dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

İNEBOLU VE KASTAMONU

"Nazım Hikmet milli mücadeleye katılmak için yola çıkar ve onun gözünden"


1 Ocak 1921 günü, Nazım Hikmet ve Vala Nurettin (Va-Nu) Millî Mücadele’ ye katılmak üzere İstanbul’ dan İnebolu’ ya gitmek için Yeni Dünya adlı bir vapurla yola çıkarlar. 
Ankara’ ya gitmek için iki hafta (kimi kaynaklarda bir hafta) İnebolu’ da beklerler. İnebolu’ da geçirdikleri günlerde Vala Nurettin ve Nazım Hikmet’ in dünya görüşleri değişir. Artık o hepimizin bildiği Nazım Hikmet olmuştur. Ankara’ dan izin gelince Nazım Hikmet ve Vala Nurettin yola çıkarlar. Zorlu kış koşullarında dokuz gün yürürler ve Ankara’ya ulaşırlar.
Nazım Hikmet o yürüyüş sırasında bir şiir yazar:

İÇ ANADOLU’YA İLK BAKIŞ

İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu. 
Öyle yükselmişiz ki, sahilde İnebolu 

İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı,
Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı. 

Evleri birbirine giren şehrin içinde, 
Ufuklar genişledi önümüzde gitgide; 

Denizi kucaklayan iki açık kol oldu.
Rüzgar esti, denizin suları yol yol oldu.

Dökülmüştü yerlere yığınla kuru yaprak. 
Yaprakların üstünden sendeleyip kayarak 

Dağın son kayasının dibine varabildik. 
Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik! 

Çıkıp onun üstünden bakabilirsek eğer, 
Çocukken masallarda dinlediğimiz bir yer,

Güzel İç Anadolu görünecekti bize. 
Onu nakşetmek için bir anda kalbimize, 

Son adımı atmadan gözümüzü kapadık.
Gözümüzü açınca karşımızdaydı artık 

Sisli vadileriyle rüyalı Anadolu. 
Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu; 

Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları. 
O kadar yakındı ki dağların yamaçları 

Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış. 
Bu ne güzel memleket: Yüksek dağlarında kış,

Yollarında sonbahar, deresinde ilkbahar,
Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var.

İnebolu – Kanun-ı sani, 37
Vala Nurettin-Nazım Hikmet 
(Anadolu’da Yeni Gün, 17 Şubat 1337/1921) (1)
03.11.2022 10:19 - Engin Algül: ‎IMG-20221103-WA0030.jpg (dosya ekli)
 
"HEY ONBEŞLİ" TÜRKÜSÜNÜN HAZİN HİKAYESİ

"Hey Onbeşli" Türküsü; 
oyun havası değil, Çanakkale savaşlarında Şehit düşmüş,
15 yaşındaki vatan evlatlarımız için yakılan ağıttır.

Ruhları şad olsun...! 
 
Çanakkale Cephesi, sanki bir ölüm değirmeni gibiydi, tükettiği insanlar haddi hesabı aşmıştı. 

İngiliz generalinin; Gelibolu’daki kanlı muharebeler, Türk ordusunun çiçeklerini tüketmiştir’ tespiti boşa değildi. 

Koskoca bir eğitimli genç nesli yutmasına rağmen, 
Çanakkale bir türlü doymak bilmiyordu. 
O kadar ki cephede meydana gelen boşlukları doldurmak için, diğer cephelerden asker getirilemediğinden, en yakın çevreden başlayarak,  15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin dahi, gönüllü olup olmadığına bakılmaksızın, Çanakkale’ye sevk edilmeleri alışılmış, normal bir hadise haline gelmişti. 

O günler, köyde, kasabada erkeğin kalmadığı, gücü kuvveti ve boyu posu yerinde olan herkesin asker olduğu ya da asker olmak zorunda kaldığı, kara günlerdi. 

Birinci Dünya Savaşı’ nda, Osmanlı ordusunda insan kaybı öyle bir noktaya varmıştı ki Harbiye Nezareti, harp bütün hızıyla sürerken, askerleri birkaç günlüğüne de olsa, memleket iznine göndermeye gayret etmişti. 

Çünkü harpte gün geçtikçe daha da artan kayıplar, nüfusun tükenmekte olduğu korkusunu doğurmuş ve savaşan askerler memleketlerine nüfusu çoğaltmak amacıyla gönderilmişlerdi. 

Çanakkale Savaşı sırasında, İtilaf Devletleri’nin Nisan 1915’ten itibaren kara çıkartmasına başlamalarıyla birlikte cephede takviye kuvvetlere ihtiyaç hâsıl olunca Sultan V. Mehmed Reşad 14 Mayıs 1331’de (27 Mayıs 1915) bir irade (emir) yayınlayarak, Askeri Mükellefiyet Kanunu’nda değişiklik yapmak ve lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştı. 

Sultan Reşad, yayınladığı iradede, “kâtib-i sultaniye 10. sınıfa devam edenlere dair” başlıklı fıkra da geçici bir düzenleme yapma yoluna gitmişti. Bu düzenlemeye göre, “geçici kanunun 42 maddesine muayene sonucunda sultani mekteplerinin onuncu sınıflarında bulunanlar da sözü edilen hizmet hakkına nail olacaklardır” denmiştir.

Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 18 yaşındakilerin henüz askerlik hizmetine çağrılmamışları ile bedenleri gelişmiş, harbe elverişli ve silah kullanmaya kabiliyetli olanlarından 15 ila 19 yaş arasındaki müsait bulunanların da kıtalara teslim olmalarını istemişti.

Bu çağrı üzerine, Balıkesir, Bursa, Kütahya, Manisa, Adapazarı, İzmir, Aydın, Muğla ve Konya’nın, tahsillerinin ve hayatlarının henüz başındaki bu yeni yetme gençleri, vatanın kendilerinden beklediği yüce vazifeyi hakkıyla ifa etmek azim ve inancıyla silâhaltına koşacaklardı. 

Ekseriyeti 15 ila 19 yaşında olan bu genç bahadırların, analarının bu kınalı kuzularının, cepheye katılımları anısına Anadolu’da yakılan meşhur “Hey Onbeşli Onbeşli” adlı türküde de söz konusu durum çok acı ve dramatik bir dille anlatılmıştır. Burada sözü edilen “15’liler” 1315 doğumlulardır. Türküde, bu 1315’li gençlerden şöyle bahsediliyordu: 

“Hey onbeşli onbeşli 
Tokat yolları taşlı 
Onbeşliler gidiyor 
Kızların gözü yaşlı 
Aslan yârim kız senin adın Hediye 
Ben dolandım sen de dolan gel beriye 
Fistan aldım endazesi on yediye 
Gidiyom gidemiyom 
Az doldur içemiyom 
Sevdiğim pek gönüllü, koyup da gidemiyom” 

İşte “Hey onbeşli onbeşli.” türküsünün gerçek 
öyküsüdür bu.

Nesil Yayınları’ndan çıkan “Mahşerin İrfan Ordusu: 
Okuldan Çanakkale”ye kitabından alıntıdır.
Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN