TEFTİŞ ANILARI (1)
BİTLİS TEKEL TEFTİŞİ
Van Hava Alanına indiğimiz andan başlayarak, üstadımız Başmüfettiş Selçuk Erdem, seminerde anlattığı, bir teftişe nasıl başlanılacağını uygulamalı olarak anlatmaya başladı. Van – Bitlis yolu boyunca kasa ve ambarların nasıl mühürleneceği, kıymetli evrakın nasıl sayıma tabi tutulacağı konusunu bıkmadan anlattı.
Otomobil, Bitlis Tekel Başmüdürlüğü önünde durduğunda doğru Başmüdür odasına gitmekle birlikte merdivenleri çıkarken, kasanın yerini, ambarların girişini kestirmeye çalışıyordum. Kısa süren tanışma faslından sonra, mühürlü kağıtlarımızı hazırladık, kasa ve ambarları mühürleme zabıtlarımızı düzenledik.
Kısa bir aradan sonra ikinci fasıl, sayımların başlaması. Kasa, mamul ambarlar, kaçak eşya ambarları, zabıtlar imzalar.
Akşama doğru sayımlar bitirilmiş, zabıtlar düzenlenmişti. Bu arada, üstadımız odaya iki masa daha getirtmiş, üçümüzün aynı odada çalışabileceği ortam hazırlamıştı.
Bitlis ilimizde, Satış Pazarlama ünitelerimiz yanında, bir de Tütün Fabrikası bulunmakta ve Tekel Konuk Evi bu Fabrika Müdürlüğü bünyesinde idi. Fabrika Müdürü ziyaretinden bitince, bir saat sonra salonda buluşmak üzere odalarımıza yerleştik.
Doğu Anadolu üzerine çok yazı ve romanlar okumuştum. Son yıllarda Kuzey Irak bölgesindeki Barzani olayları, kısmen bize yansımaları basında ve kamu oyunda yer alıyordu. Öğrencilik yıllarımızda, özellikle 68 işgali olaylarında bazı öğrenci gruplarının kendi aralarında Kürtçe konuşmaya çalıştıklarına, çarşı-pazar esnafı arasında ve bazı işçi gruplarında da Kürt kökenli olmak şeklinde ayırımlara tanık olmuştum. Son zamanlarda da Türkiye’deki etnik gruplar kışkırtılmaktaydı. Şimdi bunu yerinde gözlemleme olanağı bulacaktım.
Bitlis bir dere kenarında kurulmuştu. Yüksek dağlar arasındaydı. Tütün Fabrikası da bu dağlardan birisin zirvesinde inşa edilmişti. Bazı karlı kış dönemlerinde tütünlerin istasyona kızakla taşındığını okumuştum. Konuk Evinin ikinci katındaki odamın penceresinden şehri seyre dalmıştın, Rahmetli Nahit, üstadı bekletmeyelim diye daldı odaya. Birlikte alt kata indik. Bekçi çoktan çayları hazırlamıştı. Salonda çaylarımızı içerken, Selçuk Bey üstadım, yeni kuralı açıkladı. “Bir fon kurulacak, bunu kıdemsiz idare edecek, para bittikçe toplayacak, bütün masraflar bu fondan karşılanacak”
Nöbetçi şoför bizi şehre götürmek için hazırdı. Fakat yürüyerek inmeyi tercih ettik. Şehirde üç lokanta vardı gidilebilecek. Birisini seçtik. Üstadımız, teftişi çabuk bitirebilmek için geceleri de çalışmak gerektiğini söyledi. Gün böylece sona erdi.
Tekel, Osmanlı döneminden süregelen çoğu yabancılar tarafından kurulmuş ve idare edilmiş şirketlerin Cumhuriyet döneminde kamulaştırılmasıyla kurulmuş olması nedeniyle, kayıtların tutulması, denetlenmesi konusunda aşırı merkeziyetçi bir sisteme sahipti. Tüm gelir ve giderleri maliye tarafından denetime tabi olup, Sayıştay Denetçileri tarafından çok sıkı bir teftişe tabi tutulurdu. Bu açıdan bakıldığında Tekel Müfettişleri, daha çok satışlar üzerinde yoğunlaşmıştı. Üretici kuruluşlar, Alkol ve Alkollü İçki Fabrikaları, Sigara Fabrikaları, Tuz işletmeleri ve Kibrit Fabrikalarından YOLLAMA adı verilen belgelerle mamulatı sevk derlerdi. Bu gönderilen ürünlerin, satış ünitelerinde teslim alınmasından, satışına ve bedellerinin Merkeze iletilmek üzere bankaya teslimine kadar tarama usulüyle denetlenmesi Tekel Teftişin sorumluluğu idi. İnanılmaz titiz ve çapraz incelemeye dayalı bir kayıt sistemi vardı. İnceleme ve soruşturma dışında, harcamaların teftişinde Sayıştay Raporlarına itibar edilirdi.
Nahit ile aynı dönemlerde üniversitede okumuştuk. O Hukuk Fakültesi mezunu ve avukatlık stajını tamamlamış, kamuda müfettiş olmayı tercih etmişti. Başka bir ortak yönümüzde, CHP Gençlik Kollarından yetişmiştik. Aynı dönemde Ben Bakırköy, O da Fatih Gençlik Kolu Başkanlığı yapmıştı. Ortak yönlerimiz fazla idi. Bütün meslek yaşamımız boyunca iyi anlaştık. Ancak, aramızdan çok erken ayrıldı. İşiklar içinde yatsın.
Salona indiğimizde Üstadın erkenden kalkıp gittiğini öğrendik. Müfettiş Yardımcısı için kötü bir durum. Üstat bekletilmez. Üstattan önce yatılmaz, sonra kalkılmazdı. Çekine çekine Başmüdürlüğe gittik. Çoktan puantajlarına başlamış, Bize vereceği işleri masalarımız üzerine bırakmıştı. Geç kaldık özür dileriz falan sözlerini dinlemedi bile. Böyle şeyleri fazla önemsemeyen, özgüveni yüksek, bir amirden çok iyi bir dosttu. Hep öyle kaldı bizim için. Cennett bir köşede tavlasını oynuyordur şimdi.
Yaprak Tütün İşletmeleri, pek çok yerde ayrı işletme ve teftiş ünitesidir. Bitlis’te o tarihte Başeksperlik, Başmüdürlüğe bağlı idi. Destekleme ürünü teftişimizi de burada yapacaktık.
Bitlis teftişi benim için iyi bir başlangıç oldu. Daha önce memur olarak çalıştığım için kısa sürede uyum sağladım. Ancak, İstanbul’a yeni taşınmıştım. Babamı yakında kaybetmiştim. Kardeşlerim henüz okullarını bitirmemişti. Annem, Beyazıt’taki evimizden Bahçelievler’e taşınmak istiyordu. Kısaca İstanbul’da bir sorunlar yumağı bırakmıştım. Ve Bitlis’te İstanbul ile haberleşmek için olanak mektup idi. Telefonla konuşmak mümkün olsa bile, bizim istediğimiz zamanda değil, PTT uygun gördüğü zaman mümkün olabiliyordu.
Yoğun çalışma temposu ile bir ayı geride bırakıyorduk. Şehir Lokantasının dolabında fare gördüğüm için, Katık Restoran’a gitmeye başlamıştık. Kahvaltı işini konukevinde hallediyorduk. Bir süre sonra Katık’tan usandık yeniden Şehir Lokantasına döndük.
Bir gün Üstadı İstanbul’a çağırdılar.
Bize yokluğunda yapacağımız işleri tarif etti ve ayrıldı. Ben bir yerde okumuştum, Van gölünde yüzenlerin saçları sararıyor diye. Üstat gider gitmez ilk hafta sonu Nahit’le Tatvan’a gidip Van gölünde yüzdük. Pazartesi sabahı Başmüdür odamıza geldi. “Müfettiş Beyler sizi de götüreceğim, bugün fuar açılışı var” dedi. Ogüne kadar gündeme gelmemişti. Her yıl, Doğu Anadolu Fuarı kurulur, Tekel’de Stand açarmış. Çaresiz, protokol kapsamında katıldık. Kaymakam, Belediye Başkanı, Askeri yetkililer tören bitti. Biz biraz daha kalalım dedik.
Bölgesel kamu kuruluşlarının standları ve birkaç özel Çadır Stand. Bir çığırtkan bağırıyor ,"gel vatandaş gel". Bakalım dedik Nahit’le bizde bilet alıp girdik. Çocukluğumda Kargı Panayırında da olurdu, peri kızı çıkacak! Cinler, ortasından kesilen sandıktaki kadın! Yılanlar, kaplumbağalar türlü hayvanlar..! Ve gösteri bitti. Biz de öğleye Bitlis’e geri gelip, çalışmaya başladık.
Üstadın işleri uzadı, biz teftişin sonuna geliyorduk. Nahit’in sırtındaki sivilce gittikçe büyüdü. Devlet Hastanesinde doğru dürüst doktor yoktu. Benim aklıma Yavuz’un şir-i pençesi geldi aklıma. Nahit’e söylemedim ama korkuyordum. Cephede daha kötü şartlarda kurşun yaraları görmüştüm. Bu yarayı jiletle açıp temizleyelim geçer dedim. O da bana güvendi. Bol oksijenli su, tentürdiyot ve terramicin krem hazır edip işi giriştim. Önce, bol miktarda kaynar su hazırladık. Fabrika’nın askerliğini sıhhiye onbaşı olarak yapmış, sağlık görevlisinin de yardımıyla yarayı açtık, içini güzel temizledik. Akşama doğru Nahit rahatlamıştı. Gelince Üstada anlattık. Öfkesinden kıpkırmızı oldu. Ama yapacağı bir şey yoktu. Gelirken, Van bölgesinde tuzlalarda iki soruşturma ile gelmişti.
Bitlis Başmüdürlüğü Cevaplı Raporlarımızı (Teftiş Layihası) teslim ettik. İlk Teftiş Raporumuza, ilk Müfettiş Yardımcısı imzalarımızı atmıştık.
Arada Muş Müdürlüğü’nde Üstadın bir incelemesi vardı. vardı. Bitlis –Muş yolculuğunu otobüsle yapmıştık.
Yol boyunca yükselen büyük ot yığınları görüyordum. Ama diğer yapıların ev veya ahır olduğu konusunda karar vermekte zorlanıyordum. Muş’a ulaştığımızda, modern Valilik ve diğer kamu binalarını görebildik. Öğretmen Okulu ve Tekel o yılların önemli kuruluşları idi.
Muş Müdürlüğünde işimiz fazla sürmedi. Buradan Van’a hareket ettik. Van Başmüdürlüğündeki soruşturmaların tamamlanmasından sonra, İstanbul’a dönecek, birkaç gün kaldıktan sonra, 1976 Yaz Programımızın ikinci bölümü olan İzmir’e gidecektik.
Üstadımız için Van soruşturmaları da kolay idi. Ancak, O bizim de soruşturma usulleri konusunda uygulamayı görmemizi istiyordu. Birisi için Bana , diğerini Nahit’e sorumluluk vererek yürüttü. Van’da üç gün kaldık. Soruşturma raporlarını da mahallinde yazdıktan 1976 Ağustos ayında yeniden İstanbul’a döndük.
Yaz Turnesi devam./İZMİR'E HAREKET
Tekel Teftiş Kurulu çalışma koşulları, o yıllarda bir yönerge ile belirlenmişti ve titizlikle uygulanırdı. Daha sonra bu konuda daha ileri bir adımla Yönetmelik hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Turne çalışma koşulları dikkate alınarak, Doğu-Güneydoğu yöresinde sırası olan müfettişlerin, çalışma sürelerinin yarısının Ege Bölgesinde tamamlanması amacıyla program dağıtımında, Bitlis-Muş teftişi yanında, Selçuk Erdem üstadımıza, İzmir Bölgesinden de Bayındır, Torbalı, Bornova, Cumaovası İdare Memurluklarının teftişi verilmişti.
İstanbul’da bir hafta kadar iş cetvellerimizin düzenlenmesi, noksan genelge-mevzuat temini gibi konularla zaman geçirildikten sonra, İzmir’e hareket edildi. Bu arada bizim dönem Müfettiş Yardımcılarından arkadaşımız İsmail Alkış da, üstadımıza üçüncü müfettiş yardımcısı olarak verilmişti. Aslında bu görevlendirmede, İsmail arkadaşımızın birlikte çalıştığı Müfettiş ile iyi anlaşamadığını söylemesi üzerine , Nahit arkadaşımızın ricası etkili oldu.
Tekel Genel Müdürlüğü’nün izmir’de çok sayıda işletmeleri vardı. Başmüdürlük dışında, Sigara Fabrikası, Yaprak Tütün İşletmeleri, Şarap Fabrikası, Çamaltı Tuz İşletmeleri başlıcaları idi. Bunlardan, İzmir Başmüdürü Firuzan Sungur ile İzmir Sigara Fabrikası Müdürü Ercüment Yalçınöz, müfettiş iken yönetim kadrolarına geçmiş üstatlarımızdı. Erçüment Bey ayrıca, Selçuk Bey üstadımızın dönem arkadaşı olduğu için biz Hava alanından doğruca İzmir Şarap Fabrikasına gittik. Üstadın ailesi İzmirli olduğu için konuk evi sorunu yoktu. İsmail’de Ödemiş’e gidip-gelecekti. Nahit ve Bana da İzmir Yaprak Tütün İşletmeleri konuk evlerinden Salhane’de yer temin edilmişti.
Ertesi gün sabah çalışmasına, İzmir Başmüdürlüğü Müfettişlik odasında başladık. Üstat, erkeden gelmişti. Sonra birlikte Başmüdür ziyaret edildi. Tanışma fasılları bittikten sonra, Üstat, binek aracına hazırlattı, doğruca Bayındır. Sayımlar, zabıtlar, yerinde yapılabilecek incelemeler, kalan evrakı Merkezde incelemek üzere yanımızda getirdik. Aynı şekilde Torbalı teftişini de tamamladık. Cumaovası Memurluğu sayımına başladığımızda, mevcutların kayıtlarla uyuşmadığı görülmekte idi. Sorumlu Memur, “boşuna yorulmayın altmış üç bin liralık çay açığım var”dedi. Daha bir ciddiyetle sayım tekrar edildi. Noksanlık zapta bağlandı. Teftiş ile birlikte soruşturmaya da başlandığı Başkanlığa bildirildi. Böylece, müfettiş yardımcıları olarak zimmet soruşturması da yapmış olacaktık.
İzmir bölgesi teftişimiz çok iyi geçti. Fuar zamanıydı. Hafta sonu deniz olanağı vardı. İzmir akşamları bir ayrı güzeldi. Bir ara eşim ve oğlum da geldiler. Onları bıraktım döndüm. İzmir’de yerleşik akrabalarımızı ziyaret imkanı bulduk. Sonunda İzmir teftişleri de bitti.
Müfettişler, bir yere hareket etmeden önce, merkezde iseler yazıyla, taşrada iseler şifreli bir telgrafla durumu Başkanlığa mutlaka haber vermek zorundadır. Aynı şekilde teftiş veya inceleme yerinde işlerinin bitimine yakın, hareket tarihini Başkanlığa bildirirler. Üstat, bir telgrafla dördümüz adına durumu Başkanlığa bildirdi. Olur şeklinde kısa bir cevap geldi. Ve 1976 yaz turnesi çalışmalarını bitiren üstadımızla birlikte İstanbul’a döndük.
DEVAM EDECEK