Türkiye Cumhuriyeti Anayasası,28. Maddesinde "Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır." Denilmektedir.
Anayasamız, kural olarak basın hürriyetini kabul etmiş bulunmakta ise de, , son derece geniş bir biçimde tanımlanmış bu haklar, devletin bütünlüğü ve terör gibi bazı konularındaki duyarlılık nedeniyle yasal düzenlemelerle bazı istisnalar söz konusdur.Keza, Basın Kanunu 3. Maddesi de “Basın Özgürlüğü” ile başlamakta“ isede,” Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir” şeklinde devam etmektedir.
Birçok ülke anayasasında geçen bu tip istisnai uygulamalar bulunmaktadır. Ancak, bazı müelliflerin görüşlerinde, Türkiye'de uygulamaların istisna olmaktan çok genel uygulanış halini aldığı yönündedir.
Her yıl yayınlanmakta olan, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, oldukça gerilerde gösterilmektedir. Bu sıralamanın 2019 yılı için yayınlanan bülteninde, Türkiye, iki sıra gerileyerek 151. sırada yer almış bulunmaktadır. Endekste Güney Sudan, Meksika, Pakistan ve Rusya, Türkiye'nin önünde yer aldığı görülmektedir.
Birleşmiş Milletle Genel Kurul Kararı ile 3 Mayıs DÜNYA ÖZGÜR GAZETECİLER GÜNÜ olarak kabul edilmiştir. Bugünün kutlanmasındaki amaç; basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının aşırı sansür edildiği ülkelere bir mesaj göndermek. Bunun yanında gün boyu çeşitli organizasyonlar ile görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve yetkililere sorumluluklarını hatırlatmak olarak özetlenebilecektir.
Türkiye, son zamanlarda basın mensuplarının fazla sayıda hapiste bulunduğu iddiası ile dünya gündeminde yer almaktadır.Uluslararası Basın Enstitüsü'ne (IPI) göre 162, Türkiye Gazeteciler Sendikası'na (TGS) göre 142, Çağdaş Gazeteciler Derneği'ne (ÇGD) göre 139 ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'e göre ise en az 146 basın çalışanı cezaevinde bulunduğu bildirilmektedir.
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün hazırladığı rapora göre 15 Temmuz 2016’dan beri kapatılan medya kuruluşu ve basımevi sayısı 170’e ulaşırken, Türkiye'de hükümetin medyanın yaklaşık yüzde 95’ini etkisi altına aldığı ifade edilmektedir.
Hükümet yetkilileri hapiste olanların gazeteci olmadığını, olanların da gazetecilikten değil başka suçlardın dolayı tutuklu veya hükümlü oldukları bilgisini vermektedir.
ŞK