Aile içi sorunlar fazla uzun sürmedi.1966 yazı sona ererken, her şey normale dönmüştü. Konfeksiyona fason gömlek işi parasal sorunları da çözmüştü. Elektrik İdaresine direk katkı payı ödenmiş, elektrik aboneliğimiz gerçekleşmiş, dikiş makinelerinin motorlu olması sağlanmıştı. Yoğun bir şekilde çalışıyor, hafta sonları, ailece Florya veya Ataköy plajına gidip yazın keyfini de çıkarıyorduk. Ben gün içinde mutlaka Bakırköy’e iniyor, arkadaşlarımla buluşup hoş vakit geçiriyordum. Hala aynı arkadaşlarla buluşup, aynı şekilde güzel anılar paylaşabiliyoruz. Doğanın bazı güzel insanları bizden ayırdı. Onların yeri asla doldurulamaz.
Üniversiteye giriş yıllarım, Türkiye’nin başını çok ağrıtacak siyasal kutuplaşmanın başlamış olduğunun da habercisi idi.
İstanbul Üniversitesine kayıt olmam, iki yıldır Haznedar – Beyazıt arasında, kesimi yapılmış kumaşların eve, dikim sonunda Beyazıt’a tüccarın mağazasına taşınması ile ilgili yaşanan sorunlara da çözüm olacağı düşüncesinden hareketle, ailemizde Laleli’de bir daire satın alınması girişimleri başladı.
Erkut Eğitim Enstitüsünü kazanmış, Meliha Çamlıca Kız Lisesinde. Onlar içinde hafta sonları eve gelmeleri kolay olacaktı. Mediha da yeni satın aldığımız evin hemen yakınındaki Koca Ragıp Paşa İlkokulu’na başlayacaktı. Babam da bir süre sonra Fatih Ulubatlı Hasan İlkokulu’na nakil gelecekti. Yarım gün çalıştığı için dikiş konusunda Babamın da ciddi katkıları oluyordu.
Karadenizli bir müteahhit uygun taksitlerle evi bize satmaya razı oldu. Emniyet Sandığı ve Haydar Kütük arsa taksitleri bitmiş, Kargı’dan temin edilen borç da ödenmişti. Beyazıt’taki evin müteahhidinin istediği peşinat için de memlekette bir tarla satıldı.
Ben İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesine kaydımı yaptırdım. İki sınıf ve Dekanlık, Merkez Binada Hukuk ve Tıp Fakültelerine komşu dersliklerde, birinci ve ikinci sınıflar yani biz, Esnaf Hastanesi ile Tıp Fakültesi Kütüphanesi arasındaki yeni binada eğitim görecektik. Yemekhane ve Kütüphanelerimiz ise Merkez Binalar içinde idi.
Üniversite yıllarımda, Beyazıt, Aksaray, Laleli çok sakin, gece saat 22.00 olduğunda sessizlik çokken semtlerdi. Aksaray ve Kumkapı’ya yakınlığı nedeniyle bu semtlerde oturanlar, deniz olanaklarından da yararlanırdı. Kiralık sandal bulunurdu günün her saatinde. Saati yetmiş beş kuruş olan sandallardan denize girmek mümkün olduğu gibi, oltanızla açıkta balık da tutabilirdiniz. Gece, erken baskı gazeteleri Aksaray’da satılırdı. Yarınki haberleri buradan okumak mümkündü.
Sahildeki çay bahçeleri de, üniversite öğrencilerinin dinlenme yerlerindendi.
Bina yetersizliği nedeniyle, tekler ve çiftler ve sabah-öğle olarak gruplandırılmıştık.
Daha önce üniversiteye kayıt olmuş arkadaşlarımı ziyaretlerimden, Üniversite hakkında yeterli bilgilere sahiptim. 3. Kez girdiğim sınavda aldığım puanım, Tıp Fakültesine kayıtların son puanının on puan üzerinde idi. Fakat, öğrenim süresi uzun olduğu için Tıp Fakültesini tercih etmemiştim. O yıllarda ekonomi öğrenimi de oldukça revaçta idi.
Nitekim, 1967 girişli İktisatlıların geçmişleri de bununu gösteriyordu. Sınıfımızda, Yabancı Dille eğitim veren liselerden mezun olan çok sayıda arkadaşımız olduğu gibi, hepimiz giriş sınavlarında yüksek puanlar almıştık.
Bugün bile geriye baktığımda gurur duyduğum bir öğretim kadrosu bizi teslim almıştı. İktisat öğrenimi ile ilgili tarih bilgisine ulaştığımızda, neden Tıp Fakültesi ile komşu olduğumuzu da anlamıştım. Bizde iktisat eğitimi, ilk defa Mekteb-i Tıbbıye’nin serbest dersleri arasında, Fransızca okutulan bir ders olarak başlamış, 1859 yılında Mektebi-Mülkiyenin kurulmasını takiben, 1860 yılında İstanbul’da, Saray Erkanına iktisat dersleri verilmesi ile devam etmiştir.
Daha sonra Hukuk Fakültesi öğretimi içinde İktisat dersleri okutulmuş, o yıllarda başlayan sanayi-tarım tartışmaları içinden bir iktisat politikası çıkmıştır. Bu durum, 1880 -1940 yılları arasında sürmüş, özellikle Avrupa’daki akımlardan etkilenen bazı paşaları tarafından savunulan iktisadi liberalizm, İkinci dünya savaşından kaçan üniversite hocaları, W. Röpke, F. Neumark, A. Rustow, G.Kessler, A.İsaac gibi önde gelen isimler, Fazıl Pelin, Şükrü Baban, Ömer Celal Sarç gibi Türk hocalarla birlikte İstanbul Üniversitesi bünyesinde bağımsız bir İktisat Fakültesinin temellerini atmışlardır. O yıllarda emeği geçenler arasında Z. Fahri Fındıkoğlu’nu unutmamak gerekir.
Ben bu hocalardan, Fındıkoğlu ve Ö.Celal Sarc’ın öğrencisi oldum. Ayrıca, Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Orhan Aldıkaçtı, Orhan Oğuz gibi, ülkemiz sınırları dışında saygı gören hocalardan hukuk dersleri, Sabri Ülgener, Süleyman Barda, Yüksel Ülken, Abdullah Türkoğlu, Haluk Cillov gibi çok değerli hocalardan ekonomi dersleri aldık.
O yıllar üniversite öğrencileri açısından hareketli yıllardı. Sık sık öğrenci olaylarına tanık olacaktık..
Bu arada yemek ve kütüphanelerimizden bahsetmeden olmaz. Turan Emeksiz adının verilmiş olduğu yemekhanemiz, Haliç manzaralı günün koşullarında oldukça modern denilebilecek bir yemekhanemiz vardı. Öğrenciler için Üniversite yönetiminin destek verdiği için, her öğün dört çeşit yemek için iki lira ödeniyordu. Ben evde yemek çeşitlerini anlattığımda, Annem ve babam her gün eve taşınma, sende orada ye dediler. Ben de arkadaşlarımla birlikte yemeklerimi okulda yemeye başladım.
Kütüphanemiz, gece saat 22.00 ye kadar açıktı. Burada ders çalışmayı çok seviyorduk, arada da bahçede arkadaşlarla gündemi tartışmaktan zevk alırdık.
Hatta, yavaş yavaş ülke yönetimi ile ilgili konularla da ilgilenmeye başlamıştık. Öğrenci temsilciliği seçimlerini yakından izliyor, siyasi partilerin faaliyetlerini izliyorduk. Bir grup arkadaşımızla birlikte Sosyal Demokrasi Derneklerini kurduk.
Döneme damgasını vuran 6. Filo protestosu gösterileri ve buna bağlı olaylardı. Giderek olaylar, öğrenciler dışında işçi ve köylüler arasında da yaygınlaştı. Universiteli olmak zorlaştı bir anlamda.
SINAVLAR
Bu ortamda, büyük bir ciddiyetle üniversite, sınavları yapmaya devam ediyordu İkinci dönemin sonlarına gelmiştik. İk yılı tamamlamış yaz tatiline başlamıştık.
Büyük sınıflardan Bakırköy’de oturan bir ağabey, kendisinin, Tophane’de bir firmada Muhasebe Müdürlüğü yaptığını, yanında çalışmamı önerdi. Benim için iyi bir fırsattı. Günlük tahsilatları yapacak, yevmiye defterini yazacaktım. Babamın maaşı kadar da para kazanacaktım. Hatta okul açılınca da devam edebilecektim. Hemen başladım. Şirket sahipleri. Eskiden kaptanlık yapmış denizciler şirketin ortakları idi. Ceylan Bey Şirket Müdürü olarak sürekli şirkette bulunurdu. Finlandiyalı bir hanımla evli, modern görüşlü iyi bir insandı. Müşterilerimiz denizcilerdi. Çoğu zaman, Boğazı geçen gemilere ihtiyaçları olan malzemeleri temin eder, römorkla teslim ederdik. Çoğunlukla da haritalar, pusulalar gibi teknik malzemeler satardık. Yaz güzel geçti. Ekim ayında ikinci sınıfta başladık.
Okulumu çok sevmiştim. Sınıfımı ve arkadaşlarımı da. Türkiye gündemi ısınmaya devam ediyordu. Hatta, zaman zaman öğrenci gösterileri istenmeyen olaylara sahne oluyor, üzücü sonuçlarla karşılaşabiliyordu.
Lise ve fakülte yıllarımdan arkadaşlarım, kendi işlerinde, özel sektörde, kamuda, savcı, avukat, mühendis ve banka Müdürü olarak çok önemli görevler üstlendiler.
Öğrenci Derneği için Laleli’de kiralamayı düşündüğümüz, fakat, kirasını yüksek bulduğumuz bir daire için görüşme sırasında, iyi giyimli, kibar bir kişi de daireye bakmak için gelmişti. Ben, bizim için kirası yüksek, siz kiralayabilirsiniz dedim. Bu arada kendisinin, Kurucu Meclis Kütahya üyeliği yaptığını anlattı. Sonunda da, işlerini İstanbul’a taşıyacağını, birlikte çalışmamızı önerdi.
Tophane yerine, Laleli’de çalışmak ve daha fazla ücret almak cazip geldi. Tayfun Ağabey ile konuşup, Deniz Malzeme Limited şirketinden ayrıldım. Rifat Bey, önemli derslerimi saat kaçta olursa olsun kaçırmamam gerektiği konusunda bana çok yardımcı oldu. Şirket’i sıfırdan kuruyorduk. Kütahya’daki Fabrikalar faaliyete devam edecek, Kendisi buradan idare edecekti. Ayrıca, Salihli ve Turgutlu’da bulunan iki fabrika ile daha sözleşmeler yaptık. Batı Anadolu Limitet şirketi İstanbul’un tuğla piyasasında yerine aldı. Bir süre sonra, İstanbul tuğla tekelini elinde bulunduran Ekmekçiğlu’nun sahibi olduğunu söyleyen bir kişi bana telefon ederek görüşmek istedi, fakat Ben Rifat Beyle birlikte devam etmeyi tercih ettim.
Öğrencilik, çalışma hayatı, Derslerden kalan zamanlarda, çok sevdiğim sinemalara koşuyordum. Arkadaşlarla piknik ve hafta onu gezileri de yapıyorduk. Hayatım güzel geçiyordu.
Kardeşlerim de hem evde sürdürdüğümüz fason gömlek dikimi işinde yardımcı oluyor, hem de okullarında başarılı oluyorlardı. Erkut, 1968 yılında Fen Bilgisi öğretmeni olarak mezun olmuş, Batman Lisesi’ne tayin olunmuştu. Bir lise öğretmeni için , bir de güney doğu olunca, ok genç ve hatta çocuk kalıyordu. Ama neden bilemiyorum, kendisine yardımcı olamıyorduk. Parasız yatılı okuduğu için, gitmek zorundaydı. Bir yıl orada çalıştı, üniversite giriş sınavlarına katıldı ve ODTÜ Elektronik bölümünü kazandı. Meliha’da ODTÜ Kimya Mühendisliği kazandı. Onların ODTÜ öğrencisi olmaları ile ailece gurur duymuştuk.
Üniversite dışında çok hızlı gelişen sosyal ve siyasal yaşamı da doğal olarak izliyordum.
Yaz tatilinde, şirkette tam gün çalıştım. Rıfat Bey benden çok memnundu. Benim yaşlarımda olup, trafik kazasında kaybettiği oğlunun yerine beni koyduğunun farkındaydım. Şirkete yeni birkaç eleman daha almış, şirket de iyi yolda idi. Osaka fuarına katıldı, bir mukavva fabrikası satın aldı. İstikrarlı bir şekilde büyümekteydi.
Mümkün olduğu kadar, dışarıdaki olaylardan etkilenmemeye çalışıyordum. Üçüncü sınıfı da tamamlamıştım.
O yaz tatilinde, Dayım Burgaz Ada’da bulunan Öğretmenler kampına tatile gelmişti. Ben de gitmiş ve çok beğenmiştim. Yaz sonunda, 1970 – 71 öğretim yılı başlamıştı. Artık, mezuniyet havasına girmiştik.
Ancak, içinde ve dışında olaylar bir türlü sona erdirilemiyordu. Buna rağmen biz, arkadaşlarla kır gezileri, boğaz, adalar gezileri düzenliyor, güzel günler geçiriyorduk. Bu gezilere zaman zaman kardeşlerimi de alıyordum. Patronum Rıfat Çini ve Annemin üniversiteyi bitirmem konusunda önemli destek alıyordum.
Tarihler 12 Mart 1971 i gösterirken, bir anlamda askeri müdahale demek olan, Ordunun Muhtıra verdiğini, Sıkı Yönetim ilan edildiğin, bazı öğrenci liderlerinin tutuklanmak üzere arandığını radyodan dinledik. Türkiye yeni bir dönemin başındaydı.Nihat Erim Başbakan oldu. Yurt dışı görevde olan Atilla Karaosmanoğlu çağırılarak Babakan Yardımcısı yapıldı. Amaç ekonomik ve sosyal reformlar yapılması olarak açıklanmıştı.
Geleneksel olarak, son sınıflar için hazırlanacak Yıllık için Komite oluşturmuştuk. Süleyman Tancar, Hikmet Kubilay, Necdet Evren, Berran Gürsel,Emir Erem, Leyla Bahtoğlu, Cengiz Kaya, Hande Özgelen, Şahabettin Küçükyazıcı’dan oluşan Sosyal Komite çalışmalarına da başlamıştık. Dört yıldır çok iyi anlaşan bir gruptuk. Bu çalışmada da kısa sürede başarı sağlamıştık. Fotoğraflar, bilgiler toplanıyor. Eski yıllara, başka fakültelere ait yıllıklar bulunup inceleniyordu.
Sonunda, yıllığımız hazırdı ve arkadaşlara teslim edildi.
Bu arada, Ben de hedeflediğim gibi bütün derslerimden geçmiştim. Diplomaya kavuşmam an meselesi idi. Fransızca sınavı sözlüsündeyim. Siyaset İlmi disiplini öğrencileri için yabancı dil sınavı hem yazılı hem sözlü. Fransız olan Öğretim Görevlisi, geçer not verebileceğini ancak, dönem ertelersem özel olarak ilgilenip çok daha iyi hale gelebileceğimi söyleyip tercihi bana bıraktı. Fakat benim hiç zamanım yoktu. Çünkü, hemen evlenecektim.
DEVAM EDECEK