ANILAR /8. BÖLÜM
Vatani görevimin kalan bölümünü, Yedek Subay olarak Hava İndirme Tugayı’nda tamamlamak üzere Kayseri’deyiz.
Birliğim, Kayseri’ye 18 km uzaklıkta, Erciyes dağı yamacında, Zincidere Köyü yakınında. Orduevi’ne yakın bir ev kiraladım. Eşimin tayinini de merkez Sağlık Ocağına yaptılar. Evli olmayan asteğmenlerin çoğu Orduevinde kalıyor, bazıları da birkaç kişi birlikte ev tutular. Her gün sabah alacakaranlıkta, akşam hava karardıktan sonra servisteyiz.
Birlikteki subay ve astsubayların hepsi, paraşütçü-komando. Er ve erbaşlar da komando eğitim birliklerinde temel eğitimlerini yapmışlar.
Biz, Piyade Okulundan gelen ilk grubuz. Komutan, bize 45 günlük kısaltılmış komando eğitim programı hazırlamış. İlk gün, Teğmen Özkoca komutasında başladı. “istikamet Ali dağı. Marş Marş !”
Tugayımız, 1972 yılında Ankara’da kurulmuş, 1973 yılında da eski Polis Eğitim Merkezi olan bu yerde inşa edilen binaları taşınmış 4 Tabur’dan oluşmakta.
Bu arada, 1973 yılında 8 parti katılımı ile yapılan seçimlerde, Demirel Hükümet kuracak çoğunluk sağlayamamış, Cumhurbaşkanı en fazla milletvekiline sahip Bülent Ecevit’e hükümet kurma görevi verilmiş, beklenmeyen bir şekilde Necmettin Erbakan’ın partisi Milli Selamet ile CHP ortak hükümeti kurulmuştur.
Başlangıçta yedek subayların paraşütle atlayıp atlamayacağı konusundaki tereddütler de Komutan tarafından bir emirle çözülmüştü. Hava İndirme Tugayında her asker paraşüt eğitimi alacaktır. Paraşüt eğitimi iki kısımdan oluşmaktadır. Yer ve atlayış eğitim. Komutan bütün askerler için yer eğitimini şart koşmuştu. Ondan sonra atlayış eğitimlerine katılmamak olmazdı.
Üç ayın sonunda, ilk atlayışımızı yapmak üzere Erkilet Hava alanındaydık. Sanıldığından kolaydı ve oldukça da zevkliydi. Daha sonraları diğer eğitimlerden zaman kaldıkça atlayış eğitimlerimiz sürdü.
Bölük Komutanım ve Tabur Komutanım her ikisi de iyi insan ve iyi askerdiler. Eğitim saatleri dışında arkadaş, eğitim alanında hiçbir müsamahası olmayan askerdiler.
Bora, zaman zaman Ankara’da olan ailemin de desteği ile büyümekte, Altınser, Kayseri Ana ve Çocuk Sağlığındaki yeni görevinde çalışmaktaydı. Nöbetim olmadığı hafta sonları, ailelerimizin bulunduğu Ankara’ya gidiyorduk.
Çok sert bir kıştan sonra baharı bekliyorduk. Ama Zincidere’ye bahar gelebilir miydi? Henüz belli değildi. Bu arada , hedik ve kayakla da tanıştık.
Bu arada, Kıbrıs’tan kötü haberler geliyordu. Bizim birliğimiz esas itibariyle Kıbrıs için kurulmuş gibi görünmekteydi. Zira, bizim takım komutanı odalarımızda bile Türkiye haritası yerine Kıbrıs Haritası asılı idi.
Rumların, Enosis'i gerçekleştirmek üzere yürüttükleri saldırılar ve ambargoların arttığı, Kıbrıs Türk halkının köylerine yapılan baskınlarla göçe zorlandığı haberleri basında yer almaya başlamıştı. Yunanistan’da askerler bir darbe ile yönetime el koymuşlardı. Cunta Hükûmetinin, adanın ilhakı ile prim yapmak hevesinde olduğu anlaşılıyordu.
Komutan 17 Temmuz 1974 günü, bütün Tugay’ı topladı. Çok heyecanlı idi. Konuşmasını “Size hep söylüyordum öğrendikleriniz bir gün lazım olacak diye. İşte öğün geldi. Ne mutlu bana bu günü gördüm. Şimdi Hava alanına, oradan da Kıbırs’a gidiyoruz. Ben de sizinle birlikte Ara(ya paraşütle atlayacağım” diyerek bitirdi.
Büyük bir heyecan içindeydik. Evli olan subay astsubaya vedalaşması için izin verildi. Ben eşime Kıbrıs’a gittiğimizi söyleyince, o her zamanki gibi kısa süreli eğitimlerden birisi sanıyordu. Daha fazlasına söyleyemezdim. Oğlumla, eşimle veda ettim, Ankara’ya aileme telefonla bilgi verdim. Sabaha karşı bütün Tugay Erkilet’te hazırdık.
Fakat intikalimiz hemen başlamadı. İki gün sonra, 20 Temmuz sabahı, önce birinci ve ikinci taburları uçaklar aldı gitti. Onları Kıbrıs’a atıp döndüler, zaman geçirmeden bizi alıp yeniden Akdeniz üzerinde uçuyorlardı. Çünkü o günlerde 4 tüburu ubirden atacak sayıda uçağımız yoktu.
Uçaklar fazla asker alsın diye koltuklar sökülmüş, askerler yere oturmuştu. Bizi ayaktaydık. Hiç beklenmeyen bir bölgeye, Kırnı’ya atlayacaktık. Mesafe çok kısa idi. En ufak bir tutukluk sondaki arkadaşlarımızın Rum bölgesine düşmesine neden olabilirdi. Ok gibi fırlamalıydık. Zaten, kapı görevlileri de bunun için yeterince yardımcı oluyorlardı.
Hava güzel, Kıbrıs güzel. Eğitim gibi olacak. Rütbeler sökülecek, Bölük Komutanları koluna renkli bant takacak, ayrıca renkli sis yakacaktı. Ancak, atladığımız bölgede, göz gözü görmüyordu. Rumlar sürekli havan topu atıyor, havada iken makineli ile tarıyorlardı. Bazı paraşütler rüzgarla şişmiş havalanmıştı. Başaımı kaldırdım, Tabur Komutanımızı gördüm. Birlikte toplanma bölgemize doğru yürürken, Bölük Komutanımız da bize katıldı. Silahlarımız, sırt çantalarımızla, uzun bir yürüyüşten sonra, Kıbrıslı Mücahitlerin direnişi ile korunan Bozdağ bölgesine ulaştık.
Telsizlerimizin frekansları Rumlar tarafından ele geçirilmiş, onlar sürekli küfür ediyorlardı. Suyumuz yoktu. Rastladığımız su kuyularından, zehirli olabilir diye içmiyorduk. Bozdağ Mücahit Karakolu bahçesinde bir havuz vardı. Bizim ulaşmamızla havuzda su kalmadı.
Gece baskına uğradık. Toparlandık. Geri püskürttük. Ve ilerlemeyi başardık. Baskında Asteğmen arkadaşım İdris Doğan ve Takım Astsubayım Ahmet Pekdemir ile bazı askerlerimiz şehit düştüler.
Biz, Çıkarma limanının tam karşısında kalan, Bozdağ’ı tamamen ele geçirdikten sonra, deniz piyadeleri rahatlıkla karaya çıkabilmişlerdir. 3. Gün sonra ateş kes ilan edildi dediler. Biz Bufevento kalesi ve eteğindeki Sihari köyünde idik. Rum karargahından ele geçirdiğimiz mühimmatlar çok işimize yaradı.
Bufevento’da bizi ziyaret eden Komutan, 3. Tabur subay ve astsubaylarına teşekkür ederken, unutulmaz bir iltifatta bulundu. “Zaferde 3. Taburun katkısı çok büyüktür.”
Ateş kes ile birlikte yaralarımız sarılmaya, şehitlerimiz toprağa verilmeye başlanmış, Bufevento 50. Alaya teslim edilmiş, 3. Tabur, Ayer Mola köyünde konuşlandırlmıştır. Haftalık izinlerimizde Lefkoşa’ya gidip, dünya ile tek bağlantısı olan Saray Otelden evlerimiz telefon ediyorduk. Diğer zamanlarda Cihan Harbindeki askerler gibi mektuplar yazıyor, gelen mektuplardaki, el, parmak resimlerinden çocuk özlemi gideriyorduk.
Barış görüşmelerinden sonuç alınamamış, 14 Ağustos1974 günü yeniden birliklerimize harekat emri verilmiştir. Bu harekatta Omorfo idi hedefimiz ve emrimizde iki tank vardı.
Çok sayıda esir vardı elimizde. Onları Kızılhaç’a teslim ettik.
Nihai hedefimiz olan Lefke’ye birliklerimiz, 16 Ağustos günü ulaşmıştı. Yeniden ateş kes yapılmıştı.
Terhis beklerken, süresiz ertelendiği haberi geldi. 30 Ağustos 1974 tarihinde, Asteğmenlikte süremiz dolduğundan, cephede törenle yıldızımızı taktık.
Komutanımız Sabri Evren Türkiye’ye dönmüş, Adnan Doğu Paşa Hava İndirme Tugay Komutanı olmuştu.
Türk Ordusu, 20 Temmuzda Türkleri Rum mezaliminden kurtarırken, Güney Kıbrıs ve Yununistan'da Cuntanın yıkılmasını sağlamıştır.
KIBRIS TÜRKÜ SONSUZA KADAR ÖZGÜR KALACAKTIR.
Nihayet, terhis kararlarımız çıktı, Aralık ayında Kayseri’ye geldim. Bir arkadaşımın babası, memuriyet yapacaksan Ankara’da olman gerek, İstanbul’da memurluk yapılmaz demişti. Biz de, Ankara’ya taşındık. Ecevit Hükümeti istifa etmiş ama yeni hükümet kurulmadığından, Bakanlar görevde idi. Askerlik öncesi çalıştığım TEK Genel Müdürlüğü yerine, Turizm Bakanlığında göreve başladım. Harekattan önce yazlı sınava girmiş Kıbrıs’ta iken fizibilite uzmanlığı sözlü sınavına çağırılmıştım. Bu nedenle Bakanlıkta atamam kolay oldu. Ayrıca Bakan Orhan Birgit beni iyi tanırdı. Amacım, müfettişlik sınavlarına hazırlanmak ve Batı Anadolu Seramik Sanayiinden ayrılma nedenimi gerçekleştirmek istiyordum. Bu arada, savaşın insanlar üzerindeki etkisini uzatmadan bir örnekle anlatmak isterim. “ Memurlarla ilişkilerimde zorlanıyordum. Bir mimar arkadaşın, yolluk için evrakları eksik vermesi nedeniyle tartışmam sert oldu. Bakanlık çok yadırgadı.”Bu nedenle, Orhan Birgit bakanımın ayrılmasından sonra ben yeniden eski Kurumum TEK Genel Müdürlüğüne döndüm. Burada, müfettiş kökenli ağabeylerin de teşviki ile katıldığım sınavlardan, Tekel Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulunu kazanarak yeniden İstanbul’a doğru yola çıkacaktım.
Harekattan, on yıl sonra Samsun Sigara Fabrikasında teftişte iken, 1983 yılında Birinci Ordu Komutanlığında düzenlenen bir törenle, Genel Kurmay Başkanlığınca, yıllar sonra da, Şişli Kaymakamlığında düzenlenen bir törenle KKTC tarafından madalya ile ödüllendirildim.
DEVAM EDECEK