"Dünya Rakı Günü" kutlamalarında RAKI severler birbirlerine sembolik hediyeler verir...
Gidip de başkalarına "Dünya Rakı Günü diye bir şey mi var?" diye sormayın, çok ayıplarlar.
Balığı bol, mevsimi soğuk, geceleri uzun ve harflerinden "RAKI" yazılabilen yegane ay ARALIK ayıdır...
Bir kayda rastlanmamakla beraber Bekri Mustafa'nın da Aralık ayının ikinci Cumartesi gecesi doğduğu rivayet edilir...
Bu özel gün aynı zamanda yılbaşının şenlikli bir provasıdır. "Dünya Rakı Günü", Türkiye ve Dünya sathına yayılmış, tüm RAKI severler tarafından 2006'dan beri coşkuyla kutlanır. Yıllar sonra tarihler böyle yazdığında, "Ben ilk günden beri kutluyorum" deme şansınız olsun...
"RAKININ da muhabbeti olur mu?" diyenler çıkabilir. O meyhanelerde gördüğünüz rakı masaları aslında muhabbet, sohbet masasıdır, zaten bunu soranlara da cevap vermeseniz de olur.
Bektaşi der ki : Rakı ağızdan değil, kulaktan içilir. Biz ona içki değil, dem deriz!'
RAKININ kitabını yazan Deniz Gürsoy, rakının nasıl içileceğini değil "Rakının nasıl içilmeyeceğini" yazmıştır. (Oğlak Yayıncılık)
Mesela; bardağa ilk önce rakı sonra su, daha sonra da buz konur; bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar.
RAKININ ana mezeleri dışında, ekstra mezeleri de vardır, bir de "göz mezesi" vardır ki.... tahmin ettiğiniz değil, bakın o nedir? :
Yahya Kemal, her aksam sofrasını "kuş sütü eksik" kurdurur, ama çoğuna el bile sürmezmiş... Lakin sürsün, sürmesin hepsi hesaba yazıldığı için şef garson, şaire, şimdiki deyimle "kıyak yapmış", sofraya kırmızı turp koymamış... Yahya Kemal gelmiş, oturmuş masaya söyle bakmış garsonu çağırmış: "Nerede kırmızı turp?" Efendim dikkat ettim yemiyorsunuz da... "Ben sofraya konan her şeyi yemek zorunda değilim, onların bazıları benim göz mezemdir!" demiş..
RAKI için çok şey söylenir, yazılır, ama Necip Mirkelamoğlu' nun 'Rakınamesi' de unutulur gibi değildir;