmez, Avrupalılar sizin kapılarınızda bekleÅŸirlerdi”…
Yıl 2017 ...
Bangladeşin Chittgong limanındayız.
Gemiden inmiÅŸ limanın çıkış kapısına doÄŸru gidiyordum.
Takkeli, entari ya da ÅŸalvar giyimli, yaÅŸlı birisi ile hafifçe çarpıştık.
Nedeni o olmamasına karşın özür diledi ve konuÅŸmaya baÅŸladık.
Nereli olduÄŸumu sordu. Türk olduÄŸumu söyledim.
Hiç beklemediÄŸim bir cevap verdi;
“Atatürk’ün çocuÄŸusun yani” dedi. Heyecanlanmıştım.
Sohbeti sürdürdüm.
Birçok kimseye inanılmaz gelebilir ama bana ÅŸunları söyledi;
“En büyük Müslüman Atatürk’tür.
Biz BangaldeÅŸ olarak onun öÄŸrettiÄŸi yoldan gittik ve özgürlüÄŸümüze kavuÅŸtuk.
Fakiriz ama onun yaptıklarını yaparsak fakirlikten de kurtulabiliriz.
O sadece Türklerin deÄŸil tüm DoÄŸu halkları için de büyük bir liderdir … (Ahmet Dirican)
ATATÜRK'ÜN neden Dünya Lideri olduÄŸunu bir tek Türkiye halkı pek anlıyamıyor ...
Alıntı