dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

İRAN ŞAHI HAKKINDA

1979’da İran’dan kaçan prens, prenses toplam 63 Pehlevi Hanedanı mensubunun İran petrol gelirlerinin büyük kısmına el koyduğu,hatta uyuşturucu kaçakçılığından pay aldığı biliniyordu. 

Şah Rıza’nın kız kardeşi 'Eşref', emlak, inşaat sektöründeydi, 
Şah’tan daha zengindi.
Pehlevi’lerin İran dışında, Seyşel Adaları’ndan Brezilya’ya kadar yatırımları, 207 şirketleri, çokuluslu şirketlerde hisseleri vardı.
İran Merkez Bankası Pehlevilerin kontrolündeydi ve Hanedan döviz kuru değişimlerinden de para kazanıyordu.
Sadece İran Milli Petrol Şirketi’nin ihracatından Pehlevi ailesinin payına düşen yılda 2 milyar dolardı.
Pehlevi’ler İran’ı üç ayaklı tezgâhla soydular: 
Pehlevi Vakfı, Omran Bankası ve Özel Muhasebe Bürosu’nu kurdular.
Pehlevi Vakfı –sözde- yardım, öğrencilere burs verme gibi ulvi amaçlarla kurulmuştu. 
Gerçekte, Şah Rıza ve ailesine ait 26 şirketin varlıklarının toplandığı bir havuz, 
Hanedan üyelerinin cebine para aktarımı sağlayan bir kanaldı.
Pehlevi’lerin İran’ın tüm bankalarında parası vardı, ancak yurtdışına para transferi yapmak istediklerinde Omran Bankası’nı kullanıyorlardı.
Şah’ın mali operasyonlarını yürüttüğü üçüncü ayak Özel Muhasebe Bürosu, resmi olarak o şekilde kayıtlı olmadığı halde holding şirket gibi çalışıyordu.
Sendikaların kapatıldığı, partilerin yasaklandığı baba Rıza Şah dönemini bırakıp sadece oğul Rıza Şah döneminden bahsediyorum;
Bir suikast söylentisinden sonra sıkıyönetim ilân edip İran’daki komünistleri kitleler halinde tutuklattı.
Basında, Hanedan ailesi aleyhinde haber yapılmasını yasakladı.
1963’te Humeyni’nin başını çektiği kitlesel gösteriler sırasında Jaleh Meydanı’nda en az 15 bin kişiyi öldürttü.
70’li yıllarda en az 300 siyasi mahkumu idam ettirdi.
O yıllarda, Pehlevi Hanedanı diktasını eleştiren binlerce aydın, sanatçı, öğretim görevlisi, film yönetmeni, yazar, gazeteci akıl almaz işkencelerden geçirildi.
 Pehlevi diktasını birarada tutan zamk; milyarlarca dolarlık yolsuzluk (soygun) ve despotizmdi. 
Bürokratlara da soygundan pay vermeden Pehlevi’lerin İran’ın kanını emmeleri mümkün olamazdı.
Humeyni döneminde İran Merkez Bankası, 1979 yılında yurtdışına milyarlarca dolar para transferi yapan 177 bürokratın listesini yayınladı. 
Aralarında Sağlık Bakanı, Tahran Belediye Başkanı, İran Milli Petrol Şirketi Direktörü gibi isimler vardı.
Tacı tahtı terkedip İran’dan kaçmadan az önce, 1978’de Şah Rıza İran halkına şöyle sesleniyordu:
“Geçmişteki hatalarımızı, yolsuzlukları, kanunsuzluğu, adaletsizliği tekrarlamayacak, her açıdan düzeleceğiz. Anayasa, sosyal adalet ve halk iradesine dayalı, yolsuzluktan ve baskıcılıktan uzak bir gelecek sözü veriyorum.”
Yüzlerine bütün kapılar kapanan Pehlevi’ler, sürgündeyken aslında ABD elinde rehindiler.
 Fransa, İsviçre, Monako Pehlevi ailesini barındırmayı reddetti. 
Meksika ve Kanada başvurularına cevap bile vermedi. 
ABD “sonra bi düşünürüz” dedi, 
İngiltere “çıkarlarımıza uygun değil”.
Henry Kissinger, David Rockefeller ve Jimmy Carter aracı olunca 
Bahama adaları üç aylığına sığınma başvurularını kabul etti. 
Üç ay bitmeden ülkeden çıkmaları ihtar edilince yine Kissinger araya girdi, 
Meksika’yı Pehlevi’leri kabule ikna etti.
Şah’ın ölümünden az önce “tıbbi bakım” özel izniyle ABD’ye gidebildiler. 
Şah hastaneden taburcu edilir edilmez de Teksas’ta bir hava üssüne götürüldüler.
Güney Afrika’ya sığınma başvuruları reddedildi. 
Panama’da ev hapsine alındılar.
 Farah Pehlevi Enver Sedat’ın karısı Cihan’a yalvarınca Mısır’a kabul edildiler. 
ABD Başkanı Carter, Sedat’a telefon açıp Pehlevi’leri Mısır’a almamasını söyledi. 
Sedat,  Carter’ı dinlemedi. 
Pehlevi’lere Kahire’de bir saray tahsis etti. 
Şah kanserden Kahire’de öldü.
Şah’ın çocuklarından Leylâ, 
31 yaşında kokain ve uyku ilacı karışımıyla, oğlu Ali Rıza da 45 yaşındayken silahla intihar etti.
Farah’tan önceki karısı Süreyya Alman asıllıydı,  
Almanya’da öldü. 
Süreyya’yı boşarken 50 milyon dolar nafaka vermişti. 
Mirasçısı olmayan Süreyya öldüğünde, mücevherleri, emlâkı ve nakit tüm serveti Alman devletine kaldı, 
Almanya’da çöp toplama hizmetleri yürüten bir kuruluşa devredildi.
Şah’ın ölümünden sonra Humeyni rejimi,
 ABD’den Şah’ın kaçırdığı serveti talep ettiyse de, "ABD “Pehlevi’lerin servetinin ne kadar olduğu bilinmemektedir. 
Hanedan mensuplarının ABD’deki mal varlıkları kendi adlarına değil, sahte isimlerle veya Antil Adaları’nda hayali şirketler üzerine kayıtlıdır. Tesbiti imkansızdır.” dedi.
Tahran’da ABD Büyükelçiliği basılıp 60 Amerikalı rehin alındığında, Humeyni rehineler karşılığında Pehlevi’lerin ABD’deki servetinin 36 milyar dolarlık kısmını talep etti, sadece nasihat aldı.
İran istihbaratı SAVAK’ın Şah dönemindeki üst düzey yöneticisi Pervez Sadeghi, “Humeyni rejiminin başarısını getiren Şah döneminin ağır yolsuzluğu, soygunudur.” demiş.
"ABD’nın hafızasında, Ortadoğu’da ağır siyasi soygunlardan sonra şeriat rejimine sempatiyle bakılacağı yolunda İran laboratuvarında  alınan sonuç"
(ALINTI)
Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN