dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

HÜKÜMET SİSTEMİ VE BAŞKANLIK

Hükümet sistemlerini özetlersek;

Yasama , yürütme ve yargı yetkisinin tek kişiye ait olduğu MONARŞI, bu yetkilerin zorla tek kişi elinde bulundurulmasına DİKTATÖRLÜK, bu yetkilerin seçilmiş meclise ait olduğu sistemlere MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ, Yasama , yürütme ve yargı sisteminin dengeli , yumuşak bir biçimde birbirinden ayrı yönetildiğinde PARLAMENTER SİSTEM adı verilen demokratik yönetim sistemleri zaman içinde çeşitli ihtiyaçlardan doğan nedenlerle başkanın güçlü bir durum kazandığı yönetim şekilleri ile karşılaşılmaktadır.

Yürütme yetkisinin başkana yasama yetkisinin meclise ait, yargının bağımsız olduğu sistemlere BAŞKANLIK, bu sistemin  Cumhurbaşkanı ve Bakanlar kurulundan oluştuğu durumlarda da sisteme YARI BAŞKANLIK  adı verilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren çağdaş ve demokratik sistemlerin örnek alınması suretiyle yapılandırılmıştır.

Özellikle, yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı yapılandırılmasına özen gösterilmiş, KUVVETLERİN AYRILIĞI PRENSİBİ anayasa ve yasaların ayrılmaz parçası olmuştur.

Demokratik Yönetimde Aksamalar:

Bununla birlikte, demokratik sistem, 1960, 1970, 1980 yıllarında kesintiye uğramış, her askeri müdahalenin ardından anayasal değişiklikler gündeme gelmiş, özellikle 12 Eylül askeri darbesinin ardından Turgut Özal’ın başkanlığını yaptığı siyasi partinin iktidara gelmesi, devamında Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini takiben, parlamenter sistemi zorlayan uygulamalar görülmüştür.

Bu çerçevede, Türkiye’de de Başkanlık veya yarı başkanlık sistemleri tartışması da başlamış olmaktadır.

Hükümet sistemleri değerlendirmesi yapılırken, “hangisinin daha iyi olduğu yerine, hangisini ülkemiz koşullarında uygulanabilir ve iyi sonuçlar verir” yönünde değerlendirmeler yapılmalıdır.

Hükümet sistemleri tartışmalarının amacı, güçlü, etkin ve süreklilğiolan yönetimler oluşturulmasıdır. Bu amaçla, yasama ve yürütme arasındaki ilişkiler gözden geçirilmek suretiyle çözümler aranmıştır. Yargının bağımsızlığı konusu (en azından düşünce olarak) hep kabul edilmiştir.

Turgut Özal’dan bu yana, Başkanlık Sisteminin ülkemiz koşullarında daha başarılı olacağı çoğu siyasetçiler tarafından savunulmuştur.

Ancak, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, yasamanın etkinliği, kuvvetler ayrılığı prensipleri  ve  üniter devlet anlaşıyının korunmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.

Anayasa Değişikliği ve Başkanlık Sistemi:

Türkiye, 16Nian referandumunun ardından, 4 Haziran Seçimlerine geldiğinde, pek çok şeyin değiştiğine tanıklık etmekteyiz. Millet tarafından seçilen Cumhurbaşkanı olağanüstü yetkilerle donatılmış bulunmaktadır.

Buna bağlı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de yetkileri sınırlanmış bulunmaktadır. Bakanlar doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı, TBMM tarafından denetlenmesi olanakları daraltılmıştır. Cumhurbaşkanı tek başına  Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi tanınmış, dolayısıyle devlet yönetimini yeniden şekillendirme yetkisi de verilmiştir.

Atamalar yoluyla, Cumhurbaşkanı yargı üzerinde de geniş bir yetki ve etkiye sahiptir.

Daha önemlisi, Anayasa değişikliği ile, Cumhurbaşkanının tarafsız olması zorunluluğu kaldırılmış, partili cumhurbaşkanı seçilmesine olanak sağlanmıştır. Nitekim, halen Cumhurbaşkanı aynı zamanda mensup olduğu siyasi partinin de genel başkanlığını üstlenmiştir.

Bu durum karşısında sisteme, CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ adı verilmesi de güçleşmektedir. Cumhurbaşkanımızda, kendine sorulan bir üzerine, kendisine “Başkanım” şeklinde hitap edilmesinin uygun olacağını bildirmiştir.

Cumhurbaşkanının yemin törenini takiben, Yardımcılarının, Bakan ve Bakan Yardımcılarının hızla atanmış olması, KHK ile yasal düzenlemelerin yapılmakta olması konu ile ilgili hazırlıkların uzunca bir süredir yapılmakta olabileceği izlenimi vermektedir.

Muhalefetin ise, bu konularda tamamen hazırlıksız olduğu, TBMM yetkileri konusunda dahi girişimlerde bulanamadığı gözlenmekte olması yanında, kendi iç sorunlarını dahi henüz çözememiş oldukları görülmektedir.

Alışılmış olduğu şekilde, Bakanların bir araya gelerek kurul halinde karar verme yetkilerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, yürütme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanı tarafından kullanılmaktadır.

Hal böyle olunca, yeni sisteme bir isim verilmesi gerekirse, CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ denilebileceği düşünülmektedir. Gelecek günlerde, üniversitelerimizin İdare ve Anayasa Hukuku, Siyaset İlmi Ana Bilim Dallarında bu konular derinlemesine tartışılacaktır.

Yine üniversitelerimizin üzerinde acilen çalışmaları gereken bir başka konu, seçimle gelen bir makama, atama ile görevlendirilmiş kişinin vekaleti konusudur. Keza, Bakanların cezai ve siyasi sorumluluklarının belirlenmesi, uygulamadaki yerindelik ve maliyet denetimlerinin esaslarının belirlenmesi önem taşımaktadır. Zira, yasalarda yer almayan hiçbir eylem suç veya kusur olarak ileri sürülemeyeceğine göre bakanlar da en azından şimdilik hiçbir sorumluluk taşımamaktadır.

Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Resmi Gazetede yayınlanmak suretiyle işlerlik kazanmaktadır.

TBMM tarafından aynı konuda yasa çıkarılabileceği, bu durumda Yasa’nın geçerli olacağı da 16 Nisan Anayasasında yer almaktadır. Ancak, yine aynı Anayasa maddelerinde pek çok konunun Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenleneceği de hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Son derece önemli bulduğumuz bu konuları bir makale çerçevesinde belirtmekle yetinmenin, tartışma ve çözümlerini üniversitelere, bilim adamlarına ve TBMM’ne bırakmanın uygun olacağını düşünüyoruz.

Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN