KIBRISLI ARKADAŞIM GEÇEN YIL AŞAĞIDAKİ SATIRLARI YAZMIŞTI:
"..........
KIBRIS TARİHİ 55 YIL ÖNCE BU GECE DEĞİŞTİ !
20 Aralık 1963 gecesi Zeki Halil ve Cemaliye Emirali Tahtakale girişinde Rum polisleri tarafından vurularak şehit edildi.
Haber Çetinkaya kulübünde oturan mukavemetçilere ulaştığında dudaklardan tek bir cümle döküldü;
"2 paralık Rum'a esir mi olacağız?"
Türk ayağa kalktı...
Onlarca, yüzlerce şehit verildi ama Rum'a esir olunmadı.
Bundan sonra da yama olunmaz !
Türk ayağa kalkınca, önünde duracak kuvvet olmaz !
Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur... Yeter ki silkinip kendimize gelmeyi bilelim !!!"
BUGÜN 21 ARALIK. KANLI NOEL'İN YIL DÖNÜMU
Kıbrıs 1963 yılının 21 Aralık günü itibariyle olağanüstü bir Rum vahşetine maruz kaldı. Silahsız Türkler kurşunlarla cezalandırıldı, tek suçları Kıbrıs’ta yaşamaktı. Kıbrıs adası bütün tarihinin en belirsiz günlerini yaşıyordu. Rumlar Hz. İsa’nın doğumunu bahane ederek sokaklara dökülmüşlerdi. 1960 yılında adada bir cumhuriyet kurulmasına rağmen Makarios bu anayasayı kabul etmedi ve kendi lehinde değiştirilmesi için Türk tarafına öneride bulundu. Fakat Türk kesimi bu öneriyi reddetti. Rumların bütün amacı Türkleri karşılık vermeye iterek katliamları meşrulaştırmaktı
Başta AKEL olmak üzere Rum liderliği, siyasileri ve partileri, tamyarım asırdır hem kendi halklarına, hem Kıbrıs Türklerine, hem de dünyaya büyük yalanlar söylemişlerdir.
En sonunda, kendi kendilerini yalanlayan belgeleri Akritas planı göörüşmeleri sırasında ortaya çıkmıştır. 1963 sonrasında Rum ordusunu kuran Yunan Generali Karayannis, 3 yıllık Cumhuriyet döneminde 5000 kişiyi eğitip Yunanistan’dan gelen silahlarla silahlandırdıklarını ve güçlü bir gizli ordu kurduklarını geçmişte açıklamıştır.
Rumların gözü kan bürümüştü. Yoksa hangi ideoloji veya amaç küçücük bedenleri kendilerine hesap görürler ki. Kıbrıs Türk Alayı Binbaşısı Dr. Nihat İlhan eşi ve ufacık yavruları Rum çeteler tarafından böyle katledilmiştir.
Türk gençleri 21 Aralık’ta yapılan saldırıyı kınamak istediğinde EOKA tarafından Lefkoşa Türk Lisesi yaylım ateşine tutuldu. Aynı gün Lefkoşa’da bulunan Atatürk heykeli ve Rauf Denktaş’ın bürosu saldırıya uğradı. Artık EOKA birliklerine Rum milisler de destek vermeye başlamıştı. Sokak başları tutulmuş ve Türk köylerinde insan avı başlamıştı. Işığı yanan Türk evlerine baskınlar düzenlendi ve cinayetler işlendi. Rumlar, Noel Bayramını Türk halkını öldürerek kutluyordu.
SOYKIRIMI TMT VE TÜRKİYE ÖNLEDİ
Rumların toplu soykırım planını bozan, bugün içimizdeki Rum işbirlikçilerinin “faşist-terörist” diyerek karalamaya çalıştıkları TMT ve “işgalci” diye saldırdıkları ordumuz olmuştur..
Rumlar, EOKA, Yunan alayı ve adaya gizlice getirilen 20 bin Yunan askeri “kedilerine kadar 100 bin Türkü topluca katletmek için” saldırıya geçtikleri zaman onları durduran, Kıbrıs Türk Halkının bağrından çıkan Türk Mukavemet Teşkilatı oldu ve TMT’nin sert direnişi karşısında 103 köyü işgal etmelerine ve 500 Türkü katletmelerine karşın toplu soykırım hedefini gerçekleştiremediler…
Türkiye’nin ısrarlı uyarılarına karşın saldırıların sürmesi üzerine 25 Aralık 1963’de Türk Savaş uçakları Lefkoşa semalarında ve Makarios’un Sarayı üzerinde alçaktan ihtar uçuşları yapınca ve 30 Aralık’ta Türk Alayı kampını terk edip Gönyeli ve Lefkoşa’da savunma pozisyonu alınca Makarios, eli kanlı çapulcularına o gün için DUR emri vermek zorunda kalmıştır…( saldırılar daha sonra Ocak’ta Lefkoşa’da, Şubat’ta Limasol’da, mart’ta Baf’ta, nisan’da St. Hilarion’da, mayıs’ta Mağusa’da Haziran’da Larnaka’da ve Ağustos’ta Erenköy bölgesinde devam etmiştir…)
İşte bugün cahilce “yıkılmayan son Berlin Duvarı” benzetmesi yapılan Lokmacı sınırı da o direniş günlerinde TMT’nin, soykırım amaçlı Rum saldırılarını durdurduğu savunma hattıdır…Ve, o noktadan geçen Yeşil Hat da, 30 Aralık’ta İngiliz General Young’ın, Türk Alayı’nın harekete geçmesi üzerine harita üzerinde keçeli yeşil kalemle çizdiği, Makarios’un da Türk müdahalesini önlemek için kabul etmek zorunda kaldığı hattır….
Bunları bilmeden TMT’yi suçlamak ve ortaklık Cumhuriyetini Türklerin terk ettiğini iddia etmek, KKTC sınırlarını “Kıbrıs Halkını bölen ikinci bir Berlin Duvarı”na benzetmek, TMT’yi ve Türkiye’yi adayı bölmekle suçlamak büyük bir cahilliktir…Rum propagandasına hızmet etmektir…Rum’a ajanlık yapmaktır…İçimizdeki cahiller ve işbirlikçiler sözümona “barış adına” bunu yapmaktadır…
Her aydının görevi, Türkiye’nin garantörlüğünün gereksiz olduğunu iddia edenlere ve TMT ile ordumuzu suçlayanlara karşı, Klerides’in, Savvas’ın ve diğer Rumların ifşa ettiği bu gerçekleri kullanarak onları teşhir etmektir… Devamla, garantörlüğün bizim için ne denli önemli ve vazgeçilmez olduğunu, AKRİTAS VE İFESTOS soykırım planları uyarınca 120 bin Türkün katledileceği mutlak bir soykırımı Anavatan Türkiye’nin ve ordumuzun önlediğini vurgulayarak, garantörlüğün, müzakere ve pazarlık konusu yapılmasına karşı çıkmaktır.
KATLİAM BELGELERİ TÜRKİYE'YE VE DÜNYAYA ULAŞTIRILIYOR
Türk gazeteciler Lefkoşa Havaalanına indirilmiyor ve diğer uçaklarla belge veya yazı alışverişleri yasaklanıyordu. Peki ama bütün dünyanın görmesi gereken katliam fotoğrafları dünyaya nasıl servis edilecekti? Nihayetinde bir fırsat ellerine geçecekti. Ankara’dan gelen bir tıbbi uça alana iniş izni almış ve gidişte yaralıları alacaktı. Gelen uçakla Ankara Vali muavini de gönderilecektir; fakat vali aranacaktır. Hemen bütün çalışmalar toplandı, fotoğraflar yazılarla birlikte zarflara konuldu. Fotoğraflar ve yazılar Türkiye’ye nasıl gönderilecek ti?
Doktorlar ve gazeteciler bir araya gelerek bu soruna bir çare bulmaya çalıştılar.
Rumlarla yapılan mücadelede ağır yaralanan 5 mücahitten 3’ü hayatını kaybetmiştir. Yaralılardan Vural Türkmen aslında Türk Mukavemet Timleri Gizli Örgütü’nün (TMT) bir üyesiydi. Türkmen Dr. Kaya Bekiroğlu, Dr. Naim Adiloğlu, Dr. Ezel Örfi, Dr. Şemsi Kazım ve Kimyager Cahit Rüstem ekibi tarafından kasıklarından boğazına kadar alçıya alındı. Belgeler ve resimler Türkmen’in göğüs ve sırt bölgesine yerleştirildi. Daha sonra Türkmen Kızılhaç görevlileri tarafından uçağa bindirilir. Etimeskut Askeri Havaalanına inen Türkmen indiğinde belgeler ve resimler Türk yetkililere teslim edildi.
Rumların jenosit faailyetleri kapsamında 374 Türk şehit edilmiştir.