dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

DİKİŞ MAKİNESİ TARİHİ

Dokuma sanatı gibi dikiş de yazının icadından çok önceki çağlardan beri bilinen bir sanattır. Dokuma ile dikişten hangisinin daha önce bilindiği henüz kesin olarak belli değildir. Mısır medeniyeti kalıntılarından anlaşıldığına göre Eski Mısırlılar, dikiş dikmeyi öğrenmeden önce, bazı kumaş parçalan dokuyabiliyorlar, bunları ancak birbirine bağlayarak giyecek hale getirebiliyorlardı. Başka tarihi araştırmalardan ise, bazı ilkel kavimlerin dokumayı bilmeden önce de hayvan postlarını dikişle birbirine ekleyerek giyecek haline getirdiklerini öğreniyoruz,

Endüstri çağı başlamadan önce aile fertlerinin bütün giyecek ihtiyacını, evlerdeki basit imkanlarla, ev kadınları karşılardı. Bitkilerin liflerini, koyunların yününü eğirerek bunları dokumaktan, dokunan kumaşı biçip dikerek elbise, çamaşır vs. haline getirmeye kadar birçok çeşitli işler bir ev kadınının göreviydi. XVIII. yüzyıl başlangıcında hızlanan endüstri faaliyetleri sayesinde kumaşların fabrikalarda dokunması, boyanması, hazırlanması mümkün oldu, daha önce elle yapılan halılar, yaygılar, örtüler fabrikalarda dokunmaya başlandı. Bugün evde yapılan dikişler bile, dikiş makineleri sayesinde, kadınlar için güç bir iş olmaktan çıkmış, zevk haline gelmiştir.

Dikiş dikmek için, her şeyden önce, dikiş makinesi, büyük bir makas, dikiş iğnesi, toplu iğne, teyel ipliği, ibrişim, yüksük, işaret almak için kuru sabun, ya da tebeşir, mezura (şerit metre), ütü gibi araçların sağlanması gerekir.

Dikiş Makinası;

Düzgün ve çabuk dikiş dikmek için kullanılan bir makinedir. Makinenin esası, gözü ucunda olan ve dikey durumda bulunan bir iğnedir. Bu iğne, dikilecek kumaşın altına geçen ipliği orada ikinci bir iplik halkadan geçirdikten sonra geri çeker, böylece dikiş dikilmiş, nakış işlenmiş olur.

İlk dikiş makinesi Thomas Saint adında bir İngiliz tarafından icat edilmiştir1790 yılında, Thomas Saint daha ziyade deri üzerinde çalışmak amacıyla tasarlanmış bir makinenin patentini (buluş ruhsatını) aldı. Fakat hiç kullanılmayan bu makine, mucidine en ufak bir yarar sağlamadı.

1830 yılında, Barthelemy Thimmonier adındaki yoksul bir Fransız terzisi, modern makinelere daha çok benzeyen bir dikiş makinesi icat etti. Bu makine Fransa’da kullanıldı. Ancak, el dikişiyle geçinen kalabalık topluluklar işlerini kaybetmek korkusuna kapıldılar. Makinelerin yapıldığı atölyeleri bastılar. Thimmonier tam bir yoksulluk içinde öldü.

1833 yılında ABD’de Walter Hunt isimli bir mucit tarafından geliştirilen çift dikiş yapabilen makina icat edildi. Hunt bu makinanın patentini almadı. 10-15 yıl gibi bir süre sonra Elias Howe Jr. Hunt’tın buluşundan habersiz bir çift dikiş makinası buldu ve patentini aldı.

Bu arada 1851 yılı gelip çattı. New Yorkun ünlü eğlence merkezi Broadwaydeki “Orpheum” Tiyatrosunda yeni sahnelenecek bir operanın kostümleri hazırlanıyordu. Kostümleri hazırlamakla görevli iki dikişçi kız, başrolü oynayacak sopranonun kostümünü, oyunun başlamasına iki saat kaldığı halde yetiştirememişti. O esnada, orta boylu, esmer bir adam ilgililerin yanına geldi ve kostümü “yarım saat sonra” getireceğini söyledi. Nitekim bu sözünü gerçekleştirdi de.

Orta boylu, esmer adamın adı İsaac Singerdi. Mekanik işlere büyük merakı vardı. Kendi tarafından tasarlanıp yapılmış bir dikiş makinesi vardı. İsaac Singer,kendi yapımı dikiş makinesi için patent de almıştı. Fakat Elias Howe adında bir başkası ortaya çıkarak, İsaac Singeri kendi buluşunu çalmakla suçladı.

Böylece açılan mahkeme tam üç yıl sürdü.Sonunda mesele anlaşıldı. Howeun elindeki makine,on iki yıl önce tanımış olduğu Walter Hunta aitti. Walter Hunt,kendi buluşu olan makinenin planını Elias Howea vermişti. Daha önce de belirttiğimiz gibi.Huntın makinesi mekikliydi. Oysa İsaac Singerinki tamamen farklı, geliştirilmiş bir dikiş makinesiydi.

Duruşmalar sonunda, davayı İsaac Singer kazandı. Günümüzde en yaygın ölçüde kullanılan dikiş makineleri de onun adını taşımaktadır.

DİKİŞ DİKMEK 60 BİN YIL ÖNCE GELİŞTİ

Prof Ural  AKBULUT

 İlk insanlar vücutlarını hayvan postuyla dış etkenlerden korurdu. Altmış bin yıl önce ilk elbisenin dikildiği iğne Güney Afrika’da Sibudu Mağarası’nda bulundu. İlk Dikiş İğneleri Kemikten veya Fildişinden Yapılırdı Taş Devri insanları; sıcak, soğuk, yağmur veya kardan korunmak için hayvan postlarını vücutlarına sarardı. Hayvan postları kokuşup çürüdüğü için tuz ve şap gibi minerallerle deri tabaklamayı keşfettiler. Post ve deriden, kullanışlı elbise yapabilmek için dikiş dikme yöntemi binlerce yıl önce geliştirildi. Hayvan postlarını dikmek için ilk dikiş iğnesinin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Yaklaşık 60 bin yıl önce yapıldığı belirlenen en eski kemik dikiş iğnesi, 2008’de Güney Afrika’daki Sibudu Mağarası’nda bulundu. Slovenya’da Potok Mağarası’nda bulunan kemikten yapılmış dikiş iğnesinin, 44 bin yıl önceye ait olduğu hesaplandı. Rusya’nın güneyinde Kostenki’de 30 bin yıl önce yapılan bir fildişi dikiş iğnesi bulundu. Fransa’da Courbet Mağarası’nda, 13 bin yıl önce kemikten yapılmış olan dikiş iğnelerine rastlandı. Avrupa’da domuz kılından yapılmış dikiş iğnelerinin uzun süre kullanıldığı biliniyor. Amerikan Kızılderilileri, kirpi dikenlerini dikiş iğnesi olarak kullanırdı. Taş Devri’nden kalan kemik dikiş iğneleri (Fransa Toulouse Müzesi) Modern Dikiş İğneleri Taş Devri sona erince, önce bakır iğneler ve ardından bronz iğneler ortaya çıktı. Bronz iğneler sert ve dayanıklı olduğu için yüzlerce yıl boyunca tüm dünyada kullanıldı. Mezopotamya ve Mısır’da tekstil dokuma tekniği keşfedilince, krallar ve varlıklı kimseler kumaş elbiseler giymeye başladı. Dikişin kaliteli olması için ince iğneler önem kazandı. Anadolu’da yapılan kazılarda, kemik ve bronz dikiş iğneleri bulundu. Bakır veya bronz iğneler, metal bir tel ortadan ikiye katlanıp ipin geçeceği deliğin dışında kalan kısımlar ısıtılıp dövülerek yapılırdı. Demir Çağı’nda, demirden veya bronzdan yapılan dikiş iğneleri kullanıldı. İlk çelik dikiş iğneleri, Çin’de ortaya çıktı ve oradan Orta Doğu ülkelerine yayıldı. Abbasi ve Emevi dönemlerinde çelik iğne yapımı çok gelişti. Emeviler 2 İspanya’nın güneyine yerleşince, Emevi iğne ustaları Avrupa’yı çelik iğneyle tanıştırdı. Çelik iğne, 1370’te Almanya’ya ve 1560’ta İngiltere’ye ulaştı. Avrupa ülkelerinde bu çelik iğneler, İspanya iğnesi olarak anılırdı ve çok değer verilirdi. İngilizler zamanla çelik iğne yapma tekniğini öğrendi ve ilk kez 1650’de, kendi çelik dikiş iğnelerini ürettiler. ABD, çelik dikiş iğnelerini uzun süre İngiltere’den ithal etti ve kendi iğne fabrikasını ancak 1890’da kurabildi. Elias Howe’un 1845’te ABD’de icat ettiği dikiş makinesi Çelik İğneden Dikiş Makinesine Geçiş Çelik dikiş iğnesi üretmek için çelik teller iki iğne boyu uzunlukta kesilir ve iki ucu taşlanıp sivrileştirilir. Telin ortası pres altında hafifçe ezilir ve yan yana iki delik açılır. Tel ortadan kesilerek iki iğne elde edilir. İğne deliğinin çevresi yuvarlaklaştırılır ve deliğin çapakları temizlenerek kullanım sırasında ipi kesmesi önlenir. Sertlik kazanmaları için iğneler ısıtılır ve yağda bekletilir. Ardından; yağ, sabun ve zımpara tozu karışımıyla parlatılır. Yıkanan iğneler, elektroliz yöntemiyle nikelle kaplanır. Çelik iğnelerin yaygınlaştığı dönemde askeri üniforma talebi artınca, mucitler dikiş makinesi yapma yarışına girdi. İlk dikiş makinesi patentini İngiltere’de, C. F. Wiesenthal 1755’te aldı. İngiltere’de T. Saint, deri ve çadır bezi dikebilen makineyi icat etti ama pazarlayamadı. Çok sayıda üretilip pazarlanan ilk makineyi, Fransa’da terzi B. Thimonnier icat etti ve 1830’da patent aldı. Fransız ordusuna üniforma dikmek için ilk dikiş makineli konfeksiyon fabrikasını açtı. Ancak, çevredeki terziler ve fabrikada çalışan terziler ilerde işsiz kalma korkusuyla fabrikayı yaktı. Sanayi Fuarı’nda ödül kazanmış olan ve halen Londra’da Science Museum’da sergilenen bu makinenin mucidi, borç içinde öldü. ABD’de I. M. Singer, daha önce E. 3 Howe’un yaptığına benzeyen bir makine icat etti. O dönemde, birbirine benzer başka makineler de icat edildi. Bu nedenle patent hakları için ABD’de mucitler birbirlerini mahkemeye verdi. Singer, 1854’te mahkemeyi kaybetti ve Howe’a ödeme yapmak zorunda kaldı. Makine mühendisi olan Singer, makinesini geliştirerek ve büyük tanıtım kampanyaları düzenleyerek piyasayı ele geçirdi. Makinede, iğnenin ipi (yeşil) dönen mekiğin çatalına takılır ve mekiğin ipi (mavi) iğnedeki ipin çevresine sarılır Dikiş Makineleri Nasıl Çalışır? İlk dikiş makineleri tek iplikle zincir dikişi yapardı. Makineyle zincir dikişi yapmak elle yapmaya çok benzer. Makinenin iğnesi kumaşı delip aşağıya indiğinde ip gergindir. İğne yukarı çıkarken ucundaki iplik gevşer ve makinenin altındaki kanca, iğnenin gevşek kalan ipini yakalar ve iğne yukarı çıkıncaya kadar bırakmaz. Böylece iğne yukardayken iğnenin ipliği makinenin alt kısmında bir halka oluşturur. Makinenin iğnesi, tekrar aşağı inerken kanca geri çekilir ve iğne bir önceki aşamada oluşan halka şeklindeki ipliğin ortasından geçer. İğne yukarı çıkarken ucundaki iplik gevşeyerek tekrar yeni bir halka oluşturur ve kanca tarafından yakalanır. Bu döngü devam ederek zincir dikişin oluşmasını sağlar. Dikiş makinesinde normal dikiş dikilirken, ipliğin biri makinenin iğnesine diğeri de mekiğe takılır. İğne, kumaşı delip mekiğe doğru iner. İğne, yukarı çıkmaya başladığında iğnedeki iplik gevşer ve o anda mekik döner ve mekiğin kenarındaki küçük çatal iğnedeki ipliği yakalar. Mekik bir tur atarak iğneye takılı ipin etrafına kendi ipini sarar. İğne, bir sonraki adımda tekrar mekiğe doğru inip yukarı çıkarken aynı döngü tekrarlanır. Böylece iğne her inip 4 çıktığında mekikteki iplik, iğnedeki ipliğin etrafına sarıldığı için iki kumaş düz dikişle birleşmiş olur. Modern bilgisayarlı makinelerle yüzlerce farklı dikiş ve nakış yapılabilir. Makinedeki üç motorun hızları programlanarak, tasarlanan her motif işlenir.

Prof. Dr. Ural Akbulut

ODTÜ Kimya Bölümü

Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN