Korona virüsü ile mücadelede “keşke”lerin başında gelen tartışma “yeterince erken tedbir” alınıp alınmadığıydı.Bardağın ne tarafına baktığımıza göre; kimilerine göre "yine de erken davrandık”, “kimilerine göre geç kaldık, geçmiş olsun”.
Tartışılır…
Öyle ya da böyle, şimdi bu evreyi geçtiğimize göre artık önümüzde uzunca bir “koronalı günler dönemi” var.
Kökü tamamen kurutulana, belki bir gün tamamen silinene kadar bir biçimde savaşacağız bu belayla...
Ve o günlere kadar da” başa gelen çekilecek”.
Sonra daha başka sıkıntılar: Ekonominin düştüğü hastalık; üretimin, ticaretin, hizmetin durması, işsizlik ve “işsizliğin daha da ötesi”…
Peki “biz”, bu virüs salgınının hemen ardından gelen ve bir süre sonra belki onu dahi sollayacak olan ekonomideki salgını erkence farkedip çok radikal tedbirler alabilir, arkadaki felaketi çok ucuz atlatabilir miyiz?
Bunun cevabını aramadan önce “biz" kimizin cevabını vermek gerekir bence.
Üstelik 83 milyon insanından tüm kurumlarına kadar hepimizi masaya yatırarak.
“Biz kimiz”i en iyi “Bir musibet bin nasihatten evladır” yani musibetler nasihatlerden daha iyi sonuç verir şeklindeki ata sözümüz açıklıyor galiba. Kısacası, özgüvenimiz “nasihat”lerin önüne geçiyor çoğu zaman.
Geriye dönüp baktığımızda şüphesiz nasihat konusunda oldukça veri mevcut bu ülkede. Şöyle hafiften bir sorsanız “ben o zaman da söylemiştim” diyen o kadar çok kişi ya da kurum çıkar ki ortaya bu kubbede. Hepsi çözüme dönük olmasa bile en azından bu gidişe itiraz, arayış babında söylenmiş çok şey var ki pek çoğu "sadâ" olarak kalmış.
Ama artık o devir kapanıp “Musibet” ile burun buruna geldiğimize göre; şimdi “musibet”ten birtakım sonuçlar çıkarıp en azından ekonomide şu virüs konusundaki geç kalmaktan kaynaklanan kaybımızı hafifletebilir miyiz acaba?
“Ne gibi” mi?
Dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalışalım bakalım.
Hangi veriden, hangi görüşten yola çıkılırsa çıkılsın, bütün dünya ile birlikte bu işten “sağlık” açısından büyük bir kayıpla çıkacağımız ortada.
Ancak, aslında sağlığın hemen bir adım gerisinden gelen ve artık bu açıdan “erken” davranmaya gayret etmemiz gereken aynı ağırlıktaki ve belki de daha ağır ve kalıcı etkileri olan bir “ekonomideki salgın” meselemiz var.
Üstelik korona;
-Belki daha çok yaşlı nüfusu vuracak,
-Belki eve kapananlar kurtulacak
Ama koronanın hemen bir adım gerisinden gelen “ekonomik salgın” hem büyük kısmı yetersiz emekli maaşıyla geçim savaşı veren yaşlı nüfusu, hem eve kapananları, hem nüfusumuzun çok büyük kısmını oluşturan gençlerimizi vuracak.
Bu günlerde bambaşka bir dünyaya evriliyoruz.
Unutun eski tabloyu.
Korona hayatı durdurdu.
Hayat durunca ekonomi de durur.
Durduğunuzda üretemez; üretemediğiniz ya da üretime katılamadığınız için kazanamazsınız, kazanamazsanız geçinemezsiniz.Kenarda köşede bir şeyler varsa, bir süre hazırdan yer, o bittiğinde borçlanırsınız.
İyi de; hazırda, yedeğinizde bir şeyler olmadığında, herkesin ancak kendi can derdinde olduğu için kimsenin borç veremeyeceği bir dönemde yine de geçinebilmek için ne kadar şansınız olabilir?
Hele hele, bırakalım biraz daha borçlanmayı; sırtınızda zaten çok daha önceden yüklendiğiniz geri ödemeleriniz varsa?
Dolayısıyla, ekonomik tablo en azından sağlıktaki kadar sıkıntılı ve henüz “durum idare ederken” beklenen ekonomik tablo derhal masaya yatırılmalı ve şimdi korona için “keşke”lendiğimiz durumlara düşmeden “derhal” en cesaretli ekonomik tedbirlerin alınması gerekir.
Henüz ekonomide de bu musibet kapıya dayanmadan diyeceğim ama galiba daha doğrusu “gelip kapıyı kırmadan”; en hızlı, en radikal ama o kadar da gerçekçi kararlar alınmalıdır.
Bunlar neler mi?
Belki şimdiden her yurttaşa bir “cansuyu” aylığı bağlayarak,
Belki şimdiden her mahalleye aşevleri kurmaya hazırlıklı olarak.
Yani önce bir tas çorbayı ve ayakta kalmayı garantileyerek.
Aynı zamanda “hemen herkesin öncelikle karnının doyması için” bir büyük seferberliği başlatarak.
“Sağlıkçı” seferberliğinin ardından adeta bir “ekonomici” “bir "tarımcı" bir “üretici” seferberliği ilan ederek.
Ve önemli kararların, en azından şimdiki “biz” değil, o günlerde bu işten en büyük zararı görecek, “hepten çaresiz” kalacakların da katılımıyla alınmasıyla.
Çünkü o ileriki günlerde “çaresiz”lerin ağırlığı daha büyük, onların kabulleri bu işin sonucunu daha da belirleyici olacak.
Evet, hiç olmazsa bu sefer erken davranalım; çünkü ekonominin durması, açıkça “geçimin durması”dır, geçimin durmasıysa hemen her şeyin.
Peki ya o eski günler hiç geri gelmeyecek mi?
Ümitsiz yaşanmaz. Hele şu korona silinsin, “yeniden inşa” her zaman mümkün.