dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

 Çocuklarımızla geçirdiğimiz yakın anlar hepimiz için paha biçilmezdir. Bağ kurmak bizim için olduğu kadar çocuklarımız için de gereklidir. İlişkimiz güçlü olduğunda aynı zamanda güzel de olur, yani ne kadar çok verirsek o kadar çok alırız. Belki de ebeveynliğin onca fedakarlığa değmesinin sebebi budur.

Ebeveynleriyle arasında güçlü bir bağ olduğunu hisseden çocuklar, ebeveynleriyle işbirliği yapmak ister (eğer yapabilirlerse). Elbette çocuk gibi davranmaya devam ederler, yani duyguları büyümekte olan prefrontal kortekslerini bazen fazla gelir. Ama onları anladığımıza ve onların yanında olacağımıza güvenirlerse, liderliği bize bırakmaya daha istekli olurlar.

Araştırmacılar bir ilişkinin sağlığını korumak için her negatif etkileşime karşılık beş pozitif etkileşime ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Çocuklarımıza rehberlik etmeye – ve bu surada onları düzeltmeye, hatırlatmaya, azarlamaya, eleştirmeye ve hatta bağırmaya – çok fazla zaman harcadığımız için pozitif bağ kurmaya bunun beş kat daha fazla zaman ayırdığımızdan emin olmamız çok önemli.

Ama biz de insanız sonuçta. Tek yapabildiğimiz şeyin çocuklarımızın en temel ihtiyaçlarını karşılamak olduğu günlerimiz olur. Bazı günler onları yedirmek, yıkamak, tüm bunları yumuşak bir ses tonuyla yapmak ve onları makul bir saatte yatırmak bile büyük bir kahramanlık yapmak gibidir. Ancak bu şekilde ertesi gün her şeye baştan başlayabiliriz.

Ebeveynliğin yaptığımız en zor iş olduğunu düşünürsek, çocuklarımızla güçlü bir bağ kurmanın tek yolu, bağ kurduğumuz günlük alışkanlıklar edinmektir.

1. Bol bol sarılın.

Aile terapisti Virginia Satir’in ünlü bir sözü vardır: “Hayatta kalmak için günde 4 kez sarılmaya ihtiyacımız var. Hayatta kalmayı sürdürmek için günde 8 kez sarılmaya ihtiyacımız var. Büyümek içinse günde 12 kez sarılmaya ihtiyacımız var.”

Sabahları yaptığınız ilk iş birkaç dakikalığına çocuğunuza sarılıp yatmak olsun. Akşamları yaptığınız son şey de… Birbirinizden ayrılırken sarılın. Tekrar bir araya geldiğinizde sarılın. Aralarda daha sık sarılın. Saçlarını okşayın, sırtını sıvazlayın, omuzlarını ovun. Göz teması kurun ve gülümseyin, çünkü bu da bir çeşit dokunmaktır. Eğer ergen çocuğunuzun kapıdan adımını atar atmaz yaptığı ilk şey sizin yakınlaşma çabalarınızı terslemekse, büyük çocuklarla bağ kurarken daha yavaş ve dikkatli olmak gerektiğini fark edin. Ona soğuk bir içecek ikram edin ve ayaklarını ovarken sohbet açın. (Abartıyorum gibi mi geliyor? Çocuğunuzun o gün hayatında neler olduğunu duymanın en garanti yolu bu oysa. Deneyin.)

2. Oyun oynayın.

Kahkahalarla gülmek ve bağıra çağıra eğlenmek, her ikinizin de endorfin ve oksitosin hormonlarını harekete geçirerek çocuğunuzla bağ kurmanızı sağlar. Gülmek ve eğlenmek, çocuğunuzun kaygıları ve üzüntüleri yüzünden kendini her şeyden kopuk hissetmesi (ve bu yüzden ters davranması) yerine, bunlara gülüp geçmesini sağlayabilir. Ve oyun çocuklarda işbirliği yapma isteği uyandırır. Sizce hangisi daha çok işe yarar?: “Hemen gel ve kahvaltını et!” ya da “Küçük Goril, kahvaltı zamanı! Bak, yulafında muzlar ve böcekler var.”

3. Etkileşimde bulunurken teknolojiden uzak durun.

Çocuğunuzun hayatının sonuna dek hatırlayacağı şey şu olacak: Annem ve babam için yeterince önemliyim, çünkü beni dinlemek için telefonlarını kaptıyorlar. Arabada giderken müziği kapatmak bile bağ kurmaya güçlü bir davet olabilir, çünkü arabadaki göz teması eksikliği baskıyı azaltır, bu yüzden çocuklar (ve yetişkinler) içlerini dökmeye ve paylaşmaya daha açık olurlar.

4. Geçişlerden önce bağ kurun. 

Çocuklar bir şeyden başka bir şeye geçerken zorlanırlar. Eğer çocuğunuzun gözünün içine bakar, ismini söyler, onunla bağ kurar ve sonra onun biraz kıkırdamasını sağlarsanız, bir geçiş sırasında kendini yönetebilmesi için yeterli iç kaynağa sahip olmasını da sağlarsınız.

5. Birebir geçirecek zamanlar yaratın.

Çocuğunuzla her gün (15 dakikalığına bile olsa) birebir zaman geçirin mutlaka. Birden fazla çocuğunuz varsa, her çocuk için ayrı 15 dakika diye düşünün. Bu süre içinde çocuğunuzun istediklerini ve kendi istediklerinizi dönüşümlü yapın. Onun istediklerini yaparken geri çekilin ve sizi yönetmesine izin verin. Sizin istediklerinizi yaparken, zamanı aktivitelerle yapılandırma güdünüze karşı direnin. Bunun yerine herhangi bir fiziksel aktiviteyi ya da onu güldüren bir oyunu tercih edin.

6. Duyguları memnuniyetle karşılayın. 

Elbette kolay değil. Ancak çocuğunuzun duygularını ifade etmeye ihtiyacı var, yoksa duyguları davranışlarını yönetmeye başlar. Ayrıca bu, çocuğunuzun üzüntülerini gidermesine yardımcı olmanız için iyi bir fırsattır. Bu, sizi daha da yakınlaştırır. Bu yüzden merhametli olun ve öfkenin sizi tetiklemesine izin vermeyin. Her daim öfkenin ardına saklanan göz yaşlarını ve korkuları memnuniyetle karşılayın. Çocuğunuzun, yanınızda ağlayacak kadar size güvendiğini unutmayın. Ağlarken sakin kalmaya çalışın. Tüm bu duyguları kabul edin ve “acısını” anladığınızı gösterin. Ardından çocuğunuz kendini daha sakin, sizinle işbirliği yapamaya daha meyilli ve size daha yakın hissedecektir. (Bu en zorlarından biri. Bir çocuğun üzüntüsü karşısında kendi duygularınızı regüle edebilmeniz (yönetmek, sakinleştirmek) ebeveynliğin en zor taraflarından birisi. Ama bu denemememiz için bir bahane olmamalı.)

7. Dinleyin ve empati kurun. 

Bağ kurmak dinlemekle başlar. Olayları çocuğunuzun bakış açısıyla görme alışkanlığı, ona saygı duymanızı ve kazan/kazan çözümleri üretmenizi sağlar. Normalde sizi çileden çıkaracak davranışların altında yatan sebebi görmenize sebep olabilir. Ve kendi duygularınızı regüle etmenizi sağlar, bu yüzden bam telinize basıldığında ve içinizden “savaş ya da kaç” tepkisi çıktığında, çocuğunuz çok da düşmanınızmış gibi görünmez gözünüze.

8. Yavaşlayın ve anın tadını çıkarın. 

Gün içinde yaşayacağınız her etkileşim bağ kurmak için bir fırsattır. Yavaşlayın ve anı paylaşın: Çilekleri yoğurdun içine koymadan önce beraber koklayın. Ellerini yıkamasına yardım ediyorsanız, siz de ellerinizi suyun altına sokun ve suyun soğukluğunu onunla paylaşın. Saçlarını koklayın. Gülüşünü dinleyin. Gözlerinin içine bakın. Şu anın muhteşemliği içinde bağ kurun. Çünkü bağ kurabilmemizin tek gerçek yolu budur.

9. Uyku öncesi sarılıp yatmak ve sohbet etmek. 

Çocuğunuzun uyku saatini bunu düşünerek planlayın. Bu samimi ve güvenli bağlanma anları, çocuğunuz o günlerde neyle cebelleşiyorsa onun yüzeye çıkmasına  sebep olur. Bu, okulda olan bir şey olabilir, sabah onu tersleme şekliniz olabilir ya da yarınki okul gezisiyle ilgili endişeleri olabilir. Bu sorunu derhal çözmeniz gerekiyor mu? Hayır. Sadece dinleyin yeter. Duygularını kabul edin. Onu duyduğunuzu ve yarın birlikte çözeceğinizi bilmesini sağlayın. Ertesi gün konuyu takip ettiğinizden emin olun. Çocuğunuzla olan ilişkinizin nasıl derinleştiğine şaşıracaksınız. Çocuğunuz büyüse bile bu alışkanlıktan vazgeçmeyin. Uyku öncesi saatleri muhtemelen ergenlerin içlerini dökeceği tek saatler olabilir.

10. Orada ve o anda olun.

Çocuğunuzun üniversiteye gitmeden önce sizinle geçireceği sadece 900 haftası var. Siz farkına bile varmadan yuvadan uçmuş olacak. Bu yüzden çocuğunuzla etkileşim içindeyken yüzde 100 orada olun. Orada ve o anda. Bunu her zaman başaramayabilirsiniz. Ama günde birkaç kez başarmayı alışkanlık haline getirirseniz, çocuğunuzla en unutulmaz anılarınızı bu anlarda yaşayabilirsiniz.

Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN