BATI ve RUSYA ARASINDA İKİ ÜLKE: MOLDOVA ve GÜRCİSTAN
Avrupa Birliği (AB)’nin “aday” ülkelerinden Gürcistan ve Moldova’daki son seçimleri bugünkü yazımız için konu seçtik. Bilindiği gibi AB her iki aday ülkeden de, ülkelerin geleneksel değer ve anlayışlarını bırakıp, yerlerine Birliğinkilerini ikame etmelerini istemektedir. Keza her iki aday ülke halkında izlenen bir diğer ortak nitelik de AB’nin, özellikle genç nüfus nezdindeki “yumuşak gücünün” yükselmeyi sürdürüyor olmasıdır.
Sonuçta her iki ülke de yapılan son seçimlerde halk, Avrupa ile daha derin bir entegrasyon ile Rusya'ya yakınlaşma arasında seçim yapmak zorunda kalmıştır. Sonuçta ne mi olmuştur? Görünürde halı altına süpürülmüş sıkıntılarla “statükonun devamı”. Ama tabii ki böyle olmayacak, süremeyecek!
MOLDOVA CUMHURİYETİ
Başkenti Kişinev olan bu Doğu Avrupa ülkesi, Ukrayna ile Romanya arasında yer almaktadır. 1991 yılında SSCB'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanmıştır.
Moldova'da 20 Ekim 2024'te başkanlık seçimlerinin ilk, 3 Kasım'da da ikinci turu yapıldı. İlk turu kazanan görevdeki başkan Maia Sandu ve ikinci olan Rusya yanlısı eski Başsavcı Alexandr Stoianoglo ikinci tura katıldı. Sandu oyların çoğunluğunu (yüzde 54,35) alarak ikinci dönem için yeniden seçildi.
Batı'da giderek daha fazla Rus yanlısı olarak görülen iktidar partisinin AB üyelik arayışında olduğu (!) bir diğer eski Sovyet ülkesi Gürcistan'da yeniden seçilmesinin üzerinden bir hafta geçtikten sonra yapılan bu seçim de Brüksel'de yakından izlendi.
Kısaca Moldova
SSCB’nin dağılmasının ardından 27 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilân eden Moldova’nın Anayasası “parlamenter demokrasi” yönetim şeklini ve “daimi tarafsızlık” statüsünü haizdir. 4 Mart 2016 tarihinde, Cumhurbaşkanının doğrudan seçimle belirlenmesi usulüne geçilmiştir.
3,5 milyon nüfusuyla Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biri olan Moldova’nın yapısal, ekonomik ve siyasi birçok sorunu bulunmaktadır. Bugün Kıta “Avrupası’nın en fakir ülkesidir” diyebiliriz.
Toplam 13 milyar $ dış ticaret hacmine sahip olan ülke GSYH’nın yaklaşık yüzde 16’sini, istihdamın yüzde 30’unu tarım ve hayvancılık sektörü oluşturmaktadır. Keza “hizmetler sektörünün”, ülkenin GSYİH’sında yaklaşık yüzde 64’lük pay aldığını ve nüfusun yarısından fazlasına istihdam sağladığını görmekteyiz. Moldova’da, gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi perakende ve müteahhitlik sektörleri, hizmetler sektörü içinde en büyük paya sahiptir.
Bilgi ve iletişim sektöründeki ürün ve hizmet ihracatı, Moldova için geleneksel ihracat ürünleri olan şarap ve alkollü içkiler ihracatını geride bırakmış ve IT sektörünün payı, ülkenin ekonomisi için hâlâ büyük önem taşıyan tarım sektörünün tümü ile karşılaştırılabilir hale gelmiştir.
.
Batı yanlısı tutumuyla öne çıkan ve AB ile yakınlaşma yönünde siyaset izleyen Sandu'nun iktidarında olduğu Moldova, "aday ülke" statüsü alarak AB ile müzakerelere başladı.
Sandu, 20 Ekim'de düzenlenen cumhurbaşkanı seçiminin ilk turu ile aynı gün “AB'ye katılım amacıyla anayasada değişiklik yapılmasına ilişkin referandum” düzenlenmesini sağladı. Bu referandumda anayasada değişikliklerin yapılmasına vatandaşların yüzde 50,35'i "evet", yüzde 49,65'i "hayır" oyu verdi.
Hâlihazırdaki Moldova Hükümeti Avrupa yanlısı ve AB’ye üyelik sürecinin tam içindedir. Bu bağlamda AB Komisyonu, Moldova’nın 3 Mart 2022 tarihinde yaptığı “üyelik başvurusuna” ilişkin görüşünü, 17 Haziran 2022 tarihinde açıklamıştı. Komisyon görüşünde, Moldova’ya “adaylık statüsü” verilmesini önermiş ve sonrasında görüşte belirtilen şartların gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmişti.
23-24 Haziran 2022 tarihli AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, Moldova aday ülke ilân edilmiştir. 14-15 Aralık 2023 tarihlerinde yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde ise, Moldova’yla “katılım müzakerelerinin” başlamasına karar verilmiştir. Ayrıca AB Zirvesi, 2023 yılı Genişleme Stratejisi’nde AB Komisyonu tarafından belirlenen adımların Moldova tarafından atılmasının ardından, AB Konseyi’ni ilgili Müzakere Çerçeve Belgesi’ni kabul etmeye davet etmiştir.
20 Ekim/3 Kasım Seçimlerinin Değerlendirilmesi
Moldova'nın Batı yanlısı mevcut Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Pazar günü yapılan ve geleneksel olarak Rus yanlısı Sosyalist Parti tarafından desteklenen rakibi Alexandr Stoianoglo'yu yenerek, çekişmeli geçen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zafer kazandı.
Sandu, Moldova Cumhurbaşkanlığı için üç kez aday oldu. 2016'da ülkedeki cumhurbaşkanı seçim yarışında ikinci gelen Sandu, 2020'de Rus yanlısı adaya karşı seçimi kazanarak ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanı oldu. 2020 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesiyle, ülkenin Moskova'nın yörüngesinden çıkıp AB'ne katılma çabalarını hızlandıran 52 yaşındaki eski Dünya Bankası danışmanı Maia Sandu’nun zaferi, destekçileri tarafından kararlı bir şekilde izlediği Batı yanlısı çizginin onaylanması olarak görülmektedir.
Diğer yandan Sandu, uzlaşmacı bir zafer konuşmasında, "Moldova, sen kazandın! ... Onurlu bir gelecek için yaptığımız tercihte, hiç kimse kaybetmedi" dedi ve kendisine karşı oy kullananların kaygılarını dile getirmek zorunda olduğunu söyledi.
"Sesinizi duydum - hem beni destekleyenlerin hem de Bay Stoianoglo'ya oy verenlerin. Hepinizin başkanı olmayı taahhüt ediyorum," dedi.
Görev süresince Rusya karşıtı siyaset izleyen Sandu, Moskova'yı ülkedeki durumu istikrarsızlaştırma ve düzensizlik yaratma girişiminde bulunmakla suçladı ve Ukrayna'daki savaş nedeniyle Batı tarafından Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımlara katıldı. Bu amaçla bazı Rus medya kuruluşlarının faaliyetlerini yasakladığı gibi, Rusçanın okullarda zorunlu ders olarak görülmesi zorunluluğunu kaldırdı.
2030'a kadar AB'ye üye olmayı hedefleyen Moldova Cumhurbaşkanı Sandu'nun, bundan sonra da aynı yönde siyaset izleyeceği öngörülmektedir. Ancak muhalefet lideri Stoianoglo'nun ülkenin birçok kesimindeki hâkimiyeti, partisinin önümüzdeki yaz hükümetin yapısını belirleyecek olan önemli parlamento seçimlerinde zorlu bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Anayasa Değişikliği Referandumu ve Son Seçimlerde Rusya Etkisi
AB, Rusya'nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında, üzerindeki genişleme yorgunluğunu atmak zorunda kaldı. Bu bağlamda Bosna-Hersek, Moldova ve Gürcistan'a “aday ülke” statüsü vererek, bu ülkelerde Rusya'nın gücü ve etkisine karşı adımlar atmayı kararlaştırdı. Keza yıllarca oyaladığı Balkan ülkeleriyle sürmekte olan üyelik müzakerelerini hızlandırdı.
Bu gelişmelerin etkisiyle anılan ülkelerdeki bazı liderler 2030 yılında ülkelerinin AB üyesi olacağına dair iyimser açıklamalar yapmaya başladılar. Örneğin Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu da, fiilen ikiye bölünmüş durumdaki ülkesinin 2030 yılında AB üyesi olacağına inanan liderlerden birisidir. Ancak referandum ve seçim sonuçları, yurt içindeki kadar dışındaki AB taraftarlarını bir miktar hüsrana uğrattı. Beklenti Sandu'nun ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesi, Avrupa Birliği hedefinin en az yüzde 60 civarında bir oyla anayasaya derç edilmesi yönünde idi. Moldova seçimleri Rusya'nın hafife alınmaması gerçeğini bir kez daha hepimize hatırlatmış oldu.
Moldova Niçin Dünyanın Gündeminde?
Son zamanlarda dünyanın ve özellikle Avrupa’nın gözü Moldova’nın üzerinde. Peki, küçük ve düşük gelir grubunda bulunan Moldova’yı dünyanın gündemine taşıyan nedir? 1991'deki Sovyetlerin dağılmasından bu yana Rusya ve Batı yanlısı politikalar arasında gidip gelen yoksul bir tarım ülkesi olan Moldova'nın geleceği, Rusya'nın 2022'de komşu Ukrayna'ya yönelik “tam ölçekli işgale” başlamasıyla birlikte ilgi odağı haline geldi.
Bilindiği gibi Rusya-Ukrayna savaşı, ne kadar bölgesel bir savaş olarak gözükse de bir yönüyle tüm dünyayı etkisi altına almış bir savaş. Bu savaşın Kıta Avrupa’sındaki tezahürü farklı olsa da, tüm dünyada etkilerini göstermekte olup, bu ülkelerden biri de Moldova’dır.
3.5 milyonluk küçük bir ülke olmasına karşın içinde “tek taraflı bağımsızlığını” ilan eden ve de facto cumhuriyet olan Transdinyester bölgesi ve yine Moldova’ya ait olan “Gagavuzya Özerk Bölgesi” bulunmaktadır.
Daha açıkçası Moldova, siyasal anlamda “derin fay hatlarının” olduğu bir ülkedir. Geçtiğimiz haftalarda bu iki bölgenin liderleri: Mealen söyleyecek olursak, Rusya’dan kendilerini Moldova’ya karşı korumasını istediler. Moldova’nın Rusya yerine AB’ne yaklaştığını, Moldova’nın kendi üzerlerindeki baskıyı artırdığını ve bu durumun gerek kendileri gerekse Rusya için tehdit olduğunu açıkladılar.
Kişinev de bu tehlikeleri gördüğünden, Avrupa ve özellikle Fransa’yla gerek siyasi gerekse askeri ilişkilerini geliştirme gayretinde ve şimdilerdeki Moldova Hükümeti Avrupa yanlısı ve AB’ye üyelik sürecinin tam içindedir. Keza yine bu nedenle de Fransa ile askeri ve ekonomik anlaşmalar imzaladı.
Fransa ve Moldova Yakınlaşması
Moldova’nın AB’ye yakınlaşması ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna’yı desteklemesiyle Kişinev- Moskova ilişkileri daha da kötüleşti.
Bu arada Fransa Cumhurbaşkanı Macron, son zamanlardaki söylemleriyle, sanki AB içinde Almanya ile olan bir liderlik yarışının dışında ayrıca Rusya’ya da meydan okuyor izlenimi vermektedir. Bunun yanında da tarihte Rusya’ya yakın olan Moldova ve Ermenistan gibi ülkelerle yakınlaşarak güvenlik ve ekonomi alanlarında anlaşmalar bağıtlamaktadır.
Fransa bu süreçte Moldova ile ekonomik ve savunma konularında çeşitli anlaşmalara imza attı. Macron, Fransa Savunma Bakanlığı’nın Moldova’nın başkenti Kişinev’de askeri temsilcilik açacağını ve Fransızların Moldova askerlerinin eğitimini sağlayacağını söyledi. Macron ayrıca, Moldova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, egemenliğine ve güvenliğine verdiği desteği de dile getirdi.
Rusya Kontrolündeki Transdinyester Bölgesi ve Moskova’ya Yakınlaşan “Gagavuzya”
Bazı uzmanlar Moldova içindeki özerk yapıların son haftalardaki çıkışlarının arkasında da, AB-Rusya ve Almanya-Fransa arasındaki “yarış/çekişme” olgusunun olduğunu söylüyor. Yakın gelecekte isimlerini daha çok duyma ihtimalimiz olan Transdinyester ve Gagavuzya Özerk Bölgesi’ne kısaca bir bakalım.
Ukrayna ve Moldova sınırında olan Transdinyester’in nüfusunun yaklaşık 500 bin olduğu tahmin ediliyor. 1990'daki kısa süreli savaştan sonra Rusya yanlısı ayrılıkçılar tarafından yönetilen Transdinyester bölgesi oluştu. Moskova buraya yaklaşık bin 500 asker konuşlandırdı. Kendi meclisi, ordusu, polisi olan Transdinyester’i BM üyesi hiçbir devlet tanımıyor. Moldova bu bölgeyi kendi toprağı olarak görmekte olsa da, “Rusya kontrolünde bir bölge” dersek hata yapmış olmayız.
Rusya ile karasal sınırı olmamasına rağmen bölgede yaşayan halkın büyük kısmının Rusya’ya bağlanmak istediği söylenmektedir. Geçtiğimiz ay Transdinyester’de Milletvekili Konseyi toplandı ve toplantı sonucunda; Moldova’nın üzerlerindeki baskıyı artırdığını söyleyerek Rusya’dan koruma istediler. Batı kamuoyuysa bu girişimi Rusya’nın planladığı görüşünde. Batı’nın korkusu Ukrayna’dan sonra savaşın Moldova’ya sıçraması.
Yaklaşık 135 bin nüfusuyla Gagavuzya, Moldova’ya bağlı özerk bir devlet statüsündedir. “Gagavuzlar, Ortodoks Hristiyan kökenli Türklerdir. Moldova’daki Avrupa yanlısı siyasilerin uzun süredir Gagavuz özerkliğinin sonlandırılmasını istedikleri söylenmektedir.
Geçen yıl Gagavuzya Özerk Bölgesi’nde yapılan başkanlık seçimini Rusya yanlısı Şor Partisi’nin adayı Gutul kazanmıştı. Buna karşılık Moldova hükümeti ise, Haziran ayında Şor partisini Rusya’yla iş birliği yapmakla suçlamış ve “yasa dışı” ilan etmişti. Moldova Cumhurbaşkanı Sundu, yasalara rağmen Gutul’un hükümet üyeliğini onaylayan kararnameyi henüz imzalamadı.
Kısacası Gagavuzya yetkilileri uzun süredir, Moldova Merkezi Yönetimi’nin siyasi ve ekonomik baskısının devam ettiğini düşünüyorlar. Hâkim görüş de, Batı’ya yaklaşan merkezi yönetimin Gagavuz özerkliğini sonlandırma niyetinde olduğu yönünde. Bu nedenlerden, Gagavuzya Başkanı Yevgeniya Gutsul’un geçtiğimiz ay Rusya ziyareti Moldova ve bölge ülkeleri tarafından yakından takip edildi. Bu ziyarette Gutsul, Rus Devlet Başkanı Putin ve diğer üst düzey yetkililerle görüşmüştü. Yapılan görüşmelerde Gutsul’un Moldova merkezi yönetimi ile aralarında yaşanan siyasi krizde Rusya’dan destek istediği belirtildi. Görüşmeler sonrası yapılan açıklamalarda Putin’in, Gagavuz halkının meşru haklarını destekleme sözü verdiği belirtildi.
Moldova’daki son anayasa oylamaları, Gagauzların sadece yüzde 5’inin AB’ye katılımı desteklerken, yüzde 95 bu girişime karşı çıktığını açığa çıkardı. Kısacası, Gagavuzya ve Transdinyester Rusya ile yakınlaşırken, Moldova yönetimi AB ile tarafında olmayı seçmektedir.
Ezcümle; Moldova bir yandan Avrupa’yla yakınlaşırken, Moldova içindeki iki grup bu sürece karşı çıkmaktadır. Diğer yandan da Transdinyester’deki patlama ve iki grubun açıkça Rusya’dan destek istemeleri “olası bir savaşın işaretleri” gibi durmaktadır. Tabii ki önümüzdeki süreç ne getirir bunu bugünden görmek kolay değil.
GÜRCİSTAN
Gürcistan, Karadeniz'in doğu kıyısında, Güney Kafkasya'da yer alan bir ülkedir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olan Gürcistan'ın kuzeyinde Rusya, doğusunda Azerbaycan, güneyinde Ermenistan ve güneybatısında Türkiye yer alır. Ülkenin batı sınırını Karadeniz belirler.
Gürcistan, 24 Ağustos 1995’te kabul edilen Anayasaya göre, 31 Mart 1991’da yapılan referandum ve 9 Nisan 1991’da kabul edilen Bağımsızlık Yasası ile kurulmuş bir demokratik cumhuriyettir. Ülkenin hâlihazırda Abhazya, Güney Osetya ve Acaristan olarak üç “özerk bölgesi” bulunmakta ve bunların ilk ikisinde Rus askeri mevcuttur. Gürcü hükûmeti, Acaristan ve Abhazya'yı Gürcistan içinde özerk olarak kabul ederken, Güney Osetya'yı “özel bir statüye” sahip olarak tanımamaktadır.
Geçtiğimiz 26 Ekim’de Gürcistan’da parlamento seçimi yapıldı. Bu seçim dünya basınının uzun zamandır takip ettiği bir seçimdi. Hatırlarsanız, Gürcistan’da 2023 yazında meclise teklif edilen “Etki Ajanı Yasası” yüzünden halk sokağa dökülmüştü.
Seçim gecesi Batı medyasına düşen ilk haberler aslında Rusya’ya yakın Gürcü Rüyası Partisi’nin yüzde 50’yi geçemediği yönündeydi. Ancak resmi kurumlardan gelen veriler ile birlikte Gürcü Rüyası’nın yüzde 54 ile birinci parti olduğu duyuruldu. Seçimin ikinci partisi ise yüzde 11 ile Değişim için Koalisyon (CfC) oldu.
Ancak seçim hemen o gece bitmedi, muhalefet seçimlerde usulsüzlük olduğunu iddia etti. Muhalefete yakın olan Cumhurbaşkanı Salome Zourabichvili ise seçimlerin “Rusya’nın özel operasyonuna” maruz kaldığını söyledi ve daha sonra da halkı, oylarını savunmak için sokakta seçim sonuçlarını protesto etmeye davet etti. Zaten Brüksel seçim öncesinde, seçimlerin Tiflis'in yeni demokrasisi için kritik bir sınav olacağı ve ülkenin AB’ne katılma şansını belirleyeceği uyarısında bulunmuştu. Batı dünyasından ve Gürcistan halkından gelen tepkiler sonrası aynı hafta oylar yeniden sayıldı ancak sonuç yine değişmedi. Gürcistan Rüyası birinci parti oldu ve meclis çoğunluğunu elde etti.
Seçimlerin kesinleşmesinde sonra Rusya yanlısı Gürcistan Başbakanı İrakli Kobakhidze, “Seçimlerin meşruluğu konusunda hiç bir soru işaretinin bulunmadığını” söylerken, muhalefet partileri sonuçları kabul etmedi; Hükümet, seçimlerin “Rusyanın desteği ile halktan çaldığını” öne sürdü.
Diğer yandan ülkenin Batı yanlısı Cumhurbaşkanı Salome Zourabichvili, parlamento seçimlerine “Rus operasyonu” ile müdahale edildiğini iddia ederek, seçim sonuçlarını kabul etmeyeceklerini belirtti.
Kısaca Gürcistan
Baskın etnik grubu Gürcü olmak üzere 3.8 milyon nüfusa sahip olan ülkenin 23 milyar $ GSYH’ı, 5.6 bin $ kişi başı ulusal geliri, 21.5 milyar $ dış ticaret hacmi (9.3 milyar $ açık)bulunmakta; yüzde 19 civarında işsizlik, son 3 yıldır düşmüş haliyle şimdilerde yaklaşık yüzde 5 oranında enflâsyon yaşanmaktadır.
Bağımsızlığa geçişle birlikte ülkenin sanayi sektörünün GSYİH’daki payı azalırken, hizmet sektörünün payı artış göstermiştir. Ülkedeki sanayi tesislerinin büyük çoğunluğu, teknolojisi eskidiği için atıl durumdadır. Sanayi sektörü üretimi çok az sayıdaki işletmenin faaliyetlerine dayanmaktadır. Keza kayıt dışı ekonomi, ülkenin geniş kapsamlı bir ekonomik büyüme gerçekleştirmesinin önündeki en önemli engeldir.
Rusya Gürcistan’ın en önemli ticari ortaklarından biridir. Ülke, Rusya’dan başta buğday olmak üzere tarım ve gıda ürünleri, petrol ve kimya ürünleri ithal etmektedir. Rusya-Ukrayna savaşının Gürcistan ekonomisinde enflâsyon sorunu yanı sıra reel ücretlerde aşınma, iç talepte daralma gibi sonuçları olması beklenmektedir. Kısacası, ithalât bağımlılığı başta olmak üzere, “çeşitli ekonomik kırılganlıkları” olan bir ülkedir.
Gürcistan'daki “popülist” bir siyasi parti olan Gürcü Rüyası, şu anda Gürcistan'ın iktidar partisidir. Gürcü Rüyası ilk olarak 12 yıl önce bir koalisyonun parçası olarak seçilmişti ve 2016'ta parti tek başına iktidara geldi.
Bu parti, Rusya sayesinde dolar milyarderi olmuş Bidzina İvanişvili tarafından 2012 yılında kuruldu ve 12 yıldır iktidarda. Bir yıl başbakanlık yaptıktan sonra aktif siyasetten çekilen İvanişvili geçtiğimiz yıl yine partinin başına geçti. Partinin onun önderliğinde 26 Ekim 2024 seçimlerini önde bitirmesi bekleniyordu ve nitekim de öyle oldu.
Ülkenin Cumhurbaşkanı Salome Zourabichvi, Parti başkanı Irakli Garibaşvili'dir; eski parti başkanı olan Irakli Kobahidze ise Şubat 2024'ten itibaren Başbakan olarak görev yapmaktadır. Partinin de facto lideri olarak geniş çapta kabul edilen Bidzina İvanishvili, onursal başkan olarak görev yapmaktadır.
Ülke Yönetiminde Rusya Ağırlığı
Rusya'nın hayli etkili olduğu diğer bir ülke olan Gürcistan'da da, Moldova’da olduğu gibi seçim yapıldı. Ancak Moldova’dan farklı olarak seçin sonuçları halk tarafından çok açık itirazlar gördü ve rahatsızlık sokaklarda yaşandı.
Pek ilginçtir, Türkiye’nin kuzey komşusunda hemen hemen tüm partiler, görünüşte ve söylemde “hızlı bir AB yanlısıdır”. 12 yıldır iktidarda bulunan Gürcistan Rüyası Partisi, hem AB hem de NATO üyeliğini anayasaya koyduran partidir. Rusya, SSCB dönemi ve sonrası gelişmelerin tesiriyle, Gürcistan'da sevilmeyen, korkulan ve uzak durulmasında yarar görülen büyük bir komşu olarak algılanır.
Bununla birlikte Gürcü siyasetçiler, Moskova ile ilişkileri, Rusya'yı karşılarına almadan, Rusya'ya meydan okumadan yürütmenin gerekli olduğunu iyi bilen bir hafıza birikimine, bu gerçeğin dışına çıkıldığında ülkenin başına büyük dertler açılacağı düşüncesine sahiptirler. Nitekim 2004-2013 yılları arasında Gürcistan'ı yöneten Miheil Sakaşvili bu jeopolitik gerçeği önemsemeden hareket edince, Güney Osetya Tiflis’in kontrolü dışında kaldı ve Abhazya ile birlikte ayrılıkçı “bağımsız ülkeler” haline dönüştüler.
Bir başka anlatımla Ukrayna'daki savaş, Ağustos 2008'de Abhazya ve Güney Osetya'nın kontrolünü ele geçiren işgalci ülkeye karşı düşmanlığın alevlerini körüklemeye hizmet etti. Gürcistan'ın Beş Gün Savaşı sırasında kaybettiği bu iki sınır bölgesi hala Rus işgali altında olması, Batı-Rusya çekişmesinde “Gürcülerin tarafı” için başat bir belirleyici olmayı sürdürmektedir.
AB Üyeliğinde Alınan Yol
3 Mart 2022 tarihinde AB’ye yaptığı üyelik başvurusuna 23-24 Haziran 2022 tarihli AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, Komisyon görüşünde belirtilen şartlar yerine getirildiği takdirde, Gürcistan’a aday ülke statüsü verilmeye hazır olunduğu ifade edilmiştir. 14-15 Aralık 2023 tarihlerinde yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde ise, 2023 yılı Genişleme Strateji Belgesi’nde belirlenen koşulların yerine getirileceği anlayışıyla, Gürcistan’a “adaylık” statüsü verilmiştir.
Yaklaşık 20 yıl süren Avrupa'ya ve Batı'ya yakınlaşmanın ardından, Gürcistan'a Aralık 2023'te AB'ye aday ülke statüsü verildi. Ancak üyelik süreci, Gürcü Rüyası Partisi'nin Haziran ayında büyük tepki çeken "yabancı ajanlar" yasasını Meclis'ten geçirmesi sonra durduruldu.
Bu yasa ile ülke dışından fon alan medya ve sivil toplum kuruluşları, kendilerini, 'yabancı bir gücün çıkarına hareket eden kurumlar' olarak tanımlaması gerekmektedir. Yasa karşıtları ise, bu yasanın Rusya'da muhalefetin ezilmesi için kullanılan benzer yasadan ilham aldığını savunmaktadır. AB, yasanın Avrupa değerleriyle uyumlu olmadığı uyarısı yaptı ve ABD bazı Gürcü yetkililere yaptırımlar getirdi. Ülkeyle ilişkilerin de yeniden değerlendirildiği belirtildi.
Konuya biraz daha geniş pencereden baktığımızda, yaşananları ve Batı (AB diye okuyalım)’nın ilişkileri dondurma kararını şu şekilde özetleyebiliriz:
“Gürcistan Rüyası hükümeti Ukrayna savaşı çıkınca doğal olarak Ukrayna'yı destekledi, fakat ekonomik koşullar öne sürerek Rusya'ya karşı yaptırımlara katılmadı. Gürcistan'da Ukrayna'ya güçlü bir destek var, ancak birçok kişi Rusya ile savaşa sürüklenmekten korkuyor. Savaş nedeniyle ülkelerinden kaçan binlerce Rus vatandaşı Gürcistan’a yerleştiler. Savaş koşullarında Rus turistler ve Rus sermayesi Gürcistan ekonomisine katkı yapmış oldular.
AB, Gürcistan’ın Rusya karşıtı yaptırımlara katılmamasını hoş karşılarken, siyasi ve sivil haklar itibariyle AB mevzuatına aykırı düşen “yabancı gücün menfaatleri doğrultusunda hareket edenlerle” ilgili yasaya büyük tepki gösterdi. Ülkenin geleneksel ahlaki standartlarını korumak üzere LGBT haklarını kısıtlayan bir başka yasa da onaylanınca, hem Avrupa Parlamentosu hem AB komisyonu Gürcistan'ın Brüksel'den uzaklaştığı kanaatine vardılar. Neticede ilişkiler buzdolabına kaldırıldı.”
Diğer yandan, 12 yıldır Gürcistan Rüyası Partisince yönetilen Gürcistan, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklediğini söylese de, Kiev ve Batılı ülkelerle sık sık diplomatik tartışmalar yaşadı ve Rusya'yla ekonomik ilişkilerini derinleştirdi. Gürcü Rüyası ayrıca, sık sık muhalefeti ve Batılı ülkeleri Gürcistan'ı Ukrayna'daki savaşa sürüklemeye çalışmakla suçladı.
SONUÇ YERİNE
Moldova’daki AB’ye uyum için Anayasada yapılan değişikliğin kabulü ile ilgili referandum ve saniyen Cumhurbaşkanı seçimi; Gürcistan’da yapılan parlamento seçimleri öncesinde ve sırasında “Rusya etkisi” gözlemciler ve kamuoyu nezdinde açıkça gözlendi.
Moldova bir yandan Avrupa’yla yakınlaşırken, ülke içindeki iki “ayrılıkçı bölge” bu sürece karşı çıkmaktadır. Diğer yandan da Transdinyester’deki patlama ve iki bölgenin açıkça Rusya’dan destek istemeleri, ülkede yaşanan gerginliğin boyutu “olası bir iç savaşın” ve bunun Moskova’nın bu konudaki “olası dahlinin” işaretleri” olarak görülebilir.
Gürcistan tarafında ise, yaklaşık 20 yıl süren Avrupa'ya ve Batı'ya yakınlaşmanın ardından AB üyelik sürecinin, Gürcü Rüyası Partisi'nin Haziran ayında büyük tepki çeken "yabancı ajanlar" yasasını Meclis'ten geçirmesi sonra durdurulmuştu. Ekim sonunda yapılan parlamento seçimi sonrasında sokakta yaşanan kaos ve bu vesile ile yeniden kamuoyu önünde yaşanan ve temelinde AB veya Rusya’ya yakın olma olgusunun olduğu Cumhurbaşkanı-Başbakan çekişmesi, ülkedeki gerginliğin önümüzdeki dönemde de süreceğini göstermektedir.
Kısacası, ilk olarak 12 yıl önce bir koalisyonun parçası olarak seçilen ve 2016'ta parti tek başına iktidara gelen Gürcü Rüyası Partisi, siyasi yolculuğunda keskin bir siyasi dönüş yaparak, Avrupa'yla daha yakın ilişkiler vaat eden, ortanın solundaki bir konumundan, Rusya'yla ilişkileri derinleştiren ve giderek Batılı değerlere karşı çıkan, Avrupa'ya şüpheyle yaklaşan bir siyasi harekete dönüştüğü izlenmektedir.
Moldova ise tersine, Rusya'nın ülkedeki nüfuzunu koruma girişimlerine karşı, birkaç yılda Batı yanlısı bir ülkeye dönüştü. 2020'deki son cumhurbaşkanlığı oylamasında, seçmenler Rusya destekli Cumhurbaşkanı İgor Dodon'un yerine, Avrupa yanlısı eski Dünya Bankası ekonomisti Maia Sandu'yu tercih etti. Moldova bu amaca ulaşmak için çeşitli reformların uygulanması gereken uzun ve zorlu bir yolculukla karşı karşıya. Sandu, tüm zorluklarına karşın ülkeyi AB üyeliği yoluna soktu.
Sandu'nun da Rusya'ya yaklaşımı değişti. Rusya'yla iki ülkenin yararına, saygılı bir ilişkiyi savunsa da, bu tutum Ukrayna'nın 2022'de işgal edilmesiyle farklılaştı. Rusya'nın işgaline şiddetle karşı çıktı ve sık sık Rusya'nın Moskova'nın ülkesinin "iç işlerine karışmasını" kınadı.
Tersine Gürcistan, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklediğini söylese de, Kiev ve Batılı ülkelerle sık sık diplomatik tartışmalar yaşadı ve Rusya'yla ekonomik ilişkilerini derinleştirdi.
Özetle, her iki yönde de farklı başlangıçlardan gelse de, gelişen süreç, ülke içi gerginliğin artmasına, Rusya’nın benzer bir “Ukrayna sıkıntısı” yaratmasını kolaylaştırmaya doğru evrilmesini kolaylaştırıcı yöne doğru yol almaktadır. Her iki ülkenim mevcut kırılganlıkları ve Batı’nın beceriksizliklerinin de bunu kolaylaştırdığını izlemekteyiz.
Ersin Dedekoca 8 Kasım 2024