Büyük kentlerin yakınındaki sebze-meyve üretim alanlarının konuta terk edilmesiyle karşımıza çıkan olumsuzluk, sebze-meyve ulaşımının yetersizliğini ortaya koydu. Tarladan sofraya bu alanda yeni bir organizasyon şart.

Yaşım gereği bundan 10 yıllar önce İstanbul içerisindeki bostanlarda üretim yapan Arnavutların sebze- meyveyi kent merkezlerine getirerek sattıklarını hatırlarım. Ne oldu da Langa bostanları, Çengelköy tarlaları, Yalova ekim alanları daraldı ya da yok oldu? Bunun yanıtı meyve-sebze bahçelerinin kentsel ranta yani inşaat sektörüne teslim olmasıdır, bunun başka yorumu yok.             

İstanbul nüfusu hızla artarken çevresindeki ilçelerden, yakın illerden, Marmara’dan, Trakya’dan, sebze-meyve alamaz hale geldi. Sebze-meyve üretimi güney illerine, Antalya, Adana ve Mersin’e bırakıldı. Ürün taşıması da raylı sistemle değil, kamyonlarla karayollarından yapılmaya başlandı. Sürekli artan akaryakıt fiyatları da sebze-meyvenin her geçen gün büyük kentlerde sofralara daha pahalıya ulaşmasına yol açtı. Son kar yağışı sonrası da yollar kapanınca, diğer ürünler üretim alanlarındaki kentlerin hallerinde kaldı. Ya da büyük aksaklıklar, gecikmeler ve zorluklarla mega kentlere ulaşabildi.          

DÜNYA muhabirleri bugünkü gazetemizde üretimde yaşanan zorlukları dile getiren haberler sundular. Peki, bu olumsuzluklara karşı neler yapılabilir?          

- Öncelikle meyve-sebze nakliyesi kamyonlarla karayolundan değil, trenlerle raylı sistemden yapılabilmelidir. Üretim bölgeleri büyük kentlere raylı istemle bağlıdır. Buna dönük lojistik geliştirilmelidir.

- Bir süre önce önerilen Trakya’da İstanbul yakınında meyve-sebze üretiminin geliştirilmesi konusunda bir an önce çalışmalar yapılmalıdır. Dünyada İstanbul gibi metropollerin çevresinde üretim merkezleri bulunmaktadır. İstanbul’un da buna ihtiyacı vardır.        

Yapılan haberlerle sebze-meyve üretiminin tüketicilere ulaştırılması konusunun önemi bir kez daha öne çıktı.         

Meyve-sebzede milyonlarca ton üretim yapılan ülkemizde, tarladan sofraya ulaşım zinciri yeni bir organizasyonla daha sağlıklı bir hale getirilmelidir. Yaşadığımız sorun bunun gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Halk Süt konusundaki çözümü bu konuda iyi bir örnektir.

GÜNÜN NOTU:

Türkiye, Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 10 basamak geriledi ve 180 ülke arasında 96. oldu… Çok düşündürücü değil mi?