KURTULUŞ MÜCADELESİNİN YÜZÜNCÜ YILI
BİZİM YAŞIMIZDA OLANLAR, TÜRKLÜK, BAĞIMSIZLIK, DEVLET DENİLİNCE ATATÜRK’Ü DÜŞÜNÜR, O’NU HATIRLARLAR.
Bandırma Vapuru ile başlayan, yolcuğun Samsundan itibaren bir kurtuluş mücadelesi olduğunu bütün dünya anlamış, beyin yapıları uygun olmadığı için anlayamayan yerli işbirlikçilere rağmen, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
KENDİSİNİ TÜRK KABUL EDEN HERKES ÖNCELİKLE NUTUK OLMAK ÜZERE, MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞIMIZI ANLATAN YAZARLARI VE KİTAPLARINI MUTLAKA OKUMUŞTUR. VE MUTLAKA GELECEK KUŞAKLARIN DA OKUMASINI SAĞLAMIŞTIR.
BİR DESTAN OLAN KURTULUŞ SAVAŞI.
ONU TAKİP EDEN YILLARDA, YENİ TÜRK DEVLETİNİN KURULUŞU,
ULUSAL KALKINMA İÇİN ATATÜRK’ÜN SAĞLIĞINDA YAPTIKLARI,
Her Türk tarafından mutlaka öğrenilmelidir.
Biz, bu yazımızda Atatürk döneminde ekonomik alanda yapılanları, BÜYÜK TARİHÇİ MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ’ın da günümüze ilişkin değerlendirmelerinden alıntı yapmak suretiyle özetlemeye çalışacağız.
PROF.DR. MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ
“günümüze ilişkin değerlendirme”
İkide bir “demir ağlarla kim örmüş, hep biz ördük” deyip duruyorsunuz, Atatürk zamanında yapılanları sıfıra indiriyorsunuz. Eğer biraz tarih bilseniz bunu söylemeye utanırdınız, yüzünüz kızarırdı. O günkü örülen demir ağlar yalnız tren yolları değildi: güçlü eğitim, güçlü ekonomi, güçlü demokrasi , güçlü laiklik temelleri atılmasaydı, ne siz bu gün o mevkie gelebilirdiniz, ne de gösteriş olarak başlarını örttürdüğünüz, yüzleri gözleri boyalı eşlerinizi gavur ülkelerine götürüp, gavurların ellerini sıktırabilirdiniz. Özendiğiniz Müslüman ülkelerin arasında hangisi bizim ülke gibi? Kendi kıyafetinizi bile o demir ağlara borçlusunuz. Hazinesinde borçtan başka bir şey olmayan Osmanlı devleti yıkıntısı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, toprağından bir damlasını satmadan, kimselerden borç almadan, bir taraftan Osmanlının, diğer tarafta yenilmediğimiz halde yenilmiş sayıldığımız birinci Cihan savaşı borçlarını öderken, yapılan işler yanında sizinkiler çocuk oyuncağı kalır. Okuma yazma, hatta sabun kullanma bilmeyen, verem, sıtma, zührevi hastalıklar, trahom gibi bulaşıcı hastalıklardan kahrolan zavallı fakir bir halk. Devletin geliri bu halkın verdiği vergilerdi. İşte o vergilerle o alay ettiğiniz demir ağlar yapıldı. Kısa zamanda elin parmakları sayımında doktorların özverileriyle hastalıkların önü alınmaya çalışılırken neler yapıldı neler!. Koskoca ülkede bir çimento fabrikası yoktu. O yüzden evler kerpiç denilen çamurla yapılıyordu. Şeker fabrikamız yoktu. Rusya’dan gelen şekerleri bugün gibi hatırlıyorum. Evet şeker fabrikaları, çimento fabrikalar, kâğıt, silah, uçak fabrikası, kumaş fabrikaları kuruldu. Hem de ülkenin batısından doğusuna kadar dağıtıldı bu fabrikalar. Avrupa’dan bize, yenilemekte oldukları fabrikaların eskilerini ucuz fiyatla satmak istediler. Eskiyi almak yine geri kalmışlıktır, diye alınmadı. Batıda “Atatürk Fabrikaları” diye adlandırılan o fabrikalar tiyatro, spor, müzik salonları ile bir kültür merkezi, çalışanlara her türlü rahatı sağlayan bir sosyal kurumdu. Ama bu fabrikalarda çalışacak biraz olsun işten anlayan işçimiz, teknisyenimiz, mühendisimiz yok gibiydi. Bunlardan bir kısmı burada bizim insanımızı eğitmek için dışarıdan getirtildi bir kısmı da Rusya’ya eğitilmek üzere gönderildi. İnsanımız o kadar yetenekli idi ki, kısa zamanda gerekli olanları öğrendi ve işleri ele aldı. O yüzden Atatürk, “Türk çalışkandır, zekidir” demiştir. Siz ise başa geçer geçmez alın teri ve büyük bir özveri ile yapılmış o güzel tesisleri satıp satıp yediniz yedirdiniz. Ülkenin doğusu ve batısı düşman eliyle yanmış yıkılmıştı. Bir taraftan onlar onarılıyor, hastaneler okullar yapılıyor, diğer taraftan Ankara bir başkent olacak şekilde yapılandırılıyordu. Hemen hemen hiç kara yolu yoktu. Onun için Atatürk, Osmanlı devleti zamanında “ne olurdu her vilayet senede bir kilometre yol yapsaydı, 500 yılda beşer yüz kilometre ile şehirler birbirine bağlanacaktı”, demişti. Olan demir yolları da yabancıların elinde idi. Yalnız o mu daha bir çok kurum yabancılara aitti. Bütün onlar ellerinden alınarak ülkenin malı yapıldı. Onların üzerine 3000 kilometrelik tren yolu yapıldı ki, o zaman şimdiki gibi dağları bir anda oyacak makineler yoktu. Tüneller kazma ile kazıldı. Elde onları planlayacak hesaplayacak mühendisler yoktu. Hatta trenlerde çalışan makinist gibi memurlar bile hep Rum, Ermeni olduğundan bu konuda çalışacak insanımız da yoktu. Onun için böyle kimseleri yetiştirmek üzere okul açıldı. Tren rayları yapmak için fabrika kuruldu. Şimdi ki gibi ne gerekse dünyanın her yerinden getirilmedi. Kilometrelerce kara yolu köprüler yapıldı. Demir ağın bir ayağı olan “çağdaş eğitim” ne kadar önemliydi. Batı araştırmalarda icatlarda almış yürümüştü. ama biz de ne doğru dürüst ilk okul, lise ve ne de araştırmalar yapacak üniversite vardı. O yüzden Osmanlı devleti geri kalmış ve yıkılmıştı. Okullar açılsa eğitecek kimse yoktu. O yoklukta bir çok alanda eğitim almak üzere Batıya başarılı pek çok gencimiz gönderildi. Onlar daha yetişmeden Hitler’in Yahudi oldukları için işlerinden attığı çok değerli bilim insanlarının bize sığınmak istemeleriyle onlara açılan kapılarımız sonucu büyük bir eğitim atılımı başladı. İstanbul’da Darülfünun denilen okul tam bir üniversite oldu. Hukuk, Siyasal Bilgiler, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi gibi fakültelerle Ankara Üniversitesinin temeli atıldı. Gelenlere istedikleri kitaplıklar, laboratuvarlar sağlandı. Onların derslerini Türkçeye çevirecek çevirmenler bulundu. Bunların hepsi para ile oluyordu. O paralar, o fakir halkın vergileriyle sağlanıyor, kimseye para yedirilmiyor, rahmetli Başbakan İnönü “kimseye bir kuruş yedirmem” diye bar bar bağırıyor, yedirmiyordu. Böylece güçlü bir eğitim temeli atıldı. O yüzden Başbakan hazretleri! istediğiniz dalda uzmanları elinizin altında bulundurabiliyorsunuz.
ATATÜRK DÖNEMİNDE EKONOMİ
1924’te Lozan antlaşması ile kapitülasyonlar, yabancılara verilmiş bütün hak ve imtiyazlar Atatürk döneminde kaldırılmıştır. Atatürk döneminde, devletin kendi gelirleri ve maliyesi, ülkenin ticari ve sanayi etkinlikleri üzerinde kayıtsız ve koşulsuz egemenliğini sağlamış, bağımsız ve milli bir ekonomi benimsenmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında 15 yıl gibi kısa bir sürede kurduğu çok sayıda fabrika, kurum ve kuruluşlarla ülkemizin hızla büyümesini ve sağlam temeller üzerine oturmasını sağlamıştır. Nitekim tarımda, sanayide, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda ve savunma sanayinde muasır ülkelerin gerisinde kalmış olan, neredeyse %96’sı okuma yazma bilmeyen ve işgal altında kalan Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşı sonrası enkazından Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasını ve 15 yıl gibi kısa bir sürede birçok alanda yaptığı yeniliklerle ülkemizin büyük bir atılım yapmasını sağlamıştır.
“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasında bütün bağımsızlığından mahrumiyet demektir” diyen Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin liderliğini yaptığı dönemde kurulan kurum, kuruluş ve fabrikalarla dışa bağımlı bir politikadan uzak durmuş ve ülkenin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde gelişmesini planlamıştır. Hatta bu dönemde yabancılardan satın alınan işletmeler de devlet eliyle güçlendirilmiştir.
6 Nisan 1920’de ilk olarak Anadolu Ajansı, Milli Mücadelenin haklı davasını tüm dünyaya duyurmak amacıyla kurulmuştur.
19 Nisan 1923’te Türkiye Şeker Fabrikalarıkurulmuştur.
26 Ağustos 1924 tarihinde ülkenin sanayi ve ticarette kalkınmasına katkıda bulunması amacıyla Türkiye İş Bankası Atatürk tarafından kurulmuştur.
1924’te Ankara Fişek Fabrikası ve Gölcük Tersanesikuruldu.
19 Nisan 1925’te Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmuş olan Feshane Yünlü Dokuma, Beykoz Deri ve Kundura ile Hereke ipekli ve Yünlü Dokuma Fabrikalarını devralarak işletilmesini sağlamak amacıyla Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur.
5 Mayıs 1925’te Atatürk’ün çaba ve gayretleriyle Ankara Orman Çiftliği kurulmuştur. Çiftliğin tüm masrafları Atatürk tarafından karşılanmış, yine 1937’de Atatürk, çiftlikleri ve içerisindeki köşkleri Türk milletine armağan etmiştir.
5 Kasım 1925’te Ankara Hukuk Fakültesi (Ankara Adliye Hukuk Mektebi), ülkenin hukukçu ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuştur.
1925 yılında Atatürk’ün onayıyla silah, bomba ve cephane üretecek olan Şakir Zümre Fabrikası ve Adana Mensucat (Dokuma) Fabrikası özel sektör eliyle kurulmuştur. Aynı yıl Eskişehir Hava Tamirhanesi de kurulmuştur.
1926’da çıkarılan bir yasa ile petrol arama ve işletme hakkı devlete verilmiştir.
1926 yılında Alpullu Şeker Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası, Kayseri Uçak Fabrikası kurulmuştur. İnşaat demiri üreten ilk haddehaneİstanbul’da kurulmuştur. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri, Bakırköy Çimento Fabrikası 1926’da faaliyete geçmiştir.
1927 yılında Kırıkale Mühimmat Fabrikası, Bünyan Dokuma Fabrikası ve Eskişehir Kiremit Fabrikası, Bursa Dokumacılık Fabrikası kuruldu. Aynı yıl Köy Öğretmen Okulları kurulmaya başladı; İş Bankası ve Anadolu Ajansının %70’ine sahip olduğu Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi kuruldu.
1927‘de Ankara-Kayseri, Samsun-Havza-Amasya tren hatları yapımına başlanmış; sonraki beş yılda Amasya-Zile, Ankara-Sivas, Kayseri-Şarkışla, Kütahya-Emirler, Fevzipaşa-Gölbaşı, Gölbaşı-Malatya, Ulukışla-Niğde, Zile-Sivas, Kütahya-Balıkesir gibi tren hatları yapılmıştır.
27 Haziran 1928’de koruyucu hekimliğin tahlil, kontrol, üretim ve araştırma görevlerini yürütmek amacıyla Merkez Hıfzısıhha Müessesesi kuruldu.
1928 yılında Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası, Malatya Elektrik Santralı, Ankara Çimento Fabrikası, Gaziantep Mensucat Fabrikası kuruldu.
1928‘de Anadolu Demiryolu Şirketi yabancılardan satın alındı.
1929 yılında Ankara Havagazı Fabrikası, Ayancık Kereste Fabrikası, Trabzon Hidroelektrik Santralı ve İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası kuruldu.
1929‘da Mersin-Adana, Anadolu-Bağdat, Mersin- Tarsus Demiryolları yabancılardan satın alındı.
1929‘da Haydarpaşa Limanı yabancılardan satın alındı.
1930 yılında Kayaş Kapsül Fabrikası ve Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Mühimmat Üretim Tesisleri kuruldu.
15 Nisan 1931’de Atatürk’ün direktifleriyle Türk tarihinin araştırılması amacıyla Türk Tarih Kurumukurulmuştur.
12 Temmuz 1932’de Atatürk himayesinde Türk dilinin araştırılması ve Türkçenin güncel sorunlarıyla ilgilenilmesi için Türk Dil Kurumu’nun kurulması sağlandı.
1933 yılında sanayi kuruluşlarına kredi vermek ve tüm bankacılık işlerini yapmak ve sanayinin gelişmesine ilişkin tedbirler almak üzere Sümerbank kuruldu.
20 Mayıs 1933’te Devlet Hava Yolları, Petrol Arama ve İşletme İdaresi ile Altın Arama ve İşletme İdaresikurulmuştur.
1934 yılında Eskişehir Şeker Fabrikası, Turhal Şeker Fabrikası, Konya Ereğli Bez Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası, Bursa Süt Fabrikası, İzmit Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası, Zonguldak Antrasit Fabrikası, Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Isparta Gülyağı Fabrikası, Ankara, Konya, Eskişehir, Sivas Buğday Siloları, Kayseri Bez Fabrikası kuruldu.
2 Haziran 1935’te devletin maden ve enerji ihtiyacını sağlamak amacıyla Etibank kurulmuştur. Yine aynı yıl içerisinde Maden Tetkik Arama Enstitüsükurulmuştur. İstanbul Rıhtım Şirketi yabancılardan satın alınmıştır.
1935 yılında Nazilli Basma Fabrikası, Bursa Merinos Fabrikası, Gemlik Suni İpek Fabrikası kuruldu.
1936 yılından itibaren madenlerin millileştirilmesi politikasına gidildi.
1936’da Ankara Çubuk Barajı, Zonguldak Taş Kömürü Fabrikası, Nuri Demirağ Uçak Fabrikası, Malatya Sigara Fabrikası, Malatya İplik Fabrikası, Bitlis Sigara Fabrikası, Elazığ Şark Kromları İşletmesi kuruldu.
1936’da İzmir Havagazı Şirketi ve İstanbul Telefon Şirketi yabancılardan satın alındı.
1937 yılında Malatya Bez Fabrikası, İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikasıkuruldu. Kozlu Kömür İşletmeleri yabancılardan satın alındı. Diyarbakır-Cizre demiryolu yapıldı. Trakya-İstanbul Demiryolları yabancılardan satın alındı. Urfa Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği kuruldu.
1938’de Divriği Demir Ocakları, Sivas Çimento Fabrikası kuruldu.
NOT:
Bu fabrikalar sayesinde 1929-1938 yılları arasında ağır sanayi üretimi %152 artarken toplam sanayi üretimi %80 artmıştır. kömürde %100, kromda %600, diğer madenlerde %200 artış olurken demir üretimi 0'dan 180.000 tona çıkmış, şeker üretimi 200 misli artmıştır. 1926'da başlayan şeker üretimi 1927-1930 arasında 5162 tondan 95.192 tona çıkmıştır. tekstil sanayi ülkenin tekstil ihtiyacının %80'ini karşılar duruma gelmiştir. tekstil ürünleri ithalatı 1927'de 51.000.000 türk lirası iken bu rakam 1939'da 11.900.000 türk lirasına düşmüştür. 1924-1929 arasında pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3773 tona, yün 400 tondan 763 tona, ipek 2 tondan 31 tona çıkmıştır.
"Türk milleti, Türk malı alın, Türk parası Türk ülkesinde kalsın!"