2020 yılından bu yana ülkemizde ve Dünya'da yaşanan felaketler kaçınılmaz olarak insanları yeni arayışlara yöneltecektir...

Depremler, seller, orman yangınları gördük, salgın hastalıkları şaşkınlık içinde yaşıyoruz...

Bu sorunlar nedeniyle yaşanan ve hiç düşünülmeyen yiyecek kıtlığı... Son yıllarda ülkemizde bunu yakıcı bir biçimde yaşadık. Okullarda çok eski yıllarda öğrencilere Türkiye'nin bir buğday ambarı olduğu ve hiçbir zaman buğdaysız kalmayacağı anlatılırdı. Şimdi bırakın buğdayı, arpayı, samanı bile dışarıdan alıyoruz...

Neden bu duruma düştük derseniz; Sorumlusu 35 - 40 yıldır ülkemize, işbirlikçi siyasiler, yabancı güçlerce dayatılan liberal politikalar ve özelleştirme çılgınlığıdır derim. Seksen ihtilalinden sonra, ülkemizde ki Cumhuriyet döneminde bin bir emekle kurulan fabrikalar satılmaya başlandı. Bu değerler, zarar ediyor, devlet tarım yapmaz, hayvancılık yapmaz, ticaret yapmaz denilerek karalandı, bazı kişilere peşkeş çekildi. İşçiler işsiz kaldı ,üretim durdu...

Son yıllarda yaşanan sıkıntılar insanlara üretimin önemini öğretti. En başta da tarımda ki üretim. İnsanlar bir gün aç kalabileceğini düşünmeye başladı. Öyle günler gelecekti ki, milyonluk evler, arabalar, hatta para bile işe yaramayacaktı...Büyük Atatürk'ün 80 -90 yıl önce gördüğü gerçekleri bazıları yenice anlamaya başladı...

Köye dönüş konuşulmaya başlandı. Özellikle gençlerin köye dönmesi... Bu nasıl sağlanır? Büyük köylere ziraat mühendisi ve veteriner tayin edilmesi. Tarım araç ve gereç desteği, köylerde ki internet altyapısı, kapatılan okulların tekrar açılması, öğretmenlerin tayin edilmesi, taşımalı sisteme son verilmesi gibi bir çok konu var...

Hepsi de doğrudur. Bunların ve bunlara benzer bir çok tedbirin alınması, köylerde büyük bir hareketlilik yaratacak, sosyal hayat gelişecek, istihdam artacak ve gençleri köye çekecektir. Genç kesimin köye gelmesi üretimin artması demektir. Bu yöntemle şehirler üzerindeki nüfus yoğunluğu da kendiliğinden azalacaktır. Ülkemizin Köy Enstitüleri felsefesiyle ve yeni bir coşkuyla üretmekten başka da çaresi yoktur...