Binlerceyıllık geçmiÅŸi olan bir Devletimiz, taşımaktan gurur duyduÄŸum bir Ulusal KimliÄŸimiz var.
Çalışma ve askerlik hayatımda övüneceÄŸim iÅŸler baÅŸardım.
Yaşıma göre saÄŸlık bakımından da iyi durumda sayılırım.
YaÅŸamla ilgili de bir sorunum yok.
Yazmayı seviyorum. Hatta bir internet gazetesi bile çıkarıyorum.
Ancak, son zamanlarda ülkemin içine düÅŸtüÄŸü durum beni fazlayısla etkiledi. Klavyemin tuÅŸları ateÅŸten top olmuÅŸ sanki, yazabilirsen yaz. Ormanlarımız yok olurken, binlerce canlı göz göre göre yanarken,üstüne üstelik baÅŸta bilgi edinme konusundaki sıkıntılar olmak üzere pek çok olumsuzluklar ardarda sıralanmışken yazabilirsen yaz bakalım.
Yüz yıl öncesinde, tüm dünyanın hayranlıkla izlediÄŸi Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik ve sosyal bakımdan içine düÅŸtüÄŸü durumu bir türlü içime sindiremiyorum.
Para durumu, iç ve dış ticaret durumumuz, iÅŸsizlik, plansız programsız göçler, tarımsal üretim, temel eÄŸitim ve üniversite eÄŸitim sorunlarından soyutlanıp yazmak mümkün olmuyor. DüÅŸüncelerimi yazmak istediÄŸimde de , bir türlü cümlelerin sonunu getiremiyorum.
Yıllar yılı, görev gereÄŸi denetim raporları yazdık. Fırsat buldukça ülke sorunları üzerine yazılar keleme aldık. Üstadların, uzmanların yazdıklarını okuduk. Sanki sihirli bir rüzgar esti, herÅŸeyi sildi süpürdü. Cumhuriyetin bütün deÄŸerleri bize göre alt-üst oldu.
Ahlaki deÄŸerlerimiz tanınmaz hale geldi. Kamu hizmetlerinde görev alanların bakış açıları deÄŸiÅŸti. Åžeffaflık yerine gizlilik, denetimsizlik, yeni bir ihale anlayışı kamuya hakim oldu. Garantili ihale iÅŸlerindeki akıl almaz hesapları anlamak mümkün olamıyor. Kumu yarırı ihmal edilerek yapılan deÄŸerlendirmeler yüreÄŸimiz daÄŸlıyor. Kelimeler yetersiz, cümleler yarım kalıyor.
Ekonomik konuları bırakalım, bari sosyal konuları ele alalım diyorum, demokrası geliyor aklıma, boÄŸazım düÄŸümleniyor. Körü körüne iaat eden insan toplulukları, insanları köle olarak gören egemenler. Kadın – erkek eÅŸitsizliÄŸi, Cumhuriyet deÄŸerleri ve laiklik ilkeleri yok olmuÅŸ toplum düzeni geliyor gözümün önüne. Buradan da ayrılıyorum.
Hukuk, yargı konularına deÄŸinmeli diyorum. Kuvvetler ayrılığı, yargıç bağımsızlığı diyorum. BildiÄŸimiz, inandığımız bütün doÄŸru bildiklerimiz tersine çevrilmiÅŸ.
Ordumuzu, yangın eÄŸitimi almadılar gerekçesiyle, afet durumunda halkın yanında göremiyoruz, kovalarla, itfaiye araçları ile çağın felaketi yangını söndürme çalışan halkın çaresizliÄŸine yayın yasağı geliyor. Yazamazsınız.
Sonra bir de bakıyorsunuz, yetkili Yunanistan yangınına uçak yardımından bahsediyor. Yine cümleler yarım, kelimeler yetersiz kalıyor.
Gençler geleceklerini, çalışanlar önlerini göremiyor. Emekliler, nasıl bir Türkiye miras bıraktıklarını anlamaya çalışıyor.
Kim tarafından planlandığını, nasıl yürürlüÄŸe konduÄŸunu anlamaya çalıştığımız yeni yönetim biçimi hız kesmeden uygulanmakta, hızlı kararlar, yangın söndürülmeden arazilerin deÄŸerlendirilmesi esaslarını yürürlüÄŸe koyabiliyor.
Oysa, yaÅŸadığımız dünyada, bulunduÄŸumuz coÄŸrafyada yanlış yapmak, sonra düzeltmek lüksümüz yok.
Bize ağıt yakmak da yakışmaz. Umudumuz yitirmeyeceÄŸiz. Tüm yurtseverler birlik olup, ilk seçimde, ülkemiz üzerinde dolaÅŸan olumsuzluklara son verecek bir iktidar oluÅŸmasını saÄŸlamak zorundayız. Tüm demokrasiye inanmış siyasi partiler de bu konuda üzerlerine düÅŸen görevi aksatmadan yerine getirmek zorundadır.
Son Türk Devletini, sonsuza kadar yaÅŸatmak bizim önde gelen görevimizdir.
Bizim yol göstericimiz Ulu Önder Atatürk’ün dediÄŸi gibi “muhtaç olduÄŸumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur”