Takvimler 10 Aralık’ı gösterirken, insan hakları üzerine yazmak için masama oturduğumda, aklımdan geçen pek çok konu arasından, Kıbrıs Türklerinin insanca yaşama hakları öne çıkmış bulunuyor.
Bugün, tüm Dünya’ya karşı yaşama mücadelesini sürdüren Kıbrıs Türkü, Adalarının Osmanlı tarafından İngiliz’e verilmesi ile başlayan bir serüven sonunda, EOKA ile katliama dönüşen Rum mezalim ve baskılarına karşı kendilerini, Türkiye’nin de desteği ile şimdilik korumayı başarmışlardır. Ancak, bu kez de Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği desteği ile Rum baskıları sürmektedir.
Halen, Kıbrıs Türkleri’nin içinde bulunduğu durum, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin pek çok maddesi ile çelişmektedir.
Özellikle, Birleşmiş Milletler kararı bulunmamasına rağmen, KKTC için izolasyon uygulanması, Avrupa Birliği’nin, Ada’nın güneyinde yaşayanları bünyesine alıp, kuzeyde yaşayanları dışarıda bırakması kabul edilemez.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Avrupa Birliği Parlamentosu tarafından derhal üye statüsü kabul edilmelidir.
Bu kararın uygulanması esasen, Kıbrıs Sorununun otomatikman çözülmesini sağlayacaktır.
Şöyleki;
Bütün Dünya, KKTC’nin varlığını kabul etmiş durumdadır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi haksız olarak Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’ni temsil iddiasındadır.
Bütün Dünya, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin 1974 yılından itibaren, Kıbrıs Cumhuriyetini temsil etmediğini bilmektedir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Hükümleri uyarınca, bize göre yapılması gereken, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın mevcut duruma göre yeniden yazılarak, iki bölgeli, iki devletli bir federasyonu uygulanabilir hale getirilmesidir.
Bize göre, bu mümkün olup, çok kolay uygulanabilir hale getirilebilecek bir karar olacaktır.