(Tarım, Hayvancılık Üzerine Düşünceler)
Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak Türkiye Ekonomisinin temeli tarıma dayalı olarak bilinmektedir. Sanayileşme girişimlerinde de tarımsal ürünler lokomotif rolü üstlenmişlerdir.
Nasıl İthalata Muhtaç Hale Geldik?
İki binli yılların başından itibaren bir “BABALAR GİBİ SATMA” merakı siyasette egemen olmuş, elde avuçta ne varsa satılmış, yetmezmiş gibi küçük hesaplar uğruna milyonlarla ifade edilen mülteciler kabul edilmiş, kamunun yükü ağırlaştırılmıştır.
Oy uğruna, kaynakları düşünülmeden sosyal politikalar geliştirilmiş, sağlıkta benzer politikalar ağırlık kazanmıştır.
Hemen herkesin bildiği ve fakat maliyetinin ne olduğu konusunda kafa yormadığı bu savurganlık sonunda, Devlet ekonomiyi kontrol edebilecek gücünü de kaybetmiştir.
Ülkemizde üretile bilen tarımsal ürünler konusunda bir zamanlar ilk okul öğrencileri dahi genel bilgi sahibi olurlar, yeni nesiller, YERLİ MALI HAFTASI gibi özel günler kutlamasa ile geleceğe hazırlanırdı.
Türkiye’de Yetişen Başlıca Tarım Ürünleri;
GIDA konusunda, Buğday, Arpa, Mısır, Çeltik (pirinç),Nohut, Fasulye, Mercimek, her türlü baklagiller - tahıl,
SANAYİ ÜRÜNLERİNDE; Tütün, Şeker Pancarı, Pamuk, Çay, Haşhaş, Keten-Kenevir,
YAG BİTKİLERİNDE; Zeytin, Soya, Yer Fıstığı, Susam,
MEYVELER; Üzüm,Elma, İncir, Fındık, Antep Fıstığı, Kayısı, Turunçgiller, Muz, Badem, Ceviz, Kiraz ve her türlü meyve,
SEBZELERDE; Domates, Biber, Patlıcan, Soğan, Sarımsak, Patates, Kavun-Karpuz, ve her türlü sebze,
DENİZ ÜRÜNLERİNDE; Balıkçılık ve her türlü deniz ürünleri,
HAYVANCILIKTA; Büyükbaş, Küçükbaş hayvanlar, İpek Böceği,
Türkiye yıllar boyu iç piyasa talebi karşılayabildiği gibi, tarım ürünleri önemli ihracat kalemlerimizi de oluşturmuş, Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomi tarım ürünlerinin ihracından sağlanan gelirler can suyu olmuştur.
TÜİK verilerine göre, yaklaşık, 24 milyon hektar ekilen-dikilen tarım alanı, 14 milyon hektar çayır ve mera alanımız bulunmaktadır.
Ancak, son on yılda toplam tarım alanlarımızın, yaklaşık 2 milyon beyyüz bin hektarının çeşitli nedenlere tarımsal faaliyet dışında kaldığı, bunun da tahıl ve bitkisel ürünlerin toplam üretiminde düşmeye neden olduğu ifade edilmektedir.
Çiftçi Birlikleri yetkililerince bu durumun, tarım arazilerinin sanayi tesisi ve konut yapımı için imara açılması, turizm, madencilik, ulaştırma hizmetlerinde tarıma uygun arazilerin korunamaması gibi nedenlerden ileri geldiği, bir kısım çiftçilerin de artan maliyetlerin, ürün bedeli ile karşılanamayacağı endişesi ile ekim yapmaktan vaz geçtikleri bildirilmektedir.
Buna paralel olarak, hayvancılıkta da olumsuz gelişmeler toplam hayvan sayısında düşmelere neden olmuştur.
Uygulanan makro politikalar çerçevesinde, toplam tüketim hacminde artış nedeniyle tarım ürünlerine talebin karşılanabilmesi için, ithalat yapılması yolu seçilmiş, nüfusun büyük bir bölümünün tarımsal faaliyetlerle geçimini sağlıyor olması, ihracatımızda tarımın önemli bir payı bulunması, Türkiye’deki sanayi tesislerinin büyük bir bölümünün tarımsal ürünleri ham madde olarak kullanması gibi hususlar dikkate alınmadan, üstelik de ithal edilen ürünlere iç pazarı koruyucu vergi politikası yerine sıfır gümrükle ithalata izin verilmesi gibi hususlar bu gün içinde bulunduğumuz durumun belirleyicisi olmuştur.
Tarımsal üretimde düşmeler, bir yandan tarımda istihdamın düşmesine dolayısıyla işsizliğe neden olurken, aynı zamanda her yıl 3milyar dolara yakın dış ticaret açığına neden olmaktadır.
Tarım ürünleri toptan satış fiyatlarında arz-talep dengesine uygun bir artış beklentisine rağmen, tersine, “GÜBRE, MAZOT, MAKİNE, TOHUM” gibi girdilerde sürekli olarak artış göstermektedir.
Elbette ki, bu tablonun Bakanlık da farkındadır. Ve atıl arazilerin ekime açılabilmesi için 2015 yılında TOPLULAŞTIRMA adı altıda bir uygulama başlatılmış bulunmaktadır.
Bunun da tek başına çiftçiler lehine bir sonuç vermesi beklenmemektedir.
Yapılması Gereken Nedir?
Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırabileceğim, denenmiş, başarılı sonuçları alınmış ve fakat son yılların politik tercihleri uğruna terk edilen politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
TMO, Et-Balık ve Süt Kurumu gibi kuruluşlar etkili olarak faaliyete geçirilmelidir.
Tarımsal alanda buna bağlı olarak, Devlet Üretme Çiftlikleri TOHUM ISLAH İSTASYONLARI görevi de üstlenecek şekilde yapılandırılmalıdır.
Kamu tarafından desteklenen Yem ve Gübre Fabrikaları kurulmalıdır.
Çiftçilerin desteklenmesi politikalarının geliştirilmesine önem verilmeli, başlangıçta inandırıcı olabilmek adına, kayıtsız şartsız tüm çiftçi borçları bir defaya mahsus olmak üzere, faizsiz ve beş yıl süreyle ertelenmelidir.
Çiftçilerin belini büken maliyet unsurları, mazot, elektrik, gübre, tohum gibi konularda, karşılıksız destek sağlanmalı, tarımsal ürünlerde maliyetinin altında alımlara son verilmeli, tahıl, et, süt gibi ürünlerde mutlaka taban fiyatı uygulanmalı, üreticinin mağduriyeti uğruna tüketicilere şirin görünmek çabalarına son verilmelidir.
Şehirleşme Göç Ekilmeyen Tarım alanları;
Köylerde yaşayan, doğal olarak tarım ve hayvancılıkla meşgul olan nüfus, yaşam koşulları, eğitim ve daha iyi iş bulma umutları ile köylerinden ayrılmak konusunda özendirilmişlerdir. Cazip koşullarla satışa sunulan, Devlet tarafından yaptırılan Toplu konutlar şehirlere yapılmış, tarımsal üretim alanları ve hayvancılıkla ilgili etkin önlemler alınmadığı gibi, köyden kente taşınan nüfus tarafından ekilen alanlar boş kalmıştır.
Önerilerimiz;
Öncelikle, tarımda üretimi artırmak, bunun içinde çiftçiyi ürettiği ürünü değerine satabileceğine inandırmak gerek. Bu amaçla başlangıçta temel ürünler için sözleşmeli ekim uygulaması başlatılabilir. Yani buğday, pirinç, baklagiller için maliyetlerin dikkate alınarak bir taban fiyat açıklanacağı, fındıkta olduğu gibi toplam üretiminin TMO veya görevlendirilecek başka kuruluşlar tarafından satın alınacağı açıklanabilir. Uzun dönemde ise, üreticinin kooperatifleştirilmesi ve kendi kendine yeter hale getirilmesi planlanmalıdır.
Toplulaştırma adı altında başlatılan uygulamanın, daha anlaşılabilir ve sonuç alınabilir şekilde olabilmesi için üreticilerin kooperatifler yoluyla örgütlenmesi temin edilmelidir.
Sebze ve meyvelerin saklanması için soğuk hava depolarının, turşu, reçel ve konserve fabrikası benzeri işletmeler kurularak hem istihdam sağlanması hem de pazarlama seçeneklerinin artırılması için de uygun olan merkezlerde küçük işletmelerin kurulması teşvik edilmelidir.
Beyaz ve kırmızı et konusunda küçük işletmeler, aile işletmeciliği özendirilmeli bu yolla da üretim artışı sağlanmalıdır. Hatta, belirli bir süre kuzu, düve, damızlık hayvan kesimi yasaklanmalıdır.
Bütün bunlardan başka, iki önemli hususun altını çizerek bu yazımızı sonlandırmak istiyoruz. Birincisi, üreticilerin hızla kooperatifler kurarak örgütlenmesi sağlanması, ikincisi de terk edilen köy arazileri ve iki yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerinin, Tarım Müdürlükleri ve Ziraat Odalarının müştereken kuracakları bir komisyon tarafından izlenerek büyük şehirlerde, iş aramakta olan çiftçilere en az beş yıl süreyle, kira bedeli hasat sonunda ödenmek üzere ve düşük bedelle kiralanması yoluna gidilmelidir.
Not:1- Yazımızı tamamlamaya çalışırken, bir yandan da kulağım haberlerde. Hazine ve Maliye Bakanı istihdam için işverenlerin sgk primlerinin ödeneceğini, Tarım Bakanı, tanzim marketlerde nohut, fasulye ve pirincin de ucuza satılacağını söylemiş. Bunların çözüm olmadığını daha önceki yazılarımızda belirtmiştik. Bu haberlerle ilgili olarak da şunu eklemek isteriz. Tanzim satış mağazasında ucuz satış yapmak üzere, kullanılacak fonların çiftçilere üretim artışında kullanılmak üzere destek sağlanmasında kullanılması yararlı olacaktır. Ayrıca, ucuz satış yapay talep yaratılmasına, yani talep enflasyonuna neden olmaktadır.
Not:2- Çarpık kentleşme ve sanayinin sorunları ile kara para-açık finansman konuları ayrı makalelerde ele alınacaktır.