Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
Ergene denilince hemen herkesin aklına, Trakya’nın kirliliği bir türlü önlenemeyen akarsuyu gelir.
Yıldız dağlarından doğan, beş km sonra zehre dönüşen, Saray, Çerkezköy, Çorlu’dan geçerken sıvı ama ne rengi, ne içeriği akarsuya benzemeyen bir Ergene’nin 280 km uzunluğu ve yedi kolu bulunmaktadır.
Yakın zamana kadar, kirliliğin kaynakları arasında EVSEL ATIKLAR da olduğu iddiası da diğer faktörlerle birlikte değerlendiriliyordu.
Geçen gün, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı, çok net bir şekilde, “ARTIK ERGENE’YE ARITILMAMIŞ HİÇ BİR EVSEL ATIK VERİLMİYOR” dedi.
Toplantıda, Ergene Havzasını ve Ergene nehrini hafızamdan taradım.
Fotoğrafta görüldüğü gibi, akarsu rengini kaybetmiş durumda olan Ergene için uzun yıllardır, Hükümet tarafından kirliliğin giderilmesi için çeşitli projeler uygulanmaktadır.
Bunlardan birisi, Çakmak Barajı suyunun Ergeneye ulaştırılmasıdır. DSİ yetkilileri, Trakya’nın GAP’ı olarak da adlandırılan bu proje ile Uzunköprü, Meriç, Havsa ve Pehlivanköy bölgesinde 67 köye ait arazilerin sulanacağını, ayrıca, Çorlu – Çerkezköy’e ulaşarak Ergene Havzasının kirliliğinin giderilmesine de katkı sağlayacağını ifade etmişlerdir.
Ancak, yerel yönetimlerin başkanları bu hedeflere kuşkuyla bakmakta, hatta DERİN DEŞARJ adı altında yapılan, tüm organize sanayilerdeki atık suların toplanarak Marmara’ya aktarılması projesi ile Marmara Denizinin de tehdit altında olduğu ileri sürülmektedir. Şöyle ki, Ergene nehrinden akın suyun yüzde yetmiş beşinin atıklardan oluştuğu, bunları alıp Marmara’ya aktardığımızda, geriye yüzde yirmi beş oranda kalan suyun yaz aylarında kuruma tehlikesinin bulunduğu bildirilmektedir.
Sorun, zehir olarak akmakta olan su ile birlikte toprağın da temizlenmesidir. Zira, tarımsal alanlarda suyun kullanılması, bölgede kanser vakaların patlamasına neden olduğu düşüncesi de yaygındır.
Suyun hızlı aktığı yerlerde oluşan köpüklerden, kimyasal atıkların varlığı hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Bir milyon civarında nüfusun yaşadığı Ergene havzasında, bu sular pek çok yerde tarım arazilerinin sulanmasında da kullanılmaktadır.
Bu konu ile ilgili olarak ciddi bir belgesel film yapıldığı fakat halkla paylaşılmadığı ifade edilmektedir. Pınarhisar ve Lüleburgaz’da kirliliğin en yüksek boyutlarına ulaştığı görülmektedir. Nihayet, Ergene’nin Meriç ile buluştuğu Uzunköprü’de, köprünün altındaki köpüklerin, aynı zamanda ağır bir koku da yaymakta olduğu gözlenmektedir. Ergene bu haliyle, Meriç’le birleşmekte ve Saroz körfezine karışmaktadır.
KONUYA FARKLI AÇILARDAN BAKMAK GEREKİYOR
Ergene havzasına bakıldığında, nehrin Bulgaristan sınırından başlayan, ormanlardan beslenen sayısız su kaynakları ile güçlenerek, havzayı boydan boya aşarak, Meriç nehri ile birleştiğini görmekteyiz. Pek tabii olarak Istranca ormanları yağmurları ve yer altı su kaynakları, Ergene’nin varlık nedenidir gibi geliyor bize.
Ergene nehrinin 30 yıl önceki debisi ile bu günümüzdeki debisinin karşılaştırmalı bir inceleme ile elde edilecek sonuçların da değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Ancak, zaman içinde çok önemli iki olayla karşı karşıyadır Ergene.
Birincisi, İstanbul’un su ihtiyacının karşılanması amacıyla, Istranca ormanlarındaki irili ufakla göletler birleştirilerek Terkos gölüne taşınmıştır.
İkinci olarak, Ergene havzasına yoğun olarak su kullanan sanayi işletmelerinin kurulmasına izin verilmiş, hatta teşvik edilmiştir.
Hızla artan İstanbul nüfusunun su ihtiyacının karşılanması için yapılan kaynak araştırmaları, en uygun kaynağın Istranca Dağları’nda bulunan dereler olduğunu göstermiştir.
Bunun üzerine, 1995 yılında. Düzdere, Büyükdere ve Kuzuludere isimli 3 adet baraj yapılarak su tutulmaya başlandı. Bu barajlarda tutulan sular,tünellerle Terkos gölüne aktarılmaya başlandı. Halen, Sultanbahçe, Elmalıdere barajlarının da ilavesiyle 5 barajdan İstanbul’a su aktarılmakta, yakın zamanda ek tünel ve barajlarla günlük 700 milyon metreküp su alınabilmesine ilişkin planlar yapılmaktadır.
Elbetteki, tarih boyunca su sorunları ile karşılaşmış, Bizans döneminde bile su kemerleri ile ünlenmiş olan, İstanbul metropolünün su gerensinimmi çok önemlidir.
Bununla birlikte, Istranca ormanlarında oluşan su kaynaklarının, hiç değilse yağışların yoğun olduğu dönemlerde zaman zaman Ergene’nin beslenmesi için bırakılması kanımızca mümkün ve gerekli görülmektedir.
Havadan çekilen filmlerde, Istrancalar’dan İstanbal’a su taşıyan, çoğu zaman yerin altından giden, bazı kısımlarda yer üstüne çıkan tüneller, eşsiz doğa güzelleri arasından izlenmekte, Yalıköy’den Terkos gölüne dökülen bölüm muhteşem bir manzara oluşturarak göldeki su seviyesini yükseltmektedir.
İstanbul’un esasen yetersiz olan arazilerinin gelişi güzel kullanılması sonunda, zaman içinde daha geniş büyüklükte arazilere ihtiyaç duyan sanayiciler, yakınlığı nedeniyle bazı bölgelerde tarım topraklarında verimliliğin azaldığı gerekçesiyle, pazara yakın ve ham madde temininde kolaylıklara sahip Trakya’da sanayi tesisleri kurulmasına izin almayı ve hatta teşvik çıkarmayı başarmışlardır.
Velimeşe, Yulaflı, Veliköy, Türkgücü, Büyükkarıştıran, Misinli, Evrensekiz, Ahmetbey, Kofçaz, Kavaklı bölgelerinde yoğun olarak OSB (Organize Sanayi Bölgeleri) ve Bağımsız Sanayi Tesisleri kurulmuştur. Bunların sayıları tahmin edilenin çok üzerindedir ve tesislerin su ihtiyacı, yer altı kaynaklarından karşılanmaktadır.
Sayıları binli rakamlara ifade edilebilecek bu işletmelerden;
Gibi önemli bir bölümü yüksek oranda su kullanan tesislerdir.
Tekstil ve Deri Sanayiinde kullanılan ham maddeler, boya, nişasta, deterjan gibi bol miktarda zehirli maddeler içeren çok karışık ve değişik tehlikeli atıklar oluşturmaktadır.
Bunlar, yörede hava, toprak, su kirliliğine neden olmaktadır.
Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin mümkün olduğunca denetimlerini aralıksız sürdürdükleri, ancak, özellikle OSB bünyesinde yer alan işletmelerin statü farklılıkları etkin denetim yapılmasına olanak vermediği ifade edilmektedir.
Sanayi kuruluşlarının su ihtiyaçlarını, yer altı kaynaklarından kullandıkları, bölgede sanayileşme ile birlikte yer altı sularının seviyesinde düşmeler meydana geldiği,
Ergene’nin debisinde 1995 yılı öncesine göre önemli debi düşüklüğü gözlendiği,
Halen, Ergene nehrinde akmakta olan suyun, yüzde 75’inin sanayi kuruluşları atıklarından, yüzde 25’inin su kaynağından oluştuğu,
Derin deşarj ile sanayi kuruluşlarının atıkları Marmara Denizine ulaştırılabilirse yaz aylarında Ergene nehrinde yer yer kurumalar görülebileceği,
İleri sürülmektedir.
Denetimlerin, İl Çevre Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi Çevre Dairesi Başkanlığınca oluşturulacak özel bir ekiple, işletmelere her türlü kaynaktan giren su ile arıtma ve sair yolla çıkan suyun karşılaştırılmalı olarak denetlenmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
Buna bağlı olarak, Bölgede sanayileşme nedeniyle artan göçlerin tetiklediği nüfus artışı ve hayvancılıktaki gelişmeler de zaman içinde içme suyu talebinde artışa neden olmaktadır.
Bu itibarla, baraj ve gölet gibi tesislerle su tutulmasının artırılması, su konusunda makro düzeyde araştırmalar yapılması gerekmektedir.
Bu konuda, Trakya Kalkınma Ajansı, Trakya ve Namık Kemal Üniversitelerine de önemli görevler düşmektedir.
şk.