Öğrencilik yıllarında, kız arkadaşlarımla sınıf arkadaşlığı çerçevesinde dostluklarım oldu. Tatillerde, gezilerimiz, pikniklerimiz güzel geçiyordu. Bazı arkadaşlarımın evlerine, ders notları almak veya bırakmak amaçlı ziyaretlerim de oldu, bazılarının aileleri ile de tanıştım. Okul bitmeden evlilik kararı veren arkadaşlarımız da vardı. Ben, belki aile yaşam koşullarımda sorumluluğumun fazla olmasından, mezuniyet sonrası için evlilik üzerine plan yapacak dostluklar kuramamıştım. Hatta, mezuniyet sonrasında uzun bir süre evlenmeyi düşünmediğim dahi söylenebilir. Yazmaya başladığımda, anı yazmanın gerçekte bir tür kendi ile hesaplaşmak olduğunu fark ettim. Yaşam, her zaman başarılarla, zaferlerle dolu olmuyor. Hatalarınız, yanlışlarınız kaçınılmaz olarak önünüze çıkıyor.
O yaz, sınavları hazırlanırken Burgaz Ada Öğretmenler Kampına kısa bir dönem katıldım. Kampta, birisi öğretmen olan iki kız kardeş vardı. Bir haftalık süre içinde iyi arkadaş olmuştuk. Hatta, İstanbul’a indiğimiz bir akşam vapuru kaçırmış bizim evde kalmıştık. Annem ve Babam da herhangi bir sorun çıkarmadılar. Daha önce de bazı kız arkadaşlarımla tanışmışlardı. Kamp dönemi sonunda, Altınser ve Ablası Ankara’ya döndüler. Ben de sınavlarıma.
Okul bitince, Ben özel sektör yerine kamuda çalışma kararı vermiş, sınavlar gerekçesi ile Şirketten izin almıştım. Patronuma ayrılmak istediğimi söylediğimde, Beni vazgeçirmek istedi, ama Ben kararlıydım. Kardeşlerim, dünya tatlısı insanlar, benim mutlu olacağımı düşünerek seviniyorlardı. Şimdi düşünüyorum da, acele ve ısrarım konusunda haklı bir neden bulamıyorum. Erkut ve Meliha ODTÜ yurdunda kalıyordu.
Daha kolay iş bulacağım düşüncesiyle Ankara’ya gittim. O tarihte, Numune Hastanesinde çalışan Kamp Arkadaşımı da aradım. Çok sevindi. Kendisi, Hastane’nin Hemşire lojmanlarında kalıyordu. Birlikte Öğretmen olan Ablasına gittik. Oda çok sevindi. Benim akrabalarıma gitmeme gerek olmadığını onlarla kalabileceğimi söylediler. Ben de kabul ettim. Ertesi gün, TBMM’de tanıdığım İstanbul Milletvekillerini ziyaret gittik. Meclis Lokantasında yemek yedik. Burada, Eski İlçe Başkanım, daha sonra Çalışma Bakanlığı da yapan, sevgili Bahir Ersoy, Fakülteyi bitirmeme çok sevindiğini, ertesi günü bunu kutlamamız gerektiğini söyledi. Gölbaşı’na bizi davet etti. Burada iş konusu da gündeme geldi. Ben Türkiye’nin neresinde olursa olsun çalışmak istediğimi söyledim.
Türkiye, 12 Mart Dönemini yaşıyordu. Hükümet Bağımsız Bakanlardan oluşmuş, siyasi partiler çok fazla etkin değildi. Önce Etibank, sonra Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüklerine giderek dilekçelerimi verdim. Orada üst düzey yönetici İktisat Fakültesi Mezunu ağabeyleri bulmuş, onların yardımını da istemiştim.
Bir hafta kadar Ankara’da kaldıktan sonra İstanbul’a dönüyordum. Bu arada, Altınser ile evlenmeye karar vermiştik. Ben prensip olarak, askerlik yapmadan evliliğe karşı idim. Ancak, o yıllarda ordunun yedek subay ihtiyacında fazlalık bulunduğu gerekçesiyle, mezunlar gruplara ayrılıyor, her grubun sırasının gelmesi iki yıla yakın sürüyordu.
İstanbul’a döner dönmez evlilik kararımı aileme açtığımda, büyük tepki ile karşılaştım. Aslında çok haklıydılar. Bu kadar acele etmemem konusunda onlarca neden sayılabilirdi. Yetmezmiş gibi, yılbaşında nikah yapmak istiyordum. Çaresiz kabul ettiler. Fakat, maddi olanaklarımız bizim için ayrı bir evin eşyalarını karşılamak konusunda yetersizdi. Patronumdan yardım istedim. Onun da acele etmemek konusundaki uyarıları Beni vazgeçirmeye yetmedi. Beni çok seviyordu. Maddi yardım talebimi reddetmedi. Ailem de elinden geleni yapacaktı.
Önce Etibank, Şark Kromları İşletmesine tayinimin onaylandığını, sonra da TEK, İstanbul Ticaret Müdürlüğüne Muhasebe Memuru olarak atandığımı haberleri geldi. Elbette İstanbul daha cazipti.
Altınser’in de evlilik gerekçesi ile İstanbul’a, Haydarpaşa Numune Hastanesine nakli gerçekleşti. İkimizin işyerine yakın olsun diye Üsküdar, Doğancılar Caddesinde bir daireyi kiraladık.
Annem bütün becerisini kullanarak, perdelerimizi hazırladı. Evdeki fazla eşyalar tespit edildi. Altınser’in evlilik için hazırladığı eşyaları İstanbul’a taşındı. Beyoğlu Evlendirme Dairesinden nikah için 30 Aralık günü alındı. Nikah davetiyesi bastırıldı. Ulaşabildiğimiz dostlarımıza iletildi.
TEK, İstanbul Ticaret Müdürlüğünde Büro Şefim İktisat Fakülteli, Ülkü Hanım, Partiden sevdiğim Bilge Abla ve diğer ağabeyler de yardımcı oldular. Düğün falan istemiyorduk. Nikahtan sonra evimize gidecektik. Ancak, partili Emire abla, o tarihte seferleri bulunan Bursa İstanbul uçağından gidiş-dönüş uçak biletini hediye edeceğini, İlçe Başkanı Hüseyin Çetindemir de Bursa’da otel rezervasyonu yaptırdığını söyledi. Liseden arkadaşım, aramızdan çok erken ayrılmış olan, Diş Hekimi Bülent Şahin, otomobilini gelin arabası olarak bize verdi. Sürücüsü de kendisi idi. Altınser’in ailesi ile benim ailemin, nikah töreni günü tanışmaları da hatalar zincirinin bir parçası olarak anılarıma kazınacaktı. Beyoğlu Evlendirme Dairesinden, yeni zor bir yaşama yürüyorduk.
Üç günlük Bursa tatili sonunda, evlilik iznimiz bitmiş, çalışmaya başlamıştık. Sabahları arabalı vapurla karşıya geçiyor, vapurda gazetemi okuyor, akşamları da yine Üsküdar’a dönüyordum. Müdürüm üç yabancı dil bilen, nitelikli ve iyi bir insandı. Liseden ve Fakülteden arkadaşlarımız da çeşitli yerlerde iş bulmuş çalışıyorlardı. Onlarla zaman zaman buluşuyor, okul anılarımızı paylaşıyorduk.
Askerlik sıramın gelmesine bir yıldan fazla zaman vardı. Günler böyle geçiyordu. İşyerinde arkadaşlarımın hemen hepsi çok iyi insanlardı. Yaz tatilinde, o yıl yedek subay olarak Gökkçeada Jandarma Birliğinde görev yapan, arkadaşım Bülent Düşko bizi Jandarma Kampında konuk etti. Güzel bir tatil olmuştu.
Zaman hızla geçti. 1973 yılının Nisan ayında tuzla Piyade Okulunda yedek subay öğrenci olarak yemin ettim.
Hafta sonları evci olarak çıkıyordum. Bu arada bir de bebek bekliyorduk. Nihayet, 11 Haziran günü Bölük Komutanı izniyle, Zeynep Kamil Hastanesinde Boramızı kucaklamıştım. Doğum sonrası Altınser’in ailesi gelip yardımcı oldular.
Yedek Subay Okulunda, Bizim dönemimiz 119, altı aylık okul döneminin sonu oldu. Bizden sonra hem okul dönemi 4 aya düştü, hem kısa dönem yedek subaylık çıktı. Yaz çabuk geçmişti. Eylül sonu kura çekiyoruz. Heyecanlı bekleyiş. İki nedenle heyecan yüksek. Birincisi, bizden önceki dönemde, sakıncalı piyadeleri yolcu etmiştik dönem başında. Bir de bizim dönemden, Hava indirme Tugayına gidecekler olacaktı. Nitekim kıtada mavi bere giyeceklerden birisi de ben oldum. İlk maaşlarımızı almış, 15 günlük izne başlamıştık. Altınser’in de naklini yaptırıp, Kayseri’de ev bulup taşındık. Yeni bir hayata başlıyorduk.
DEVAM EDECEK