Türkiye 1991 yılına girerken, hiçbir sorununa çözüm bulamamıştı. Terör tam gaz devam ediyor. Ekonomik istikrarsızlık sürüyordu. Ülkeyi yönetenler, kişisel egoların peşinde koşmakta ısrarcı idiler. Dağılan SSCB’den sonra kurulan Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler, bavul ticareti kısa bir süre rahatlık sağlar gibi olsa da 1991 yılında meydana gelen Körfez krizi, Irak savaşı sonunda ülkemize akın eden mülteciler yeni sorunlar yaratmıştı. Yabancı sermaye kaçışı olmuş, ABD verdiği sözlerde durmamış, bu da ekonomide durgunluğa neden olmuştu.
Tekel’de ise Genel Müdür değişikliği dışında önemli bir hareketlilik yoktu. Kendi yağı ile kavrulmaya devam ediyor, hatta hazinenin destekleme alımlarını dahi finanse ediyordu.
Küçükçekmece’ye taşınmamız özellikle Güneş için okul ulaşımı açısından iyi olmamıştı. Bora, Antalya Tıp Fakültesine başlamış, üniversiteli olmuştu. Onun sorunu kalmadığını düşünüyordum. Ancak, Müfettiş de olsak maaşlı bir memurduk. Bora için de bir bütçe yapmak zorundaydım. Bu bizi zorlayacak ve Güneş ‘in sına hazırlığı için bir şey yapamayacaktık. Aklıma gelen çözüm, iyi bir okulu olan bir bölgede idari göreve geçip Güneş’in Anadolu liseleri sınavlarına hazırlanmasını sağlamaktı.
Ankara’daki ortam bunun için uygundu. Yaptığım görümeler sonuç verdi. Genel Müdürlükten Çanakkale için dilekçe istediler.
Çanakkale Şarap ve Kanyak Fabrikası, 1962 yılında faaliyete geçmiş, 1985 yılında da modernizasyon çalışmaları başlatılmış bir işletme idi. Eski Fabrika’nın iki katı bir alanda devam etmekte olan ek tesislerde sona yaklaşmak üzere denilebilirdi.
İşletmeye bağlı olarak faaliyet göstermekte olan 400 bin litre kapasiteli Bozcaada Şarap Fabrikası bulunmaktaydı.
Mayıs ayında göreve başlamıştım. İşletme yaz kampanyası için yoğun hazırlık dönemindeydi. Müdür Yardımcısı Kamil Tarancıoğlu, İşletme Şefi Veli Akın işlerini iyi bilen teknik kişilerdi. Diğer personel de herhangi bir aksaklığa meydan vermeksizin çalışmalarını sürdürüyorlardı. Bununla birlikte, göreve yeni başlamış, müfettiş kökenli, yurt dışı incelemeleri bulunan bir Müdür olarak, bazı düzenlemeler yapmak gerekiyordu.
Bir müfettiş gözüyle, rekolte tespiti çalışmalarında, üzüm alımlarında yenilik sayılabilecek kurallar getirmeye çalıştım. Bunların kısa sürede sonucunu almıştım. Hem Bozcaada hem de merkez üzüm alımlarında büyük artışlar oldu. İşletme randımanda artış sağlandı. Kapasitemiz yetersiz kaldığı için özel sektörün atıl şarap tesislerini kiralamak suretiyle kampanya sonunda bir önceki yıla göre yüksek oranda üzüm alımı dolayısıyla şarap elde ettik.
Çanakkale Belediye Başkanı İsmail Özay, çok değerli bir mimardı aynı zamanda. İleriye yönelik planları olduğu gibi, şehrin kültürel ve sanat faaliyetlerine de önem veriyordu. Başta Ziraat Bankası Müdürü Erdeniz Özkköylü, Kültür Müdürü Mustafa Sevim olmak üzere, çok değerli insanlarla tanışmıştım. Ziraat Bankası Müdürü de müfettiş kökenli idi. Kısa sürede dost olduk. Tekel Çanakkale Pazarlama Başmüdürlüğü yetkilileri de eskiden tanıdığım değerli arkadaşlardı.
Bağlı bulunduğumuz, Tekel Alkollü İçkiler Müessesi Müdürlüğü her yıl ham madde alımlarının planlanması için Fabrika Müdürleri ve Müessese yetkililerinin katıldığı büyük bir toplantı düzenler. Bu yıl toplantı İzmir İçki Fabrikasında yapılacaktı. Yeni Genel Müdürümüzle de bu toplantıda tanışma imkanımız olacaktı. Toplantı başladı, Genel Müdür Mustafa Güçlü, önünde hiçbir not ve saire bulundurmadan, sırayla bütün toplantıya katılanlar üretim ve diğer konularda sırayla dinledi. Aldığı cevaplardan sonra bu kez, kendisi sorular sormaya başladı. Orada farklı bir Genel Müdürle çalışacağımızı anlamıştık.
Çanakkale’de yerleşmiş çok değerli emeklilerle de tanışmıştım. Yakınlarda kaybettiğimiz rahmetli Erol Pektaş’ı anmadan geçmek istemiyorum. İş saatleri dışında hemen her gün birlikte oluyorduk. Giderek dost ve arkadaş çevremiz genişliyordu. Doktor Naci Hasanefendi, Diş Hekimi Soner Vural ve eşi, Eczacı Erdal Ergani ve eşi hep birlikte, Belediye Başkanı tarafından düzenlenen Truva Festivali Halk Komitesinde görev aldık.
Festival, uluslararası nitelikte ve çok güzel oldu. Truva harabelerinde Alman Müzisyenler tarafından verilen piyano konseri muhteşemdi. Festival nedeniyle, malzemesini Belediyenin temin ettiği bir sanat sokağı inşa etmişti Tekel işçiler. Hala faaliyetine devam ettiğini biliyorum.
Bozcaada bağcıları ve Kooperatif, yeni uyguladığımız alım sisteminden çok memnundu. Belediye Başkanı İsmail Özay, toplantılarda herkesi dinler kente dünyadaki bütün yeniliklerin hızla gelmesini isterdi. Bana göre, yıllar sonra Çanakkale’ye gidenlerin gördüğü olumlu ne varsa hepsinin temelinde Başkan Özay’ın tuzu vardır.
Tekel tesislerinde inşaat hızla ilerledi. Lojmanlar, kanyak eskitme depoları, biyolojik arıtma tesisi hizmete girdi. Özellikle, arıtmadan gaz elde edilerek bunun işletmede kullanılması fabrikayı gezenlerin büyük ilgisini çekmekteydi. Yeni tesislerin bahçesine bizim işçi arkadaşlarla birlikte sekiz yüz ağaç dikmiştik.
İşletmede yeterli fıçı yoktu. Yeni fıçıların alınması Müessese Müdürlüğü tarafından planlanmıştı. Ancak, benim beklemeye tahammülüm yoktu. İşletmedeki eski ustaların, Ankara Bira Fabrikası ve Müessesenin de desteği ile Tekel stoklarında bulunan eski fıçıların yenilenmesi çalışması başlattım. Bunda oldukça da başarılı olduğumuzu sanıyorum.
Konuk Evini, İşletmenin diğer bölümlerini kendi imkanlarımızla yenileme konusunda sürekli bir çalışma içindeydik. Bir süre sonra işçi arkadaşlar da bu çalışmalardın zevk almaya gurur duymaya başladılar.
Güneş, Çanakkale’de tasarladığım şekilde beşinci sınıfa başladı. Öğretmeni çok nitelikli, heyecanlı deneyimli birisi idi. Sınıf arkadaşları da başarılı ve iddialı olarak Anadolu Lisesi Sınavlarına hazırlanıyorlardı. Nitekim yıl sonunda yapılan sınavlarda başarı göstererek Çanakkale Anadolu Lisesine girmeye hak kazandı.
1991 yılının Ekim ayında Türkiye genel seçimlerini yaptı. Hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluk sağlayamamıştı. Ancak, seçim sonuçları, referandumla yasaklı olmaktan kurtulan Süleyman Demirel’e yeniden iktidar yolunu açmıştı. Çanakkale’de ise Demirel’in DYP’si tüm milletvekillerini kazanmıştı. Koalisyon görüşmeleri sonunda, ANAP, sekiz yıldır bulunduğu iktidarı bırakmak zorunda kalacaktı.
1992 kışı sonunda, yeni kampanya dönemi kampanya çalışmaları başlamıştı. Küçük bir işletme olan Çanakkale Kanyak Fabrikasının işçi kapasitesi sınırlı olduğu halde yeni milletvekilleri Fabrikaya işçi yerleştirmek yarışında idiler. Bir şekilde, bizim Fabrika için de sekiz yeni kadro verilmesini sağlamışlardı. Birisi gidip öteki ziyaretime geliyordu. Dört milletvekili de ayrı kişilerin işe alınması için liste veriyorlardı.
Bu arada, Çanakkale Şehitleri Abidesi temel atma töreni için genel Başbakanla, vapurla tören alanına gidip gelirken sohbet imkanı bulmuş, İşletme ile ilgili bilgiler vermiştim.
Yönetmeliğimiz gereğince işçi alımlarını sınavla yapabilirdik. Bu kadar baskı olunca da Genel Müdürlükten sınavların Müfettiş gözetiminde yapılmasını talep ettim. Ve görevlendirilen Müfettiş gözetiminde işçi alımlarını gerçekleştirdim. Ancak, milletvekilleri ve iktidar ortağı SHP İl Başkanı dahil hiç kimseyi memnun edemedim.
Bu kez kampanya sırasında bazı talepleri oldu. Makul ve mantıklı olanları yerine getirmeye çalıştım. Fakat yine bir türlü siyasetçileri memnun edemedim. Esasen bunun gerekli olduğunu da düşünmüyordum.
1992 Üzüm Alım Kampanyası da güzel geçti. Üzüm alımları rekor düzeyde idi. Şarköy Fabrikasında henüz kullanıma alınmamış, 25 tonluk tanklardan 8 adedini geçici olarak bizim Fabrikaya taşımak suretiyle kapasite sorunumuzu çözdük. Kendi imkanlarımızla damıtma olanağı bulunmayan şarapları da diğer Fabrikalara düzenli olarak sevk ettik.
Biz alımlar sonunda atık olarak çıkan üzüm çekirdeklerini hayvan yemi olarak satmaya çalışıyorduk. Oysa, yurt dışında bunlar çok değerli idi. Bunlardan elde edilecek üzüm yağı ilaç sanayiinde kullanılıyordu. Bunları satın almak isteyen firmalar buldum. Ancak, satış konusunu başlatmakta başarı sağlayamadım.
1992 yılı gelmiş, okullar açılmış, Güneş Çanakkale Anadolu Lisesine başlamıştı. Çanakkale Anadolu Lisesi İngilizce eğitiminden de çok memnunduk.
Çanakkale Valisi Hüsnü Tuğlu, teftiş kökenli olduğu için kendisi ile iyi anlaşıyorduk. Siyasilerin baskıları konusunda da tek desteğim oydu. Vilayette her ay yapılmakta olan
Yatırım Koordinasyon Toplantılarına da ben katılıyordum.
Çanakkale konumu itibariyle uğrak yeri olduğu için tanıdık tanımadık Tekelcilerden çok ziyaretçimiz oluyor, imkanlar dahilinde Konuk Evinde kalıyorlardı. 1992 yazında Üstat Başmüfettiş Özcan Ünal ile Ömer Yürekli normal teftişe geldiler. Çok güzel bir yaz oldu. Ben de teftiş özlemini gidermiş oldum.
Bir Fotoğraf Kulübümüz vardı. Yakın çevrede doğa fotoğrafları çekiyor, bunları kendimiz banyo yapıyorduk. Asos ve diğer tarihi yerlerde de çok güzel fotoğraflar çekmiştik. Doktor Naci, hemen bütün köyleri iyi tanıyordu. Onula köy ziyaretleri yapıyor, mahalli gelenekleri tanıyorduk.
Ancak, siyaset bir türlü durulmadı. Özellikle o dönem gereksiz çıkışları ile ünlü Hamdi Üçpınarlar ve ailesinin bitmek tükenmek bilmeyen taleplerinden bıkmıştım. Onlar da benden bıkmış olacaklar ki, Çanakkale dışında geçici göreve gönderilmemi sağladılar. Bu arada, Mustafa Güçlü Genel Müdürümüz de Tekel ile yollarını ayırmaya karar vermiş istifa ederek ayrılmıştı. Tekel Genel Müdürlüğünden kendi isteği ile ayrılan ilk Genel Müdür olduğunu sanıyorum.
Yeni Genel Müdürümüz Mehmet Akbay’da Hesap Uzmanı, çok değerli bir kişi idi. Hatta İktisat Fakültesi’nde aynı dönemde bulunmuştuk. Benden bir dönem önce mezun olmuştu. Milletvekilleri, benim Çanakkale Fabrika Müdürlüğünden alınmamı istediklerinde karşı çıkmamıştı.
Bir süre geçici görevli olarak, oğlumun da bulunduğu Antalya’da kaldım. Antalya Bölgesinde kanyak ve diğer içki satışları konusunda incelemelerin de bir sınırı vardı. Duruma bir çözüm bulmak üzere Ankara’ya gittim. DYP Milletvekili aynı zamanda arkadaşım Tevfik Ertüzün’le konuştum. Tevfik konuyu Demirel’e iletmemi söyledi. Fakat o kadar yoğundu ki Ankara’da görüşemedik. Ertesi günü İstanbul’a gidecek dediler.
İstanbul’da basın toplantısı yapacağı otelin asansöründe Genel Müdür Mehmet Akbay ile karşılaştık. Genel Müdür Başbakan’ın toplantısına katılacak, yeni Bakan Sümer Oral’da orada olacaktı. Bir Fabrika Müdürü ortalıkta olmamalı idi. Ancak, olan olmuştu. Ben kendisine, Başbakanla görüşmek için geldiğimi söyledim. Büyük bir olgunlukla, “görüşebilirsen görüş. Ama ben karışmam dedi. Birlikte asansörle çıktık. Korumalar Genel Müdürü kalabalığın arasından aldılar, Başbakan ve Maliye Bakanının olduğu bölüme götürdüler.
Ben, basın mensupları ve ahalinin arasında beklerken, rahmetli Tevfik Ertüzün’ün el salladığını gördüm. Yanlarına gittim. Tevfik, Sümer Beye durumu anlattı. Sümer Bey de Demirel’e özetledi. Demirel, “Bulmuşlar İktisat Fakültesi tecrübeli bir müdürü ne istiyorlarmış” Dedikten sona bana dönerek, “Bizim arkadaşlar bu saatten sonra seni rahat bırakmaz, Genel Müdürün de burada, seni daha iyi bir göreve versin” Dedi. Çanakkale konusu orada kapandı. Ben hala geçici görevli Antalya’da kanyak satışlarını inceliyordum.
Birkaç gün sonra beni İstanbul’a çağırdılar. Müessese Müdürümüzle birlikte Genel Müdür’e gittik. Orada o sırada boş bulunan Eskişehir Başmüdürlüğüne tayin olduğumu öğrendim.