1985 yaz turnesini de tamamlayıp İstanbul’a dönmüştüm. Kış hazırlıkları, Bora’nın Okul sorunları, hızla büyüyen Güneş’in bakıcı sorunları . Ve işte Kış programı.
Bütün zor koşullarına rağmen, müfettişliği seviyordum. Yeni Başkanımız Sayın Yakut hem sevdiğimiz birisi, hem iyi bir müfettiş, hem iyi bir insandı. Başkan olmadan önce de yakın dostluklar kurabilmiştik. Ailece görüşür, hafta sonları misafirlikler yapardık. Genel Müdürümüz Sayın Sürenkök de öyle. Hem üstat hem amirimizdi.
Ancak, dışarda Türkiye rahat değildi. Turgut Özal, ait olduğu siyasi görüş yönünde uygulamalarını sürdürüyor, ikna yeteneğini ve televizyonları kullanarak, toplumda isteklerinin kabul görmesini sağlıyordu.
Daha önce tanımadığımız, bilmediğimiz, bavul ticareti, kamu harcamalarında artışlar, özel sektörün yatırımları ağırdan alması, hepsinden önemlisi terörle tanışıyorduk.
KİK olarak yeniden yapılandırılan Tekel Genel Müdürlüğü’nden iktidarın beklentilerini iyi bir bürokrat, Atatürkçü ve yurtsever bir kişiliğe sahip Genel Müdürümüz Niyazi Sürenkök karşılayamaz olmuştu. Gümrük Tekel Bakanlığı’ndan ayrılarak, yeni kurulan Maliye Gümrük Bakanlığı’na bağlanmış olan Tekel’e, özel sektör kökenli bir genel müdür atanmıştı. Buna bağlı olarak, Teftiş Kuruluda etkilendi. Eski Başkan tanıdıklarını devreye sokarak yeniden Başkan oldu.
Esas itibariyle, Başkanlıktan ayrıldıktan sonra bile müfettiş olarak çalışmayı tercih eden, Adnan Saltık çeşitli nedenlerle kendisini bir siyasi görüşe yakın hissediyor ve öyle davranıyordu. Bu düşüncesi yönetimine de ister istemez yansıyordu.
Bununla birlikte yılların alışkanlığı olarak, kendisini tarafsız gösterecek uygulamalar yapmaya çalışıyordu
Teftiş Kurulunun çalışma prensiplerine büyük ölçüde dokunmamıştı. Yönetmeliğimizde bazı değişiklikler yapmak eğiliminde olmakla birlikte esas itibariyle uygulamayı sürdürdü.
Bora’nın okulunda sorunlar bitmiyordu. Milli Eğitim Alman Hükümetinin desteği ile yabancı öğrenciler konusunda gereken adımları atmıştı. Ancak, araç-gereç, laboratuvarlar bakımından İstanbul Erkek Lisesi ile kıyaslanacak durumda değildi, Cağalolğlu. Okul Müdürü Mustafa Türköz’de elinden geleni yapıyordu. Sonunda, bir eğitim vakfı kurmayı başardı veliler. Toplantılarda bazı engellerin aşılmasında benim de katkılarım olmuştu. Sonunda, pansiyonu, servisleri, laboratuvarları beklenen standartları kavuştu okul.
Genel Müdür Saran, Tekel’e pek uyum sağlayamadı. Yahut, Turgut Özal, öyle istedi. Tekel genel Müdürlüğü’ne anlı şanlı, Süreyya Yücel Özden atandı. Herkes pek memnundu. Büyük ümitler bekleniyordu.
Bu ortamda yaz programlarımızı aldık. Yönetmelik uyarınca Marmara bölgesinde idim. Bora için, Gemlik Gençlik Kampında bir devre kayıt yaptırdık. Eşim ve Güneş’le birlikte Gemlik Müdürlüğü teftişine başladım. Müdürlük, aynı zamanda gemi ile yapılan sevkiyatın transit merkezi idi. Yüksek miktarda kırıklar vardı. Sorumlu memur boşaltma sırasında, içkilerin kolilerle denize düştüğünü söyledi. Yüksek miktarda bir noksanlık için deüzenlenen zabıtta , “Deniz Kuvvetlerine ait bot hızla manevra yapması üzerine “ kaydı ulunması nedeniyle, komutanlıktan bilgi istedim. Uzun süredir, botun tersanede bakımda olduğu cevabı verildi. Dalgıç kiralayarak, iskeleye düştüğü iddia edilen kolileri de bulamayınca, durumu inceleme konusu olarak ayrıca ele aldım.
İdarenin konuk evi vardı. Akşamları bir sandalla denice açılıp balık tutuyordum. Eğlensin diye Güneş’i de yanıma almıştım. Balıkları yakaladıkça o itiraz ediyordu. Oysa ben sevineceğini düşünüyordum. Meğer onu olumsuz etkilemişti. Yıllarca balık yemek konusunda nazlandı.
Bir kaç gün sonra Bora’yı ziyarete gittik. Kampın kapısından duyuru yapıldı. Ama Bora ileride hareketsiz duruyordu. Bizi özlemedi diye üzülerek yanına yaklaştığımızda, sorumlu öğretmen, cam kırığına basıp ayağını kestiğini söyledi.
Bora’nın kamp dönemi sona erdiğinde, Gemlik teftişi de bitmişti. Bursa’da Mahmut Özmen vardı. Mudanya, Yenişehir, Bandırma gibi idarelerin teftişleri vardı. Sonra Balıkesir’de geniş kapsamlı bir soruşturmam vardı. Okulların açılmasına epey süre olması nedeniyle, izni biten eşimi İstanbul’a döndü, biz Bora ile Balıkesir’e gittik. Sevdiğimiz bir arkadaşımızın da burada bulunması bizim için sevindirici olmuştu.
Sonrasında, Ayvalık, Burhaniye Müdürlüklerinin teftişini yaptıktan sonra yaz turnesini tamamlamış İstanbul’a dönmüştüm.
Turne dönüşleri standarttır. İlk günlerde arkadaş buluşmaları, akşamları eve geç dönüşler. Sonrası. Kışa hazırlık. Aile içinde yazdan bu yana ertelenmiş ödevlerin yerine getirilmesi. Tabii ki, kış teftiş programı.
Mutlaka kış boyunca birkaç inceleme konusu da çıkacaktır. Ama teftiş mahallimiz Paşabahçe İçki Fabrikası.
Paşabahçe İçki Fabrikası, Beykoz sınırları içinde, şirin Paşabahçe koyunda faaliyet göstermekteydi. 1930 lu yıllarda kurulmuş Cumhuriyet dönemi işletmelerindendir. Beykoz ayrıca, Sümerbank Kundura ve Paşabahçe Cam fabrikaları ile önemli bir üretim ve istihdam merkezi haline gelmiştir.
Fabrika tamamen sahilde kurulu, yolun sol tarafındadır. Yoldan sonra devam etmekte olan yüksek bir dağ sırasının zirvesinde güçlü bir tatlı su kaynağı bulunmakta ve Tekel İçki Fabrikası su ihtiyacı buradan karşılanmaktadır. Benzer şekilde Tekirdağ İçki Fabrikası yakınında da su kaynağı vardır. Keza, Ankara İçki Fabrikası’na da otuz kilometre uzaklıktan borularlar taşınmakta olan özel bir su kaynağı bulanmaktadır.
Hiçbir yerde yazıldığını görmedim, konuşulduğuna tanık olmadım ancak, ben bu fabrikalarımızda yapılan üretimlerin kalitesine bu kaynaklardan kullanılan suların olumlu etkileri olduğunu düşünmüşümdür hep. Çünkü, içki üretimde kullanılan su miktarı hem yüksek, hem de doğrudan üretimde kullanılmaktadır.
Ben Haznedar’da oturuyordum. Paşabahçe şehir öteki yakasında idi. Gidip geliş için epey zaman harcıyorduk. Ama İstanbul’da yaşayan birisi için boğaz yolculuğu hiçbir zaman sıkıcı olmamıştır. İşletme Müdürü Osman Akcakoca, hem iyi bir insan, hem de mesleğinin aşığı birisiydi. Her vesile ile değişik ürünleri tanıtır, özellikleri hakkında heyecanla bilgiler verirdi. Denetimle ilgili çalışmalarımızda gerekli kolaylıkları sağlar, öğle yemeklerinde, işçilerle birlikte yediğimiz öğle yemeklerinde yemekhanede bizimle birlikte olmaya çalışırdı.
Kış dönemi böylece sona erdi.
Önümüzdeki yaz turnesinde bölgem Orta Anadolu olacaktı. Doğup büyüdüğüm yöreleri görevli olarak görmek olanağı bulacaktım.
1986 yılına gelmiştik. Gazeteler yansıyan haberlere göre, Cumhurbaşkanı Kenan Evren yurt gezileri yapıyor, gittiği yerlerde sevgi gösterileri ile karşılanıyor, rüşvet aldığı belirlenen bir bakanın yargılaması sonuçlanıyor, terör örgütü faaliyetleri artıyor, sınır ötesi harekatlar yapılıyordu. İstanbul, Sinagog’a 23 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırı haberi ile sarsılıyordu. Başbakan Turgut Özal ise, üç yılda otuz yıllık işler yaptığı masalları ile toplumu avutmaya devam ediyordu.
Gerçekte ise, kamu harcamalarında büyük artışlar, yüzde sekizlere ulaşan büyüme hızı olmasına karşılık, 24 Ocak Kararlarından beklenen sonuç elde edilememiş, dış ticaret açığı artıyor, işçi dövizleri girişi azalıyor, Türkiye Beşinci Beş Yıllık plan döneminde devalüasyonlarla yol olmaya devam ediyordu.
Yaz programımda, Çorum, Amasya ve Tokat vardı. Okullar tatil olur olmaz, otomobilin bagajı özenle yerleştirilip yola çıktık. Öncelikle hafta sonu Kargı’ya gidip, çocuklarla akraba ziyaretleri gerçekleştirdik. Hafta başı Çorum Tekel Başmüdürlüğü teftiş sayımları ile yaz turnesi başladı.
Çorum’da Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü konuk evinde kalacaktık. Başmüdürlük teftişinde yalnızdım. Sayımlar sırasında içki ambarında çıkan bir noksanlık nedeniyle soruşturma başlatmak gerekti. Kaçak ambarında çok fazla eşya vardı. Onların giriş-çıkış kayıtlarının incelenmesi zaman aldı. Hep birlikte Gümüşhacıköy Yaprak Tütün İşletmesi ve Amasya teftişine gittik. Sonra, Altınser ve Güneş İstanbul’a dönmüş, Bora ile birlikte kalmıştık. Biz de Tokat’a hareket ettik.
Tokat Sigara Fabrikasında bir grup müfettiş arkadaşımız teftiş yapmakta idi. Akşamları konuk evinde birlikte hoş vakit geçiriyorduk. Yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle Ahmet Bıçakcı üstadımız kurbanlık bir koç almıştı. Gündüz Bora Fabrika bahçesinde zaman geçiriyor pek sıkılmıyordu.
Sonunda, 1986 yaz programını bitirmiş İstanbul’a dönmüştük.
Kış teftiş programı, İstanbul Yaprak Tütün İşletmesi Maltepe Kampüsü içerisinde bulunuyordu. Haydarpaşa’ya kadar vapur, sonrasında Banliyö ile gidip geldik. Üsküdar meydanında deniz kenarında bulunan İstanbul Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü buradaki tesislerin meydan düzenlemesi çerçevesinde Belediye Başkanı Bedrettin Dalan tarafından yıkılmış olması nedeniyle Maltepe’ye taşınmıştı.
Grup teftişiydi. Sayımları takiben iş bölümü yaptık. Müfettiş odasında masalarımıza yerleştik. Çalışmalarımıza başladık. Öğle yemeklerinde, Sigara Fabrikası , Ambalaj Fabrikası veya Müessese veya diğer birimlerdeki müfettiş arkadaşlarla yemek sonrası yürüyüşler, çay sohbetleri zaman hızla akıyordu.
Yurt dışı stajlarından bir aksama yoktu. Grupların sayısı artmış, beşerli gruplar halinde gidiliyordu. Bu durumda, ben 1987 sonunda yurt dışına gidebilecektim. Artık bu konuda planlamalar yapılabilirdi. En azından yabancı dik konusuna öncelik vermek gerekiyordu. Müfettişlerin gidecekleri ülkeleri Tekel belirlemiyor, genellikle kendimiz belirliyordur. Ben hep ABD istiyordum. Bu nedenle de kaç yıldır İngilizce öğrenmek için gayret gösteriyordum. 1987 kış çalışmaları sonuna yaklaşırken, yaz pprogramlarımız dağıtıldı. Afyon Başmüdürlüğü ve İzmir Şarap Fabrikası İsmail Arslan ile müşterek.
1987 Türkiye için hareketli bir olacaktı. Yasaklı siyasilerin durumu ve normal seçimler yapılacaktı. Terör hız kesmeden devam ediyordu.
Afyon’a Bora ile gittik. Başmüdür müfettiş arkadaşlarımızdan, aramızdan erken ayrılan A. Hamdi Turgut idi. Hizmet binası ile satış ve konuk evinin bulunduğu binalar ayrı ayrı yerlerdeydi. Afyon ana cadde üzerinde bulunan konuk evinde sabah saat altıdan itibaren uyumak mümkün değildi. Ana yol parke taş, sabaha karşı kente at arabası ile gelen köylülerin araba tekerlekleri sabahın sessizliğinde büyük gürültü çıkarıyorlardı. Afyon’da daha önce birkaç kez bulunmuştum. Bölgeyi tanıyordum. Teftişi bir an önce bitirip İzmir’e geçmeyi planlıyordum. Bora için, Afyon kalesine, diğer tarihi yerlere gittik hafta sonu. Sonra kaplıcaları görsün istedim. O asker silahlı kuvvetler sigaraları ile alkol satışlarını belgeleri ile karşılaştırmaya devam etti bana yardım için.
İzmir’de Şarap Fabrikası konuk evinde kaldık. Eşimin ve benim akrabalarım olması akşamları ziyaret yapmamızı gerekli kılıyordu. Bu arada hafta sonları İzmir yakınında tatil yörelerine çocukları götürmek imkanımız oldu. Eski Foça, Kuşadası bildiğimiz ve sevdiğimiz tatil yöreleri idi. Okullar açılmasına yakın, hafta sonu çocukları İstanbul’a bırakıp döndüm. Bir yandan da Amerika seyahati tasarımları hız kazanmıştı. Bilinen sigara firmalarından inceleme için kabul almak amacıyla yazışmalar yapıyordum. İzmir İşletme Müdürü ciddi, bilgili ve çalışkan Tekel’de sevilen bir Müdürdü. Uzun zamandır da İzmir İçki Fabrikasında görev yapıyordu. Müfettişlerle de arası oldukça iyi birisiydi. Fakat benim bazı incelemelerim onu pek memnun etmemişti. Bununla birlikte gereği neyse işimizi yapıp ayrıldık.
Referandum yapılmış, yasaklar kalkmış, Süleyman Demirel, Doğru Yol Partisini kurarak siyaset sahnelerine dönmüştü. Erdal İnönü, soyadının getirdiği zorunlulukla pek sevmediğini söylediği siyasette görev almak zorunda kalmış, seçimlere Sosyal Demokrat Halkçı Parti Genel Başkanı olarak katılacaktı. İstanbul’a doğru yol alırken artık, bir yıl süreyle staj için gönderileceğimiz Amerika yolculuğu heyecanı, Kasım ayında yapılacak seçimlerin merakının önüne geçiyordu.
DEVAM EDECEK