www.gazetetekirdag.com
ABD’de geçen hafta Silvergate Bank ve Silicon Valley Bank (SVB)’ın iflâsı henüz soÄŸumadan, bu hafta da kripto para iÅŸlemlerine aracılık eden Signature Bank’a el konulması, piyasalarda ciddi bir çalkantı ve endiÅŸe yarattı. Bu geliÅŸmeler üzerine FED, Amerikan bankacılık sisteminin saÄŸlığını korumak amacıyla hafta başında tüm mevduatlara “ÅŸemsiye garanti” getirdi.
Daha sonra, 167 yıllık köklü İsviçre bankası Credit Suisse (CS)’nin krize girdiÄŸi ve söz konusu bankanın krizden çıkabilmesi için İsviçre Merkez Bankası (SNB)’nın 54 milyar Amerika Doları ($) tutarında destek sunduÄŸu duyuldu.
Bu ÅŸekilde, ABD’deki “banka iflâsı paniÄŸi” Avrupa’ya sıçramış oldu. Küresel piyasalara, 2008’de tüm dünyaya yayılan “finansal krizin” benzeri bir kriz yaÅŸanabileceÄŸi korkusu yön vermeye baÅŸladı.
Mudilerin bankalara hücum etmesini ve krizin derinleÅŸmesini önlemek isteyen ABD Merkez Bankası (FED) bankaları fonlamaya baÅŸlarken, benzer bir adımın Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından da atılması beklenmektedir.
Kısacası Dünya ekonomisinde SVB paniÄŸi yaÅŸanmaktadır. ABD’nin bu 16’ıncı büyük bankasının batışı yeni bir küresel kriz endiÅŸesi uyandırıyor. Hatırlanırsa, 2008’de yine adı pek fazla duyulmamış Washington Mutual Bank gündemdeydi ve iflâsı küresel finansal krizi tetiklemiÅŸti.
Finansal piyasalarda yaÅŸanan ve yukarıda özetlemeye çalıştığımız geliÅŸmelerin irdelenmesi, olası sonuçları hakkında çıkarımlar yapılması ve krizin Türkiye etkisi bu yazımızın konusunu oluÅŸturmaktadır.
ABD’DE YAÅžANAN PANİĞİN ZAMAN ÇİZELGESİ
8 Mart
Kripto para birimi odaklı bir banka olan Silvergate Capital Corp., faaliyetlerini durduracağını ve varlıklarını tasfiye edeceÄŸini duyurdu. Silvergate, bankacılık “operasyonları durdurma ve bankayı gönüllü olarak tasfiye etme” kararını açıkladı.
SVB, 2019’dan 2021’e 2 yıl gibi kısa bir sürede toplam aktiflerini 71 milyar $’dan 211 milyara çıkarmıştı. SVB’nin mevduat bazını oluÅŸturan müÅŸterileri büyük ağırlıklı olarak Risk Sermayesi (Venture Capital – VC) fonları tarafından finanse edilen teknoloji ÅŸirketleriydi. Ancak faizler yükseldikçe VC desteÄŸi azaldı ve bu teknoloji ÅŸirketleri bankadaki mevduatlarını çekmeye baÅŸladılar.
Yine aynı gün SVB de, “bilançosunu güçlendirmesi” ve 2 milyar $ tutarında “ödenmiÅŸ sermayesini artırması” gerektiÄŸini açıkladığında, bu bilgi yatırımcıları endiÅŸelendirdi. Likidite ihtiyacını karşılamak için “tahvil portföyünden satış” yapan SVB, bu satış iÅŸleminden 1.8 milyar $ zarar etmek zorunda kaldı.
9 Mart
CVB’ın önceki gün yaptığı duyuru, yeni bir grup “mevduat çekme” dalgasına yol açtı ve bankanın hisse deÄŸeri yüzde 60 oranında düÅŸtü.
10 Mart
SVB, son para çekme saldırısından sonra faaliyetini durdurdu. Alıcı arayışı sonuç vermeyince, gün ortasında kamu düzenleyicileri ülkenin en büyük 16. bankası olan SVB’ı devraldı ve alıcı Federal Mevduat Sigortası Fonu (The Federal Deposit Insurance Corporation-FDIC) oldu . 40 yıllık kurumun baÅŸarısızlığı, 2008 mali krizinden bu yana yaÅŸanan en büyük banka iflâsı oldu ve yaklaşık 175 milyar $’lık müÅŸteri mevduatı FSIC’nin kontrolüne geçti.
Bu arada, SVB’ın sıkıntılarından kaynaklanan ÅŸok, sektörünün bir kısım ilgililerinde yankılandı ve yatırımcılar, First Republic, Signature Bank ve Western Alliance’ınkiler de dâhil olmak üzere banka hisselerini düÅŸürmeye baÅŸladı. Ancak ülkenin en büyük bankalarının, müÅŸteri segmentinin farklılığından dolayı, yaÅŸanan bu sarsıntıdan ÅŸimdilik yalıtılmış olduÄŸu görünüyordu.
Bu arada, büyük ölçüde emlâk ÅŸirketlerine ve hukuk firmalarına borç veren 22 yıllık New York merkezli bir kurum olan Signature Bank’tan da mevuat çıkışı baÅŸlamıştı.
Hazine Bakanı Janet L. Yellen, yatırımcılara bankacılık sisteminin dirençli olduÄŸu konusunda güvence verdi.
12 Mart
Mali düzenleyiciler, bankacılık krizinin bulaşıp yayılmasını önlemek için Signature Bank’a el koydu. 40 ÅŸubesi bulunan banka, Silicon Valley Bank’ı çevreleyen paniÄŸin bir nebze de olsa kurbanı oldu.
Federal Rezerv, Hazine Bakanlığı ve FDIC ortaklaÅŸa, “mevduat sahiplerinin 13 Mart Pazartesi gününden itibaren paralarının tamamına eriÅŸebileceklerini” ve her iki bankanın da baÅŸarısızlığından kaynaklanan hiçbir zararın “vergi mükellefi tarafından karşılanmayacağını” duyurdu.
Bu arada FDIC, ekonomi veya finansal istikrarsızlığı önlemek amacıyla Hükümetin, sigortasız mevduat sahiplerine geri ödeme yapmasına izin veren bir “sistemik risk istisnası” baÅŸlattı. Keza FED, uygun bankalara ek fon saÄŸlamak ve “tüm mudilerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini” temin için Hazine’nin onayıyla bir “acil kredi programı” oluÅŸturacağını duyurdu.
13 Mart
BaÅŸkan Biden yaptığı konuÅŸmasında, “ABD bankacılık sisteminin güvenli olduÄŸunu” söyledi ve vergi mükelleflerinin herhangi bir kurtarma paketini ödenmeyeceÄŸini teyid etti. Bu arada banka hisselerindeki düÅŸüÅŸ yüzde 60’lara ulaÅŸtı.
14 Mart
Banka hisselerinde oluÅŸan zararların bir kısmı geri alındı. Bu arada Adalet Bakanlığı, SVB’ın batışı ile ilgili soruÅŸturma baÅŸlattığını açıkladı.
15 Mart
First Republic Bank (FRB), aralarında JPMorgan Chase, Wells Fargo ve Morgan Stanley’nin de bulunduÄŸu yaklaşık bir düzine ABD’nin en büyük bankalarından 30 milyar $ mevduat temin etti. KuÅŸatma altındaki FRB’ın hisseleri yüzde 10’da kayıp ile kapandı.
FED, bankaların, bankacılık sistemini desteklemek için yeni oluÅŸturulan “acil durum kredi programından” 11,9 milyar $ borç aldığını duyurdu.
Hazine Bakanı Janet L. Yellen, Senato’nun Finans Komitesi önünde ifade verdi ve halka Amerikan bankalarının “saÄŸlam” kaldığı konusunda güvence vermeye çalıştı.
AMARİKAN FRB’DA YAÅžANAN SORUNLAR
Yatırımcılar bu ay büyük ABD banka hisselerinden 165 milyar $ deÄŸer kaybetti. Bir diÄŸer anlatımla, en büyük altı Wall Street bankası, İsviçre bankası CS’in mali gücüne iliÅŸkin endiÅŸeler ve 2008’den bu yana ABD’deki en büyük banka iflasının sonuçlarından etkilenmesi sonucu bu ay piyasa kapitalizasyonunda, yaklaşık 165 milyar $ veya toplam deÄŸerlerinin yüzde 13’ünü kaybetti.
Hareket, ABD’deki yetkililerin bir dizi banka çöküÅŸünün ardından bankacılık sisteminin saÄŸlığıyla ilgili paniÄŸi bastırmaya çalıştığı sırada geldi. Ancak bu sırada sektörle ilgili endiÅŸeler tüm dünyaya yayıldı ve kriz korkusu arttı.
JP Morgan ve Citigroup liderliÄŸindeki 11 bankanın yardım planlarına iliÅŸkin raporlar, finansal piyasaların yükselmesine yardımcı oldu ve FRB hisselerinin bir noktada yüzde 20’den fazla yükselmesine yol açarak, ticaretin durmasını engelledi. ABD’nin 11 büyük bankası geçtiÄŸimiz günlerde kredi notu S&P tarafından çöp statüsüne düÅŸürülen ve son dönemdeki küçük ölçekli bankacılık krizinin yeni odak noktası gibi görünen First Republic Bank’e toplam 30 milyar $ para yatırma konusunda anlaÅŸtı.
FED, sistemdeki gerilimlerin bir iÅŸareti olarak, bankalara verilen acil durum kredilerinde bir hafta önceki 15 milyar $’dan, ÇarÅŸamba günü itibariyle 318 milyar $’ı aÅŸan bir artış bildirdi. Bu arada Capital Economics’in Kuzey Amerika baÅŸ ekonomisti Paul Ashworth, “Fed’in acil durum kredilerindeki artışın boyutu, bunun bankacılık sisteminde reel ekonomi üzerinde önemli zincirleme etkileri olacak çok ciddi bir kriz olduÄŸunun altını çiziyor” dedi.
Bir diÄŸer yandan da yatırımcılar, en büyük ABD borç veren bankalarının, müÅŸterilerin nakitlerini çekmesinin ardından, bir menkul kıymet portföyünü 2 milyar dolar zararla satmak zorunda kalan SVB ile aynı kaderi paylaÅŸacağını düÅŸünmemektedir. Gerçekten de, müÅŸteriler daha küçük bölgesel oyuncuların saÄŸlığına iliÅŸkin korkular arasında güvenlik ararken, daha büyük bankalar ise, yaÅŸananların tersine bir mevduat akışı yaÅŸamaktadır.
AVRUPA’DA, CREDIT SUISSE ÜZERİNDAN YAÅžANAN KRİZ
CS’in hisseleri rekor bir ÅŸekilde yüzde 24 düÅŸtü . İsviçre’nin merkez bankası SNB, gerekirse CS’e finansal destek saÄŸlamak için adım atacağını söyledi. Bu arada CS, İsviçre Merkez Bankası (SCB)’ndan 54 milyar $ borç alacağını açıkladı. SCB ÇarÅŸamba günü, ABD banka iflaslarının ardından savunmasız olarak görülen sorunlu borç verme devi CS’e 44 milyar İsviçre Frangı (CHF) kadar acil durum fonu saÄŸladığını söyledi. Keza, SCB ve Swiss Financial Market Denetleme Kurumu, gerekirse CS’e yardım etmeye hazır olduklarını söyleyerek yatırımcıların korkularını yatıştırmaya çalıştı.
ABD hükümetinin eylemleri hafta başında piyasaları istikrara kavuÅŸtursa da, İsviçre bankası CS’deki kargaÅŸa yatırımcılar arasındaki gerginliÄŸi artırdı.
1856’da kurulan CS, son yıllarda kara para aklama suçlamaları ve diÄŸer sorunlar da dâhil olmak üzere bir dizi skandalla karşı karşıya kaldı. Bankanın ÅŸimdilerde içinde bulduÄŸu karmaÅŸanın sorumlusu, yıllar içinde yaÅŸanan bir dizi skandal, üst yönetim deÄŸiÅŸiklikleri, milyarlarca $ tutarında iÅŸlem kayıpları ve yanlış stratejiler olarak sıralanmaktadır.
CS, 2021’de ve 2008 mali krizinden bu yana en kötü yılı olan 2022’de tekrar para kaybetti ve yatırımcılarını 2024’e kadar kârlı olmayı beklemediÄŸi konusunda uyardı. Banka dördüncü çeyrekte banka 1.4 milyar CHF net zarar etti ve bu sonuç 2022’deki toplam net zararını 7.3 milyar CHF (7.8 milyar $)’na çıkardı. Bu arada CS, bilânçosunu güçlendirmek için yeniden yapılandırma kapsamında, maliyetlerini düÅŸürmeye ve iÅŸ gücünü azaltmaya baÅŸlamıştı.
Bankanın Salı günü mali raporlamasında “önemli zayıflık” açıklaması, yatırımcıların endiÅŸelerini tazeledi. CS’in en büyük hissedarı olan Suudi Ulusal Bankası’nın baÅŸkanı, düzenleyici gerekçelerle İsviçre bankasında daha fazla hisse satın almayacağını söylediÄŸinde soru iÅŸaretleri yoÄŸunlaÅŸtı ve hisse senetlerinin tepe takla gitmesinin baÅŸlangıcı oldu.
SCB’ın söz konusu desteÄŸi ve piyasada adı geçen profesyonel ve akademisyenlerin olumlu görüÅŸ açıklamaları üzerine CS’in hisseleri hafta sonuna doÄŸru toparlandı.
Tüm bu geliÅŸmelerle birlikte ECB, faiz oranlarını yüzde 2,5’ten 3’e yükselteceÄŸini açıklarken, hareketin piyasadaki kargaÅŸayı nasıl etkileyeceÄŸine dair endiÅŸelere raÄŸmen artış planına baÄŸlı kalması da ayrı bir yaÅŸanmışlık olarak not edilmelidir.
Faiz artırımı ise mevcut bankacılık krizini yatıştırıcı deÄŸil alevlendirici etkiye sahip olduÄŸu genel kabul görmüÅŸ bir yaklaşımdır. Çünkü sorunun gerisinde, “faiz oranlarının çok kısa sürede çok hızlı artırılmış” olması yatmaktadır.
DiÄŸer bir göz ardı edilmemesi gereken gerçek de, olaÄŸan ÅŸüpheli banka sayısının, Avrupa tarafında ABD’ye göre çok daha fazla olduÄŸudur. Ki bunların da büyük ve köklü bankalar olduÄŸu unutulmamalıdır. Nitekim CS’in hızlı deÄŸer kaybını, Fransız, İtalya, İspanya ve Almanya bankaları izlemiÅŸtir. Aslında böylesi kötü bir günde ECB’nin faiz artırması, önceden bildirmesi ve enflâsyonun zaten böyle bir faiz yükseltmeyi gerekli kılmasına dayanmaktadır.
Bunun yanında, ECB’yi faiz artırımında geri dönülemeyecek yola sokan asıl neden ise, baÅŸlayan banka krizi nedeniyle dağılmış piyasalara vereceÄŸi negatif mesajdan kaçınmış olmaktır. Çünkü faiz artırmayacak olurlarsa, bunun piyasalar tarafından algılanması, “durum o kadar vahim ki, artırmam gereken faize dokunamıyorum bile, pas geçiyorum” ÅŸeklinde olacaktı.
Capital Economics’in baÅŸ Avrupa ekonomisti Andrew Kenningham yaptığı açıklamada, “Credit Suisse ABD de dâhil olmak üzere İsviçre dışında çok sayıda iÅŸtiraki ile küresel olarak geniÅŸ baÄŸlantıları bulunuyor. Bu nedenle Credit Suisse sadece bir İsviçre sorunu deÄŸil, küresel bir sorundur” dedi.
2008 krizini önceden görmesiyle ün kazanan ekonomist Nouriel Roubini yaÅŸananların büyük bir borç krizine yaklaşıldığının iÅŸareti olduÄŸunu belirtti ve “Kıyım yeni baÅŸladı” ifadelerini kullandı. CS’in batması durumunda bunun “Lehman Brothers’ın çöküÅŸüne benzer bir durum” olacağını belirten Roubini, “Batmak için çok büyük olabilir ama kurtarmak için de çok büyük olabilir” dedi. SVB’nin mevduatlarının 150 milyar $ civarındayken, Credit Suisse’te bunun 700 milyar $ olduÄŸunu belirten Roubini, “Credit Suisse’e bir ÅŸey olursa, bu sadece Avrupa’yı deÄŸil tüm küresel finansal sistemi etkiler. GeliÅŸmelerin Fed’in ve ECB’nin iÅŸini daha da zorlaÅŸtırdığını belirten Roubini, enflâsyonun hâlâ yüksek olduÄŸunu ve faiz artışlarının devam etmesi hatta Fed faizinin en az yüzde 6’ya, ECB faizinin en az yüzde 4’e yaklaÅŸması gerektiÄŸini; ancak ÅŸu an finansal istikrar riskiyle karşı karşıya olduÄŸumuz için, bu durum belki faiz artışlarının durması, hatta faiz indirimi ve parasal geniÅŸleme bile öngörülüyor. Fed’in arka kapıdan yaptığı da bu olduÄŸunu” söylemektedir.
JP Morgan CIO’su Bob Michele, CS’deki sorunları “buzdağının görünen yüzü” olarak deÄŸerlendirdi. YaÅŸananların, FED’in ”faiz artırım döngüsünün” gecikmeli etkileri olduÄŸuna ve bunun küresel ekonomi için daha geniÅŸ çaplı sorunlar yaratabileceÄŸine iÅŸaret eden Michele, “daha fazla sıkıntı olacak” diye konuÅŸtu.
50 binin üzerinde çalışanı ve 1.6 trilyon İsviçre Frangı tutarında aktif toplamı olan İsviçre’nin ikinci büyük bankası CS’in geleceÄŸi ile ilgili en iyi seçeneÄŸin “bankanın satılması” olabileceÄŸi konuÅŸulmaktadır. Bu baÄŸlamda, İsviçre bankası UBS’in en uygun talip olabileceÄŸi dile getirilmektedir.
KÜRESEL BANKACILIKTA YAÅžANAN SIKINTININ NEDENLERİ
Bankaları önce kâr-zarar, akabinde likidite yönünden etkileyerek ÅŸimdilik üç Amerikan bankasını sistem dışına çıkaran ve İsviçre merkezli CS’i de SCB’ın finansman desteÄŸine muhtaç yapan sebepleri aÅŸağıdaki baÅŸlıklarda toplayabiliriz:
Küresel üretim ve gelirde (kısacası globâl GSYH) zayıflama ve enflâsyonla mücadele amacıyla yükseltilen faiz oranları nedeniyle oluÅŸan yeni çerçeve 2023 yılı için, son iki yıla göre daha zor koÅŸullara (özellikle bankalar için) yol açmıştır. Bu geliÅŸmeyi, faiz oranı ve dört büyük ekonomi baÅŸlığında aÅŸağıdaki grafikte izleyebiliriz.
Kaynak: EIU
McKinsey & Company tarafından 2022 yılı için hazırlanan “Banking on a Sustainable Path- Global Banking Annual Review 2022” baÅŸlıklı rapora göre 2022 yılında bankaların (salgın sonrası) kısa vadeli görünümünü, yüksek kâr marjları ve sermaye oranlarından gelen “güçlü gelir büyümesi” tanımı ile ifade etmektedir.Bu baÄŸlamda, yüzde 11,5-12,5 arasındaki öz varlık getirisinin bir sonucu olarak banka kârlılık oranlarının 14 yılın en yüksek seviyesinde olduÄŸu ve toplam gelir artışının 345 milyar $’a ulaÅŸtığı; “sermaye yeterlilik oranlarının” da yüzde 14-15 arasında gerçekleÅŸtiÄŸi belirtilmektedir.
Ancak söz konusu raporda, yukarıda belirtilen kısa dönem düzelmelere karşın, öz varlık getirisinin “zayıf” kaldığı, hatta 2008 finansal krizindeki oranların çok altında olduÄŸu vurgulanmaktadır. Åžöyle ki, 2022 yılı öz kaynak getirisi, mevcut bankaların yarısında “öz kaynak maliyetinin” üstünde iken, son zamanlardaki maliyet yükseliÅŸleri yüzünden, bu bankaların payı yüzde 35’e düÅŸmüÅŸtür.
Söz konusu bu “öz varlık getirisinde düÅŸüÅŸ” gerçeÄŸinin temelinde, aÅŸağıda bahsedeceÄŸimiz gibi, merkez bankalarınca yükseltilen “politika faizlerinin” yol açtığı bankaların fonlama maliyetlerinde oluÅŸan artışa karşın, getirilerinin yeterince yukarı çıkmamasıdır.
Bu baÅŸlığımızın baÅŸka bir ifadesi, faiz artırım döngüsünün “gecikmeli etkileri” ÅŸeklindedir. BilindiÄŸi gibi sabit faizli finansal ürünlerin piyasa deÄŸeri, piyasa faizi yükseldikçe düÅŸmektedir. Tersine olarak, piyasa faizi düÅŸtükçe bu ürünlerin deÄŸeri yükselir.
ABD’de SVB’nın portföyündeki devlet tahvilleri ve Hazine garantili menkul kıymetlerin fiyatlarının düÅŸmesinden dolayı iflâs ettiÄŸi anlaşıldı. Çünkü ABD Merkez Bankası FED’in seri faiz artırımları tahvil fiyatlarını aÅŸağıya çekmiÅŸti.
Keza, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları, didiÅŸken bir ÅŸekilde yükselen enflâsyon, yani genel fiyat artışlarının hızını azaltmak için geçen yıl boyunca borçlanma maliyetlerini keskin bir ÅŸekilde artırmıştı. Bu hareketler, oranlar düÅŸükken bankalar tarafından satın alınan büyük tahvil/bono portföylerinin deÄŸerlerine zarar vermiÅŸ oldu.
Bu olgu bir “aktif-pasif yönetimi (asset-liability management)” konusudur aynı zamanda. Kısacası bankaların aktif ve pasif deÄŸerleri arasında para birimi, vade ve maliyet-getiri uyumluluÄŸunun banka yönetimlerince korunmaması, bu tür üzücü ve reel sektörü de etkileyebilecek sonuçlara yol açabilmektedir.
SVB 2019’dan 2021’e 2 yıl gibi kısa bir sürede toplam aktiflerini 71 milyar $dan 211 milyar $’a çıkarmış ve bunların önemli kısmı devlet kâğıtlarına baÄŸlıydı. Ancak FED faizleri yükselttikçe, müÅŸterileri olan teknoloji ÅŸirketleri bankadaki mevduatlarını çekmeye baÅŸladılar. SVB bu çekiliÅŸleri karşılamak için elindeki devlet kağıtlarını satmaya baÅŸladı. Ancak bu kağıtlar önceki yıllarda düÅŸük faizden alınan uzun vadeli kağıtlardı ve faizlerin artmasıyla birlikte piyasa deÄŸerleri oldukça düÅŸmüÅŸtü.
Yeri gelmiÅŸken gözlenen bir hususu aktarmakta yarar vardır: Son güne kadar SVB’nin tahvil portföyünden yazdığı zararların bilânçoda görünmemesinin nedeni, bu tahvilleri “vadeye kadar tutulan menkul deÄŸerler” olarak bilançosuna iÅŸlemiÅŸ olmasıydı. Böyle olunca bu varlıklar piyasa fiyatlarına göre deÄŸerlendirilmedikleri için satılana kadar ortaya çıkan zarar bilançoda gözükmüyordu. SVB mecburiyetten bu tahvilleri zararına satarken analistler uyandı ve bu satışlar sonucunda elde edilecek zararın SVB’nin öz sermayesini sıfırlayacağını gördüler. Önce hisselerde panik satışlar baÅŸladı, akabinde de mevduat sahipleri paralarını bankadan çekme yarışına girdiler.
Yukarıda özetlediÄŸimiz süreç, tümüyle mevzuat ve denetim yetersizliÄŸini sergilemektedir. Hâlbuki 2008 Küresel Finans Krizinde, bu boÅŸluÄŸun doldurulması ve denetim etkinliÄŸinin arttırılması kararlaÅŸtırılmıştı. Söz konusu bu yetersizliÄŸin, yaÅŸanan banka krizinde baÅŸat bir oynadığını düÅŸünmekteyiz. (Esasında 2008 krizinden sonra ABD’de bankaların risklerinin kontrolüne yönelik düzenleme ve denetimlerle ilgili önemli kanunlar yürürlüÄŸe sokulmuÅŸtu. Ancak bankacılık lobisinin baskısıyla 2018 yılında Trump yönetimi tarafından bu düzenlemelerin bir kısmı kaldırılmıştı.)
BANKACILIK SEKTÖRÜNDEKİ SON GELİŞMELER ve TÜRKİYE
Kuzey Amerika ve Avrupa’da son yaÅŸananlardan sonra gözler Türkiye’de banka bilânçolarındaki tahvil/bono portföyüne çevrildi. BilindiÄŸi gibi ülke ekonomi yönetimi, çeÅŸitli karmaşık düzenlemelerle bankaları devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) almaya zorlamaktadır.
Kamu kesiminin Ocak 2023 itibarıyla borçlanma yapısına baktığımızda, toplam 4.178 milyar TL borcu bulunduÄŸunu görmekteyiz. Bunun 2.199 milyar TL (116,7 milyar $)’sı dış borç, 1.979 milyar TL. ise iç borçtur. Bizi burada daha çok TL cinsinden borçlar ilgilendiriyor. İç borçların 775 milyarı sabit faizli, 273milyarı deÄŸiÅŸken, 399 milyarı ise TÜFE’ye endeksli tahvillerden oluÅŸmaktadır.
BilindiÄŸi gibi, banka bilânçoları açısından risk oluÅŸturabilecek kategori TL cinsi sabit faizli bonolardır. İç borç stokunun elinde bulunduranlara göre dağılımında bankacılık kesimi yüzde 77,2 payla ön almaktadır. Bu toplamın yüzde 35,9’unu kamu bankaları, yüzde 22,8’ini özel bankalar, yüzde 11’ini ise yabancı bankalara aittir. Banka dışı kesime baktığımızda, 2012 yılında DİBS piyasasının yüzde 23,2’sini portföyünde bulunduran yabancıların payının yüzde 0,8’e kadar çektiÄŸi izlenmektedir.
Toplamın yüzde 77,2’sini elinde bulunduran bankaların sabit faizli DİBS’lerindeki payının da aynı olduÄŸunu kabul ettiÄŸimizde buna karşılık gelen sayı 598.5 milyar TL olmaktadır. İç borç stokunun vadeye kalan süresi nakit varlıklarda 42.2 ay olarak verilmektedir. Faiz oranlarının artışının sabit faizli tahvillerin deÄŸerini düÅŸüreceÄŸi açık. Faizlerin yüzde 5 yükselmesinin portföyün deÄŸerini yüzde 9,5 veya 56,8 milyar TL düÅŸüreceÄŸini, yüzde 10’luk bir faiz artışında ise yüzde 17,5 ve 104,7 milyar TL’lik bir zarar ortaya çıkacağı hesaplanabilmektedir.
TCMB’nın Kasım 2022 Finansal İstikrar Raporu’nda 500 baz puanlık olası bir faiz artışında bankaların öz kaynaklarının yüzde 6,3’ü kadar bir risk olduÄŸu ifade etmektedir. Åžimdilerde banka öz kaynaklarının 1.450 milyar TL olduÄŸunu dikkate aldığımızda bu riski 91.3 milyar TL olarak hesaplayabilmekteyiz.
Sonuçta, yüzde 5’lik faiz artışının getireceÄŸi 56.8 milyar TL’lik, yüzde 10’luk faiz artışı sonucu ortaya çıkacak 104.7 milyar TL’lik zararlar oldukça yüksek rakamlar olup, TCMB hesaplamasıyla da uyumludur. Ancak 1.450 milyar TL’yi bulan öz kaynakları dikkate alınırsa, oluÅŸacak zararın Türk bankacılık sektörü tarafından sindirilebilecek bir maliyet unsuru gibi görünmektedir.
Madolyonun diÄŸer yüzünde de, sabit faizli tahvillerin kamunun borç stokunun sadece yüzde 18,5’ini oluÅŸturduÄŸu, geri kalan yüzde 83,5’luk borcun; döviz cinsi olanların döviz “kuru riski”, deÄŸiÅŸken faizlerin “faiz riski”, TÜFE’ye endekslilerin “enflâsyon riski” taşıdığı ve bu yüklerin de, bütçe yoluyla Hazine’nin, dolayısıyla sade yurttaşın sırtında olduÄŸu görülmektedir.
DiÄŸer yandan da, 2023 yılı Ocak ayı enflâsyon Raporunda belirtildiÄŸi gibi bankaların TCMB’dan yüzde 8,5 faizle, 896.5 milyar TL para takası iÅŸlemi yoluyla, 127.5 milyar TL ise Açık Piyasa İşlemi yöntemiyle fonlama yaptığı belirtiliyordu. Bu sayede yüzde 8,5 faizle kaynak temin eden bankalar büyük kârlar elde etmektedirler. Çünkü ülkemizde, enflâsyona göre çok düÅŸük bir faizle bankalar, vergi ödeyen yurttaşın sırtından fonlanmaktadırlar.
SONUÇ YERİNE
Geçen haftanın haberi SVB’ın iflâsı ve bunun üzerine FED’in de Amerikan bankacılık sisteminin saÄŸlığını korumak amacıyla hafta başında tüm mevduatlara ÅŸemsiye garanti getirmesi oldu. FED aynı zamanda zor duruma düÅŸmüÅŸ Signature Bank’a da el koydu. Tabii, bu geliÅŸmeler bir anda ABD bankacılık sisteminin genel saÄŸlık durumunun piyasalar tarafından sorgulanmasına ve bankacılık hisselerinin hızla deÄŸer kaybetmesine yol açtı.
SVB’nin içine düÅŸtüÄŸü durum esasında bankacılığın en temel iÅŸlevlerinden biriyle ilgiliydi: Kısa vadeli mevduat kaynağının uzun vadeli varlıklara; deÄŸiÅŸken faizli mevduat kaynağının sabit faizli Devlet Borçlanma senetlerine dönüÅŸtürülmesi; banka yatırımlarının, faiz yükseliÅŸi karşısında deÄŸer kaybetme riskine karşı korumaya alınmaması.
Genel olarak piyasalarda uzun vadeli faizler kısa vadeli faizlerden yüksek olduÄŸu için de bankalar mevduat faizinin üzerinde getiri elde ederek pozitif bir kâr marjı saÄŸlarlar. Ancak faizler yükselir ve aynı zamanda verim eÄŸrisi de aÅŸağı doÄŸru bir yön alırsa bu sefer de zarar yazmaya baÅŸlarlar.
SVB’nin çok kötü yönetildiÄŸi ve bilançosunun da çok dengesiz olduÄŸu muhakkak. Ancak genele yayılacak bir banka krizi çıkma olasılığının çok yüksek olduÄŸu söylenemez. Hele FED mevduatlara “ÅŸemsiye garanti” getirmiÅŸken.
Ancak ABD bankacılık otoritelerinin denetim konusunda sınıfta kaldıkları da bir gerçek. Bir banka 2 yıl gibi kısa bir sürede toplam varlıklarını 3 katına çıkarıyorsa ve bu banka sistemik olarak önemsiz küçük bir banka da deÄŸilse, mutlaka çok yakından denetlenmeliydi.
Öte yandan Atlantik’in diÄŸer tarafındaki büyük bir banka olan CS’in de durumu sallantıdadır. Geçen ay CS 7.9 milyar dolar gibi çok büyük bir zarar açıklamış ve 2023’te de “önemli” bir kayıp olacağı uyarısında bulunmuÅŸtu. Aynı zamanda 2022’nin son çeyreÄŸinde CS’in müÅŸterileri bankadan 120 milyar $ gibi çok yüksek bir para çekmiÅŸlerdi. Zarar açıklamasından sonra yeni senede de bu çekiliÅŸlerin devam ettiÄŸi konuÅŸulmaktaydı.
Bunun üstüne bir de daha geçen Ekim ayındaki 4.3 milyar dolarlık sermaye artırımında payını yüzde 9.9’a çıkararak bankanın en büyük sermayedarı olan Saudi National Bank’in bankaya bir kuruÅŸ daha yatırmayacağını açıklamasından sonra ise satışlar iyice hızlandı ve hisse fiyatı yüzde 25 gerileyerek 1.70 CHF’ye kadar geriledi.
830 milyar dolar toplam varlığı ile dünyanın 45., kıta Avrupası’nın ise 12. büyük bankası olan CS’nin zora girmesinin etkileri SVB’nin çok üzerinde olabilir. Bu nedenle de önceki gün Avrupa borsalarında sadece CS deÄŸil, genel olarak bankacılık hisseleri hızlı deÄŸer kaybına uÄŸradı. EÄŸer bu kayıplar bu ÅŸekilde devam ederse bir noktada FED benzeri bir ÅŸekilde İsviçre bankacılık otoritelerinin de devreye girmesi, hatta satışına öncülük etmesi gerekebilir.
Nihayetinde tüm bu geliÅŸmeler ÅŸunu da bir kez daha gösterdi: Finansal piyasalar etkin ve yetkin düzenleme ve denetleme sistemleri ve gerektiÄŸinde de kamu müdaheleleri olmadan devamlılığını sürdüremiyor.