dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

ANILARIM 24 

TEFTİŞTE SON YILLAR

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI

Başmüfettiş olarak Teftiş Kuruluna atamam çıktığında 1995 yılı yaz turne dönemi sona eriyordu. Ancak, bizim bölgede arkadaşların yetişemediği tütün alımlarına nezaret görevi olduğunu söylemişti Başkan. Türkiye ekonomisi ve siyaset dünyasında bir türlü sular durulmuyordu. Hükümetler ya güven oyu alamıyor ya çok kısa ömürlü oluyordu. 1995-1996 yıllarında üç hükümet kuruldu. Mart/1995 tarihinde K. Irak bölgesinde 35 bin askerle Ordumuz sınır ötesi harekat başlamış, terör örgütünün tamamen yok edilmesi hedefleniyordu. 1996 yılı başlarında, Sabancı İş Merkezine sızan bir terörist Sakıp Sabancı’yı bulamayınca, kardeşini katletmişti. Bütün bunlar ekonomiyi olumsuz etkiliyordu. DYP-CHP Koalisyon Hükümeti, Avrupa Birliği üyeliğine katkısı olacağı umuduyla Gümrük Birliği anlaşması imzaladı. Bitlis’e ulaştığımda, Yaprak Tütün İşletmesi Müdürü baskılar nedeniyle tütün alımı yapamaz duruma gelmişti. Hızla bir toplantı yaparak, yıllar önce Adıyaman’da uyguladığımız kura yöntemi için karar aldık. Genel Müdürlük tarafından da bu yöntem benimsendi. Üreticiler de uygulamadan memnundular. Kuralar çekildi, alımlar başladı. Eksper arkadaşlar zaten görevlerinin bilincinde idiler. Özveri ile çalışıyorlardı. Bitlis Sigaraya ait Konuk Evini bana bıraktılar. Onlar Yaprak Tütün konuk evinde kalıyorlardı. Daha sonra yakalanan teröristlerin ifadelerinden öğrendiğimize göre, benim kaldığım günlerde, misafirhaneye bomba atmak için gelmişler, aralarında atıp-atmama konusunda tartışma çıktığı için vazgeçmişlerdi. Terörle iç içe çalışıyorduk. Bu arada, bölgede askerlerden sonra söz sahibi koruculardı. Korucuların kendilerinin veya yakınlarının tütünleri için ayrıcalık talepleri vardı. Ayrıcalık sorun yaratabilirdi. Bu konuda ödün vermedim. , Bakana kadar ulaşmışlar, Bakan bey beni arayarak durum hakkında bilgi aldı. Ayrıntılı olarak kendisine verdiğim bilgilerden sonra, belirlediğimiz esaslarla alım devam etti. Teröristlerin gündüz aramızda olduklarını hissediyorduk. Ancak, bize karşı rahatsız edici hareketleri olmadı. Hatta, bir hafta sonu, eksper arkadaşlarla yakında bir ağaçlık bölgede dere kenarında gezinti yapmak için inmiştik, , bir grup genç yanımıza gelip bizimle konuştu. Durumlarından, ellerindeki poşetlerden şüphelenmiştik. Ancak bize zarar vermeden ayrıldılar. Bitlis alımlarının normal seyrine girmesi üzerine Muş’a geçtim. Yıllar önce, Bitlis – Muş yolundan geçerken, köylerdeki ot yığınlarından eser kalmamıştı. Hayvancılığın artık eskisi kadar yaygın olmadığını anlattılar. Muş Ovasındaki pancar ekiminin yerini de daha çok tütün almıştı. Halbuki, bu kadar tütüne ihtiyaç yoktu. Pancar veya başka alternatif ürünler ekonomimiz için daha çok elzemdi. Muş Yaprak Tütün İşletmesindeki teftişim sırasında, konukevinde kaldım. Konuk Evine 5 km uzaklıktaki bir dağlık bölgede teröristlerin barındığı anlatılıyordu. Geceleri çoğu zaman oradan silah sesleri geliyordu. İşlerimi bitirip dönmeye karar verdiğimde uçak biletimi aldım. Hareket günü hava alanına gittiğimde, biletimin THY tarafından ertelendiğini öğrendim. Yıllar önce, Tekel tarafından yatırım yapılması düşünülen Nijerya’ya giden iki yetkili tarafından anlatılanlar gelmişti aklıma. Hac için hava alanında bekleşen Nijeryalılardan, iki kişi bu heyete yer açmak için uçaktan askerlerce yaka paça indirilmişlerdi. En azından bize uçağa binmeden haber veriyorlardı. Ertesi günü beni mutlaka uçuracaklarını garanti ediyorlardı. Kara yolundan gitmeye karar verdim. Eksper arkadaşlar beni vazgeçirmeye çalıştılar, fakat ben doğru Muş Otobüs terminaline giderek ilk otobüse bilet aldım. .Terminal çıkışında, güvenlik kontrolü için otobüsümüz durduruldu. Müfettiş kimliğimi bagajdaki bavula saklamıştım. Yalnızca T.C. Kimlik kartım vardı. Güvenlik amiri, benim otobüsle gitmeme izin veremeyeceğini, bu kıyafetle memur olduğumun anlaşılacağını, yolda teröristler için hedef teşkil edeceğimi söylüyordu. Kravatımı, ceketimi de çıkarıp, bagaja sakladık. Saçımı başımı dağıtıp, bir kazakla yola devam edebildim. Yol boyunca tedirgindim. Yollar tenha idi. Otobüsümüz Elazığ’a gelene kadar çok huzursuzdum. Elazığ Otobüs Terminaline girerken ancak kendimi güvende hissetmiştim. Ankara’da otobüsten ayrılıp, uçakla devam etmek üzere Esenboğa’ya gittim. 1997 yılına girerken, askerlerle, siyasiler arasında gerginlik artmış, Zırhlı Birlik Komutanı, artan tarikat faaliyetlerine gözdağı için, Sincan’dan tankları yürütüyor, 28 Şubatta toplanan MGK tarafından hazırlanan sert bildiriyi imzalamayan Erbakan, Genel Kurmay Başkanı ile sürtüşmesini sürdürüyordu. Yıl içinde Alparslan Türkeş hayatını kaybetti, Bahçeli MHP lideri oldu. Genel Müdürlük merkez ünitelerinin olağan teftişleri sürüyordu. İdari görevlerde bulunmuş olmam, denetime bakış açımı değiştirmemişti. 1996 yılı yaz turnesinde Başkan, oğlumun Antalya’da öğrenci olmasını da düşünerek bana Antalya bölgesinde teftiş programları vermişti. Esim ve kızım da Altınser’in yıllık izni süresinde yanımda oldular. Bora, bir arkadaşı ile birlikte yüzüncü yılda kiraladığımız bir evde kalıyordu. Onun için de moral olmuştu. Bizim o yaz Antalya’da olmamız. Akdeniz bölgesinden sonra, Yönetmeliğimiz gereği 1997 yaz turnesi için, Karadeniz bölgesi sıram gelmişti. Daha önce teftiş ettiğim Samsun Sigara Fabrikasına gidecektim yedi yıl sonra. Turne öncesi Şarköy’deki yazlığımıza giderek kısa bir tatil yaptık. Samsun için İstanbul’dan ayrıldım.Samsun Ballıca’da yeni ve Modern bir fabrika inşaatında sona yaklaşılmıştı. Bu nedenle, gelişmekte olan Samsun Şehir merkezinde kalan eski Fabrika için yatırım yapılmamış, üretebildiği kadar sigara üretmeye devam ediyordu. Fabrika Müdürü Rüstem Şahin tanıdığımız iyi niyetli çalışkan bir Müdürdü. Yardımcısı ve diğer memurlar da geçen teftişten tanıdığım kişilerdi. Yaz güzel geçti. İstanbul’a dönmeden biraz izin kullanıp, Antalya’da Bora’nın yanında kaldım biraz. Bora gelecek yıl okulunu bitirecek doktor olacaktı. Güneş liseyi bitiriyor, üniversite hazırlık için yoğun bir dönem başlıyordu.1998 yılına da bu şekilde girdik. Yaz döneminde bizim grup Güneydoğu’da olacaktı. Diyarbakır ve Siirt bölgesinde idik. Başmüdür Cudi Fırat, bölgede sevilen birisi idi. Terör bütün uğraşılara rağmen hız kesmeden devam ediyordu. Başmüdür çoğu zaman gideceğimiz yere kadar bizimle birlikte geliyor, bir şekilde bizi korumayı amaçlıyordu. Mahmut Özmen ile birlikte, değerlendirilme olanağı bulunmadığı raporla belgelendirilmiş tonlarca tütünün yakılarak imhası görevi almıştık. Tütünler Diyarbakır ve Batman-Kurtalan depolarında bulunuyordu. Tütünler, imha maksadıyla yakılması için kırsal bir alana taşınacak, her gün ambarlar mühürlenerek sayılmak suretiyle sevkiyat yapılacaktı. Meşakkatli bir işti. Önce Diyarbakır ambar mevcutlarının imhasını yapalım istedik. Bir grup Müfettiş arkadaş daha başka işler için oradaydı. Akşamları Dicle kıyısında bulunan Yeni İçki Fabrikası konuk evinde kalıyorduk. Tütünlerin imhası konusunda sıkı yönetim yetkililerine bilgi vermek için gittiğimizde, Komutan” sakın ha !” dedi. Kuzey Irak operasyonu nedeniyle bölge teyakkuzda, günlerce sürecek dumanlı bir işlem sakıncalı olur . Bu kez Kurtalan depoları için imha yeri belirledik. Askeri makamlardan izin aldık. Fakat, bölge halkı biraz merak, biraz da tütünlerin yakılmasına akıl erdiremediklerinden sabahtan akşama kadar, tütün imha ettiğimiz alan etrafından ayrılmıyorlardı. Bizim güvenlik için bir şoförümüz ve bir güvenlik görevlimiz vardı. Köylülerle sorun yaşamamak için çok çaba gösterdik. Diğer taraftan, Kurtalan Jandarma Komutanı, “gece İşletme Konuk evinde kalamazsınız, güvenliğiniz sağlayamam” dedi. Çaresiz, her gün akşam Batman’a dönüyor, sabah geliyorduk. Yolda çoğu zaman devriye görevi yapan kariyer ile bizim araçtan başka kimseler olmuyordu. Batman İşletme Müdürü Harun Komser ve diğer eksper arkadaşlar ile birlikte günlerimiz geçiyordu. Sonunda tütünlerin imhası ve diğer incelemelerimiz bitmişti, Mahmut Özmen burada ayrıldık. Ben Siirt Başmüdürlüğüne giderken, eski Malabadi köprüsü üzerinde fotoğraf çekmek istedim. Halbuki bu durumlarda hiçbir şekilde zaman kaybedilmez. En kısa süred gidilecek yere ulaşmak gerekir. Bir grup örgüt mensubu resmi araçta beni bekleyen Başmüdürle konuşuyorlardı. Neyse ki, bir sorun yaşamadan yolumuza devam ettik. Turne dönüşü, Altınser ve Güneş’i alıp İstanbul’dan Antalya’ya Bora’nın diploma törenine gittik. Antalya dönüşü, kış dönemi çalışmalarına hazırlanıyordum. Bir akşam eve döndüğümde, eşim Bakanlıktan arandığımı söyledi. Geri aradam, Rüştü Kazım Yücelen’di arayan. Rüştü bey, Fakülteden sınıf arkadaşımız olup, yıllardır TBMM’de idi. Hemen konuya girdi. “Şahabettin, az önce belli oldu. Tekel bana bağlandı. Seninle konuşmam gerek. Ankara’ya gelebilir misin?” Ben o yıl, Mali Müşavirler Odası genel kurulu delegesi seçilmiştim. Tesadüf, hafta sonu genel kurul vardı. Ankara’ya gidecektim. Kimseye söz verme görüşelim dedi. Genel Kurul sonrası MTA Sosyal Tesislerinde buluştuk. Tekel hakkında Bakan olarak bilmesi gerekenleri aktarmaya çalıştım. Tekel, son yıllarda yeniden yapılanmaya devam ediyordu. Özellikle Pazarlama ve Dağıtım konusunda Genel Müdürlük cesur adımlar atmış, Toptan Satıcılık ve Dağıtım sistemini yenilemişti. Başarılı bir düzenleme idi. Ama sorunlar da vardı elbette. Pazarlama Dağıtım Müessese Müdürü arkadaşım daha önce Bakan Eyüp Aşık döneminde başka göreve atanmıştı. Müessese Müdürlüğüne atama yapılmamıştı. Rüştü Bey toplantı sonunda bana, “On dokuz yıldır Meclisteyim sana bir faydam dokunmadı. Benden istediğin bir şey var mı?” Dedi. Ben yılların müfettişi, idari görev tecrübesi de olan .birisiyim. Benden artık Genel Müdür olur dedim. Fakat iktidar değişikliği olmadığını, bakan değişmelerinde aynı partili bakanın genel müdürünün değiştirilmesinin etik olmayacağını, boş bulunan müessese müdürlüğü için beni düşündüğünü söyledi.

DEVAM EDECEK

   

 

Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN