Büyüme yüzde 5'in altına inebilir
İlk yarıda yüzde 5,1 seviyesinde büyüyen ve G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olan Türkiye’nin, üçüncü çeyrekte daha yüksek büyüme oranı yakalaması bekleniyor. Ancak son çeyrekle ekonomide yavaşlama belirtileri görüleceğine ilişkin endişeler var. Bununla birlikte, ekonominin yıl genelinde yüzde 5’in üzerinde büyüyeceği, 2018’in ise daha zorlu geçeceği, büyümenin yüzde 5’in altına inebileceği tahminleri yapılıyor. Büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliğine yönelik soru işaretleri de devam ediyor.
Vergi gelirlerindeki kademeli toparlanmaya rağmen, büyümeyi desteklemek üzere alınan tedbirler bütçe performansını olumsuz etkilemeyi sürdürdü. Bütçe açığını finanse etmek üzere Hazine yıllık borçlanma tavanına henüz yıl bitmeden ulaştı.
2016 ikinci yarıdan bu yana büyümeyi desteklemek üzere kamu harcamaları artırılırken, yeni yılda bazı ürünlerde yapılan KDV indirimleri ve istihdam seferberliği nedeniyle 2017 başında vergi gelirlerinde ciddi kayıplar yaşandı. Bu nedenle ilk yarıda merkezi yönetim bütçe dengesi ciddi biçimde bozuldu. Yılın kalan döneminde vergi gelirlerinin güçlü performansını koruyabileceği ve mali dengedeki bozulmayı bir miktar frenleyebileceği öngörülüyor.
Yapısal reformlar hayati önemde
Güçlü ilk yarı sonuçlarının ve küresel büyümedeki kademeli toparlanmanın verdiği destek ile hükümet yol haritasını ve ekonomik önceliklerini içeren 2018-2020 Dönemi Orta Vadeli Programı’nı (OVP) yayımladı. Büyümenin hızlandırılmasını, istihdamın artırılmasını ve gelir dağılımının iyileştirilmesini amaçlayan program, çok sayıda yapısal reformu gerekli kılıyor.
OVP’deki rakamsal hedefler çok iddialı görünmese de bu hedeflerin çoğuna ulaşmak kolay değil. Zira küresel ekonomideki orta vadedeki olumlu tabloya karşın, riskler önemini koruyor. 2017 için yüzde 5,5 olması hesaplanan GSYH büyüme oranının gelecek üç yılda da bu seviyede gerçekleşmesi hedefleniyor. Öte yandan bu seviyede bir büyüme ile işsizlik oranının 2017 sonunda olması öngörülen yüzde 10,8’den her yıl bir milyona yakın istihdam artışı kaydederek, program dönemi sonunda yüzde 9,6’ya ineceği tahmin ediliyor. Gelecek üç yılda işsizlikte iyileşme sağlayabilecek bir büyümenin istihdam artıran yatırımlar öncülüğünde olması gerekiyor. Yani, işsizlikte düşüşü sağlamak için büyümenin niceliği değil, niteliği önemli kazanıyor. Gelir adaleti ve bölgesel gelir dağılımındaki olumsuz tablo ise devam ediyor.
Cari açıktaki iyileşme duraksadı
Geçtiğimiz iki yılda petrol fiyatlarında yaşanan düşüş, dış ticaret açığında ciddi daralma getirdi. 2017 başından bu yana ise emtia fiyatlarındaki artışın yanı sıra yurtiçindeki güçlü altın talebi ile açık genişliyor. Cari açıktaki iyileşme, 2014 ve 2015’teki olumlu tablonun ardından 2016’da turizmdeki sorunlarla duraksadı. 2017’nin ilk yedi ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20,8’lik genişleme yaşandı. Turizm gelirlerindeki kademeli toparlanmaya karşın enerji ve altın ithalatındaki artışlar ile dış ticaret açığındaki genişleme, cari açığın genişlemesinin nedenleri olarak görülüyor. 2017 sonunda 39 milyar dolara ulaşması beklenen cari açık için 2018 tahmini 42 milyar dolar.
Turist sayısı artıyor ancak gelirler düşüyor
Turizmde toparlanma var. Türkiye'ye gelen yabancı turist sayısı Ağustos’ta yüzde 46,35, Ocak-Ağustos döneminde ise yüzde 26,41 arttı. Rusya'dan Temmuz’da gelen turist sayısında ise yüzde 670,8 artış görüldü. İlk altı ayda zayıf bir performans sergilese de Alman turistlerde de Ağustos ayında yüzde 3,9’luk bir iyileşme gözlendi. Öte yandan yılbaşından bu yana turist sayısındaki toparlanmaya karşın turizm gelir artışları sınırlı kaldı. İlk yedi ayda turizm gelirlerindeki artış oranı yüzde 5,5. Bu eğilimin yıl sonuna kadar devam etmesi halinde turist sayısı açısından 2016’daki kayıplarının telafi edilebilmesi beklenebilir. Gelirler açısından ise ancak üçte birinin telafisi mümkün. Turist sayısında 2015 seviyesini yakalamak ancak 2018’de mümkün olacak. Turizm gelirlerinde 2015’teki seviyeler ise en erken 2019’da yakalanabilecek gibi görünüyor.
Enflasyonda çift hane baskısı
Temmuz’da yüzde 9,79’e inen TÜFE yıllık enflasyonu, Ağustos’ta yüzde 10,68 ile tekrar çift haneli seviyelere yükseldi. Ağustos’taki hızlanmada enerji fiyatları etkili oldu. TÜİK’in yılbaşında yaptığı yöntem değişikliği de enflasyonda öngörülmeyen hareketlere yol açıyor. TCMB, bu etki ile Eylül-Ekim ve Kasım döneminde enflasyonda yukarı yönlü bir baskı olacağını öngörüyor.
Üçüncü çeyrekte bankacılık sektöründe kredi büyümesi hız kesse de makroekonomik zayıflıklar nedeniyle faizlerde düşüş sağlanamıyor. Bu da kredi maliyetleri üzerinde yukarı yönlü baskı yapıyor. Büyümenin finansmanı ve sürdürülebilirliği açısından soru işaretleri oluşuyor.