“Facebook Paylaşımı”
Merkez bankası piyasaya yaklaşık 3 milyar dolar sürdü. Bankaların para rezervlerini aşağıya çekerek piyasaya bankaların paralarının bir bölümünü sürdü....Piyasada zaten TL yoktu...Esnaf kan ağlıyor...Ama TL'nin değerini arttırmak adına 7. 2 Milyar TL piyasadan merkez bankası aracılığıyla çekildi...Dolar 6,5 TL'ye gidiyordu ...Borsa 90 binin altına indi...Aşağıya doğru gidiyor... Ancak bunlar hepsi günü kurtarır. YAPISAL REFORMLARA İHTİYAÇ VAR... Bu tür müdahaleler dış yatırımcıyı tedirgin ediyor. Dışarıda Türkiye için FUİ deniyor. Arkana bakmadan kaç...Demek...Yabancı yatırımcı hukuk ile endişelerden dolayı çıkıyor...YSK kararı bu kanıyı yıkabilirdi...Ama olmadı İLLA İSTANBUL SEVDASI ...Bizi sürüklüyor...EVET BUGÜN DOLAR DÜŞTÜ...
PİRUS ZAFERİ ELDE EDİLDİ. AMA NEDENSE HERKES KAYBETTİ...ONUN İÇİN PİRUS ZAFERİ DEDİM...
Bu tedbirler palyatif pansuman tedbirler...Yatırım ve reform yapılması ama önce güven verilmesi lazım...
BU DA HUKUK VE ADALETLE OLUR...
Sene başında yabancı payı borsada %65 idi...Şu aralar %62 olduğu söyleniyor...ve daha da düşüyor... Borsadaki yabancı kağıtların üçte biri Amerikalıların elinde...Bu yabancıların 2001 krizinde ki payları 7,5 milyar dolarlarını alıp borsadan çıkmaları olmuştur... Ardından MHP'nin seçim resti ve AKP'nin iktidar oluşu...EKONOMİ BELİRLEYİCİ OLMUŞTU...
Ekonomide yapısal reformlar yapılmaz ise sıkıntıdan krize geçeceğiz. Yetkililer İstanbul diyeneden diretiyorlar . Yapısal reformlar için geniş tabanlı mutabakata ihtiyaç var. Ama bu tren kaçtı... Yabancılar borç para vermek istemiyorlar . 350 olan risk CDS 487 baz puana çıktı . Yüksek faiz versek bile güvenmiyorlar . 10 milyar Dolar dışarı gitti... Son bir yılda 545 bin işyeri kapandı ... ŞİMDİ BAKIYORUZ...VE BEKLİYORUZ... YAZIK OLDU .EKONOMİ BİZE HADDİMİZİ BİLDİRECEK ....
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, YSK'nın iptal ettiği İstanbul seçimleri için bugünkü yazısında bi değerlendirmede bulundu. Dilipak, "Aynı seçmen, aynı sandık kurulu, aynı il - ilçe seçim kurulu, aynı zarfta 3 oy kullanıyorsunuz, o oyların sonuçlarından biri iptal, diğerleri devam! Bunun bir açıklaması olmalı" dedi.
Ramazan ayında da siyasi tartışmaların yaşanmasına tepki göstererek ciddi bir akıl tutulması yaşandığını ifade eden Dilipak, "Bizi bugünkü polemiklere sürükleyen hile ve suiistimalleri yapan, milletin iradesine hile karıştıranların, bizi kısır siyasi tartışmalara mahkûm edenlerin Allah cezasını versin" açıklamasında bulundu
10 üye ve YSK Başkanı Sadi Güven'in katıldığı toplantıda, 4'e karşı 7 oyla alınan kararı Independent Türkçe’ye değerlendiren Prof. Dr.Osman Can şunları söyledi:
“Yedek ve asıl üye ayrımının anlamı, asıl üyelerden bir boşalma varsa, yedek üyelerle tamamlanmasıdır. Eğer asıl üyeler oradaysa Yüksek Seçim Kurulu’nda yedek üyelerin toplantıya katılmaları mümkün değil. Burada olağanüstü yargılama açısından YSK’ya doğrudan başvuru söz konusu ve bu konuda verilen kararın heyet olarak, asıl üyelerle, 7 üyeyle verilmesi lazım.”
Geçen yıl YSK Kanunu’nda bir değişiklik yapıldığını hatırlatan Prof. Can şöyle devam etti:
“Asistanlarımla beraber her olasılığı araştırdık. Geçen yıl YSK’da yapılan kanun değişikliklerine de baktık. Belki bu konuda (yedek üyelerin de karar toplantılarına katılması ve oy kullanması) bir yasa çıkarılmıştır diye, o da yok. Yani YSK’nın 7 asil 4 yedekten oluşan 11 üyeli yapısı devam ediyor.”
“Teamüller Anayasanın lafzına aykırı olamaz”
CHP’nin YSK temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu’nun, gazeteci Yavuz Oğhan’a önceki gün yaptığı “2014 yılından bu yana YSK’da yedek üyelerin toplantılara katılımı yönünde teamül oluştu” açıklamasını sorduğumuz Can, “Teamül oluştu diye bir şey olamaz. Teamül, Anayasa’nın ve içtihatların lafzına aykırı olamaz” yanıtını verdi.
YSK’nın kararı kesin olduğu için mağdur sıfatıyla da olsa Ekrem İmamoğlu’nun AYM’ye bireysel başvuru yapamayacağını belirten Can, “Ancak YSK’nın kendisine başvuru yapılarak bu yönde itirazda bulunulabilir ve yasaya uygun heyet oluşumuyla kararını düzeltmesi talep edilebilir” dedi.
Dün, 18:15 ·
10 üye ve YSK Başkanı Sadi Güven'in katıldığı toplantıda, 4'e karşı 7 oyla alınan kararını değerlendiren Prof. Dr. Osman Canşunları söyledi: “Yedek ve asıl üye ayrımının anlamı, asıl üyelerden bir boşalma varsa, yedek üyelerle tamamlanmasıdır. Eğer asıl üyeler oradaysa Yüksek Seçim Kurulu’nda yedek üyelerin toplantıya katılmaları mümkün değil. Burada olağanüstü yargılama açısından YSK’ya doğrudan başvuru söz konusu ve bu konuda verilen kararın heyet olarak, asıl üyelerle, 7 üyeyle verilmesi lazım.. Asistanlarımla beraber her olasılığı araştırdık. Geçen yıl YSK’da yapılan kanun değişikliklerine de baktık. Belki bu konuda (yedek üyelerin de karar toplantılarına katılması ve oy kullanması) bir yasa çıkarılmıştır diye, o da yok. Yani YSK’nın 7 asil 4 yedekten oluşan 11 üyeli yapısı devam ediyor. Teamül oluştu diye bir şey olamaz. Teamül, Anayasa’nın ve içtihatların lafzına aykırı olamaz”
Türkiye Barolar Birliği Denetleme Kurulu üyesi, Av. Ufuk Özkap’a göre, “Oylamaya 11 üye katılıyor. Mesele, yedeklerin de asiller gibi oy kullanmaları. Bu hukuksuzluğu dile getirmek gerekiyor. Hiçbir kurulda, yapıda yedekler oy kullanamazlar. Alınan karar geçersizdir”
Türkiye Barolar Birliği (TBB) eski başkanı Vedat Ahsen Coşar’a göre,“Yedeklerin oyu sayılmaz, 4/3 itiraz reddiyle İmamoğlu kazanmıştır”
Av. Deniz Bakır’a göre de, " YSK tarafından seçimin iptaline yönelik alınan karar yok hükmündedir. Keza görevi başında YSK asil üyesi hakimler karar almayacaklarını beyan ettikten sonra, asil üyeler yerine yedek üyeler ile karar alınmıştır. Karar anayasanın açık ihlalidir. Kararın düzeltilmesi için YSK ya itiraz edilerek 1- göreve getirilen 4 üyenin oylarının çekimser oy kabul edilerek geçersiz kılınması gerekir.2-Anayasa mahkemesin
"Facebook paylaşımı"
YSK’ NIN İSTANBUL KARARI HAKKINDA
Hukukçu olmadığımdan yasaların inceliklerinden fazla anlamam. Mantık ve matematiğim ise çok iyidir. Toplamayı, çıkarmayı, çarpmayı ve bölmeyi iyi yaparım. Son bir ay içerisinde televizyonlarda izlediğim hukukçular ile okuduğum köşe yazarları sayesinde epeyce mesafe kat etmiş durumdayım. YSK İstanbul seçimleri ile alakalı kararını nihayet verdi. Karar AKP’nin talep ettiği üzere çıkmış oldu. Peki bu kararlar toplum vicdanında kabul gördü mü? Kesinlikle hayır. Nedeni çok basit;
Bu karar aynı koşullarda Binali YILDIRIM için verilebilir miydi? AKP Seçmeni olup vicdan sahibi insanlarda dahil olmak üzere toplumun kahır ekseriyeti bu kararın verilemeyeceğine inanmaktadır. Hukuk denilen mekanizmanın çökmüş olması bizleri bu hazin tabloyla karşı karşıya bırakmıştır. Hukuk ve adalet evrensel normlarda uygulanırsa yüce bir değerdir. Aksi takdirde güçlü ve üstünlerin hukuku halini alır ki; bu da zulüm ve eziyet olur.
Ülkede adalet dağıtılamaz hale gelmiş ise sahibinin kim olduğunun ne önemi var. Dün Fetonun istek ve arzularına göre adalet dağıtılıyordu bu gün ise AKP’ninkine göre. Adalet tecelli etmediği sürece değişen hiç bir şey yok.
Devlet AKP nin elinde, İstihbarat AKP’nin elinde, Adalet Bakanlığı AKP nin elinde, İçişleri Bakanlığı AKP’nin elinde, Sandık Kurulları AKP’nin atadığı kaymakam ve seçim kurulu başkanları marifetiyle oluşturulmakta. Muhalefet ise sadece masum ve çaresiz. Halen çalışmakta olan kamu görevlilerinin yüzde 60' ın dan fazlası da AKP zamanında işe alınmış elemanlardır. Kuralı koyan sen, hakemi atayan sen, maçı oynatan sen, tatil eden sensin.
Yapılan seçim sandık kurullarının yasaya uygun oluşturulmadığı gerekçesi ile iptal etmiştir. Aynı ekip ve kadrolar Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de yaptı bir sorun olmadı. Ramazan günü yemin ederek yazıyorum. Hem vallahi, hem billahi Cumhurbaşkanlığı seçimleri de aynı şekilde sonuçlansa idi o seçimler de iptal edilecekti. Bu ülke de AKP kazandığı sürece her şey usulüne uygun yapılmış, AKP kaybederse her şey hileli ve yanlış yapılmıştır. AKP’den seçim alabilmen için fark atmak zorundasın.
Aynı sandık kurulları marifetiyle yapılan ilçe belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği ve muhtar seçimlerinde şaibe ve hukuksuzluk yok, Büyükşehir seçimlerinde ise vardır. Böyle bir hukuk, böyle bir mantık, böyle bir adalet anlayışı olabilir mi?
Evinize hırsız giriyor, beyaz eşyalarınızın tamamını alıp götürüyor. Bilahare hırsız yakalanıp hakim huzuruna çıkarılıyor. Hakim buzdolabının iadesine, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve fırının hırsızda kalmasına karar veriyor. Durumumuz bundan ibarettir.
Böyle bir ülkeye uluslararası sermaye gelir mi? Hem içeride hem dışarıda hukuka olan güven taban yapmış durumdadır. Bütün dünya hayretle izlemektedir. Orta doğu ve Afrika ülkeleri ile benzer konumdayız.
Bu saat itibariyle yapılacak hiçbir seçimin halk nezdinde güvenilirliği yoktur. Muhalefetin vereceği karar ne olursa olsun sonuna kadar yanında olacağımı ve destekleyeceğimi öncelikle belirtmek isterim. Türk demokrasisinin itibarına en güzel katkı seçimlerin boykot edilmesidir. Yaparlar mı, yapmazlar mı onu bilemem. Bu ülkede adaletin hakim kılındığını bizlerin göreceği yok umarım torunlarımız görür.