Cumhurbaşkanı dün akşam televizyon ekranlarında yaptığı bilgilendirme konuşması sonunda;
“Kısıtlamalardan etkilenen esnafımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz"
Sözleriyle konuşmasını sonlandırdığında, geçmiş gözlerimin önünden geçti. Başkan yirmi yıl önce, yolsuzlukları eleştiriyor, yasaklar ve yargının tarafsız olmadığından şikayet ediyordu. Döviz kurlarındaki istikrarsızlığın giderilmesi gereğini vurguluyordu. Gençlere iş, yoksullara aş vaat ediyordu. Aradan yirmi yıla yakın bir süre geçti. Halk, Cumhuriyet döneminin en uzun iktidarı olma şansını verdi.
Yaşamda her şeyin bir süresi, ömrü vardır. Hükümetlerin de öyle.
Normal koşullarda, seçim dönemleri belirleyici olmakla birlikte, uygulamada seçim dönemi içinde de hükümet değişiklikleri olabilmektedir.
Bir seçim dönemi görevi başında kalacak bakanların, çok donanımlı, başında bulunduğu bakanlık konusunda, iç ve dış politika konularında bilgili, parti içi ilişkilerinde de başarılı olması gerekmektedir.
Hükümetler, parti politikalarının halk tarafından benimsenmesi oranında güçlü ve istikrarlı olmaktadır.
HÜKÜMET ZOR DURUMDA
Corona virüsünün neden olduğu salgın başlı başına bir sorun olarak hükümeti tek başına meşgul etmektedir. Bunun yanı sıra;
Kısa başlıklar halinde özetlemeye çalıştığımız birkaç önemli sorun karşısında, hükümetin almaya çalıştığı önlemler, haberleri kısıtlamak, halen rahatlıkla kontrol altında tutabildikleri medya aracılığıyla, sorun bulunmadığına halkı inandırmaya çalışmaktan ibarettir. Propaganda ile halk işlerin yolunda olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır.
Daha önemlisi, Hükümet kendisinin başarılı olduğuna inanmakta, halk desteğinin azalmakta olduğunu kabul etmemekte ısrar göstermektedir.
Küçük partilerin ittifak desteği, işlerin yolunda olduğu inancını kuvvetlendirmekle beraber, kamu oyu araştırmaları hükümet desteğinin azalmakta olduğunu işaret etmektedir.
Sayıları yüksek olmamakla birlikte, iktidar partisinden kopmalar yaşanmaktadır. Yeni kurulan partilerin zaman içinde, hayat pahalılığı , işsizlik gibi faktörlerle daha geniş seçmen desteğine ulaşmaları mümkün ve muhtemeldir.
Geçmişte yaşanan bazı olayları kullanarak, ana muhalefet partisine karşı öfke ve kızgınlık üreterek iktidarın sürdürülmesi bize göre mümkün görülmemektedir.
İtilip-kakıldığına inandırılmış halk kitleleri, son zamanlarda zirve yapan, israfa kadar varan harcamalar karşısında daha ne kadar hoşgörü ile hareket edecektir?
Nitekim, son kamu oyu araştırmalarında iktidar ittifakının oyları % 40 civarında görünmektedir.
Başkan Erdoğan, salgında işini kaybeden ve zarar edenlerden helallik istemek suretiyle tepkileri yumuşatmayı hedeflemiştir.
Bu durumda, bize göre hızla yapılması gereken, muhalefetle anlaşarak, öncelikle, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş ve yeni bir seçim kanunu yasalaştırmak, seçimlere kadar partiler üstü bir ulusal mutabakat hükümeti kurmak konularında çalışmalar yapılması iyi fikir gibi görünmektedir.